Gök kubbe altında söylenmedik sözün kalıp kalmadığının ötesinde sözü söylemenin en olağan hâlini aramak gibi bir derdi vardır yazarın. Bütün bir metne yazardan sızar bir üslup ve bir yazarın kimliğidir. Okur, metne bakar bakmaz; “Bu O’nun kalemi!” deyip yazarın hakkını üslubundan hareketle teslim eder.
Bunu beceremeyen yazar da metinde kendi sesini değil yalnızca etkisi altında kaldığı yazarların söz dağarcıklarına, kullandığı jargona ve bağlama takılı kaldığı ölçüde gölgede olanın gölgesinin olamayacağı hakikatini bize yeniden hatırlatmanın ötesine geçemez.