Siyaset
Giriş Tarihi : 14-01-2021 06:38   Güncelleme : 14-01-2021 06:38

Hayatımızın Hiçbir Döneminde Olmadığı Kadar Çok Dezenformasyona Maruz Kalıyoruz!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2019 Yılı Medya Oscar Ödülleri Töreni’ne katıldı.

Hayatımızın Hiçbir Döneminde Olmadığı Kadar Çok Dezenformasyona Maruz Kalıyoruz!

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Medya Oscarları Ödül Töreni’nde davetlileri Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Medya Oscarlarına layık görülen televizyoncu, radyocu, muhabir ve sanatçıları tebrik etti.

 

“Fedakârca yürüttükleri çalışmalarla halkımızı bilgilendirme faaliyeti yürüten medya mensuplarımıza şükranlarımı sunuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nin hem kendi alanında hem de sosyal sorumluluk projelerinde üstlendiği öncü rolü takdirle karşıladığını söyledi.

 

“BU TOPRAKLARIN GELECEĞİNDE TERÖRE VE ŞİDDETE YER YOKTUR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Derneğin hayata geçirdiği “Sporla Kal Güvende Kal” kampanyası ve “Narkotik Polisi Anne Projesi” çalışmalarını anımsatarak Derneğin terör mağduru kadınların haklı mücadelesini dünyaya duyurmak için yürüttüğü çalışmaları da önemsediğini kaydetti.

 

“Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden bir ülke olarak örgütün gerçek yüzünü deşifre etme konusunda hâlen arzu ettiğimiz seviyede değiliz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bölücü örgüt askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin, din görevlimizin, en çok da Kürt kardeşlerimizin kanını dökerek varlığını sürdürmüştür. Baskıyla, tehditle, kandırarak dağa çıkardığı binlerce gencimizin kanından beslenen bu nebbaşlar en büyük acıyı çocuklarını örgüte kaptıran analara yaşatmıştır. Kendi evlatlarını Paris’e, Londra, Brüksel’e tatile gönderenler, analarından kopardıkları Kürt çocuklarını Kandil’e, Sincar’a, Suriye’ye ölüme yolladılar. Diyarbakır anneleri evlatlarına kavuşmak için açtıkları bayrakla hem korku duvarlarını yıktılar hem de terör örgütünün kanlı yüzünü ifşa ettiler. Terör örgütü sempatizanlarının kimi iğrenç saldırısına rağmen 500 gündür evlat nöbeti tutan bu cesur anneleri bir kez daha şahsım, eşim, milletim adına saygıyla selamlıyorum.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ciğerparesine sarılmak isteyen bir ana yüreğini hiçbir tehdidin korkutamayacağını, yıldıramayacağını dile getirerek, “Anaları karşısına alan hiçbir yapı ne kadar çirkefleşirse çirkefleşsin hedefine ulaşamaz. Çocuklarını kurtarmak için anaların önüne hiçbir set vurulamaz. Çünkü anaların evlatları için döktükleri her damla gözyaşında zalimi sarsan, zulmü deviren bir kuvvet vardır. Kandil’deki terör baronları ve siyasetteki uzantılarının Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinden korkmalarının temel sebebi de işte budur” dedi.

 

Türkiye’nin teröre, şiddete, gözünü kan ve kin bürümüş katil sürülerine karşı yürüttüğü mücadeleyi inşallah anaların da desteğiyle zafere taşıyacağından hiç endişe duymadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu toprakların geleceğinde teröre ve şiddete yer yoktur, olmayacaktır” diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte basın mensuplarına, sanatçılara büyük sorumluluklar düştüğünü, teröristle mücadelenin güvenlik kuvvetlerinin, terörle mücadelenin ise siyaset kurumundan medyaya kadar tüm toplumun görevi olduğunu söyledi.

 

“YURT DIŞINDAKİ İNSANLARIN BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN BU COĞRAFYADA AÇTIĞI DERİN YARALARI ÖĞRENMESİ ÖNEMLİDİR”

Türkiye’de bölücü terörün 40 yıldır bitirilememesinde bir dönem yapılan yanlışlar kadar kimi basın yayın organlarının terörü meşrulaştıran, teröristi masumlaştıran dilinin de payı bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Diyarbakır annelerinin sürdürdüğü evlat nöbetinin bu açıdan bir turnusol işlevi gördüğüne inanıyorum. Kandil’deki teröristlerin reklam ajansına dönüşen kimi medya kuruluşları bırakın Diyarbakır annelerine destek vermeyi, yaptıkları haberlerle bu masum eylemi itibarsız hâle getirmeye çalıştılar. Aynı şekilde bölücü örgüte gönüllü avukatlık hizmeti sunan sözde insan hakları dernekleri bu annelerin feryatlarına kör ve sağır kesildiler. Bir kere ziyaret ettiklerini duydunuz mu, geldiler mi? Hayır.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama başka zamanlarda buralardan hiç eksik olmadılar. İttifak ortaklarını küstürmemek için devleti suçlayan, destek vermek yerine analara desteğe giden bakanlarımızı eleştiren partiler oldu Diyarbakır’a kadar gidip bölücü örgütün uzantılarına şirinlik yaparken iki adım ötedeki bu acılı anneleri ziyaret dahi etmeyen siyasetçiler gördük. Lafa gelince demokrasiyi, çocuk ve kadın haklarını, özgürlükleri kimseye bırakmayanlar evlatları kaçırılmış annelere bir kez olsun sahip çıkmadılar” diye ekledi.

