Hastalığın duyulduğu ilk anlarda, yakalanan kişiyi birkaç gün içinde öldürdüğü yolunda bilgiler gelmişti. Tedirginliğin en büyük dayanağı da buydu. Fakat zaman içinde hiç de bu şekilde olmadığı anlaşıldı.
Hastalığın neşet ettiği yer olarak bilinen Wuhan’da, korona virüsü tespit edilen kişilerin yüzde bir – ikisi ölmekteydi.
Henüz bu salgına yönelik ilaç veya aşı bulunmadı fakat Çinli doktorlar mevcut ilaçları kullanarak tedavide başarılar göstermeye başladılar.
Her gün yüzlerle ifade edilen Wuhan’daki ölümlerden sonra hastalık bir şekilde dünyaya yayıldı. Dünyada yüzden fazla ülkeye yayılan hastalığın Çin’den sonra en çok tahribat yaptığı ülkeler İran ve İtalya oldu.
Korona virüsünün en büyük özelliği, genelde 60 yaşından büyük insanlar üzerinde etkili olması ve 10 yaşından küçük çocuklarda pek ölüme sebebiyet vermemesiydi.
Dünyanın, geçmiş tarihlerde de benzer tarzda salgınlara çok fazla sahne olduğu bilinmektedir. Yüz binlerce, hatta milyonlarca insanın salgın tarzı hastalıklardan öldüğü bir gerçektir.
Wuhan’da başlayan ve dünyaya yayılan hastalık etrafımızdaki ülkelerin neredeyse tamamında görülmesine rağmen uzun süre Türkiye’de bu tarz bir hastalığa rastlanmadı.
Bunda ilk zamanlardan itibaren kara, hava ve deniz sınır kapılarında alınan önlemlerin etkisi elbette büyük oldu.
Fakat bu konuda uzmanların da ifade ettiği üzere, beslenme ve yaşam biçimimiz bu hastalığın muhtemelen Türkiye’de hızla yayılmasının önüne geçen sebepler arasındadır.
Birkaç gün önce bizzat Sağlık Bakanı’nın gece saatlerinde yaptığı açıklamaya göre yurtdışından gelen bir kişide ilk defa korona virüsüne rastlandı. En son açıklama ise beş kişinin bu hastalığa yakalandığı yönündedir.
Yine uzmanların ifadelerine göre, bir tür grip benzeri hastalık olan koronanın en büyük korunma şekli, kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmak ve sıkça el temizliği yapmaktır.
