Fikir
Giriş Tarihi : 23-12-2022 18:17   Güncelleme : 23-12-2022 18:17

Milli Dava, Bir Efsane: Raif Karadağ

İlkin 1970’li yıllarda duyduğum bir efsane isimdi Raif Karadağ. Petrol Fırtınası’nın bir fırtına estirdiği yıllar.

Milli Dava, Bir Efsane: Raif Karadağ

 

1969 yılında ilk yayınlandığı tarihten itibaren çok konuşulan bir eserdi, Petrol Fırtınası. Dolayısıyla bir milli davada ismi çok geçen, çok konuşulan bir yazardı Raif Karadağ. 1970’lerde eser ve çalışmalarıyla bir Raif Karadağ efsanesi oluşmuştu bu ülkede. Musul petrolleri üzerinde Türkiye’nin hakları ve petrol gerçeği üzerine Türkiye’de araştırmalarıyla en derinlemesine bilgi sahibi bir isim. Ankara’da tek başına bir sabah, 22 Aralık 1973 sabahı, Ulus’ta otel odasında ölü bulunan bir Raif Karadağ.

1970’lerden itibaren Türkiye’nin pek çok fikir adamı ve özellikle milli konularda hassasiyeti olan yazarların yazı ve eserlerinde ‘’Raif Karadağ’’ ismi, ‘’meçhul ölümü’’ ve bir ‘’otel odası’’ şeklinde ifadelerin geçtiği pek çok yazı okuduğumu hatırlıyorum. Halen de okumaya devam ediyorum.

 Daha sonra hakkında yazılanları okudukça dikkat ve alakam derinleşti. Nihayetinde Ankara yıllarım bu meseleye yakın gözlüğü ile bakmamı sağladı. Bütün yazılarda ‘’Ulus’ta bir otelde esrarengiz bir biçimde ölü bulunan’’ şeklinde geçen ifadeler, bu otelin neresi olduğuna dair merakımı artırdı.  Öncelikle otelin, Ankara Ulus’taki yerini keşfederek işe başladım. O zamanki adıyla Cihan Palas, şimdinin Yeni Oteli, Raif Karadağ’ın ölü bulunduğu otel.

HALİDE EDİP VE YOLPALAS CİNAYETİ

Halide Edip 1882 İstanbul doğumlu. Meşrutiyet döneminde yetişmiş son Osmanlı bakiyesi diyebileceğimiz şöhretli bir kadın yazarımız. İlk evliliğini hocası olan Türkiye’nin ilk matematik profesörü ve maarif müsteşarı Salih Zeki Bey’le 1901’de yapmış. İki erkek evladı olduktan sonra 1911’de Salih Zeki Beyden ayrılmış. 1917 yılında Adnan Adıvar ile evlenmiş ve 1955 yılında ölümüne kadar evli kalmışlar. Bu evlilikten çocukları olmamış. Yazılarını ilk önce Halide Salih imzasıyla yayınlamaya başlamış. 1911’de ayrıldıktan sonra yazılarında Halide Edip imzasını kullanmaya başlamış.

 

1918’de Darülfünun Edebiyat Fakültesinde Batı Edebiyatı dersleri vermeye başlamış. 1919’da halkı işgale karşı direnişe çağıran  meşhur Sultanahmet Mitinginin meşhur hatibesi olmuştur. 2 Nisan 1920’de Ankara’ya gelip eşiyle birlikte Milli Mücadele’ye katılmış. 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası meselesinden sonra Mustafa Kemal Paşa ile fikir ayrılığına düşerek yurt dışına çıkmış. İngiltere ve Fransa’da yaşamış. Amerika ve Hindistan’ta konferanslar vermiş. 1939’da Mustafa Kemal Paşa’nın ölümünden sonra Türkiye’ye dönmüş, İstanbul Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü kurmakla görevlendirilmiş bir erbabı kalemdir, Halide Edip. 1940’lı yıllarda öztürkçecilik adıyla tekrar hortlatılan uydurukça operasyonu için İstanbul Üniversitesine gelen Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e üniversitede, karşı konuşma yapabilen bir hocadır kendisi.

