Analiz
Giriş Tarihi : 20-02-2021 05:45   Güncelleme : 20-02-2021 05:45

Pkk’nın Sivil Katliamları

PKK terör örgütü neden sivil vatandaşları katlediyor? PKK sivil hedeflere ne tür saldırılar gerçekleştiriyor? PKK’nın sivil hedeflere yönelik saldırıları nasıl tepki buluyor? Terör örgütleri sadece sivil hedeflere mi saldırır? PKK’nın sivil hedeflere saldırmasının önüne nasıl geçilebilir?

Pkk’nın Sivil Katliamları

PKK terör örgütü neden sivil vatandaşları katlediyor?

Her terör örgütü gibi PKK da sık sık sivil hedeflere yönelik terör eylemleri gerçekleştirmektedir. Terör örgütlerinin sivil hedeflere saldırmasının kabaca dört nedeni vardır. Öncelikle savunmasız insanlara saldırarak ülke genelinde bir güvensizlik hali oluşturmaya çalışan bu tür örgütler toplumu bir korku ve panik havasına sokmak isterler. Örgütlerin amacı korku ve panik ortamında şekillenen kamuoyu üzerinden siyaset yapıcılar üzerinde baskı kurmak, bu baskı sayesinde siyasi amaçlarını siyaset yapıcılara kabul ettirerek gerçekleştirmektir.

 

Ülke sathında amaçlanan bu etkinin yanı sıra özellikle etnik ve ayrılıkçı terör örgütleri üzerlerinde hak iddia ettikleri coğrafi bölgelerde güç gösterisinde bulunmak için de sivil hedefleri seçerler. PKK terör örgütü Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde özellikle Kürt vatandaşları hedef almakta, rakip gördüğü siyasi oluşumlar içinde yer alan ve kendisine tabi olmayan Kürtleri katlederek, korku salarak biat sağlamaya çalışmaktadır. PKK bu saikle katlettiği Kürtlere “iş birlikçi”, “ajan” gibi isimler vererek cinayetlerini meşrulaştırmaya çalıştırmakta, savunmasız insanları katlederken bir yandan da normatif üstünlük kurmaya çalışmakta.

 

Bölgede Kürt vatandaşları hedef alan bu saldırıların bir diğer amacı da PKK’nın kendisine alternatif gördüğü sosyalleşme ve siyasal katılım kanallarını ortadan kaldırmaktır. Ancak PKK’nın tüm bu yıldırma stratejisine rağmen bölgede AK Parti halen bu terör örgütünün desteklediği HDP’den fazla oy almakta, Hüda-Par gibi PKK’yla hasım bölgesel siyasi partiler etkinliğini sürdürmekte, binlerce Kürt TSK ve polis gücü bünyesinde yahut bekçi olarak görev almakta, çoğunluğu Kürt 80 bin köy korucusu bu terör örgütüne karşı vatan savunmasında görev almaktadır.

 

Son olarak PKK’nın sivil hedeflere yönelmesinin bir sebebi de güvenlik güçleriyle arasında giderek açılan kapasite farkıdır. Afrin’den Tel Abyad’a, Haftanin’den Hakurk’a Türkiye dışında da düzenli Türk ordusu karşısında çaresizliği defalarca kanıtlanmış olan PKK, Türkiye içinde de askeri karakollara saldırma ve silahlı çatışmaya girme kapasitesini yitirmiş, saldırabileceği tek hedef olarak savunmasız vatandaşları seçmek zorunda kalmıştır. Bu sebeple PKK’nın son dönem saldırıları sadece Türkiye içinde değil Suriye’de Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgelerde de sivil hedeflere yönelik olmaktadır.

 

PKK sivil hedeflere ne tür saldırılar gerçekleştiriyor?

PKK’nın bugüne kadar sivillere yönelik katliamları şöyle gruplandırılabilir:

 

Bir toplu katliam çeşidi olarak köy katliamları

Kırsalda ve metropollerde bombalı saldırılar

Mülki amir, öğretmen, imam gibi devlet memurları ile yol ve orman işçilerine yönelik saldırılar

Özellikle Doğu illerinde örgütün partisi dışındaki partilerin üyelerine yönelik infaz ve suikastlar

Köy baskınları genellikle korucu köylerine yönelik olmakla beraber Öcalan’ın 1991’de sarf ettiği “DEP’e oy vermeyen herkesin tavuğunu bile öldürün” ifadesi gereğince terör örgütünün siyasi uzantısı olan partilere destek vermeyen köylere yönelik de gerçekleştirilmiştir. PKK terör örgütünün sayısız köy katliamları içinde hayatını kaybedenlerin sayısı bakımından öne çıkan üç terör eylemi şunlardır:

 

Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Pınarcık köyüne 20 Haziran 1987’de düzenlenen saldırıda 16’sı çocuk, 6’sı kadın toplam 30 insan katledilmiştir.

Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli köyüne 11 Haziran 1990’da gerçekleştirilen saldırıda 12’si çocuk, 7’si kadın toplam 27 insan katledilmiştir.

Erzincan’ın Kemaliye ilçesine Başbağlar köyüne 5 Temmuz 1993’te gerçekleştirilen saldırıda 33 insan kurşuna dizilmiş ve köy ateşe verilmiştir.

PKK terör örgütü 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında sık sık gerçekleştirdiği köy baskınlarına 1990’larda şehir merkezlerinde gerçekleştirdiği bombalı saldırıları da eklemiştir. Bu, örgütün halen terk etmediği bir saldırı türüdür. 1990’larda turistik bölgeler ve şehir merkezlerinde çokça gerçekleştirilen bu eylem türünün son yıllarda öne çıkan örnekleri olarak aşağıdaki olaylar sıralanabilir:

 

22 Mayıs 2007’de Ankara’nın Anafartalar Çarşısı’nda gerçekleştirilen canlı bomba saldırısında 9 kişi hayatını kaybetmiş, 100’den fazla kişi de yaralanmıştır.

27 Temmuz 2008’de İstanbul Güngören’de araç trafiğine kapalı Menderes Caddesi’nde PKK’nın bıraktığı 2 bombanın 10 dakika arayla patlaması sonucu 5’i çocuk 18 kişi hayatını kaybederken 154 kişi de yaralanmıştır.

13 Mart 2016’da Ankara Güvenpark yakınlarında PKK’lı teröristlerce düzenlenen saldırıda 36 kişi hayatını kaybetmiştir.

10 Aralık 2016’da terör örgütü bu sefer Beşiktaş’ta saldırmış, Beşiktaş kulübünün stadyumu yakınında 2 canlı bombanın birlikte gerçekleştirdiği saldırıda 39 emniyet personeli ve 7 sivil vatandaş şehit olurken 166 kişi de yaralanmıştır.

Köy baskınlarında korucu köylerini veya örgütün siyasi uzantısına destek vermeyen köyleri hedef seçen PKK, kırsalda mayın ve EYP patlatarak, metropol saldırılarında canlı bomba kullanarak toplumu terörize etmeyi amaçlamakta ve kimliği, siyasi görüşü fark etmeksizin olabilecek en fazla cana kastedebileceği, böylelikle toplumu terörize edebileceği noktaları tercih etmektedir.

 

PKK’nın hedef aldığı siviller içinde öne çıkan bir grup da mülki amir, öğretmen ve imam gibi devlet görevlileri ile yol ve orman işçileri olagelmiştir. Mardin Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ü 10 Kasım 2016’da gerçekleştirdiği bir bombalı saldırıda şehit eden PKK 1980’lerden bugüne 200’e yakın yol ve orman işçisi, din görevlisi ve öğretmeni şehit etmiştir. En son 2017’de 22 yaşındaki müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın’ı Batman’da uzun namlulu silahla, 23 yaşındaki sınıf öğretmeni Necmettin Yılmaz’ı ise önce alıkoyup sonra infaz etmek suretiyle şehit eden örgüt son üç yıl içinde bu tür saldırılar gerçekleştirmekte zorlanmaktadır.

