Tarihleri-olayları anlamak ve açıklamak için siyaset, tarih ve derinliğine sosyoloji bilginiz olmalı!
Mesela kurumların ve hukukun doğası hakkında bilginiz olmalı!
Batıdan Daron Acemoğlu'na yapılan ilk eleştiri budur, google-ansiklopedik bilgilerle kitap yazılmaz!
İkinci eleştiri, ağbimiz tarihler ve olaylar içinden 'seçmece' yapıyor, buna 'kirazları toplamak' deniyor, yani işine geleni öne çıkartmış!
Üçüncü eleştiri, Daron Acemoğlu, Batı'nın duymak istediklerini söylüyor!
Benim eleştirim daha başka ve köklü! Hukuk ve kurum ve istikrar ve küreselleşme vb. gibi temel kavramlar hakkında bilgisi hiç yok!
Ancak eleştirime geçmeden önce, bu adam Kılıçdaroğlu'nun ekonomi danışmanı değil miydi ve Kılıçdaroğlu Türk seçim ve vaat tarihinde en uçuk en abartılı lafını şöyle etmemiş miydi: 'Üç yüz milyar dolar sıcak para getireceğim!'
Daron Acemoğlu bu palavraların palavrası sallamaların en sallaması lafa, neden tek laf etmedi!
Çünkü görevleri budur, sıcak para, demokrasi ve hukuk ve güvenlik gibi lafları popülist ve harcıalem söyleyip göz boyamak!
Kardeşlerim, bir kaç yıla kalmaz ayrıntılı eleştiriler makaleler okur ve ne dediğimi o zaman daha iyi anlarsınız!
Daron Acemoğlu, Batı'nın refah ve demokrasi ve zenginliğine yol açan en baş sebep olarak Batı Avrupa'nın siyasi kurumlarını gösteriyor! Mesela Batı Avrupa'yı gösteriyor, yalandır, Batı Avrupa ilk sömürge imparatorluklarını kurduğu gerçeğini kasıtla ıskalıyor! Yani Batı Avrupa demokrasisiyle mi yoksa sömürgecilikle mi refaha kavuştu, pas geçiyor! Yani en temel argümanı bu ve trajik olan batılı kurumların doğasına dair bilgisi hiç yok!
Ülkelerini sömüren elitleri en başa koyuyor evet de mesela ülkemizdeki elitleri elit yapan dünya elitleri değil mi?
Batı güzellemesi ve refah güzellemesi gerçekçi değil ve ötesi refah eşittir özgürlük, hiç değil, mesela kimseye muhtaç olmadan kendi kendine yetmek özgürlüklerin en güzelidir ve bu eleştirim başlı başına ayrı bir konudur!
Ve Batılı ülkeler geniş halk kitlelerinin seçimi-demokrasisiyle mi yönetiliyor yoksa derin devletle mi (gizli bir azınlıkla mı), ağbimiz birazcık çıtlatsaydı?
Ve 'küreselleşme'nin batı dışı topraklarda önce gelenekleri ve sonra asıl milli iradeyi istikrarlaştırmak yani destabilize etmek için yola çıktığı gerçeğini de unutuyor! Yani küreselleşmenin batı dışı toprakları istikrarsızlığa (parçalamaya, dağılmaya, muhtaç ve borçlu kılmaya) sürüklediği gerçeğini bizlere unutturmak istiyor!
Mesela İngiltere Hindistan'ı (ve başka ülkeler) üç yüzyıl sömürmeseydi demokratik dediği kurumlarını yaşatabilir miydi? oysa ingiltere gelmeden Hindistan dünyanın en zengin ülkesiydi ve İngiltere çıkarken dünyanın en zengin ülkesi oldu Hindistan ise dünyanın en yoksul ülkesi! Bu amansız gerçeği yok kapsayıcı kurumları yokmuş yok istikrar yokmuş yok elitler sömürmüş gibi eğip bükmenin anlamı şudur, bizlere vahşi sömürge tarihini unutturmak ve suçun tümünü sömürülen ülkelere yıkmak!
