Fikir
Giriş Tarihi : 19-05-2025 14:09

Kurtuluş Savaşı’nda İslamî Seferberlik

Sünni İslam, Anadolu’daki direnişin ideolojik motoru haline geldi; tarikatlar, ulema ve yerel liderler cephe gerisinin manevi ordusunu oluşturdu.

Kurtuluş Savaşı’nda İslamî Seferberlik

ANKARA — Kurtuluş Savaşı sırasında İslam dini, yalnızca inanç dünyasının bir parçası olarak değil, aynı zamanda siyasi, ideolojik ve stratejik bir seferberlik aracı olarak işlev gördü.

Özellikle Sünni İslam, hem halkın direnişe katılımını sağlamak hem de mücadeleye meşruiyet kazandırmak amacıyla etkin biçimde kullanıldı.

Faruk Bilici’nin analizine göre bu süreçte İslam, sadece bir inanç değil, aynı zamanda bir mücadele diliydi.

HALİFELİK VE “KÂFİRLERİN ESARETİ” SÖYLEMİYLE SEFERBERLİK

İşgale karşı Anadolu halkının harekete geçirilmesinde en etkili araçlardan biri dinî motivasyondu. Halifeliğin ve Osmanlı sultanının “kâfirlerin esareti altında olduğu” söylemi, hem direnişin meşrulaştırılmasında hem de halkın duygusal mobilizasyonunda kritik rol oynadı. Ulema sınıfı, tarikatlar ve yerel dinî liderler, bu söylemi destekleyerek Anadolu’daki direnişi teşvik etti.

MECLİSTE DİNİ TEMSİLİYET VARDI, AMA BİRLİK YOKTU

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk döneminde din adamları ve laik kökenli dinî temsilciler birlikte yer aldı. Ancak bu birliktelik, dini yapılar arasındaki ayrışmayı ortadan kaldırmadı. İstanbul’daki Şeyhülislamlık makamı, yayımladığı fetvalarla direnişi gayrimeşru ilan ederek doğrudan mücadeleye karşı çıktı.

Yedi Farklı Blok: “İslam Milliyetçiliği”nin Çeşitli Yüzleri

İlhan Tekeli ve Selim İlkin’in analizlerine göre savaş dönemindeki İslamî tutumlar yedi farklı gruba ayrılabilir:

Halife yanlısı elitler, İngiliz mandasını savundu.

HİKP gibi yapılar, halifeliğe sadakati temel alarak direnişe karşı durdu.

İttihatçı mirasçılar, yeraltı örgütleriyle mücadeleyi destekledi.

YEREL DİRENİŞ HAREKETLERİNDE DİNİ FİGÜRLERİN ETKİSİ BÜYÜKTÜ.

Amerikan mandasını savunanlar, daha sonra Kemalist cepheye katıldı.

Kemalistler, hem laik hem de inançlı kesimleri bünyesinde barındırdı.

Sosyal demokratlar ve Nakşibendi etkisindeki gruplar, dini stratejik bir araç olarak gördü.

KONGRELER VE TAŞRA DİRENİŞİ: YEREL DİNÎ İNİSİYATİFLER

1918-1920 arasında yaşanan Erzurum ve Sivas gibi kongre süreçlerinde, yerel bazda örgütlenen direniş hareketleri, merkezî Kemalist yapının dışında ama paralel bir biçimde gelişti. Bu dönemde özellikle İttihatçı kökenli din adamları, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde halkı örgütledi.

Gizli Cemiyetlerde ve Şuralarda Dini İrade

Teşkilat-ı Mahsusa, Karakol Cemiyeti ve Mim Mim Grubu gibi yapıların dinî unsurlar barındırdığına dikkat çeken Bilici, bu örgütlerin yanı sıra Kars İslam Şurası gibi girişimlerin, meşveret esaslı İslamî yönetişim biçimlerini denemeye çalıştığını belirtiyor.

PROPAGANDADA DİNİ SÖYLEM SİSTEMİ KURULDU

Dinî söylem sadece camilerde değil, bildiri ve hutbeler aracılığıyla halkın gündelik yaşamına da nüfuz etti. Anadolu Ajansı’ndan yerel tellallara kadar birçok propaganda kanalı, dinî dil üzerinden mücadeleyi kutsadı. Ancak bu süreçte merkezi dinî kurumlarla direnişin ilişkisi her zaman uyumlu olmadı.

İSLAM, DİRENİŞİN ÇOK KATMANLI RUHUYDU

Kurtuluş Savaşı’nda İslam, sadece manevî değil, aynı zamanda politik bir cepheydi. Direnişe destek veren tarikatlar ve ulema sınıfı kadar, mücadeleye karşı çıkan dinî yapılar da vardı. Bu çok katmanlı yapı, dönemin İslam anlayışının tek sesli değil, çok yönlü bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.

Hazırlayan: Haber Merkezi – Kaynak: Faruk Bilici, “Türk Kurtuluş Savaşı Sırasında İslami Dini Seferberlik”

adminadmin