 

Bu dönemde Batılı medya ya da Batılı insan hakları kuruluşlarından da hiçbir dayanışma mesajı duymadıklarını aktararak, “6-8 Ekim olaylarında onlarca masum insanın kanının dökülmesine sebep olan bir şahsı adaletten kaçırmaya çalışanlar, çocukları ellerinden alınan anneler için tek bir cümle dahi kurmadı, kuramadı. Ülkemizdeki muhalefet partilerinden sözde insan hakları örgütlerine, medyadan yazarlara kadar birçok kesim tam 500 gündür bu meselede üç maymunu oynadı” ifadelerini kullandı.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır annelerinin haklı mücadeleleriyle sadece terör örgütünün karanlık yüzünü değil dile getirdiği bu riyakârlığı da ifşa ettiğini belirterek, terör ve şiddet konusunda Türkiye içindeki ideolojik bağnazlığın ortaya çıkmasını Diyarbakır annelerinin sağladığını, bu süreçte Radyo Televizyon Gazetecileri Derneğinin Diyarbakır anneleriyle ilgili aldığı inisiyatifin daha da anlamlı hâle geldiğini kaydetti.

 

Yurt dışındaki insanların bölücü örgütün bu coğrafyada açtığı derin yaraları öğrenmesi, anlaması, bizzat mağdurlardan dinlemesinin önemli olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yönde atılacak her adımı desteklemekte kararlı olduklarını açıkladı.

 

“KORONAVİRÜS SALGINIYLA BERABER DİJİTALLEŞMEDE YENİ BİR SAFHAYA GEÇİLDİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dijitalleşmeyle hayatın her alanında olduğu gibi iletişimde de köklü değişiklikler yaşandığını belirterek, insanlığın merkezinde teknolojinin yer aldığı yeni bir hayat biçimine doğru yol aldığını, bir önceki kuşağın hayal dahi edemediği pek çok imkâna bugün teknoloji sayesinde saniyeler içerisinde ulaşabildiğini anlattı.

 

“Ben buna adeta bir teknolojik faşizm diyorum, böyle bir yapıyla karşı karşıyayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, koronavirüs salgınıyla beraber de dijitalleşmede yeni bir safhaya geçildiğini, eve kapanma zorunluluğu, teknolojinin günlük hayattaki yerini hiç olmadığı kadar artırdığını söyledi.

 

Hayatın rutin düzeninin kısmen de olsa devam ettirmesinde teknolojinin katkısının inkâr edilemeyeceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimden kamu hizmetlerinin sürdürülmesine kadar birçok alanda teknolojinin sağladığı kolaylıklar olduğu gibi beraberinde ciddi riskler de getirdiğini vurguladı.

 

“HAYATIMIZIN HİÇBİR DÖNEMİNDE OLMADIĞI KADAR ÇOK DEZENFORMASYONA MARUZ KALIYORUZ”

Dijital ağların bir yandan demokratik mecraları çeşitlendirirken, diğer yandan siber zorbalık, siber terör ve yalan haber gibi kavramları da gündeme getirdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı kadar çok dezenformasyona maruz kalıyoruz. Bilhassa sosyal medyada yayılan haberlerin kahir ekseriyetini düzmece haberler oluşturuyor. Son günlerde yaşanan dramatik hadiselerin bu bakımdan önemli olduğuna inanıyorum. Amerikan seçim sonuçları ekseninde süren tartışmalar bizimde bir süredir dile getirdiğimiz bir taraftan teknolojik dedim, diğer taraftan da dijital faşizmin nerelere kadar uzanacağını gözler önüne sermiştir. Bakınız burada sadece sosyal medyanın denetimsizliğinin yol açabileceği toplumsal kargaşalardan bahsetmiyorum, asıl tehlikeli olan sosyal medya tröstlerinin siyasete ve özgürlüklere yönelik keyfi ve aleni müdahale cesaretlerinin artmasıdır. Demokrasiyi, demokratik kurumları hedef alan şiddet eylemlerini elbette mazur göremeyiz. Ancak hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanların iletişim kanallarının kapatılmasını da kabul edemeyiz.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya şirketlerinin devletlerin vatandaşlarını koruma amacıyla attığı adımlara verdikleri tepkileri de gayet iyi bildiklerini sözlerine ekleyerek, bu sosyal medya şirketlerinin Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararlarının hiçbirini uygulamadıklarının altını çizdi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölücü terör örgütü mensuplarına sergiledikleri müsamahayı bu katillerin canını yaktığı insanlara göstermediler. Sosyal medya linçine uğrayan insanların mağduriyetini giderecek hiçbir çabanın içine girmediler. Daha da vahimi, içeriği, gayesi, çerçevesi ne olursa olsun tüm hukuki düzenlemeleri özgürlüklere müdahale yaygarasıyla sabote ettiler” diye konuştu.

