Ekonomi
Giriş Tarihi : 23-06-2017 10:22   Güncelleme : 23-06-2017 10:22

Hükümetin Bankalara Diz çöktürecek 4 planı!

Başbakan Binali Yıldırım’ın bankalara yapmış olduğu faiz uyarısının ardından akıllara hükümetin uygulayabileceği metotların neler olacağı sorusu geldi. Prof. Dr. Kerem Alkin, Diriliş Postası Gazetesi’ne vermiş olduğu özel röportajda bankalara uygulanabilecek olası tedbirlerin neler olabileceğini anlattı.

Hükümetin Bankalara Diz çöktürecek 4 planı!

Başbakan Binali Yıldırım bankalara faiz oranlarını düşürmesi konusunda uyarıda bulundu. Başbakanın çağrısına bankalar tarafından tatmin edici cevap gelmediği takdirde hükümetin izleyeceği metotlar neler olabilir?

Başbakan Binali Yıldırım’ın çağrılarına bankalar tarafından olumlu yönde sinyaller gelmez ise hızlı bir şekilde uygulanabilecek 4 formül olabilir. Bunlar;
* Bankaların krediye dönüştürmek üzere çeşitli metotlarla buldukları kaynağın maliyeti ile kredi maliyeti arasındaki fark bankalar için hem bankacılık faaliyetinin masraflarını çıkarmak hem de kar olarak görülmeli dolayısıyla burada çeşitli neden ve metotlarla belki bankaların ekonomiye kullandırdıkları kredilerden elde ettikleri kara yönelik olarak bir düzenleme yapıla bilir.

* Bankalar krediye dönüştürmek üzere buldukları kaynağı krediye dönüştürdükleri zaman çok fazla faiz imkânı elde ediyorlar, dolayısıyla bu kara belirli bir limit getiriyoruz denilebilir. Akıllara getirilecek en hızlı yöntemlerden biriside bu olabilir.

* Bankalardan söz konusu her türlü kredi türünde o kredinin kaynağına maliyetiyle kullandırdıkları kredi maliyetinin arasındaki farkı bir tabloda bir araya getirmeleri istenebilir. Dolayısıyla şuna bakarlar, acaba ortalama olarak bankacılık sektöründe kredilerden ne kadar kar elde ediliyor. Çıkacak olan sonuca bağlı olarak ta şöyle bir karar çıkabilir; “x miktarda kar oranından sonra kredilerden kar elde etmeyeceksiniz” denilebilir.

* Kamu bankaları aracılığıyla bankaların ciddi manada aşağıya çekerek daha cazip ve rekabetçi kredi kullanmaları talimatı verilebilir. Kamu bankalarının böyle bir atılımı yapması otomatik olarak sektördeki tüm bankaların maliyetlerini aşağıya çekmeye zorlayacaktır. Kamu bankaları diğer bankalara yönelik tedbir koymaya yönelik kullanılabilir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bankaların faiz oranını düşürmek için kullanılabilir mi? Merkez Bankası yapısı itibariyle bağımsız bir kuruluş hükümetin Merkez Bankasını devreye sokması tepki çeker mi?

Türkiye cumhuriyeti merkez bankası kredilerin faizini düşürmesine temel para politikasının faiz oranlarını düşürerek katkı sağlayabilir. Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde mayıs ayından itibaren yavaş yavaş düşme trendine girmiş olan enflasyon rakamları haziran, temmuz ve ağustosta hem hükümetin ekonomi yönünde alacağı tedbirler hem de mevsimsel etkilerle hızlı düşmeye başlar. Yani kısa süre içerisinde söz konusu enflasyon rakamlarını yıllık bazda %11’lerden %9’lara doğru gerilediğine şahit olursak bunun doğal sonucu olarak Merkez Bankası da faiz oranlarını aşağıya çekerse bunun mutlaka kredi maliyetleri üzerinde olumlu yönde etkileri olacaktır.

Türkiye’nin 2017 yılı ilk çeyreğinde %5 oranında büyümesi bir takım çevreler tarafından ‘hormonlu’ büyüme olarak değerlendirildi. Büyüme hızında dünyada ilk 3 sıralamasına girmemize rağmen yapılan açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?

