Fikir
Giriş Tarihi : 29-09-2020 08:10   Güncelleme : 29-09-2020 08:10

Kemalizm’in Dil İnkılâbı İslâmlaşmış Türkçe’nin Katliamıdır

Kemalist inkılâpçıların Türkçe’yi İslâm mâzisinden koparma operasyonu olan “Türk Dil Bayramı” kutlandı yine. 1932’den bu yana Türkçe’nin gerçek bayramı olmayan “Türk Dil Bayramı” iktidarlar, Atatürkçü aydın ve zümreler tarafından sevinçle kutlanıyor. Türkçe’ye ihânet eden, soykırıma tâbi tutan dil bayramını bugünkü iktidar da kutlamış. Hayret!

Kemalizm’in Dil İnkılâbı İslâmlaşmış Türkçe’nin Katliamıdır

Türk Dilini “yabancı diller boyunduruğundan” kurtarma inkılâbı olan sözde Türk Dil Kurultayı ve isim değiştirerek Türk Dili Kurumu olan kuruluş sokakların Avrupa tabelalarla işgaline niçin karşı durmuyor? Elbette bu ağır sorunun bugünkü muhatabı on sekiz yıldır iktidarda olan “mukaddesatçı ve muhafazakâr” olduğunu söyleyen hükümettir.                                                                                     

 

İslâmlaşmış Türkçe, Cumhuriyet öncesi Türklüğün din şuuru ve millet hüviyetiydi. Bu sebepledir ki Kemalist Cumhuriyetin despotları gözü dönmüş vandal tahripçiliğiyle, İslâm değerleriyle bağının kesilmesi için Türklerin Müslümanca konuşan dilini katliama tâbi tuttular. Kur’ân-ı Kerim sâyesinde medeniyet dili olan, dahası Türklerin Müslümanca millet dili olma hüviyetini kazanan Türkçe’nin, yâni lisan-ı Türkî’nin katilleri Kemalist inkılâpçılardır.

 

Millet hâfızasını silmenin adıdır dil inkılâbı                                              

Müslümanların hâdimi Türk milletinin hâfızasını, yâni bin yıllık kelimelerinin gücünü kırmak için dilini iğdiş ettiler. Muazzez milletin mukaddeslerini anlatan edebiyatın, sanatın, hikmetin, ilm ü irfanın membaı, yâni medeniyet kaynakları olan Osmanlı-İslâm mirasını yok etmenin ilk adımıydı dil cinayetleri. Gaye, İslâmca bir Türkçeyi anlamayan, Kemalist Cumhuriyet Türkçesinin dayatarak medeniyet ve ecdad dilini unutan, yâni mankurtlaşan bir Türkiye meydana getirmekti. Dilimizle oynadılar, dil gücümüzü kırdılar. Batılılaşmak uğruna “Kemalist kültür devrimlerinin” yahut cinayetlerinin kurbanlarındandır Türkçe’miz… 1945 yılına gelindiğinde altmış bin kelimelik lügatimizi on beş bin kelimeye düşürdüler. Tarihin hiçbir zamanında hiçbir ülkesinde görülmemiş bir dil katliamından sonra İslâmlaşmış Türkler dilinin gücünü kullanamaz oldular.                                                                                                     

 

Kemalistler namusa el atmıştır “kamus namustur”

Âmâ üstad Cemil Meriç yarım asır önce haykırmıştı Türkçe’nin cellâtlarına: “Türk düşüncesinin en büyük düşmanı dildeki istikrarsızlıktır. Dilde ırkçılık yapmağa kalkışmak çılgınlıktır. Kelimeler bir milletin, bir medeniyet câmiasının ortak malıdırlar. Dilini kaybeden millet, yaşamak hakkını çoktan kaybetmiştir. Dil olmayınca millet olmaz, düşünce olmaz. Her mukaddesi yıkan Fransız ihtilâli tek mukaddese dokunmamış: Kamus. Kamus (dil), bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamus bir milletin namusudur. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır.” (Bu Ülke, s. 77)                                  

 

Kemalist Cumhuriyetin yıkıcı hedefinin ilki din, ikincisi dildir                                                                                                          

Bu istikrarsızlığın müsebbipleri dilde devrim, yâni soykırım yapan Atatürkçülerdi. İslâmlaşmış Türkçe milletin asli hüviyeti olduğu içindir ki Kemalist Cumhuriyetin yıkıcı hedefinin ilki din, ikincisini dildir. Dil devrimi, yâni Türkçe katliamı 1930’lu yıllarda M. Kemal’in tâlimatıyla Avusturyalı dilbilimci Hermann Kıvergiç’in kitaplarından derlenerek alınır ve adına Güneş Dil Teorisi denir. Bu teori, tüm dillerin Türkçe’den çıktığını iddia etmekte, daha doğrusu uydurmaktadır. İslâmlaşmış Türkçe’de “özleştirmecilik”, “uydurmacılık” ve “tasfiye” hareketi 1932’de Türk Dil Kurumu’nun kurulmasıyla başlar. (Yüzyılın Soykırımı, D. Mehmet Doğan, Yazar Yayınları).                        

