Kültür
Giriş Tarihi : 04-06-2017 10:00   Güncelleme : 04-06-2017 10:22

Dijital Haçlı Seferleri

“Dijital Haçlı Seferleri” kitabı ile tanışana kadar elimizde telefonlar, bilgisayarlar, tabletler ile aslında Haçlılar ile bir savaşın ortasında olduğumuz gerçeğinin farkında değildik. Bilimsel veriler ışığında, akıcı bir şekilde kaleme alınmış Dijital Haçlı Seferleri, hem şaşırtacak hem de işgal edilen ruhlarımızın derin uykusundan uyanışına vesile olacak.

Dijital Haçlı Seferleri

Bin yıl önce başlayan Haçlı seferleri topraklarımızı ele geçirme, İslamiyet’i bitirme hedefiyle yola çıkmıştı. Topla, tüfekle kazanmanın mümkün olmadığını gören Haçlıların geçmişten günümüze tek bir gayeleri var; inancımızı, kültürümüzü, bizi biz yapan değerlerimizi yerle bir etmek. Bugüne baktığımızda çıktıkları yolu yarılamak üzereler diyebiliriz. Elimize öyle bir silah verdiler ki namlusu kendimize dönük bir biçimde kullanmaktan çekinmez olduk. Yatak odalarımıza kadar soktuğumuz düşman, tüm değerlerimizi sömürürken farkında olmadan çoktan teslim olmuşuz aslında. “Dijital Haçlı Seferleri” kitabı ile tanışana kadar elimizde telefonlar, bilgisayarlar, tabletler ile aslında Haçlılar ile bir savaşın ortasında olduğumuz gerçeğinin farkında değildik. Bilimsel veriler ışığında, akıcı bir şekilde kaleme alınmış Dijital Haçlı Seferleri, hem şaşırtacak hem de işgal edilen ruhlarımızın derin uykusundan uyanışına vesile olacak. Ruhumuza karşı başlatılan bu işgali açık bir şekilde kaleme alan Cumhurbaşkanımızın yönetmeni Okan Özbay ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Murat Dağıtmaç bin yıl önce başlayan Haçlı seferlerinin hala devam ettiğini gözler önüne serdi. Okan Özbay ve Dr. Murat Dağıtmaç ile yeni çıkan Dijital Haçlı Seferleri kitabı üzerine konuştuk.

Kitabınızda işgalin fiziksel değil ruhumuza yönelik olduğunun altını defalarca çiziyorsunuz. Bin yıl önce topraklarımızdan sürme amacıyla başlayan seferlerin bugün ruhumuza yönelik bir işgale dönüşmesinin sebebi nedir?

Murat Dağıtmaç: Aslolan ruhun işgaldir. Osmanlı döneminde Haçlı zihniyetinin bizi fethetme, topraklarımızı ele geçirip İslamiyet’i bitirme gibi hedefleri vardı. Bu seferler fiziksel boyutta yapılan çalışmalardı. Bu nedenle uzun süren seferler neticesinde ekonomileri sıkıntıya giriyor ve kazanmıyorlardı. En sonunda Kut zaferinden sonra Türklerle artık baş edemeyiz dediler ancak tabi ki amaçlarından vazgeçmediler. Düzenledikleri seferlerle alamayacaklarını anladıklarında yöntem değiştirdiler. Sonrada topraklarımızla birlikte ruhlarımıza gözlerini diktiler. Ruhumuzu aldıktan, teslim olduktan 15 sene sonra cebimizdeki paramızı, malımızı, mülkümüzü büyük bir gösterişle vereceğiz. Anahtarı kendi ellerimizle verip buyurun ne emredersiniz diyeceğiz. Dolayısıyla artık işgal edilen bizim ruhumuz. Ya bu işgal devam edecek ya da kitabın başında belirttiğimiz, hilali haça kurban etmeyen dijital çağın çocuklarının olacak Türkiye. Biz kesinlikle sosyal medya, dijital medya çok kötüdür kullanmayın demiyoruz. Burada ilk önce geleceğin kimin olduğu hedefini gösteriyoruz ve emin olun gelecek bu çocuklarındır.

Bin yıl önce Avrupa, Haçlı ordularıyla dize getiremediği coğrafyayı Twitter, Facebook, Instagram gibi yeniçağın buluşlarıyla mı dize getirmeye çalışıyor? Kullandığımız bu sosyal mecralar bizleri Batılılaşma yoluna sürüklüyor diyebilir miyiz?