Yani Batılı kurumlar dışardan petrol, maden ve altın ve elmas gelmeseydi varlıklarını sürdürebilir miydi? Batıda refahın önünü açtığı söylenen bu demokratik kurumları mı yoksa sömürü mü, bu sorunun cevabı yoktur! Çünkü refah ve kalkınma en peşin iman ettiği argümandır, bu refah ve kalkınmanın da aklınca demokrasiyle ilişkisini kurmaya çalışıyor!
Batılı kurumların doğasında sömürüsüz yaşayamaz gerçeğini unuttuğunuzda söylediğiniz her şey havada kalır, yani temel argüman olan ortada demokratik kurum diye bir şey yoktur! Algı, hile, yalan ve yanılsama ve demokrasinin sadece adı vardır! Ve Batı nobel vererek modası çoktan geçmiş bu sömürgeci kafayı işte bu yüzden yeniden piyasa ediyor! Refah, özgürlük, kalkınma, güvenlik, istikrar gibi kavramları doğasından kopartıp bize Batı güzellemesi batı hayranlığı yapıyor!
Yani Orta-Doğu'nun petrolleri olmasaydı Batılı ülkeler demokrasilerini-refahını yaşatabilir miydi?
Petrolsüz yaşayamayan bu demokratik kurumların doğası hakkında insan düşünmez mi? Gerçekten demokratik kurumlar yoksa akıl vereceğiniz bir şey yok demektir, gerisi hikaye, o halde ilk işiniz Batı dışı topraklarda istikrarsızlığı işlemek değil ilk insanlık göreviniz Batılı kurumları masaya yatırmak olmalı!
Ve bunu da nazlı nazlı çekinerek satırlar arasında gizleyerek değil çok sert bir anti-emperyalist anti sömürgeci bir dille kaleme almalısınız ve ilk önce savaş makinesini ortaya çıkartan Batılı kurumları masaya yatırmalısınız! Batı demokrasisi eşittir savaş makinesi gerçeğini kimse bizlere unutturamaz!
İkinci eleştirimiz, iman ettiği batılı kurumlar, bugün Batı'nın refahına hizmet etti mi? Hayır, bugün mesela Amerika'da gelir dengesizliği Afrika'nın bile altında ve dipsiz bir yolsuzluk ve hapishanelerinde dünya hapishanelerinin toplamı kadar mahküm yatıyor ve İngiltere ve Fransa halkı küresel şirketler tarafından soyulmakta çünkü sıcak paracılar bu ülkelere siyaseten el koymuştur! O halde 'hukuk' ve 'güvenlik' ve 'istikrar' kavramlarının doğaları hakkında felsefi bir eleştirileri yapılmadıkları için sakat, yanıltıcı ve manipüle!
Mesela eski çağlarda savaşlarda ithalat ve ihracat dengesi zarar vermezdi çünkü savaş yıllarında ithalat yapan gemiler (düşman) elini ayağını çekerdi ancak modern dünyada savaşlar ülkeleri dışarıya daha çok bağımlı kılıyor ve savaşların istikrarı kalıcı bir sömürü için bir dünya düzeni olarak ortaya çıkıyor!
Savaş makinesine tek satır eleştiri getirmeden yoksul ve zengin ülkeleri ve dünya ekonomisini anlamak mümkün değildir!
Gelelim Batılı kurumların doğasına, mesela meclis, demokratik seçimler ve daha üstte mesela IMF ve Dünya bankası!
Batı dışı topraklarda meclis ve seçimlerin keyfi rejimlerin ya da diktatörlüklerin eline geçmesi ya da işlememesi sadece yerel yöneticilerin-elitlerin hukuk tanımazlığı mıdır? Hukuk ve kurumların istikrarını Batı dışı topraklara değil aklınızı Batı'ya verin!
Batılı kurumların-elitlerin-şirketlerin baskısıyla batılı kurumların doğası gereği zorunlu olarak keyfi ve diktatör rejimlerin kurulması aklını, Batı'ya verin, ki, savaş makinesi ders çıkartsın ve ekonomileri de milyonlarca göçmenle uğraşmasın!
Şayet, batılı demokrasi-kurumlar yaşayabilmek için ülkeleri sömürmek için müdahale etmek zorunda olduğunu gözden kaçırırsanız hiç bir şey bilmiyorsunuz ya da manipüle ediyorsunuz! Yani hasta olan batılı kurumlardır ve refah ve özgürlük dediğiniz yalandır!
