Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 25-12-2017 15:27   Güncelleme : 25-12-2017 15:27

ABD’nin Türkiye’siz BOP Projesi…

Aslında her şey 30 Ocak 2009 tarihinde İsviçre’nin Davos şehrinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu sırasında dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve oturum moderatörü David Ignatius arasındaki diyalog/tartışması ile başladı. “One Minute!”

ABD’nin Türkiye’siz BOP Projesi…

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a İsrail’in devlet nişanı verilmesi hatta BOP Projesinin başına eş başkan olarak getirilmesi Türkiye ve Erdoğan’ı susturmak içindi, ancak “One Minute” ABD ve İsrail Lobileri tarafından verilen desteğin geri çekilmesi için yeterli bir sebepti. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan çizmeyi aşmıştı!

İsrail ve İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres dünyanın gözü önünde rezil olmuştu…

Karşılıklı atışmalar devam ederken dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, BOP eş başkanlığını, BOP Projesi başlamadan ret ettiği gibi kendisine sunulan nişanı da derhal iade etmişti.

Karşılığı verilmeliydi!

Tarihler 31 Mayıs 2010’u gösterdiğinde ise İsrail ordusu Gazze’ye insani yardım götüren gemilere “uluslararası sularda” bulunmalarına karşın saldırarak 9 sivili öldürdü. Mavi Marmara gemisi olayı patlak vermişti…

İsrail ile Türkiye arasında kılıçlar iyice çekilmişti…

Karşılıklı atışmalar devam ededursun, Türkiye’nin İsrail’den aldığı (İHA) insansız hava araçlarının bakımı için İsrail’e göndermesi sonrası geri dönmemesi, Türkiye’nin artık ciddi ciddi İsrail’e karşı söylemlerini sertleştirmesine neden oluyordu. Konu tabii ki sadece İHA’lar değildi. Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarına yabancı ajanlarında destek vermesi Türkiye’nin söylemleri içinde büyük bir etkendi…

Ve tarihler 28 Mayıs 2013’ü gösterdiğinde Türkiye yeni bir senaryo ile karşı karşıya kalmıştı. Gezi olayları!!!

Önce Gezi Parkında ki ağaçlar kesilmesin diye sözde başlayan eylemler, İktidarın istifasının istenmesine hatta dönemin Başbakanının ve Bakanlarının yargılanmasına,Türkiye’nin büyük projeleri olan 3.Havalimanı, 3.Köprü hatta Marmaray gibi bir çok projenin iptal edilmesi gibi manifestolar ortaya koyan ve ortalığı yakıp yıkan bir terör eylemlerine dönüşmüştü…

Günümüz bilgi/belgelerine baktığımız da ise bu provokatif eylemlerin ardında Soros’un sözde toplum kuruluşlarının olduğunu görüyoruz. Aynı keza bu kuruluşlarla birlikte hareket eden CIA ajanlarını ve FETÖ Terör örgütü mensuplarını…

Aynı dönemde başlayan Dershaneler Krizi’ni hatırlayın, CIAmaat’ın Altın Nesil yetiştiriyoruz palavralarını da…

Tam da Gezi kalkışmaları yatıştırıldı derken aynı yılsonu 17/25 Aralık darbe kalkışması ile Türkiye karşı karşıya kalmıştı. Neler oluyordu?!

Ayakkabı kutularından paralar çıkıyor, Mali Şube Polisleri ellerinde para sayma makineleri ile baskınlar düzenliyordu!!! Hiç kimse de ise Mali Şube Polisleri ellerinde para sayma makineleri ile mi gidiyor baskınlara diye sormuyordu?!

Ve, 4 Bakan şaibe altında bırakılıyor yetmiyor çocukları, Halkank Genel Müdürü,Reza Zarrab gözaltına alınıyordu. Aslında gösterilen bu tablonun haricinde her gün milyar dolarlar ile Türk ekonomisi baltalanmaya çalışıyordu. Döviz sürekli olarak yukarı tırmandırılmak için anlık olarak piyasalardan çekiliyordu. Her yapılan hamle ise Merkez Bankasının karşı atağı ile karşılıksız kalıyordu. Dolar bir türlü bir gece de 4-5 kat değerlenmiyordu!!! Gecelik faizler bir anda %7500’lere fırlamıyordu…

Türkiye Cumhuriyeti ve Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan pes etmiyordu!

Tarihler 2016’nın Şubat ayını gösterdiğinde yeni gezi olayları için düğmeye basılmıştı!

Hatta ABD’nin o dönemde ki Türkiye Büyükelçisi J. Bass ile birlikte CHP Milletvekilleri de destek veriyordu. Tıpkı gezi olaylarında olduğu gibi…

Kod Adı ise Cerattepe ve İsyan‘dı. Ağaçlar kesilemezdi!!!