Okan Özbay: Bu gün dijital dünyanın tüm üretiminin %95’i Batılılar tarafından yapılıyor. Dijital içerik dediğimiz, helali haramı belli olmayan ve muasır medeniyetin bize dayattığı içerikleri, sorgulayamadan tüketiyoruz. Sosyal medya dedikleri araçlarla da çoğu zaman muhabbet çeviriyoruz. Zamanımız, emeğimiz ziyan olup gidiyor. İlişkilerimizdeki dijital ruhsuzluk, giderek muhabbetimizi, merhametimizi, hakkaniyetli dik duruşumuzu kısacası irfanımızı alıp götürüyor. Kültürel dönüşüm çok da mühim değil. Allah’a doğru, dürüst kul olduktan sonra, Avrupa’da ya da Afrika’da geçerli bir kültüre ait olmanız sorun teşkil etmez. Helali haramı bilmedikten sonra Muasır medeniyetin en tepesinde yaşamanız, en konforlu araçlarla yol almanız, en organik olanla beslenmeniz, hijyenin dibine vurmanız, tüm dünyaya dağıtabilecek refaha ve zenginliğe sahip olmanız hiç bir şey ifade etmez. Ne medeniyetiniz, ne de kültürünüz sizi Allah’a kul olmaya bir adım yaklaştırmaz. Sizi ancak irfanınız, inancınız, vicdanınız gerçek manada yükseltir.

İRFAN İKLİMİNİ DÜNYAYA SUNACAĞIZ

Bugün Türkiye, bilgi toplumu olma araçlarına para harcama konusunda ilk 10 ülke arasında. Ancak bundan verim alma, doğru biçimde hayata uyarlama konusunda 70. sıraya geriliyor. Çünkü irfanımız buna müsaade etmiyor. Bizler ancak inandığımız gibi yaşadığımız ve yaşantımıza uygun dijital içerikler üretmeyi başardığımız zaman dijital irfanı yakalayacağız. O zaman dünyaya sunacağımız, Rabbimizin kat be kat bereketlendireceği helal dijital gıdayı tüm insanlıkla paylaşacağız. Dijital Haçlı Seferleri’ni püskürtüp, geçmişte olduğu gibi, irfan iklimini dünyaya sunacağız.

Kitabınızda dijital medyayı millileştirmekten bahsediyorsunuz. Ancak yapılan çalışmalara bakıldığında ne yazık ki bunu başaramadığımızı görüyoruz. Bunun sebebi sizce nedir? Dijital medyayı millileştirmek için ne gibi adımlar atılmalı?

Murat Dağıtmaç: Bizler dijital dönüşümümüzü gerçekleştiremediğimiz, bir alternatif oluşturamadığımız takdir de gelecekte ülkenin anahtarını çıkartır veririz bir de bunu övünçle anlatırız. Çalışmamız gereken çok nokta var. Tabi bu çalışmamızı yaparken Batılı güçlerin kodlamasına göre değil kendi kültür kodlarımız ile çabalamalıyız. Mesela Endüstri 4.0, bunun kodlarını Batılı güçler yazmış bizler de bunları överek kullanıyoruz. Ancak bunlar planın bir parçası farkında değiliz. Ortam dinlemesi yapıp, kamera ile sizi görebilen, yaptığınız tüm hareketi takip edebilen bu cihazları yatak odamıza kadar alıyoruz. Bütün hareketlerimiz, kişisel bilgilerimiz Silikon Vadisi’ndeki büyük server tarlalarında mevcut. Batılı güçler bunları yorumlayıp makineler ile çözüm önerisi üretiyorlar insanlara. Ben sizin yarın ne yapacağınızı bilsem, siz farkında olmadan her şeyi yaptırabilirim çünkü hakkınızda her türlü bilgiye sahibim.

DİJİTAL BEYİNLER İNSANA HÜKMEDECEK

Yeni çıkacak olana Endüstri 5.0 ile bizim alışkanlıklarımızı öğrenecekler. Bir sonraki aşama ise dijital beyinlerin insana hükmetmesi mümkün olacak. Endüstri 5.0’da yapacağımız şey, Anadolu kültüründen yüzde 5 veya 10 kodlamalar eklemek olmalı. İşte o zaman işler düzelmeye başlar. Batılı güçlerin belirlediği kodlarla kendimizi korumaya çalışıyoruz, yapmayın! Üstüne bir de Amerika, Rusya yaparsa en iyisini yapar diye övünüyoruz. Adamlar zaten yapmışlar üzerine koyamayız diyorlar, eziklik psikolojisiyle çevrelenmişiz. Üniversitelerimizin teknoparkları var ancak ne kadar proje üretebildiğimiz ortada. Dediğim gibi onların verdiği kurallar ve çerçevede hareket ettiğimiz takdirde bu kölelik düzeni ne yazık ki devam edecek.