Bu konuda temelde bakılması gereken iki husus bulunuyor. Ulusal ekonomiler iç talep ve dış talep ile büyüme gerçekleştirir. İç talepte özel sektör yatırımlarının büyümede önemli bir ağa sahip olması ve dış talebin büyümeye yardımcı olması ulusal ekonomilerin mihenk taşıdır. 2017’de ilk çeyrekte gerçekleşen %5’lik büyümeyi ele aldığımızda 2,2 puanı yani %40’ın üzerindeki bölümü net ihracatın büyümeye katkısından geldiğini görüyoruz. Dolayısıyla hormonlu büyüme yakıştırması burada biraz anlamsız bir ifade olarak karşımıza çıkıyor. İhracatın büyümeye hiçbir katkısı olmaz, %5’lik büyümenin tümü kamu harcamaları ve hane halkı kesiminin harcamalarından gerçekleşirse o zaman dersinki bu hormonlu büyümedir. Bu durumda bile konuya şu şekilde yaklaşmak gerekiyor. Kamu gelişmek ve ekonomi ağını genişletmek amacıyla yatırımlarda bulunuyor. Buna 3. havalimanı örneğini verebiliriz. Havalimanına yapılan yatırım ileri vadede Türkiye’nin bol kazançlar sağlayacağı bir alan olacak. Ya da hane halkının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapmış olduğu harcamaları ele alalım. Bu harcamalar piyasanın sürekli dinamik olmasını sağlıyor. Bu hususta büyümenin hormonlu olarak açıklanması yerinde bir açıklama olarak değerlendirilemez. 1990’lardan bu yana Türk iş dünyası ekonomik ve siyasi krizlere karşı kilitlenmiş durumda. Dolayısıyla bu kriz döneminde ekonomi nasıl yönetilecek sorusuna en çok cevap bulan ülke Türkiye’dir. Ekonomik ve siyasi krizler sürecinde Türkiye şunu öğrendi; paniğe kapılıp üretimi durdurmak veya ekonomik üretimi askıya almak bisikletin pedalını çevirirken bir anda vazgeçmeye karar verdiğinizde olacak durumları gösteriyor. Yani pedalları çevirmediğiniz zaman bisikletle birlikte devrilirsiniz. Bu nedenle iş dünyası yaşadıkları krizleri atlatmak için almış olduğu bir takım tedbirler bulunuyor. Örneğin: İşveren ve işçi bir araya gelerek pedalların çevrilmesi için ne yapmaları gerekiyor ona göre tedbir alıyorlar. Türkiye ekonomisini dimdik ayakta tutan en önemli etkende bu elbirliği ile yapılan direniştir. 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 5’lik oranda büyümemizi bu duruma borçluyuz.

Kredi Garanti Fonu’ndan alınan kredilerle bazı iş adamları batık kredilerini öderken bir takım iş adamlarının da parayı dövize çevirerek kâr elde ettiği söyleniyor. Böyle bir durum söz konusu olabilir mi?

BDDK’nın elindeki veriler bu söylenilenleri teyit etmiyor. Söz konusu vadesi gelmiş olan kredilerin yeniden yapılandırılması için kullanılan kredi garanti fonunun kullanılma oranına baktığımız zaman bunun kredi garanti fonundan kullanılan oranı sadece yüzde 5 mertebesinde olduğunu görüyoruz. Yüzde 60’ların üzerinde olan krediler ise ilk defa kullanılan kredi garanti fonu kredileri olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla kredi garanti fonunun çok çok önemli bir parçasının ilk defa kredi kullanımı şeklinde kullandırıldığını görüyoruz. Bu da doğrusunu söylemek gerekirse kredi garanti fonundan kullanılan kredilerin daha çok tahsili riskli banka kredilerinin yeniden yapılandırılması amacıyla kullanıldığı noktasındaki dedikodu ve iddiaları teyit etmiyor.

Atakan Irmak / Diriliş Postası

 

adminadmin