Cerattepe’den de eli boş dönenler için,

En son çare kalmıştı artık!!!

TERÖR!!!

Bombalar patlamalıydı!!!

Ardı ardına patlayan bombalar ile halk galeyana getirilecek ve Hükümet istifa ettirilecekti!!!

İstanbul, Ankara, Suruç, D.bakır, Kayseri…

Hayır, YETMEZDİ!!!

Bu dönem zarfı içerisinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmuştu. Erdoğan artık Cumhurbaşkanıydı ve Halk referandumu ile yeni Anayasaya oylanmış, Devletin kendi içerisinde ki bürokratik ve kurumlar arası çatışmaya müsait olan sistem de lav edilmişti.

Askeri alanda ki gelişmeler ise artık bardağı taşırır vaziyetteydi!

Tüm bu gelişmeler olurken, Türkiye Uluslararası arena’da İsrail’i Mavi Marmara davasından dolayı mahkum ettirmiş ve İsrail bir kez daha yenilmişti…

Dişler gıcırdıyor, Sinirler iyiden iyiye geriliyordu!

Daha büyük bir şey lazımdı artık!!!

Fısıltı gazeteleri DARBE sözlerini fısıldamaya başlamıştı bile!!!

Ve;  15 Temmuz 2016 .Halkın direnişiyle birlikte Küresel güçler bir kez daha kaybetmişti…

Türkiye yıkılmak şöyle dursun bir yandan darbe kalıntıları uğraşırken, Türkiye’den bir anda 24 Ağustos 2016’da Fırat kalkanı harekatı gelmişti! Türkiye artık Cerablus’taydı…

Yeni bir terör dalgası artık şarttı!!!

10 Aralık 2016’da Beşiktaş’ta ki o terör saldırısını BBC Muhabiri neredeyse canlı yayında verecekti, Her şey hazırdı, Hem de her şey…

Tamam bitti artık derken;

31 Aralık 2016 gecesi ve Reina Katliamı ile Türkiye yeni bir yıla daha giriyordu…

Ne, Terör saldırıları, Ne PKK, Ne DEAŞ, Ne de Ekonomiyi dağıtma operasyonları tutmuyordu!

Artık 2017 baharını karşılayan Türkiye, Yerli İHA’ları ve SİHA’ları ile Terör operasyonları yapıyor, PKK hedeflerine göz açtırmıyordu. Sınırlarına duvarlar örüyor, HoCIA’nın Haşhaşilerini tek tek topluyordu. ABD ise tutuklanan her FETÖ Teröristi sonrası müttefiklerimiz Türkiye’de tutuklanıyor yaygarası kopartıyordu…

Türkiye durdurulmaya çalışıldıkça daha da büyüyor ve her türlü operasyonun karşısında daha bir dik duruyordu!

Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ve ABD için artık güvenilir Müttefik değildi!

8 Kasım 2016’da ABD Başkanı değişmiş ve Cumhuriyetçi Trump, Demokrat Obama’dan görevi devir almıştı. Ancak ABD’nin ortadoğu planlarında en ufacık bir değişiklik olmadığı gibi, Trump daha da Ortadoğu’da etkin siyaset izleme kararı almıştı. Şöyle ki;

Demokrat Obama Sermaye piyasalarına yakın dururken, Cumhuriyetçi Trump ise Silah tüccarlarına yakındı. Haliyle Ortadoğu’ya satılacak her silah, ABD’nin silah sanayisini geliştirecekti. Türkiye’nin ise Silah sanayisine yaptığı yatırımlar ve gelişmeler ise oldukça can sıkıcıydı!!!

Zira Türkiye artık askeri malzeme satıyor ve pazardan pay kapıyordu!

Trump’ın 21 Mayıs 2017’de Suudi Arabistan ziyaretiyle ve direk İsrail’e uçuşu ile birlikte Ortadoğu’da yeni bir sayfa açıldı…

İlk karar ise Katar’ın teröre destek veren ülkeler kategorisine alınmasıydı…

Neden Katar hedefti? Tabii ki aslında ulaşılmak istenen hedef Türkiye’ydi ve Katar her platform’da kayıtsız şartsız Türkiye’nin yanında yer alıyordu.

Türkiye bu defa kayıtsız şartsız Katar’ın yanında dik durunca ve yine planlar bozulmuştu. Suudi Arabistan, B.A.E ve Mısır’ın Katar’ı tehdit etmesi de bir fayda vermemişti!!!

Yeni hamleler gelmeliydi!

15 Temmuz’un seneyi devriyesinde Büyük Ada’da tekrar yeni bir hazırlık için start verildi!

Yeni sansasyonel operasyonlar için CIA yeniden devreye girmişti. 7 Temmuz 2017’de ise Türkiye toplantıyı bastı ve yine hüsranla sonuçlanan bir girişim daha…

Türkiye içeriden yıkılamıyorsa dışarıdan yıkılmalıydı!!!

