Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 09-11-2016 10:04   Güncelleme : 09-11-2016 10:04

10’dan Sonra…

Aslında tartışmanın ve/veya yalnızlığın 17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra netleştiğini Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Özellikle de 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimi ile birlikte net bir duruş sergilediğimde yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım.” sözleri ile anlıyoruz.

10’dan Sonra…

Demek ki yalnızlaşma süreci 2010’dan sonra başladı. Peki, bu süreç bir anda mı başladı? O tarihten önce bir şey yok muydu? Her şey normal miydi?

Tarihler 2013 Aralık ayını gösteriyor, Haliyle bu 17/25 Aralık Darbe kalkışmasının muhakkak ki bir öncesi olmalı. Bir hazırlık dönemi geçirmiş olmalı. Burada tarihlere dikkat çekmek istiyorum. Dershane sürecini hatırlayın Lütfen ve çözüm süreci ile birlikte analiz edin. 6 Ekim 2015’de Dershane ve PKK Makalemde sözde Cemaat, Özde CIAmaat olan FETÖ’nün Hükümete diş bilemesinin 2013 yılbaşı ile başladığını görüyoruz. Peki, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu CIA destekli yapıyı bir anda mı fark etti ve tepkisini ortaya koydu?

17/25 Aralık sürecinde iki yıl önce Dershane kavgası başladı, Dikkatinizi çekerim. Usul usul…

Tarihler 2011!

Peki!

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 2011’de Dershane olayını ortaya koyduysa bu yapının İhanet şebekesi olduğunu kavraması 2010 yılına hatta daha öncelerine kadar dayanıyor demektir. İnce bir araştırma ile bu sürecin bulgularını 2009’da fark ettiğini 2010’dan sonra harekete geçildiğini ve 2011’den itibaren de Dershane süreci ile birlikte savaşın başladığını söyleyebiliriz.

Çözüm sürecinin bitişi, Dershane savaşlarının başlaması hepsi aynı döneme denk geliyor, yani 2013 yılını.

2010’dan beri hatta daha öncesinden tehlikeyi fark edip 2010’dan sonra ise rahatsızlığını ifade etmesine rağmen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinde birçok kişiye bu ihanet şebekesini deşifre etmesine rağmen kabul ettirememesi ÜZÜCÜ. Şöyle ki bu süreçte MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın tutuklanmak istenmesi 17/25 Aralık 2013’de yaşanan darbe kalkışması gibi büyük olaylar demek ki yakınında ki hiç kimseyi uyandırmamış! Ya da uyandırmış ama CIAmaat ile ilişkilerinden dolayı AHMAĞA yatmışlar! Yetmemiş 15 Temmuz Darbe kalkışmasına kadar ki süreçte de AHMAK’a yatmakta sakınca görmemişler!

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Halk bunlar terör örgütü diye dursun! Birçok Siyasi bir yandan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Alkış tutarken, Kulaklarını tıkamış, Gözlerini yummuş. Hatta kulak tıkamakla kalmamış üstüne üstlük onlarla birlikteliklerine son sürat devam etmişler. Görünen o ki! Bu kulak tıkayanlar arasında iktidar kanadında olduğu gibi Ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerinden de olduğunu görüyoruz.

İhaleler devam etmiş, Adam kayırmalar vs.’ler gırla gitmiş!

Ve 15 Temmuz Darbe Kalkışması!

Tabii ki bir çok kurumda hemen temizliğe başlandı, Ve ummadığımız kişiler ya da umduğumuz bildiğimiz kişiler de bu süreçte tutuklandı ve tutuklamalar devam ediyor. Ama herkesin beklediği ya da cevabını aradığı soru “Darbe kalkışmasının siyasi ayağı yok mu?”

15 Temmuz’un siyasi kanadı elbette var, Ancak ben dahil hepimizin sabırsızlıkla beklediği bu siyasi ayağının neden temizlenmediği yada geciktirildiği. Kimine göre de siyasi ayağı Sümen altı ediliyor. Aslında hiçbir şeyin sümen altı edildiği yok ama sadece bizler biraz sabırsızız.

Önce küçük ilçelerde HDP’li Belediyelere Kayyum atayan Devlet adına hükümet vites yükselterek hem Cumhuriyet Gazetesine ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine operasyonlar yaptı. Bu bir Vites yükseltme idi, Diyarbakır, HDP’nin kalesi olarak görülürken önce Gültan Kışanak gözaltına alındı akabinde Tutuklandı ve Daha sonra da hepimizin bildiği üzere HDP Eş Başkanları başta olmak üzere HDP’li Milletvekillerinin tutuklanma süreci ile devam etti. Devlet bir vites daha yükseltmiş oldu.

Veee BAŞKANLIK sürecine girildiği bu dönem, Önümüzde Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi için Referandum söz konusu. Haliyle bu Referandum için TBMM’de salt çoğunluk sağlamanız şart, Aynı zamanda HDP’nin 28 Milletvekilinin düşmesi demek Milletvekilliği düşen bölgeler için ara seçim demek.

Referandumdan EVET çıkacağı aşikarken ve Referandumdan çıkan EVET‘in bir başlangıç olduğunu kabul edersek zaten mevcut sistemin devam etmeyeceğini de görmemiz gerekiyor. Bu bağlamda TBMM’de ki Anayasa değişikliği için salt çoğunluk olan 330 oya Hem Ak Partinin hem de MHP’nin ihtiyacı var.

HDP milletvekillerinin vekilliklerinin TBMM’den düşmesi ile bu süreç kalmayacak. Aynı süreç önümüzde ki günlerde belki de saatlerde CHP’li Milletvekilleri de kapsayacak, Haliyle Erken Genel Seçim şartları oluşmuş olacak. Bunun içinde mevcut siyasilere ihtiyaç var. Ancak bundan sonra yani Referandum sonrası oluşturulacak olan yeni TBMM üyeleri ve Kabine için yeni yüzler ortaya çıkmaya başlayacak ve 15 Temmuz darbe girişiminin Siyasi ayağı çözülmüş olacaktır.

Bu bağlamda, Ortadoğu’da yeni sınırlar çizilmeye başlanırken ve ABD’nin yeni Başkanını seçtiği su saatlerde, Türkiye’nin güçlü duruşu içinde mevcut siyasilere ihtiyacı var. Haliyle her ne kadar bazı siyasilerin yüzlerini dahi görmeye tahammülümüz kalmasa da bu referandum ve görünen genel erken seçime kadar biraz daha sabırla hareket etmeli ve sağduyulu davranmak zorundayız…

Orhan SARIKAYA

adminadmin