 

Kemalist kuruluş olarak millet düşmanı olan Türk Dili Kurumu 1935’de binlerce uydurma kelime üreterek ecdadımızın İslâmlaşmış Türkçe kelimelerini bir bir katlettiğini anlatmak sarsıyor insanı. Dil devrimini başından itibaren bizzat M. Kemal dikte etmiştir. Dil cinayetlerini işleyenler M. Kemal’e bağlı siyasî ve ilmî heyetten müteşekkildir ki, dil katliamına katılanların tamamı M. Kemal tarafından milletvekili yapılmıştır. Kemalist devrimin en şedit katliamcı kuruluşlarından Türk Dili Tetkik Cemiyeti bizzat M. Kemal eliyle kurulmuş ve ilk başkanı kendisidir.                                                                                                                                            

 

“Dil devrimi Türk kafasını Arap kafasından ayırıyordu”                                                                                                           

İslâmlaşmış Türkçe’yi imha hareketi olan dil devriminin asıl gayesi sözde Türklük hissiyatıyla dili laik-seküler kimliğe dönüştürmekti. Azılı İslâm düşmanı Kemalist Chp’li Osman Nuri Çerman, Ocak 1959 tarihli “Dinde Reform-Kemalizm” dergisinde (Belgelerle Gerçek Tarih.com / 9 Haziran 2011) “Atatürk, Arap harflerini millî dilin gelişmesine en kuvvetli engel sayarak bir hamlede onu değiştirdi. Arap kelimelerini de diğer bir hamle ile atmak için bütün Türkiye’yi harekete getirdi.                                                                                                              

 

Kemalist inkılâpların genç devşirmesi ve yaltakçısı Falih Rıfkı Atay, “Yazı ve dil devrimleri Türk kafasını Arap kafasından ayırıyordu” (Çankaya, s. 477) derken, Türk’ü İslâmî kelimelerden ve tefekkürden koparmak gayesinde olduklarını söylüyordu. Oysa İslâmlaşmış Türkçe’ye müdahale İslâm medeniyetimize  ve Müslüman Türk insanının hâfızasına müdahale demekti.                                                                       

 

İslâmlaşmış Türkçe’ye suikast İslâm’a suikasttır

İslâmlaşmış Türkçe’ye suikast İslâm’a ve Türk milletine suikasttır. Dilimizin azgın bir suikastçısı var ki, millet çocukları onun adını nefretle anacaklardır. Vasiyetinde, İslâmî usullere göre defnedilmemesini vasiyet eden ve “devlet” yerine “durul”, “kelime” yerine “tilcik” diyen azılı bir Türkçe katili olan Kemalist dilci Nurullah Ataç, Moğolca kelimelerin İslâmlaşmış Türkçe kelimelerin yerine geçirilme kararlarının alındığı Meclis’te, “mebus” yerine “saylav” kelimesinin kabul edilmesine Moğolca mütehassısının, “saylav, komisyoncu demek” diye itiraz edince, “Zararı yok, göreve devam!” diyen bir dil suikastçısıdır. (Derin Hakikatler.org.tr. / Nurullah Ataç Sözlüğü için girizgâh, 18 Nisan 2006)                                                                                                                                              

 

Demek istiyor ki: Yeter ki menşei Kur’ân ve İslâm medeniyeti olan kelimelerin biri daha çöpe gitsin, yapılan yanlışlık hiç de mühim değildir.                                                                         

 

İslâmlaşmış Türkçe din ve medeniyet dâvamızdır

Dinimizi, Kemalizm’in en zulüm yıllarında dahi mazlum ve asil milletimiz yaşattı. Fakat dil dâvası, en çok sahip çıkması gereken devrimci Cumhuriyet yanlısı gâfil sözde Türkçüler tarafından desteklenmediği için on binlerce kelimelerimiz kıyıma uğradı. Öyle korkunç bir kıyım ki, devrin ordinaryüs profesörü Türkçü âlim M. Fuat Köprülü gibi birçok aydın bu kıyıma karşı duramamışlardır. Köprülü’nün, “Dil Devrimi, birbiriyle uyumlu ve büyük bir bütün oluşturan Türk Devrimi'nin en doğal ve belki en çarpıcı sonucudur” (Prof. Dr. Şerafettin Turan, Atatürk devrimlerinin bütünlüğü içinde dil devrimi, TDK y. DergiPark.org.tr.pdf) sözü devrin aydınlarının gaflet ve korkusunun ve Kemalist inkılâplara yaltaklanmasının utanç verici bir örneğidir.                                                            

 

Müslüman Türk ecdadımız bin yıldır Türkçeye lisan-ı İslâm nazarıyla bakmış, Batı dillerini lisan-ı küfür addetmiştir. İslâmlaşmış Türkçe’yi kaybeden milletin bir sonraki merhalede dinî kaynaklarını anlama kabiliyetini kaybedeceği belliydi. Kemalistlerin gayesi buydu zaten. Onun içindir ki dil meselesi din meselesidir. 

([email protected])

Recep YAZGANRecep YAZGAN