 

“83 MİLYONUN TAMAMINA KARŞI SORUMLUYUZ”

Türkiye’nin Gezi olaylarından başlayarak bugüne kadar sosyal medya şirketlerinin birçok keyfiliğine maruz kaldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yapılara karşı vatandaşımızı ve demokrasimizi savunduğumuz için başta muhalefet partileri olmak üzere acımasızca eleştirildik. Ancak geldiğimiz noktada dijital diktatörlüğe ve siber zorbalığa karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinin önemini daha iyi anlıyoruz. İyi ki bu meseleyi çok erkenden gündemimize almışız diyoruz” dedi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konunun altını çizmek istediğini söyleyerek şöyle devam etti: “Devletin görevi vatandaşlarının özgürlüğünü korumak, güvenliği, huzurunu, hak ve hukukunu temin etmektir. Biz genci yaşlısıyla 83 milyonun tamamına karşı sorumluyuz. Nasıl ülkemiz sınırları içinde teröre izin vermiyorsak sanal dünyada da terör propagandasına, terörün zemin kazanmasına müsaade edemeyiz. İnsanların tacize uğradığı, dolandırıldığı, onurlarının kırıldığı, linç edildiği, her türlü haklarının çiğnendiği bir sanal dünyaya asla teslim olmayacağız. Özgürlük kılıfı altında Türkiye’yi yalan haberin, iftiranın, hakaretin, tehdidin, provokasyonların kol gezdiği bir iklime terk etmeyeceğiz. İnsanımızın hak ve hukukunu gözetmede kendilerini hukukun üstünde göre sosyal medya şirketlerinin baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Burada bir ofis kurma, ama buradan reklamlarla, her şeyiyle paraları al topla ve Türkiye’yi adeta bir soygun cennetine çevir; yok böyle şey. Bak şimdi cezalar kesilmeye başlayınca, onlar da kuzu olmaya başladılar. Ödeyeceksin, Batıda nasıl ödüyorsan, burada da ödeyeceksin.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçlarla bir taraftan millî ve yerli alternatif geliştirirken diğer taraftan hukuki düzenlemeleri kararlılıkla hayata geçirdiklerini söyledi.

 

Vatandaşların can ve mal emniyetine gösterdikleri hassasiyetin aynısını verilerinin korunmasında da gösterdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalmalı” diyerek başlattıkları çalışmada önemli bir mesafe alındığını, çalışmaları daha da hızlandıracaklarını açıkladı.

 

“BUGÜN DAHA RENKLİ, DAHA ÇOĞULCU BİR MEDYA YAPISINA SAHİBİZ”

Veri mahremiyetine dair farkındalık yükseldikçe millî teknolojilere yönelimin de arttığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yabancı uygulamaların kişisel veriler konusundaki çifte standartları, BİP gibi millî anlık mesajlaşma uygulamalarının kullanımı yaygınlaşıyor. İnşallah önümüzdeki dönemde bu alanda yerli ve millî altyapımızın gücünü arzu ettiğimiz seviyeye çıkartacağımıza inanıyorum. İnşallah yerlisini, millîsini biz de kuracağız, zaman yakın” diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, medyanın toplum adına kamuoyu oluşturan bir kuvvetten ziyade kendisini siyasetin, yargının, yasamanın yerine koyan bir anlayışa sürüklenmesinin de en büyük zararının yine medyaya olacağı uyarısında bulunarak sözlerini şöyle tamamladı: “Darbe dönemlerinde Türk medyasının nasıl kötü bir görüntüye sürüklendiğini hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. Ayrıcalıklarını kaybedenler rahatsız olsalar da bugün daha renkli, daha demokratik, daha çoğulcu bir medya yapısına sahibiz. Hâlen eksikliklerimiz yok mu? Elbette var. Bu eksiklikleri de gidermenin yollarını arıyoruz. Kaleminin ve mesleğinin hakkını verenlerin sayısı arttıkça inşallah Türk medyasındaki kötü hatıraların izleri de silinecektir. Siyah beyaz yıllardan geleceğe uzanan bir çınar olan Radyo ve Televizyon Gazetecileri Derneği’nin bu konuda önemli bir rol oynamaya devam edeceğine inanıyorum. 2019 yılı Medya Oscarlarına layık görülen basın mensuplarımızı ve kuruluşlarımızı tekrar tebrik ediyorum. Her birinize çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”

Recep YAZGANRecep YAZGAN