İslam düşüncesinin derinliklerinden yükselen bu meydan okuma, sadece İslam dünyasını değil, Avrupa'yı da etkilemiş; Rönesans'tan Aydınlanma'ya kadar sürecek entelektüel devrimlerin öncülü olmuştur.
Gazâlî’nin eserleri doğrudan değilse bile, tartışmaları ve eleştirileri üzerinden Batı düşüncesine sızmış, deneyci felsefeden teolojik nominalizme kadar birçok temel akıma zemin hazırlamıştır.
Batı’nın Unuttuğu Kurucu: İslam’dan Modernliğe
Gazâlî, Avrupa felsefesine yön veren düşünsel dönüşümün görünmez kurucularından biridir.
Yaygın anlatının aksine, modern bilimin ve felsefenin yalnızca Avrupa içi gelişmelerle şekillendiği iddiası eksiktir.
Aristoteles’in metafizik ve mantık sisteminin sorgulanamaz hâkimiyetine karşı ilk sistematik eleştiriler, 11. yüzyılda Gazâlî ile başlamıştır. “Filozofların Tutarsızlığı” (Tehâfütü’l-Felâsife) adlı eseri, aklın sınırlarını ve sezgisel bilginin önemini merkeze alarak, gelecekteki Descartesçı şüpheciliğin ve Hume’un deneyciliğinin öncülü olmuştur.
Aristotelesçiliğin Tahtı Neden Sarsıldı?
Gazâlî, neden-sonuç ilişkisini ilahi iradeyle bağlayarak, Batı’nın determinist doğa anlayışını temelden sarstı.
Gazâlî’ye göre ateşin pamuğu yakması gibi fiziksel olaylar zorunlulukla değil, Allah’ın alışkanlıkla tekrar ettiği düzenle açıklanmalıdır (Âdetullah).
Nedensellik doğanın özünde yer almaz; Allah’ın iradesiyle her an yeniden yaratılır. Bu, “aracı nedencilik” (occasionalism) teorisiyle sistemleştirilmiş; doğaya özerklik atfeden her türlü felsefi düşünce ilahi mutlakiyete karşı bir tehlike olarak görülmüştür.
Gazâlî vs. Aristoteles: Rasyonalizmin Sınırları
Gazâlî'nin rasyonalizme getirdiği eleştiri, sadece İslam dünyasında değil, Avrupa'da da yeni düşünsel kıvılcımlar doğurdu.
Mantığın kutsallaştırıldığı bir dönemde, Gazâlî insan aklının yeterliliğini tartışmaya açtı. Vahiy, sezgi ve ilahi hikmet, onun felsefesinde aklın yerine geçmez ama sınırlarını çizer. Bu yaklaşım, hem İbn Rüşd gibi felsefi karşıtlarını hem de Thomas Aquinas ve Ramon Martí gibi Latin Hristiyan düşünürleri derinden etkiledi.
İbn Rüşd ve Ramon Martí: Gazâlî'nin Batı’ya Dolaylı Yolculuğu
Gazâlî’nin Batı’daki etkisi doğrudan değil, eleştirileri ve alıntılarla şekillendi.
İbn Rüşd, “Tutarsızlığın Tutarsızlığı” (Tehâfütü Tehâfüti’l-Felâsife) ile Gazâlî’ye karşı çıkarken, onun düşüncelerini Batı’ya taşımış oldu. 13. yüzyılda Ramon Martí, “İnancın Hançeri” adlı eserinde Gazâlî’den doğrudan alıntılar yaptı, ancak kaynak göstermedi. Buna rağmen, bu görüşler Batı'da bir düşünsel zincir başlattı.
Hume, Pascal, Ockham: Gazâlî’nin Zihinlerdeki Yankısı
Modern Batı felsefesinde “aklın eleştirisi” ve “metafizik şüphe”, Gazâlî’nin izlerini taşır.
David Hume’un nedensellik anlayışı, Gazâlî’nin “zorunlu bağ yoktur” görüşünün sekülerleştirilmiş bir versiyonudur. William of Ockham’ın usturası, gereksiz metafizik yapıları dışlamasıyla Gazâlî’nin düşüncesine benzer. Blaise Pascal ise, Gazâlî gibi aklın tek başına hakikate ulaşamayacağını savunmuş, kalbi daha yüksek bir bilgi kaynağı olarak öne çıkarmıştır.
Modernitenin Gizli Taşıyıcısı: Gazâlî’nin Kültürlerarası Mirası
Gazâlî, modern düşüncenin oluşumunda Batı’nın unuttuğu ama tarihsel etkisi silinmeyen kurucu isimlerden biridir.
Filozofların Tutarsızlığı ve Hatadan Kurtuluş (El Munkizü Mined Dalal) gibi eserlerinde, yalnızca İslam dünyasının iç tartışmalarına değil, insanlığın ortak felsefi krizlerine yanıt vermiştir. Onun Tanrısı, mutlak kudret sahibidir; doğa, bu kudretin görünümünden ibarettir. Bu düşünce, modern bilimdeki “doğal zorunluluk” anlayışının gevşemesine neden olmuş, yasaların betimleyici olduğu fikrini güçlendirmiştir.
Sonuç: Modernite Sadece Batı'nın Değil
Modern bilimin ve felsefenin temelleri, yalnızca Batı'nın içsel gelişimiyle değil, İslam dünyasından aktarılan derin eleştirilerle şekillendi.
Gazâlî, modernitenin aklî kibirine karşı bir “epistemik tevazu” öğretmiştir. Onun mirası, felsefenin her zaman sınırlar içinde düşünülmesi gerektiğini ve bu sınırların da kültürel olarak geçirgen olduğunu hatırlatır.
Başlıca Kaynak Eserler ve Etkiler:
Tehâfütü’l-Felâsife
İhyâü Ulûmi’d-Dîn
El-Münkız mine’d-Dalâl
Blaise Pascal, Les Pensées
David Hume, A Treatise of Human Nature
William of Ockham, Summa Logicae
Kaynak: Murat DOĞAN
İstanbul Gelişim Üniversitesi