Samsun Haber
Giriş Tarihi : 09-02-2024 15:56   Güncelleme : 11-02-2024 07:54

Küstah Ressam Ayvazovski

Kendisi de sanatkâr olan Sultan Abdülaziz, yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerinde beraberinde ressamları da götürmüştür.

Küstah Ressam Ayvazovski

Sultan Abdülaziz Dönemi

Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde de yabancı ressamların İstanbul’a gelerek resimler yapmak, bilhassa eserlerini padişaha takdim etmek suretiyle dikkati ekerek sarayda görev almak için çok istekli oldukları anlaşılmaktadır.

Maiyetinde bulunduracağı ressamların ise, Avrupa’nın en meşhurları arasından seçilerek getirtilmesini istemiş ve bunu da elçilikler vasıtasıyla sağlamıştır. Bu dönemde, Amedeo Preziosi (1816-1882), İIvan Konstantinoviç Ayvazovski (1817-1900), Stanislaw Chlebowski (1835-1884), Fran-siz Burton gibi meşhur ressamlar da saray emrinde çalışma fırsatı bularak önemli eserler yapmış ve padişahın iltifatlarına mazhar olmuşlardır.

Ermeni Asıllı Rus Ressam Ayvazovski

Ermeni asıllı Rus deniz ressamı olarak bilinen Ayvazovski ise, ilk defa 1845 Nisan’ında İstanbul’a gelmis, bilahare birkaç defa daha gelerek burada belirli süreler kalmıştır. Rusya Çarı Aleksandr'ın ressamı olarak hizmet eden ressama, maharetinden dolayı general rütbesi de verilir. Sultan Abdülaziz'e fazlaca methedilerek tanıtılan ressam, 1874'te sarayda hizmet etmek üzere davet edildiğinde, iki ay kalmış, bu sırada padişahın portresi ile İstanbul manzaraları tasvir etmiştir." Başarılı çalışmaları dolayısıyla padişahın fevkalade iltifatına mazhar olan ressam, üç padişah zamanında itibar görmüş, Osmanlı nişanlar ile ödüllendirilmiştir. 1857’de yaptığı tablolardan birini sefaret vasıtasıyla padişaha takdim ettiğinde, "meşhur ve mu’teber bir âdem olduğu cihetle" bu eserinden dolayı taltife mazhar olmuş ve kendisine dördüncü rütbeden Osmanlı nişanı verilirmiştir. Ayvazovski’nin, Sultan Abdülaziz’e fazlaca methedilerek tanıtıldığı ve bir bakıma onun dikkatinin çekilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1874'te İstanbul’a gelerek bir buçuk ay kalan ressama bir hayli itibar edilir. Onun gelişiyle ilgili, dönemin bazı gazetelerinde sıkça haberler yer almış, kendisinden sıkça söz edilmiştir.  Basında yer alan haberlerin birinde, ressamın İstanbul’a gelişiyle ilgili söyle denmektedir:

Osmanlı Basınında Ayvazoski’nin İstanbul’a Gelişi

“Rusya imparator haşmetlu Aleksandr hazretlerinin ressamlarından Ayvazovski adında meşhur bir ressam, bu kere berây-ı seyr ü seyâhat Dersaadet’e vürûd etmistir. Ressam-ı mûmâileyhin resimcilikte mehâretine mebni imparator-ı müşârunileyh hazretleri tarafından kendisine ceneral rütbesi verilmiştir. Levant Herald gazetesinin rivâyetine nazaran ressam-ı mümaileyh Rusya Sefiri Ceneral İgnatiyef cenabları mârifetiyle huzûr-ı sâhâneye takdim olunacaktir.”

Ermeni Patrikhanesini Ziyaret

Bu esnada Ermeni Patrikhanesine giderek patriği ziyaret eden ressam Ayvazovski, 21 Ekim 1874'te Sultan Abdülaziz tarafından kabul edildiğinde, kendisine ikinci rütbeden Osmanlı nişanı ihsan edilir ve iltifatlarda bulunulur. 1880, 1886 ve 1888 de İstanbul’da düzenlediği sergilerde eserlerini sergiler. Bu dönemde Sultan II. Abdülhamid'in de ihsan ve iltifatına maz-har olan ressama, 1888'de birinci dereceden Mecidi nişanı verilmiştir.

Osmanlı Padişahı Aleyhinde Konuşması ve Nişanını Yere Atması

1890 Mayıs sonlarında İstanbul’a eşi ile geldiğinde iki hafta kalır. Bu sırada padişaha iki tablosunu takdim ettiğinde, kendisine murassa bir çekmece, eşine de mücevherler armağan edilir ve ayrıca akşam yemeği için sarayda misafir edilirler. Ayvazovski’nin ülkesine döndükten sonra, 1896 senesinde Ermeniler lehinde propaganda faaliyetlerinde bulunduğu, hususi olarak verdiği bir ziyafette Osman padişahı ve hükümeti aleyhinde konuşmalar yaptığı tespit edilir. Hatta daha da ileri giderek, gerek kendisine ve gerekse eşine verilmiş nişanları davetliler önünde yere atması gibi "küstahça muamele”yi hazmedemeyen Kefe şehbenderi, Osmanlı hükümetini haberdar ederek nişanların geri alınmasını teklif eder. Ayvazovski’nin, daha sonraları da Ermeniler lehine çalışmalarını sürdürdüğü ve onlara maddi destek sağladığı görülür. Bu meyanda, Osmanlı memleketinde yaşayan fakir Rumlar ve Ermeniler yararına 1897’de Hocabey’de (Odesa) kendi tablolarından oluşan bir sergi düzenlemiştir.

 

Kaynak: Sarayın Son Başressamı Fausto Zonaro İkbalden İdbara, Fatma Ürekli, Türkiye İş Bankası Yayınları

adminadmin