Hümanizmin kurucu isimlerinden biri sayılan Erasmus’un İslam’a bakışı tatışılmaya devam ediyor.
Hümanist Görünüm Altında İslamofobik Vurgu
Rotterdamlı Erasmus, 16. yüzyıl Avrupa’sında Katolik Kilisesi’ne reform çağrısı yapan entelektüellerin başında geliyordu.
Ancak “barışçıl reformist” kimliğiyle tanınan bu figürün, “Hıristiyan Askerin El Kitabı” adlı eserinde, özellikle Osmanlılara ve İslam’a yönelik ifadeleri dönemin savaş retoriğinden çok daha fazlasını barındırıyor.
Erasmus, eserde Müslümanları “putperest” ve “yabani” olarak tanımlarken, Hristiyan askerlerin iman gücüyle bu inancı yerle bir etmesi gerektiğini savunuyor.
Osmanlı’yı “İlahi Ceza” Olarak Gösterdi
Erasmus’un bazı mektuplarında ve vaazlarında Osmanlı İmparatorluğu’nu “Tanrı’nın günahkâr Batı’ya karşı gönderdiği bir kırbaç” olarak nitelendirmesi de dikkat çekiyor. Bu anlayış, dönemin birçok Avrupalı düşünürü gibi Erasmus’un da Doğu’ya –özellikle İslam’a– karşı kültürel bir üstünlük inşa etmeye çalıştığını ortaya koyuyor.
Modern Akademide Tartışmalar
Bugün Batı akademisi Erasmus’u genellikle dinî hoşgörü ve eğitim özgürlüğü savunucusu olarak yüceltse de, son dönemde yapılan bazı araştırmalar onun eserlerinde örtülü veya açık biçimde İslam karşıtlığına yer verdiğini ortaya koydu.
Özellikle Norman Daniel ve Richard Southern gibi Orta Çağ İslam tasvirleri üzerine çalışan tarihçiler, Erasmus’un da bu geleneğin bir parçası olduğunu dile getiriyor.
Eleştiriler Artıyor
Avrupa merkezli hümanist düşüncenin kurucularından birinin, farklı inançlara karşı bu denli dışlayıcı ifadelerle anılması, Erasmus’un “evrensel değerler” adına yeniden sorgulanmasına yol açıyor. Müslüman akademisyenler ve tarihçiler, Erasmus’un sadece teolojik değil, kültürel bir sömürgecilik anlayışına da öncülük ettiğini savunuyor.
Sonuç: Erasmus’un Gölgesindeki Gerçek
“Hıristiyan Askerin El Kitabı”, dönemin ruhunu yansıtan bir eser olsa da, Erasmus’un metinlerinde yer alan İslam karşıtı ifadeler, onu hümanistlik iddiasının gerisinde bir önyargı mirasçısı olarak konumlandırıyor.
Avrupa merkezli tarih anlatılarında bu tür figürlerin eleştiriden muaf tutulması, kültürel eşitlik ve dinler arası diyalog çağrılarını da sorgulatıyor.