IKBY Referandum yapacak ve Kürdistan’ı ilan edilecek, ardından da PKK/PYD Bölgesi ile birleştirilerek yeni güvenli ve petrol üzerinde hakimiyet kurulacak devlet ile bölgede söz sahibi olunacaktı!

Türkiye’nin akıllı hamleleri sonrası Barzani’nin çocukluk hayalim dediği Kürdistan Projesi bir anda çökmüştü! İsrail’in açık, ABD’nin ise kapalı kapılar ardından verdiği destekte çare olmamıştı…

ABD, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasına artık açık açık itiraz ediyordu!

Derhal, Türkiye Rus doğalgazını Avrupa’ya taşıyacak olan projeden çekilmeliydi! S-400’ler ise başlı başına bir belaydı! Türkiye Patriot füzelerini almalı ve S-400 füzelerinin alımından da vazgeçmeliydi. Rusya ile Nükleer santral yapım projeleri de iptal edilmeliydi!

Türkiye’nin İran ile yakınlaşması ise çok daha büyük bir sorundu! İran ve Türkiye Irak’ta temeli atılacak olan Kürdistan projesini dahi baltalamıştı!!!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bölge ülkeleri ile ticarette ABD Doları yerine kendi milli paralarını kullanma teklifi ise ABD’nin dünya ticaretini kontrol mekanizmasını yerle bir ediyordu…

Suriye’de PKK/PYD Terör örgütleri desteklenmeli ve tampon Kürdistan bölgesi kurulmalıydı. Her ne kadar Irak’ta Kürdistan Projesi yenilgiye uğramış olsa da yeni hamleler şarttı! DEAŞ ile mücadele adı altında 4.000’den fazla tırla bölgeye gönderilen askeri malzemelerle Türkiye’ye gözdağı verilmeliydi…

Bir gece ansızı gelebiliriz sözü ise ABD için yeni bir tehditti….

ABD Başkanı Trump’ın Mayıs ayında Suudi Arabistan’dan sonra yapmış İsrail ziyaretinde ve seçim kampanyasında  verdiği sözü yerine getirme zamanı gelmişti!

Kudüs İsrail’in Başkenti olarak ilan edilmeliydi! Ve edildi de…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hareketiyle birlikte başını Türkiye’nin çektiği ülkeler bu karara karşı sert tepki göstermesi İsrail ve ABD için yeni bir krizdi. Zira ABD yanlısı körfez ülkeleri bile bu direniş karşısında çaresiz kalmıştı. Suudi Arabistan ve B.A.E neredeyse Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaktı ki, Türkiye’nin önce İİT’nı İstanbul’da toplaması ardından da Birleşmiş Milletlerin gündemine taşıması ABD ve İsrail için kabul edilebilir bir şey değildi. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in Başkenti olarak kabul etmesi Birleşmiş Milletlerde veto edilmesi ise önümüzde ki günlerde Türkiye, İsrail ve ABD ilişkilerine yeni bir boyut getirmesi muhtemel…

Zira, Türkiye yine çok oldu!!!

Ve yine, Büyük İsrail Projesi Türkiye tarafından sekteye uğratıldı!

Türkiye’nin gezi olayları ile başlayan sürecinden itibaren dikkat ederseniz ABD’nin hem başkanı hemde partisi değişti ama ABD’nin Türkiye, Ortadoğu ve İsrail politikaları asla değişmedi. Hatta Ortadoğu politikaları daha da hız kazandı.14 Mayıs 1948’de İngiltere’nin desteğiyle İsrail Devletinin kurulmasıyla birlikte ABD, İsrail’in hamiliğine başlamış ve günümüze kadar en ufacık bir sapması olmamıştır. İşin aslı ise İsrail, Porto Riko gibi ABD toprağıdır. Bütün İsrail vatandaşlarının yeşil kartı vardır ve ABD’ye göç etme hakkı vardır. Tıpkı B.A.E vatandaşlarının İngiltere’ye göç etme hakkı olduğu gibi. Zira B.A.E.’de aslında bir İngiliz toprağıdır. Bakmayın adlarının devlet olduğuna…

Peki Bundan sonra ne olacak?!

Aslında değişen pek bir şey olmayacak!

ABD yine İsrail’in yanında durmaya devam edecek, Büyük İsrail Projesi için Türkiye’yi dizginlemeye çalışmaya devam edecek, Kürdistan hayali ile bölgeye askeri malzeme yığacak…

Türkiye, ise dün olduğu gibi bugün de yarında ABD ve İsrail’in her projesine karşı atakla cevap verecek…

Orhan Sarıkaya

adminadmin