 

PKK’nın hedef gözeterek katlettiği bir diğer sivil grup ise bölgede HDP ve bu hareketin öncüllerinin çizgisinde siyaset yapmayan kişiler olagelmiştir. Bu saldırıların öncelikli hedefi bölgede etkin diğer partiler olan AK Parti ve Hüda-Par üyeleri ile yakınları olmuştur. AK Parti Şırnak milletvekili Mehmet Emin Dindar’ın kardeşi Ramazan Dindar, AK Parti Hakkari milletvekili adayı Ahmet Budak, çok sayıda AK Parti’li ilçe teşkilat başkanı, gençlik kolları başkanı, belediye meclis üyesi, seçim müşahidi ve mahalle muhtarları bu saldırılarda şehit edilmiştir. Bu cinayetlerin yakın ve çarpıcı örneklerinden biri olarak 24 Haziran 2018 seçimlerinde sandık müşahitliği yapan Mevlit Bengi seçim günü Ağrı Doğubayazıt’ta başına yakın mesafeden ateş edilerek infaz edilmiş ve boynunda bir not ile elektrik direğine bağlanmıştır. Bölgede bir başka etkin parti olarak Hüda-Par da PKK’nın hedefinde olagelmiştir. Özellik 6-8 Ekim şiddet olaylarında çok sayıda Hüda-Par üyesi saldırıya uğramış, Hüda-Par’a yakın yardımlaşma derneği üyeleri linç edilmek suretiyle şehit edilmiştir.

 

PKK’nın sivil hedeflere yönelik saldırıları nasıl tepki buluyor?

PKK’nın sivillere yönelik saldırıları toplumsal infiale sebep olabilse de bu tepkiler dahi kısa süreli kalabilmekte, kimi kurum ve kuruluşlar tarafından gözden kaçırılmaya çalışılmaktadır. Toplumsal infial uyandıran terör eylemlerinin başında tek saldırıda çok sayıda şehit verilen meskun mahallerdeki bombalı saldırılar gibi sarsıcı terör eylemleri gelmektedir. 16 yaşındaki Eren Bülbül ve Yasin Börü, 8 ve 4 yaşlarındaki Ayaz ve Nupelda kardeşler, 11 aylık Bedirhan Karakaya gibi çocuk ve bebeklerin şehit edildiği saldırılar da toplumsal infiale sebep olmaktadır. Ancak bu tarz son derece sarsıcı terör eylemlerinde bile gerek basından gerekse sivil toplum ve siyasi partilerden terör karşıtı ortak söylemi bozucu, PKK’ya hafifletici nedenler üreten yorum ve açıklamalar gelebilmektedir. Örneğin yukarıda değinilen Mevlüt Bengi cinayetinin ardından çeşitli yayın organları PKK söylemini öne çıkarmış, Bengi’nin “AKP’li” olduğuna vurgu yapmış, cinayeti kınamak bir yana cinayete karşı sert tepki gösteren hükümet yetkililerine yönelik negatif içerikleri aynı haber içinde paylaşabilmiştir.

 

Kaynak: “Ağrı’daki Mevlüt Bengi Cinayetini PKK Üstlendi”, Diken, 30 Haziran 2018, http://www.diken.com.tr/agridaki-mevlut-bengi-cinayetini-pkk-ustlendi, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2021).

10 Şubat günü Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde rehine kurtarma operasyonunda PKK’nın tutsak ve savunmasız 13 vatandaşı başlarına ateş etmek suretiyle infaz etmesi de bir kısım kesimler tarafından ivedilikle saptırılmaya çalışılmıştır. HDP milletvekili Hüda Kaya vatandaşlarımızı PKK’nın değil Türk savaş uçaklarının katlettiğini dile getirmiş, bir diğer HDP’li milletvekili Ömer Gergerlioğlu rehinelerden şehit polis Vedat Kaya’nın ihraç edildiği yalanını paylaşmıştır.

Hakeza Türk Tabipleri Birliği de açıklamasında şehitlerimiz ile operasyonda öldürülen PKK’lı teröristler arasında fark gözetmeden “acılarını paylaşıyoruz” demekle yetinmiş, o teröristlerin katlettiği tutsaklar için ise PKK’nın adını dahi anmaya gerek görmemiş, odak noktasını tutsakları katleden teröristlere değil tutsakları “kurtaramayanlara” kaydırmayı tercih etmiştir. Söz konusu derneğin başındaki Şebnem Korur Fincancı’nın PKK’nın hendek kalkışmasında da örgütü suçlamak bir yana devleti katliam yapmakla itham ettiği, Türkiye’yi soykırımcı olmakla suçladığı, “Öcalan’a Özgürlük Platformu” içinde yer aldığı düşünüldüğünde maalesef malum meslek gruplarının bu tepkileri artık alışılagelmiş bir durum haline gelmiştir. Oysa (aşağıda belirtileceği üzere) dünya genelinde siyasi partilerden meslek kuruluşlarına toplumun tüm kesimleri ülkelerini hedef alan terör örgütlerini kınarken Türkiye bu açıdan istisnai bir örnek teşkil etmektedir.

