Yazıda, İBDA’nın, sloganlardan ve yüzeysel sadakat beyanlarından öte bir “fikir nizamı” olduğu vurgulanıyor.
Baran Dergisi, Mirzabeyoğlu’nun “ölçülendirme” kavramı üzerinden fikre sadakati, hem ilmî üretim hem de ahlâkî yaşayış temelinde ele alıyor.
“İBDA, yalnızca karşı olmak değildir; ölçüye göre inşa edilmiş bir fikir mimarîsidir” ifadeleriyle ortaya konan yaklaşımda, fikre intisabın yalnızca etiket taşımakla değil, fikirle şekillenmekle mümkün olabileceği net bir şekilde belirtiliyor.
SLOGANLA DEĞİL, ÖLÇÜYLE YÜRÜYENLER TAŞIR FİKRİN YÜKÜNÜ
İBDA’nın yalnızca tepkiyle ya da sloganlarla yürüyen bir hareket olmadığını vurgulayan yazıda şu dikkat çekici cümle yer alıyor:
“Bu yapının yükünü, yalnızca sloganla yürüyenler değil; ölçüye sadakatle yaşayanlar taşır.”
Bu yaklaşım, fikrî bağlılık iddiasında bulunanlara yöneltilmiş ciddi bir çağrıyı içinde barındırıyor: Sadece karşıt olmak değil, bir şey inşa edebilmek gerek.
Ve bu inşa, ancak düşünce üretimiyle ve soylu pratikle mümkün olabilir.
MİRZABEYOĞLU’NDAN “MİHRAKSIZ GENEL”E UYARI
Salih Mirzabeyoğlu’nun Hikemiyat’tan alınan şu ifadesi, yazının mihverini belirliyor:
“Genelin geneli gibi karikatür ve kaba taklit plânının ‘mihraksız genel’ine düşmemesi gerekenler, bütün ölçülendirmelerimin tatbikini akademik ve soylu pratik plânında göstermek zorunluluğundadır.”
Bu cümlede geçen “mihraksız genel” kavramı, fikrî merkeze yakın olma iddiasında bulunup da onun gereğini yerine getirmeyenlere yönelik ikaz olarak değerlendiriliyor. Çünkü fikre sadakat, kuru bir tekrar değil; iddiayı taşıyacak bir duruş ortaya koymaktır.
AKADEMİK DERİNLİK VE PRATİK AHLÂK: FİKRİN İKİ TEMEL TAŞIYICISI
Metinde vurgulanan temel ölçülerden biri de fikir ve pratik arasında kurulan organik bağ.
Gerçek bir intisabın iki yönü olduğuna dikkat çekiliyor:
Akademik Alan: Fikrî derinlik, sistemli düşünce üretimi ve eleştiriye açık bir ilmî zemin.
Soylu Pratik: Ahlâk, edep, vakarla yaşamak; fikri gündelik hayatta bir duruş ve tavır olarak ortaya koymak.
Yazıda, bu ikisinin birleşmediği bir intisabın maskeli kalacağını, zamanla da yozlaşmaya açık hâle geleceğini ifade ediliyor.
SADECE GEÇMİŞİN MİRASI DEĞİL, GELECEĞİN İNŞASINDA ÖLÇÜ
Baran Dergisi’ndeki değerlendirme, fikrin geçmiş müktesebatla sınırlı kalmasının tehlikelerine de dikkat çekiyor.
Fikre sadakat, onu bugünün şartlarında yeniden üretmek ve hayatın tüm alanlarına taşımakla mümkündür:
Edebiyat
Hukuk
Estetik
Sosyal bilimler
Eğitim ve şehircilik
İktisat ve teknoloji
Bütün bu alanlarda İBDA’nın ölçüsünü gözeten bir üretim yapılmadıkça, fikrî bağlılık iddialarının sahici olmayacağı ifade ediliyor.
ZİNCİRİN HALKALARI ZAYIFLARSA…
Son bölümünde fikre figüran olarak değil, temsilci olarak katılmanın önemi vurgulananan değerlendirmede, İBDA yalnızca kavramsal bir yapı değil; bu kavramları hayatında temsil eden şahsiyetlerin oluşturduğu bir zincir olduğunun altı çiziliyor.
Ve bu zincirdeki her halka önemlidir:
“Zincirin bir halkası zayıfsa, bütünlük dağılır.”
SORULMASI GEREKEN SORULAR
“Fikirle yaşamak ne demektir?”
“İBDA fikriyatı bir şahsiyet disiplini olarak yaşanabiliyor mu?”
“Fikrin akademik üretimi neden sınırlı?”
“Bu düşünce hayatın tüm alanlarına neden tatbik edilemiyor?”
SADAKAT, HAKİKATİN YÜKÜNÜ TAŞIMAKTIR
Baran Dergisi’nin çağrısı, fikir hareketlerine dair sahici bir sadakat ölçüsü sunuyor.
Yalnızca isim vermek, slogan atmak, aidiyet beyan etmek değil; düşünce ve ahlâk temelinde yaşanan bir sadakat…
Çünkü fikir, yalnızca düşmanlar tarafından değil; onu eksik temsil edenlerle de yaralanır.