O halde bu hastalığı tedavi için eşitleyici ve bölüştürücü sendika ve kooperatif ve bağımsız partiler gibi halkın kurumlarını destekleyin, değil, bir şekilde uluslararası hukukmuş mülkiyet hakkı gibi büyük laflar abra kadavra ve sonuç: sıcak para ve küresel şirketlerin güvenliği yeni Tanrımız!
Yani yerli yöneticilerin beceriksizliği ve keyfiliği, evet doğru, ama, Batılı kurumların bir savaş ve sömürü makinesi için çalışıp batı dışı topraklarda bu keyfiliği ve diktatörlüğü beslemesi ve desteklemesi gerçeği bize batılı demokratik kurumların doğası hakkında başka bir şey anlatmıyor mu? Bu 'müdahale' olmadan Batılı kurumlar yaşayamıyor gerçeğini es geçerseniz bu nice okumaktır! Mesela şu soruyu soralım, uçsuz bucaksız topraklarıyla Amerika kıtası kendi halkını neden kendi toprağı ve kendi demokrasisiyle yönetemiyor ve dünyaya müdahale ediyor?
Batının kapsayıcı istikrarlı kurumları varsa otursunlar kendi topraklarıyla karınlarını doyursunlar! Yoksa kapsayıcı kurumlar dünyayı kapsamadan zengin refah ve rahat edemiyor gerçeğini mi unutturmak istiyorsunuz!
Yani Batılı kurumlar sömürge mallarıyla istikrar kazanmıştır ve tavsiye edilecek bir tarafı yoktur ve Daron Acemoğlu'nu en iyi anlayan da bu topraklarda uygulayan daTayyip Erdoğan'dır, işte Suriye ve Libya ve Sudan ve Somali politikaları ve hep sözde hukuki zemin arama kaygısı!
İşte ülkemiz, yakın tarihte beş ayrı darbe gördü ve meclis ve sendikalar ve partiler gibi kurumsal varlıkları kesintiye uğradı ve yaşayamadı ve sonra cuntanın ve tarikatların eline geçti ve bütün bunları yapan Nato ve CIA ve Amerika! Nato ve CIA, batının istikrarlı kurumlarının teminatı ve doğasıdır, nasıl unutabiliriz!
Daron Acemoğlu mesela 1688 İngiltere şanlı devrimini demokratik kurumların öne çıkması için başlangıç kabul eder, doğrudur, ancak soralım, İngiltere'yi 1688'deki gibi halkın meclisi ve halkın ordusu mu yönetiyor, yoksa sıcak para ve finans ve borsa ve küresel şirketler ve lobiler mi?
Daron Acemoğlu'nu 'kurumların' doğası hakkında bilgisizlikle ve hakikatı istismar etmekle ve hatta şarlatanlıkla suçluyorum!
Batılı kurumlar batı dışı ülkeleri-kurumları esir ve rehine ve siyasi dayatmalarla yörüngesine almadan yaşayamaz, işte size IMF ve Dünya Bankası!
Ülkemizde bir zamanlar Çukurovabirlik, Tariş, Fiskobirlik, Çaykur, vb. büyük kooperatifler vardı ve dünya bankası küresel şirketlerin önünü açmak için bu milli kurumları küçülttü ve sıfırladı ve ekonimide etkisiz hale getirdi!
Batı refahının kaynagı küresel şirketler yaşayabilmek için bu yerli kurumların yok edilmesi gerekiyordu! Yani Batı'nın demokrasi ve hukuku yeniden tarif edecek bir rönesansa ihtiyacı var, sömürgeci ağızlara değil!
Mesela 2008'de Wall Street büyük krizi ortada, finans şirketlerin milyarlarca dolarlık yolsuzluğunu finans şirketlerine değil halka ödettiler, yani, küresel şirketlerin doğasında devlet korunması vardır, yani keyfilik ve diktatörlük vardır! Halkı koruyamayan bu kurumlara, istikrar ve güvenlik ve kapsayıcılık gibi payeler biçmek, fesupanallah!
Ve artık Batıda halk devleti tarafından korunmamaktadır! Buradan ne anlıyoruz! Küresel şirketler 'imtiyazlı'!
