Ancak Türkiye’de, “cinsiyet değiştirme ameliyatı” adı altında, üniversite hastanelerinde gençlere ve çocuklara yönelik, özellikle Hacettepe, Çapa ve OMÜ'nün de dahil olduğu bazı üniversite hastanelerinde, cinsiyetsizleştirme operasyonlarının yapıldığına dair iddialar halk arasında tedirginlik meydana getiriyor.
TAM DÖNÜŞÜM OLMADAN KİMLİK VERİLMİYOR
4721 sayılı Medeni Kanun’un 40/2. maddesi uyarınca, mahkeme kararı ve tıbbi gerekliliklere uygun olarak yapılan cinsiyet değiştirme ameliyatlarının ardından nüfus sicilinde gerekli değişiklikler yapılabiliyor.
Uzmanlara göre, biyolojik olarak hem erkek hem de kadın üreme organlarına sahip bireylerin baskın bir cinsel kimliğe ulaşması tıbben gerekli olsa da, sırf psikolojik olarak karşı cins gibi hisseden bireylere yönelik bu tür operasyonların devlet desteğiyle yapılması toplumda tartışma yaratıyor.
İddialara göre, cinsiyet değiştirme ameliyatları kapsamında yapılan bazı operasyonların, tam bir dönüşüm yerine yalnızca bazı fiziksel değişiklikler sağladığı, buna rağmen ilgili sağlık kurullarınca “amaç ve tıbbi yöntemlere uygun” raporlar düzenlenerek mahkemelerden karar alındığı öne sürülüyor. Fizyolojik olarak erkek olmak isteyen bir kadına yalnızca erkeklik hormonu verilmesi ve sakal çıkması sağlanarak yapılan bu tür işlemlerle ilgili olarak, mahkemelere yanıltıcı raporların sunulduğu da iddialar arasında. Toplumun önemli bir kesimi, bu tür işlemlerin Türk aile yapısına yönelik bir tehdit oluşturduğunu ifade ediyor.
YURT DIŞINDAN MI FONLANIYOR
Kamuoyunun ve uzmanların dikkatini çeken bazı sorular ise şöyle:
Yurt Dışından Gelen Destek İddiaları:
Bazı siyasi parti temsilcileri Türk aile yapısına yönelik küresel LGBTİ saldırısına vurgu yaparken, ABD ve Biden yönetimi tarafından Türkiye’deki LGBTİ lobilerine 22 milyon dolarlık bir fon aktarıldığı iddia ediliyor. Bu fonun kimlere verildiği ve cinsiyetsizleştirme operasyonlarıyla bağlantısı olup olmadığı merak ediliyor.
SGK'nın Karşılaması:
Ekonomik kriz ortamında, SGK'nın birçok zorunlu sağlık giderini karşılamamasına rağmen, cinsiyet değiştirme ameliyatı masraflarının tamamını nasıl karşılayabildiği kamuoyunda tartışılıyor.
Tıbbi Etik ve Raporlar:
Sağlık kurullarınca verilen raporların, tıbbi etiğe uygun olup olmadığı ve bu raporların kolayca düzenlenebilmesinin arkasında yatan sebepler merak ediliyor.
Halk, bu iddiaların yetkili merciler tarafından ciddiyetle araştırılmasını talep ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulunda, küresel dayatma haline gelen 'cinsiyetsizleştirme' faaliyetlerine, ‘yıkım projesi’ diyerek şöyle konuşmuştu;
“Toplumun temel direği olan aile kurumuna yönelik saldırılar giderek yoğunlaşıyor.
2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen rezalet, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını gözler önüne sermiştir. Masum çocukların, her yaştan, inançtan yüz milyonlarca insanın izlediği spor etkinliği, cinsiyetsiz hâle getirilmiş, cinsiyetsizleştirme propagandasına alet edilmiştir. O sahneler, sadece Katolik âlemini, Hristiyan dünyasını değil, Müslümanları, kutsallara saygılı herkesi derinden yaralamıştır.
Ne pahasına olursa olsun Türkiye kuşatmayı yarmakta, korku iklimine direnmekte kararlıdır.”
Erdoğan’ın konuşması aileyi korumak üzere teşkilatlanan, LGBT oluşumlarına karşı mücadele veren şahıs, kurum, kuruluş, STK’ları epey ümitlendirdi.
Ardından MHP, ‘Aile Kurumu Çalıştayı’ düzenledi.
Çalıştay raporunda aileyi korunmasına dair beş öneri ilgililerin, yetkililerin dikkatine sunuldu;
Anayasanın aile tanımına erkek - kadın ibaresi eklenmeli,
Dijital medyadaki filmlerin denetimi yapılmalı,
Çocuklara sağlıklı cinsel gelişim eğitim programları sağlanmalı,
Devletin sunduğu hizmetlerin tanıtımı yapılmalı,
Ebeveynlere bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirilmeli
Uzmanlar, eşcinsellik felaketinin artık devlet tarafından her yönüyle ele alınarak Türkiye’de temelde bütün cinsiyetsizleştirme politikalarına, özellikle cinsiyet değiştirme ameliyatlarının devlet eliyle yapılmasına son verilmesi gerektiğinde ısrar ediyor.
Bakın şimdi;
Prof. Dr. Zeki Bayraktar, cinsiyet değiştirmek maksadıyla yapılan ameliyatların genellikle genetik veyahut anatomik hastalıkları tedavi etmek üzere değil, cinsiyet hoşnutsuzluğu, ruhsal sorunların tedavisi maksadıyla uygulandığını söylüyor.
İlave ediyor;
“Transseksüellerdeki ruhsal sorunların cerrahiyle tedavi edilebildiğini gösteren kesin kanıt yok.”
Araştırmalar ameliyat masasına yatanlarda ruhsal sorunların ameliyattan sonra artarak devam ettiğini gösteriyor…
Olmasına rağmen…
Devlet eliyle, trans ameliyatı cinayetlerine devam ediliyor…
Bakın şimdi;
İstanbul Üniversitesi’nde 11 öğretim üyesi profesör tarafından, “Cinsiyet Disforisi Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye'de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi” başlıklı makalede yasak olmasına rağmen reşit olmayan 22 çocuğa uyguladıkları hormon tedavisinin ardından ameliyatla cinsiyetlerinin nasıl değiştirildiği anlatılıyor.
Söz konusu makaleye imza atan doktorlar, cinsiyet değiştirme ameliyatlarını kanunsuzca yapan, reşit olmadan hormon tedavisini başlatan psikiyatristler, 15-16 yaşlarında çocukları geri dönüşü olmayan yola sokarak hayatlarını karartıyor.
Reşit olmayan çocuklara cinsiyet değiştirme ameliyatı öncesinde endokrin - hormon ilaçları devlet üniversitelerinde devletin doktorları tarafından veriliyor.
Ne oluyor, nasıl oluyorsa Sağlık Bakanlığının olup bitenleri görmezliği neticesinde oluyor…
Bakanlık Dünya Sağlık Örgütü protokollerini uygulamaktan vaz geçerek cinsiyet değiştirme ameliyatlarını sonlandırmalıdır.
Psikolog Hüseyin Kaçın, “Devletin yapması gereken ilk iş trans ameliyatlarını engellemektir. Her trans ameliyatı devlet eliyle işlenen cinayettir” diyor.
Devlet cinayet işlemekten vazgeçmelidir. https://www.akasyam.com/yazi/trans-ameliyatlari-cinayettir-11459.html