Yazgan, Milat Gazetesi’nde yer alan, ‘Kültür ne arar turizmde!’ başlıklı yazısında,
“Araba pazarındaki kasketli dayı misali, ‘Artiz mi, ne artizi…?’ diye sorarak başlayalım;
‘Kültür mü, ne kültürü, kültür ne arar turizmde?’
Kültürle turizm üvey kardeş…
Parayı kazanan Turizm; ukala, hodbin, sıkıya gelmez, aylak adam…” diye yazarak şöyle devam etti;
“Turgut Uyar’a mı, Sıddık Akbayır’a mı, Antikacı Nevzat’a mı ait tespit edemediğim, ‘Edebiyat karın doyurmaz çay içirir’ sözünden mülhem,
‘KÜLTÜR KARIN DOYURMAZ ÇAY İÇİRİR…’
Kültürü turizmin emrine vererek, gelen turisti etinden, sütünden, yününden faydalanmak hedefiyle bacasız sanayi kabul edince, ortaya çıkan pespaye manzaradan şikâyet hakkımızı kaybettik.
Yeni nesil yetiştirme iddiamız yamalı bohça; coğrafyamızın ortası yerli, milli, muhafazakâr; sahilde oteller, gazinolar, vur patlasın çal oynasın…
Kültürümüzü Turizm Bakanlığı uhdesinde tutmakta ısrar edenler edebiyattan; güzel sanatlar, estetik, kadim değerlerimizden azade, tarihi eser, gözleme, kilim, çadırdan dem vuruyor.”
Kültür ile turizmin birbirinden ayrılmasının gerekçelerine de temas eden Gazeteci Yazar Recep Yazgan,
“Kültürü turizmden ayıralım derken biz, dere yatağını iskâna açmanın, denetimleri kifayetsiz yerel yönetimlerin yozlaşmaya müsait personeline bırakmanın, telafisi imkânsız facialara yol açacağını idrak edebilecek insan yetiştirmekten bahsediyorduk.
Kültür derken biz, ideal ahlakı, yüksek insan tekâmülünü işaret ediyorduk.
Kültürümüzün, ‘Kem alatla kemalat olmaz’ vecizesinden hareketle biz, Turizm Bakanlığından ayrılarak, müstakil bakanlık hüviyetiyle asli vazifesi kâmil nesiller yetiştirmek üzere kurumsallaştırılmasını teklif ediyorduk” dedi.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ İŞ HACMİ ÇOK FAZLA
Kültürün Milli Eğitim Bakanlığıyla birleştirilmesinin de doğru bir karar olmayacağına değinen Yazgan,
“Kültürün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmasını, bakanlığın iş hacmi, teşkilat yapısı mümkün kılmıyor’ diyenler haklıdır.
Okul öncesiyle beraber 12k boyunca, 22 milyonluk Milli Eğitim Bakanlığı yükünü almış gitmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın mücavir alanı, hantal yapılanması, turizmle uğraşırken kültürü, kültürle uğraşırken turizmi ihmal ettiği otel yangınıyla ortaya çıkmamış mıdır?” diyerek yazını şöyle tamamladı;
“Bakanlık, iş yoğunluğu, yönetmelik, mevzuat, yetki karmaşasından, kültürü turizme boğduran festival organizasyonlarından zaman bularak tam teşekküllü denetimler yapamamıştır.
Turizmi, deniz, kum, güneş, kayak, dağcılık; kültürü turistleri karşılayacak folklor ekibi gören zihniyete Taksim Meydanı’nda salıncak kurulsun…
Kültür Bakanlığı Yayınlarını kaldırana Taksim yetmez…
Memleketin ortalama entelektüel seviyesi; mimarinin, heykelciliğin, resmin, tiyatronun, sinemanın, müziğin hali; insanımızın popa, arabeske mecbur, mahkûm edilmişliği ortadayken kültür üzerinden gelir hesabı yapanları nerede sallandıralım?
KÜLTÜR MÜSTAKİL BAKANLIK HALİNE GETİRİLMELİDİR.
Gerekirse sair bakanlıkların müştemilatlarını mesela Halk Eğitim Merkezlerini bünyesine dâhil ederek…
Turizm, Ticaret’e mi, Çevre Şehircilik’e mi, hangisi müsaitse ona bağlansın…
Kültürümüzün cumhuriyet tarihi boyunca;
1976’da Turizm Tanıtma Bakanlığı,
Aynı yıl Turizm Bakanlığı’ndan ayrıldı Milli Eğitim Bakanlığı’na dâhil edildi.
Darbe Anayasasından kurtulmak isteniyorken hatırlatayım;
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı12 Eylül 1980’den sonra Ulusu Hükümeti ihdas etti.
1989’datekrar müstakil bakanlık oldu.
AK Parti, 2003’te bakanlık sayısını azaltmak ısrarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı yeniden kurdu.
Kültürümüzü turizmin kuşatmasından, İstanbul’un işgalini kutlayan otelcilerin, turcuların, tatilcilerin elinden kurtarmamız gerekiyor!
Bırakalım, Turizm Bakanlığı, yıldız verdiği tesislerin standartlarını, mal, kâr emniyetini; turistlerin can güvenliğini sağlamaya uğraşsın…
Kültür, hars, irfan müstakil fasıldır…”