“Kamus namustur” ifadesi, yalnızca bir sözlük tanımıyla sınırlı olmayan, düşünce tarihimize yön veren mütefekkir Cemil Meriç’in, dil, kültür ve medeniyet üzerine inşa ettiği entelektüel duruşun merkezinde yer alıyor.
Bu söz, bir milletin diline, sözlüğüne ve anlam dünyasına karşı taşıması gereken sorumluluğun, aynı zamanda bir şeref, vicdan ve şuur meselesi olduğunu vurguluyor.
Kamus Ne Demektir?
Arapça kökenli bir kelime olan “kamus”, sözlük demektir. Ancak Meriç’in yaklaşımında bu, sadece kelimelerin karşılıklarını veren teknik bir eser değil; bir medeniyetin hafızası, bir milletin zihin haritası ve düşünme biçiminin kodları anlamına gelir.
Kamus; dilin, kültürün ve düşüncenin aynasıdır. Kelimeler sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda bir milletin dünya tasavvurunun ve hakikat algısının taşıyıcılarıdır.
Cemil Meriç'in Dil ve Medeniyet Vurgusu
Cemil Meriç, özellikle 20. yüzyıl Türkiye’sinde yaşanan dil devrimi, terim kıyımı ve medeniyet kopuşu sürecini büyük bir trajedi olarak görür. Ona göre bu süreçte milletin geçmişle, irfanla ve değerlerle olan bağları sözcükler eliyle kesilmiş, “yeni” olan ise köksüzlükle tanımlanmıştır.
“Kamus namustur” derken Meriç, bu süreci sadece bir dil meselesi olarak değil, kültürel bir soykırım, şuur kaybı ve kimlik yitimine yol açan bir operasyon olarak okur.
Kamusu Kaybeden Millet, Namusunu Kaybeder mi?
Bu soruyu Cemil Meriç’in perspektifiyle düşündüğümüzde cevap nettir: Evet.
Çünkü kamus, milletin dilsel namusudur. Onu yitiren, sadece kelimelerini değil, tarihini, değerlerini, estetik idrakini ve hakikatle bağ kurma imkânını da yitirir.
Dil, bir milletin vicdanıdır. Sözlük ise bu vicdanın en rafine hâli, yazılı şeklidir. Meriç’in bu ifadesi, kelime hazinesinin korunması kadar, anlamın da korunmasını öğütler. Kelimeler silinirken sadece biçim değil, mana, medeniyet ve hafıza da yok olur.
Modern Tehdit: Anlamsızlaştırma ve Yabancılaştırma
Bugün ise kamusun başına gelenler, yalnızca eski kelimelerin unutulmasıyla sınırlı değil. Dijital çağda, yapay dilin, kısaltmaların, sığ anlatımın ve yüzeysel iletişimin egemen olması; kelimelerin ruhunu yitirmesine, dilin salt fonksiyonel bir araç hâline gelmesine neden oluyor.
Bu durum, Meriç’in “namus” dediği anlam dünyasının topluca zedelenmesi, kelimelerin “emanet” değil “meta” hâline gelmesiyle sonuçlanıyor.
Sonuç: Dilin Bekçisi Olmak, Vicdanın Bekçisi Olmaktır
Cemil Meriç’in “Kamus namustur” sözü, sadece bir vecize değil; aynı zamanda kültürel bir seferberlik çağrısıdır. Bu çağrı, her nesli kendi diline, kendi kelimelerine ve bu kelimelerin arkasında yatan medeniyet ruhuna sahip çıkmaya davet eder.
Bugün, dilin hızlı değişim karşısında gösterdiği savrulmalar, Meriç’in yıllar önce yaptığı bu uyarının ne denli yerinde olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Kamus, sadece bir sözlük değil; bir milletin namusudur, vicdanıdır, şuurudur. Bu emaneti korumak, sadece edebiyatçıların ya da akademisyenlerin değil, tüm toplumun görevidir.