Ve imtiyazlarıyla devletler üzerinde çok etkili ve an itibariyle siyonizm soykırımına dahi laf edemiyorlar! Buradan ne anlıyoruz, Batı'nın demokratik denilen kurumları bir yanılsama halk başka telden çalıyor devlet ve hükümetler başka güçlerin rehini başka telden!
O halde Batı'nın refahı ve kurumları derken kimi ve neyi kastediyorsunuz? Batı'nın (hatta dünyanın) zenginlikleri küresel şirketlerin elinde, ve ele verir talkımı kendi yutar salkımı gibi bize akıl vereceğinize, söyleyin, bu hangi demokratik kurumlarmış?
Bugün savaş makinesini besleyen ve her gün ülkeleri paramparça edip milyonları vatanından eden işte bu demokratik(?) ve istikrarlı(?) ve 'kapsayıcı'(?) kurumlardır!
Ve iktisatçıları da sömürge valileri gibi iki yüzyıldır ağızlarında aynı terane demokratik kurumları dolamışlar ve hukuk gelecek ve özgürlüğe ve refaha gark olacakmışız, sadece kelimeler doğru ve altı bomboş ve sadece kelimelerin büyüsü kullanılıyor ve gerçek sömürü düzeni gözden uzak tutuluyor!
Evet, hukuk gelecek ama hukuk önce sıcak parasıyla ülkeleri sömüren küresel şirketlerin azgınlığını vahşiliğini durdurmak için gelecek!
Soyut bir demokratik kurumlar, soyut bir refah, soyut bir kalkınma teorisiyle gideceğiniz yer, en dibine vardık işte, beyimiz kalkıp küresel şirketlerin ele geçirdiği 360 bin ruhsatı konuşmaz, beyimiz kalkıp batılı küresel şirketlerin dayatmalarına sözcülük yapar, şöyle, şunu serbest bırakın ki küresel şirketler kendini güvende hissetsin!
Hangi güven, Afganistan'ı Irak'ı Suriye'yi Libya'yı parçalayan bu küresel şirketlerin petrol boru haritaları ve madenleri değil mi?
Savaş makinesini dünyalılara bu kadar hoş gösteren başka bir kitap bulamazsınız?
Aklınca çocuk kandırır gibi küresel şirketlerin varlığıyla demokratik kurumları eşitleyen bir sömürge komiseriyle karşı karşıyayız!
Oysa demokratik kurumlar yaşayabilmek için anti-emperyalist ve anti-sömürgeci ve kendi kendine yeten milli kalkınma programları olmalı ve kendine yeten ülkeler ancak milli kurumlarını inşa edebilir?
Suçu, google'ı açıp, dünya coğrafyalarındaki Kenan Evrenler'i bulup onlara yıkmak kolaycılıktır ve Kenan Evren'in dünya imparatoru efendilerini gizlemektir!
Hukuk tanımayan küresel şirketlerin güvenliği için batı dışı topraklardan hukuk istemek, işte, sömürgecilik ve sömürge aydını budur, sömürgeci şirketlere itaat istiyorlar bizden!
Bu sömürgeci aydın kafanın niçin yeni CHP'ye baş danışman yapıldığı sorusu da yeni CHP'nin niçin dizayn edilip içi boşaltılıp ve kuruluşunu inkar edip ve Altı Ok'tan utanan bir yere getirildiğini çok iyi açıklıyor!
Ve Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu ve Özgür Özel ekonomi konusunda hukuk eşittir sıcak para ve güvence dışında tek laf neden etmediklerini iyi açıklıyor!
Ve neden ısrarla 'hukuk' 'güvenlik' 'istikrar' istiyorlar, bu kavramlar kime hizmet ediyor, halka mı küresel şirketlere mi?
Değilse, bize bağımsızlığını ve milli iradesini korumayan halkın meclisine sahip çıkamayan yeni CHP ve AKP vb. düzen partilerini niye salık veriyorsun?
Niçin meclis ve hukuk ve güvenlik ve istikrar ve kurum ve bağımsızlık gibi kavramları tarih sahnesine çıkartan milli irade ve halkı merkeze hiç koymuyorsun!
Kaynak: Nihat GENÇ - X