Ruhumda vücut buluyordu, konakladığım son şehirde... Gitmeliydim oysa gitmeliyim de... Kalsam toz duman olacağım...
korkuyorum;
Bu sefillik, bu boz bulanık keşmekeşlikte ne?
Kalmadı içimde acıyı yutkunacak bir yer.. Ne vakit baksam saate, tutsaklaşıyor zaman seyrinde... Topraksı bir hiçliğe meydan okuyor;
gözümün görüp görmediği, ellerimin uzanıp ulaşamadığı tüm nesneler başı boş.. mekânı daralan ruhum karmaşık, gök kubbe yıkılıyor üzerime... Dönüp duruyorum yörüngesiz, bozuk pusulalar gibi işte…
Özgürleştikçe hayat seyrinde, silikleşiyorum… varlığın esaretinde bedenim yılgın, günler zavallı.. Ben miyim bu, yoksa kötü bir kâbus mu?
sessiz ve unutturan!
...ve sinsice yaklaşan bir yokluk bu.. sürüldüğüm boşluk sarmalıyor tüm benliğimi.. Dünya mı can havlinde, yoksa ben mi kaderin son eşiğinde?
isyanımda olmadı ki hiç hicrana, olmadı hiç hilâfına...
Bırakın beni bana, gücüm kalmadı... Kalmadı cılız bir direncim daha... kıysınlar artık nikâhımı, kıysınlar mahşere.. Ruhuma şifa ayetler eşliğinde, dualı papatyalar örtün üzerime; gelinlik niyetine!
…ve kefen sözde…
Gitmeliyim artık bu yerlerden, gitmeliyim sonsuzluğun şehrine.. Gitmeliyim dünya denilen bu savaş merciinden...
Nurgül Bukre YILMAZ