 

Terör örgütleri sadece sivil hedeflere mi saldırır?

Gara’da 10 Şubat günü 13 savunmasız tutsağın şehit edilmesinin ardından dikkatleri PKK’nın cinayetinden başka noktaya çekmek isteyenlerin bir diğer söylemi de katledilen savunmasız kişilerin aslında sivil olmadığı vurgusu olmuştur. Ne var ki “Asker, polis öldürürsen terörist değil gerilla olursun” söylemi 1960-70’lerin arkaik sol literatüründe kalmış, bugün için geçerliliği olmayan bir tutumdur.

 

Unutulmamalıdır ki terör örgütleri sadece sivil hedeflere saldırmazlar. “PKK, terör örgütü değil aslında gerilla” yakıştırması yapan siyasetçi ve basın mensupları asker, polis, korucu katletmeye bilmeyerek de olsa meşruiyet atfetmektedir. Oysa terör örgütleri sadece sivil hedeflere saldıran değil sivil hedeflere “de” saldıran örgütlerdir. PKK da bugüne kadar 6 bine yakını sivil, 8 bini güvenlik gücü mensubu olmak üzere 14 bin vatandaşımızı şehit etmiştir.

 

PKK’nın sivil hedeflere saldırmasının önüne nasıl geçilebilir?

PKK’nın güvenlik güçlerine yönelik saldırıları yığma yapıdaki dayanıksız sınır karakollarından gerek savunma gerekse karşılık verme imkanı artırılmış kalekollara geçilmesi, yerli üretim insansız hava araçlarının etkin kullanımı ve artırılmış sınır güvenliğiyle büyük ölçüde azalmıştır. ACLED (The Armed Conflict Location & Event Data Project) verilerine göre 2020 içinde Türkiye-PKK karşılaşmalarının yüzde 80’i Türkiye toprakları dışında gerçekleşmiştir. Türkiye’nin sınır ötesinde tesis ettiği güvenli bölgeler çatışmayı topraklarımızdan öteye taşımış, militanların sızma girişimlerini erken fark edip önleme imkanı tanımıştır.

Ancak güvenlik tedbirleri ne kadar artırılırsa artırılsın sivilleri yüzde yüz korumak hiçbir ülke için mümkün olmamaktadır. DEAŞ ve El-Kaide gibi örgütler Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da sayısız terör eylemi gerçekleştirmiş, binlerce savunmasız insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır. Türkiye istihbarat, savunma ve sıcak takip gibi alanlarda önleyici, caydırıcı, cezalandırıcı imkanlarını artırmakla beraber teröre karşı toplumun tümünü kapsayan net bir tavır geliştirilmesi de son derece mühimdir. İspanya’nın ayrılıkçı terör örgütü ETA 2006’daki Madrid-Barajas Havalimanı saldırısında iki insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş, bu eylem İspanya’daki tüm siyasi partiler ve toplumsal kesimler tarafından hafifletici bahaneler üretilmeden net bir dille kınanmış ve ülke genelinde ETA terörünü kınayan gösteriler düzenlenmiştir. Türkiye’de ise gerek çeşitli meslek kuruluşları gerekse kimi siyasi partiler PKK’nın terör eylemlerinden sonra amasız fakatsız terörü kınamak bir yana terör eylemlerini bir doğal afet sonrası üzüntülerini belirtir gibi muğlak ifadelerle geçiştirmekte hatta “taraflara itidal ve barış çağrısı” yaparak güvenlik güçleri ile terör örgütünü aynı zeminde değerlendirebilmektedir. Türkiye’de teröre karşı gelmiş geçmiş en güçlü sivil inisiyatif olan Diyarbakır Anneleri ise pek çok siyasi parti ve sivil toplum kesimi tarafından görmezden gelinmektedir. Türkiye terörle mücadelede güvenlik sağlayıcı kapasitesini geliştirmiş olmakla beraber teröre karşı güvenlik tedbirlerini destekleyen ve en az onun kadar önemli bir mücadele biçimi de terörü toptan reddeden, net ve güçlü bir toplumsal ve siyasi tutum olacaktır.

Kaynak: www.setav.org - Hüseyin ALPTEKİN

Recep YAZGANRecep YAZGAN