Yolpalas Cinayeti, Halide Edip Adıvar’ın yurt dışında İngiltere, Fransa yıllarında yazıp 1937’de yayınlanan bir eseridir. Kitap, 80 sayfalık kısa ama dili, roman tekniği, kurguları ile oldukça ilgi çeken o dönemde ve halen çok okunan bir polisiye romanıdır. Her polisiye romanda genellikle olaylar işlenen bir cinayet ve katilin kim olduğu üzerine gelişir. Yolpalas Cinayetinde ise odak,  katilin kim olduğu üzerine değil bu cinayeti neden işlediği tarafına odaklandığı bir eser olmasıdır. Kitabın ana figürü Sallabaşların oğullarının hizmetlisi Nadire namı diğer Akkız’dır. Yolpalas Cinayetinin bizim konumuza çeken yanı ise, ana kahramanımızın başına gelenlerdir. Yolpalas Cinayeti neden işlendi? Raif Karadağ bir planlı suikaste mi kurban gitti? Öyle ise bu cinayetin, Cihan Palas cinayetinin işleniş sebebi nedir? Tabi ki fail ya da failleri kimler? Hadiselerin tümünün birden izini süreceğiz.

RAİF KARADAĞ KİMDİR?

Yolpalas Cinayetinden yola çıktık. Ankara Ulus Cihan Palas hadisesine gelelim. Aslı  Cihan Palas Cinayet mi demeliyiz?  Bu hadisenin mazlum şehit kahramanı Raif Karadağ, 28 nisan 1920 Yanya doğumlu. Ailesi, mübadele ile 1924 senesinde Türkiye’ye gelmiş.  Daha sonra Pendik İlkokulunu ve Kadıköy Ortaokulunu bitirmiş. Kendisini yetiştirmiş. Rumca ve İngilizcesine Osmanlı Türkçesini de ekleyince, merak uyandıran bir araştırmacı merakı ile yazı hayatına atılmış. Daha sonra 1952 yılında Büyük Doğu’da gazeteciliğe başlamış. Sonraları Son Havadis, Tercüman, Bizim Anadolu gazeteleri ile bazı dergilerde yazıları yayınlanmış.

Eserleri:1- Petrol Fırtınası, 2- Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar, 3- Şark Meselesi, 4- Musul Raporu

TÜRKİYE’NİN MİLLİ DAVASI VE PETROL FIRTINASI

Raif Karadağ, 1969’da kitabın girişindeki ifadesiyle ‘30 yıllık bir çalışmanın ürünü’ dediği Petrol Fırtınası’nı yayınlar. Yayınlandığı yıllarda bu kitap Türkiye’de fırtına koparır. Büyük alaka görür.

Sade ve yalın bir dille,  ‘petrol gerçeği’ Türkiye’nin milli davası olan ‘Musul petrolleri’, Cafer Tayyar Paşa’nın Musul’un Türkiye’ye ilhakı konusundaki askeri faaliyetleri, Amerikan Rockfeller gurubu ile İngiliz Hollanda ortaklığı Shel’in  bugünkü küresel düzene giden yolları ta o yıllardan kuran çabaları,  bir tarafı petrole dayanan yakın tarihe dair çok önemli konular etraflıca ele alınmış. Petrole kurban edilen Osmanlı’nın yıkılışına giden yolda petrol bölgelerine olan emperyalist ilgi çevresinde gelişen son asra dair önemli hakikatlerin ifşa edilmesi kitabın konuları arasındadır.

Türkiye’de pek az bilinen 9 nisan 1923’te Amerikalılara 99 yıllık petrol imtiyazı veren Chester Projesi var idi. Projeye göre Doğu Anadolu ve Musul bölgesine giden demiryollarının 40 km etrafından petrol çıkarma imtiyazı 99 yıllığına general Mistir Chester aracılığı ile Amerikalılara veriliyordu. Bu da kaba bir hesapla ilk başta 176 bin km kare, Lozan’da Musul Kerkük hudut dışında kalınca 150 bin km kare bir alana karşılık gelmekteydi. Bu projeden daha sonra Amerikalılar vazgeçecek ve bu yağma/sömürüden Türkiye’yi Allah koruyacaktı. Raif Karadağ bu kitabını yayınladıktan sonra ölüm tehditleri alır. Bu tehditler bazen mektupla, kimi zaman da üzerine araba sürülmek şeklinde olmaktadır.

