O yüzden iman etmiş her insan İslam hukukunun kabul ettiği kural ve kaidelere tabi olmak zorundadır. İnanmayan insanları da İslam hukukuna tabi olmaya zorlamak da başka bir ifadeyle doğru bir yöntem olmayacaktır. Hristiyan, Yahudi, Budist ve Ateist olan insanlara İslam hukukunun gereklerini zorla uygulamaya çalışmanın yanlışlığını vurguladığımız gibi Hristiyan Avrupa hukukunu da Müslümanlara zoraki bir şekilde uygulamaya kalkışmanın da doğru olmadığını söylemek durumundayız. Bunu bu şekilde bellemek ve belletmek hepimiz için kaçınılmaz bir görevdir.
İslam hukuku insanların söz ve fiillerine göre hüküm verir. Hiç kimsenin kalbinde sakladığı düşüncesine göre karar vermez. Kalpte saklanan düşünce ve niyetin sorgusu Yüce Allah’a aittir ve bu sorgu ahiret yurdunda gerçekleşecektir. Ancak bir insan kâfir olduğunu söylemişse (içten içe iman etse bile) ona İslam hukukuna göre bir muamele uygulanamaz. Çünkü biz insanların iç âlemini bilemediğimiz gibi açarak kontrol etme gibi bir memuriyetimiz de yok.