Yatak odalarımıza kadar girmiş olan düşmana karşı nasıl savaşabiliriz?

Murat Dağıtmaç: Bu konuya bakan insanlar genellikle meseleye siber güvenlik açısından bakıyor. Ancak güvenlik paramızı, bilgimizi korur. Sizin paranız mı, kültürünüz mü yoksa namusunuz mu önemli? Namusumuzu kim koruyacak? Bu noktada ciddi sıkıntılarımız var. Yuvarlana yuvarlana aşağılara iniyoruz, gençleri de beraberimizde sürüklüyoruz. Birinin buna dur demesi lazım. Burada yapılacaklardan biri, bir STK oluşturulmalı ve dijital oluşumlar üzerine çalışmalı. 2019’da dijital dönüşüm bakanlığı formunda çalışmalar yapılmalı. Bir tek paramız değil kültürümüzü de koruyacak geniş kapsamlı dönüşümler sağlanmalı. Paramızı korumak için çok para harcıyoruz ancak kendi kültürümüzü korumak için para harcamıyoruz.

Kitabınızda ilgi çekici konulardan bir tanesi de “Dijital Din” bölümü. İçinde bulunduğumuz durum göz önüne alındığında dijital dine yönelmeye başlandı diyebilir miyiz?

Okan Özbay: Din hayattır malum olduğu üzere. İnançlarımız, sözlerimiz, yaşantımız nasıl bir din yaşadığımızı anlatır. Dijital gelişim süreci hayatımızı o denli kendine dönüştürüyor ki, bu yaşam biçiminin içine doğan çocuklar, dijital araçları, internete bağlı nesneleri adeta vücutlarının bir parçası olarak görüyor. Dijitalin sunduğu hayat biçimi giderek olmazsa olmaz hale geliyor. Batı’nın dijital teknolojilerle birlikte bünyemize kattığı, birçoğu gayet konforlu olan araç gereçler, nefes almak, su içmek gibi olmasa olmaz ve doğal hale getiriliyor.

YAŞADIĞIMIZ DİNİN ADI “DİJİTAL DİN” OLACAK

Tüm bu gidişat içerisinde bir de dijital gıdalar var. Müslümanlar domuz etinin haram olması mevzusu kadar önemli olan dijital gıdanın helaline haramına hiç bakmıyor. Çünkü bilmiyor. Çünkü dijital ilmihal henüz çıkmadı. En yeni ilmihalimiz Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihali. O günün güncel bilgisi az da olsa yer alıyor ama bugünün Müslümanları’na referans olacak dijital helal bilgisi henüz kaleme alınmadı. İnşallah üzerinde çalışacağız ve ulemanın ve diyanetin gündemine, gündemin kalbine bu hususun girmesi için mücadele edeceğiz. Acil önlem almazsak adına farklı isimler koyulsa da, yaşayacağımız dinini adı dijital din olacak ve tüm hayat kuralları bu dine göre şekillenecek.

ÇOCUKLARI GÖNÜLLÜ OLARAK SİSTEME KURBAN EDİYORLAR

Yeni medyanın ekonomik boyutu hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Okan Özbay: Eskiden büyük endüstri firmaları vardı. Dünyanın ilk 5 şirketi, sanayi şirketleri idi. Savaş sanayi, otomotiv, motor sanayi vb. Daha sonra Microsoft’la başlayan Apple ile devam eden bilişim firmaları ekonomiyi devralmaya başladılar. Günümüzde Facebook, Google ve Twitter ilk 5 arasında. Apple 5. liğe gerilemiş durumda, Samsung araya girmeye çalışıyor. Bu devler kendi kanunlarını sürdürmek için yeni palazlanan şirketleri hemen satın alıp içselleştiriyor. Örneğin Facebook 115, Google 45, Twitter 28 şirketi satın almış. Bu işin küresel patronaj boyutu. Her şeyi yöneten, yaşam biçimi dayatan, büyük veriler üreterek davranışlarımızı tahmin eden ve zaaflarımızı ortaya çıkararak bizi avlayan bir sistem kurdular. Dijital okuryazarlık bu yüzden çok önemli. Tüm insanlık bu şirketlerin ağına bilerek, isteyerek takılmış balıklar gibi. Çırpınmadan sessizce küresel sermayenin daha çok kazanmasına yardımcı oluyorlar. Çocuklarını da gönüllü olarak bu sisteme kurban veriyorlar. Yakın zamanda, başkalaşmış çocuklarına bakarak içine düştüğü durumun farkına varanlar biraz şanslı olacak. Çünkü diğerleri bu farkı bile anlayamayacak kadar ruhlarını teslim etmiş olacaklar.

Dilara Hut/Diriliş Postası

 

adminadmin