Kitapta bu ve benzeri alanda yer alan konuların hepsi de millî dava hükmündedir. Yakın tarihimizin en çok merak ve alaka uyandıran konularının başında gelmektedir.

RAİF KARADAĞ’A DEVLET GÖREVİ

Türkiye’de çok partili hayata geçişle birlikte milli konularda artan serbest düşünce ile birlikte kendini gösteren araştırmacılardan birisi de Raif Karadağ olmuştur. 1964 yılında zamanın Enerji Bakanı Mehmet Turgut bir gün kendisini, İstanbul’dan Ankara’ya çağırır ve Musul Petrolleri ile alakalı olarak araştırma yapmasını ister.  Bu bir devlet görevidir. 

Zaten bu konularda araştırmaları  olan Raif Karadağ çalışmalarını yoğunlaştırır. İstanbul’a dönüşünde  ailesine ‘’devlet bana bir görev verdi. Beni yakın bir zamanda petrollerle ilgili sahaları dolaştıracaklar. Bu konuda özel bir çalışma yapmamı istiyorlar.” Diyerek bir açıklama yapar. ‘’Bu petrolleri millileştireceğiz ama nasıl?’’  sorusuyla yola çıkar. Musul’da ve petrol bölgelerinde  15 bin kim yol yaparak yerinde araştırmalar yapar. Dönüşte ise oğlu Murat Karadağ’a “Murat çok yanılmışız. Petrollerin millileştirilmesi mümkün değil…” diye vaziyetin zorluğunu açıklar. Yaptığı araştırmalarla ilgili olarak mecliste bazı milletvekillerine brifing verir.

DEMİREL’DEN DIŞ GÖREV TEKLİFİ

Raif  Karadağ’a  Süleyman Demirel tarafından yapılan  ateşelik teklifini oğlu Murat Karadağ şu şekilde anlatmaktadır:

‘’1964 senesinde babam gazeteciydi.  Süleyman Demirel’in babamı Ankara‘ya çağırdığını biliyorum. Babam Ankara’ya gitmeden Demirel’in telgrafını da bana göstermişti. Süleyman Demirel, babamı basın ateşesi olarak Yunanistan’a göndermek istemişti. Yaklaşık bir saat kadar konuşmuşlar. Demirel elinde bir tesbih ile babamın karşısında “ Bana yardımcı ol, seni basın ateşçisi olarak göndereyim.” demiş.  Babam ise bunu kabul etmemişti.

ÇALIŞMALARI

Raif Karadağ’ın  İngiliz sefirleriyle birkaç münakaşası da olmuştur. Raif Karadağ, zamanın İngiliz sefiriyle kitap ile ilgili olarak ‘’yazıların yanlış” şeklinde bir ithama maruz bırakılır…  O da “O zaman tekzip edin bende kanıtlarım” diye sert bir karşılık verir.  Çünkü Raif Karadağ kitabında yaptığı oyunlardan dolayı İngilizler’e  çok sataşıyordu. Bir gün oğlu Murat Karadağ ile  sohbet ederken petrolle ilgili olarak, “Murat, hiç bir şey yapamayız. Dünyaya teslim olmuş bu petroller. Ne İran kalacak ne Irak kalacak. Hepsini tarihten silecekler.  Çünkü Amerika bu petrolü almaya mecbur. Japonya, Çin birçok ülke buna mecbur. En büyük trost Amerika…  Bütün sermaye Amerika’ da, ama arkadaki asıl ülke ise Amerika değil İngiltere’dir.” Diye bu konuda ulaştığı hakikati bütün çıplaklığı ile ifade eder.

