Eğitim
Giriş Tarihi : 11-10-2013 09:04   Güncelleme : 11-10-2013 09:04

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ANT'IN SERENCAMI

'Bir Okul Müdürünün Yakınması Ve Yakarışı' başlığını taşıyan aşağıdaki yazıyı bu sütunda iki yıl önce 8 Eylül 11, Perşembe günü yayınlamışız.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ANT'IN SERENCAMI
 Okul müdürümüzün yakınmasının konusu olan ANT bu haftanın başından bu yana yürürlükten kaldırılmış bulunuyor. Bu öğrenci andının ne denli sıkıntıya yol açtığını alıntıladığımız bu mektuptan daha dramatik biçimde hangi lügat dile getirebilir? ANT metninde geçen Türk kelimesi ne kadar tevil edilirse edilsin, ona hangi anlam yüklenirse veya yüklenmeye çalışılırsa çalışılsın, kelime, son tahlilde ve somut olarak 1930'lu yılların ırkçı, kavmiyetçi kafa yapısını yansıtmaktan geri durmuyor. Günümüzde de bu ANT'a sahip çıkmaya çalışanların kafa yapısı irdelendiğinde, arkasından aynı kavmiyetçi, ırkçı anlayışın ortaya çıkacağını görmek mümkündür. İşte, yukarda yayın tarihini verdiğimiz yazı:
 
25 Ağustos 2011 Perşembe günü internet posta kutuma gelen bir mektubu sütunuma iktibas ediyorum. Her ne kadar gönderen öğretmen, mektubuna bizim yorumumuzu eklememizi istemiş olsa da, biz, mektubun herhangi bir yoruma ihtiyaç hissettirmeyecek denli açık olduğunu düşünüyoruz. Biz, bir yakınmayı iletmekle yetiniyoruz, gereğini yerine getirmek ilgililerin işi...
 
İşte, bize gelen mektup:
 
(Özetle yazmak istiyorum)Yeni bir Eğitim Öğretim yılına girerken bir okul müdürü olarak ['Türküm, doğruyum, çalışkanım' diye başlayan] andımızın(!) hâlâ okunması ve tarafımızca okutulması artık bize işkence gibi geliyor. Çalıştığım okuldaki öğrencilerin tamamına yakını Kürt. Daha önceki çalıştığım okullarda da böyleydi. İnanın her sabah okunduğunda Allaha tövbe istiğfar etmenin de bana zor geldiğini söylemeliyim. Her gün yaptığımız bu and içirme işinden o kadar çok sıkılıyorum ki! Türk olmayana zorla söylettiğimiz 'Varlığım, Türk varlığına armağan olsun!' ve 'Ne mutlu Türküm diyene!' gibi cümleler neyin nesi oluyor, neyimiz yüceliyor ki, ya da ne kadar günaha batırıyorum diye düşünmekten kendimi bir gün bile ayırmadım. Eğitim-öğretimde akla, ahlaka ve onurlu bir şahsiyet olmaya dayalı amaçların içi bu kadar mı boş olur. Nerde kaldı şahsiyet! Kendini inkârla başlayan çocuk ne kadar akla ve ahlaka dayalı eğitim alabilir ve yetişebilir. İşte şu anki hastalıklarımız ırkçılık ve milliyetçilik taassupları; başkalarına tahammül edemeyişlik... Hepsi tüm bunların birer sonucu değil mi?
 
LÜTFEN ARTIK KALDIRALIM IRKÇILIK KOKAN DEĞİL IRKÇIĞIN TA KENDİSİ OLAN VE TOPRAĞIN AHLAKINA UYMAYAN AND İÇTİRME İŞİNDEN!
 
ALLAH RIZASI İÇİN! KARDEŞLİĞİMİZ İÇİN!
 
İŞTE SİZE SORUYORUM BUNU OKUMAK, OKUTMAK GÜNAH DEĞİL MİDİR? ETNİK YAPISI FARKLI OLANA OKUMASI İÇİN DAYATMAK CAİZ Mİ?
 
NOT: (...)'dan yazıyorum ve bir ilköğretim okulunda müdürüm. Lütfen yorumlarınızı köşenizden bildirirseniz sevinirim. Dualarımız sizinle.
 
BİZİM NOTUMUZ: Bana bu mektubu gönderen okul müdürünün adını iki yıl önce yayınlamakta sakınca olabilirdi, bu gün ise teşekkürlerimizi sunma babında adını anmak istedim, ancak maalesef gönderdiği mektubun internet kutumuzdaki kaydının silinmiş olduğunu gördüm.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/RasimOzdenoren/gecmisten-gunumuze-antin-serencami/39992

Rasim ÖZDENÖREN - YENİŞAFAK
adminadmin