“Araştırmacı kimliğiyle yaptığı, merak uyandıran yorumlar ve teşhisler. Gazeteci kimliğiyle de öneriler sunmaktan ziyade, gerçekleri açık biçimde halka sunma ızdırabı. İnce, gizli ve ağır, açık eleştiriler. Hikâye, roman tarzında akıcı, sade anlatım. Zaman zaman da cümleler, resmi evrak gibi fotoğraflıyor hayatı. Çarpıcı misallerle dolu savları, esrarengiz iddiaları bünyesinde barındırıyor. Edebi kimliğini de eserlerine yansıtan merhum yazar Raif Karadağ, belki de yazmak istediklerinin çoğunu yazamayan, ama yazdıklarıyla da toplumumuzun geniş kitlelerine hitap eden bir şahsiyet.” (Bulut Fikret Çöloğlu)

Raif Karadağ, bazı kesimlerin anlamlı sükutuna maruz kalsa da, bir millet vicdanının sesi olan çalışmalara imza atarak maşeri vicdanda hakikat çabasıyla yer almıştır. Yaptığı işi kendisi ‘hakikate yaklaşma’ çabası olarak ifade etmiştir.

ÖLÜM TEHDİTLERİ ALIYORDU

 Raif Karadağ ömrünce petrol gerçeğini ve Musul Petrollerindeki hisseler konusunu araştırmış. Yaptığı çalışmalar konusunda imzasız tehdit mektupları aldığı ailesince beyan edilmiştir.  Murat Karadağ “Bir gün evde ders çalışırken çarşafın altında bir bıçak ve balta fark ettim. Babama sorduğumda birileri tarafından tehdit edildiğini bu yüzden korktuğunu belirterek, bıçak ve baltayı güvenlik gerekçesiyle sakladığını bana söyledi.” Diyerek babasının sağlığında ölüm tehditlerinin gölgesinde yaşadığını belirtir.

RAİF KARADAĞ’IN  ESRARENGİZ ÖLÜMÜ

Raif Karadağ 1973 yılında Ankara’ya davet edilir. Ankara’ya gelişlerinde, Ulus’ta sanayi caddesinde yer alan o zamanki adıyla Cihan Palas’ta kalmaktadır. Bu otelin adı daha sonraları Yeni Otel olarak değiştirilecektir. Hem Süleyman Demirel’le hem de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, yaptığı çalışmalarla alakalı olarak bilgi vermesi istenmiştir. Odasına o sabah giden temizlik görevlisi kendisini yüzüstü olarak başucunda bir tanesi içilmiş kalp ilacı bulunduğu halde ölü olarak bulur.  Arkasında eşi Selver Hanım ile oğulları Murat ve Ferhat Karadağ’ı bırakarak. Oysa o sabah Demirel’le, iki gün sonra da  Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile randevusu vardır. O tarihte 22 yaşında olan oğlu Murat Karadağ, babasının ölümünden  haberdar edilerek Ankara’ya getirilir. Oğlunun otopsi talebi, savcılar tarafından kabul edilmez. Halbuki oğlu Murat Karadağ’ın ifadesine göre Raif Karadağ, sağlıklı bir insandı. Ailesi ve yakın dostlarından, kalp hastası olduğunu ve kalp ilacı kullandığını bilen bir tek kişi yoktur.

O ZAMAN Kİ ADI CİHAN PALAS OLAN YENİ OTEL

Dostlarının hepsi bu ölümü şüpheli bulmuş ve karşı çıkmış. Raif Karadağ’ın Bizim Anadolu gazetesinden refiki Necdet Sevinç, İngilizler’in içilince kalp krizi geçirten ilaçlar yaptığını söylemiş.

CİHAN PALAS/YENİ OTEL

Raif Karadağ ailesinin o zamanki 30 yıllık dostu  Dr. Yavuz Bey, oğlu Murat Karadağ’a  “ Murat, babanla olan dostluğumuz bakidir. Kalp hastası olsa benim mutlaka haberim olurdu. Onun birileri tarafından zehirlenerek öldürüldüğünü düşünüyorum. Çünkü ölüm tehditleri aldığını bana söylemişti.” açıklamasını yapmıştır.

Raif Karadağ’ın ölümünün, Petrol Fırtınası kitabında geçen 1920 senesindeki Amerikan başkanı Mr. Harding’in ölümüyle benzerlik göstermesi de bir başka ilginç önemli detay olarak dikkat çekmektedir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:

Churchill’ ait, ‘’Bir damla kan, bir damla petrol’’  sözü, Raif Karadağ’ın Petrol Fırtınası kitabından hafızalarımıza hatıra kaldı. İngilizler’in Osmanlı’nın tasfiyesine dayalı, petrol üzerine kurduğu dünya sömürü çarkını bu ülkede ilk defa Raif Karadağ ifşa etti. Şaban Teoman Duralı’nın yıllar sonra ifşa ve ilan edeceği İngiliz Yahudi medeniyetinin ilk işaret fişekleri olarak. Yağmacı batı ve öncüsü İngiliz emperyalizmi,  bir damla petrol için, doymak bilmeyen iştihaları ile elan bütün insanlığın kanını akıtmaya devam etmekteler.

Esrarengiz bir ölüm. Cevabını bekleyen bir sürü soru. O tarihte 22 yaşında olan oğul Murat Karadağ, savcılardan otopsi talep ediyor ancak sebepsiz yere geri çevriliyor. Ölümü üzerine Raif Karadağ’ın  evladı Murat Karadağ, yıllarca bu işin peşini bırakmıyor. Devlet idarecilerine mektuplar yazıyor. Cumhurbaşkanı ve başbakan seviyesinde görüşmelerle, suallerine cevaplar arıyor. Hatta bir ortamda karşılaştıkları Süleyman Demirel’den, bu meselenin araştırılması için bizzat talepte bulunur. Ancak bir sonuç alamıyor. Raif Karadağ’ın aramızdan ayrılışının bu sene 49. yılı. Aynı zamanda doğumunun da 102. senesi 28 nisan olmaktadır. Ülke hakikatleri ve hakları uğrunda araştırmalar yaparken fedayı can eyleyen Raif Karadağ’a Cenabı Allah’tan sonsuz rahmetler diliyoruz. Ölümü,  halen esrarını korumaktadır.  Zamanın istihbarat teşkilatı başkanı Fuat Doğu’nun ‘’bir şube müdüründen fazla yetkim yoktu’’ dediği gladyo egemenliğinin had safhada olduğu zamanlara denk düşmektedir, Raif Karadağ’ın ölüm seneleri. Bütün işaretler hep aynı tarafı  göstermektedir. Bu millet elbette kendi hakikati uğruna harcanan kahramanca çabaları unutmayacaktır. Bu yolda kurulan tuzakları da… Bu faili meçhul, esrarı çözülemeyen ölüm elbette bir gün bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarılacaktır. Aziz milletimizce, bu hadisenin faillerinden elbette günü gelince hesabı sorulacaktır.

Raif Karadağ’ın açtığı yolda uyandırdığı milli dava ve şuur milletimizin sinesinde gelişerek devam etmekte. Bugün Akdeniz’de Karadeniz’de tabigaz ve  enerji peşinde güç tazeleyerek yeni imkanlarla dolu bir asrın kapısını aralayan Türkiye’nin harcında, elbette Raif Karadağ’ın hayatıyla ödediği bedeller var. Bu çalışma merhumun aziz hatırasını yad etmek için yapıldı.

Burada bir noktaya da dikkat çekmek istiyorum. 1973 yılı Aralık ayının gazetelerini taradım. Ülkede tanınan, araştırmaları olan, bakan ve başbakanlarla görüşmeler yaptığı bilinen, eserleri okunan bir yazar olan  Raif Karadağ’ın ölümüne dair tek satır yazı ve habere rastlayamadım. Bu durumu da ilginç bir detay olarak buraya not etmek istiyorum.

Devlet ve millet hissiyatına tercüman olması bakımından TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un 21 Ağustos 2020 tarihli mesajını buraya alıyoruz: ‘’Bu anlamlı gün vesilesiyle, Türkiye’nin doğal kaynakları ve özellikle petrol hususunda stratejik çalışmalara imza atan, eserleriyle nesillere şuur kazandıran ve bu uğurda canını feda eden Merhum Raif Karadağ’ı rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.’’ 

 

Not: Bu konudaki araştırmalarımız devam etmektedir.

 

Kaynaklar:

Petrol Fırtınası, Raif Karadağ – Adak Yayınları 3. Baskı 1979 – İstanbul

https://www.metinsoylu.com/?module=modul_tek&modul=264&cat=937#.YmFzjNpBxPY   Gazeteci Yazar Metin Soylu Röportajı

Recep YAZGANRecep YAZGAN