Genel
Giriş Tarihi : 28-06-2016 10:07   Güncelleme : 28-06-2016 10:07

Kod Adı : 28 Şubat

Osmanlı İmparatorluğu Arabistan’da değil, aslında Balkanlarda yıkıldı ilk olarak

Kod Adı : 28 Şubat
Osmanlı İmparatorluğu Arabistan’da değil, aslında Balkanlarda yıkıldı ilk olarak. Milliyetçilik tohumları ekilen ve sonuçları ittihatçılar için de güzel olan bu tehlikeli süreç hemen Ortadoğu topraklarına taşındı. Bir Lawrence masalına dönüşüp Arapları İngiliz güdümünde ki ihanet topluluğuna çevirip Osmanlı İmparatorluğu karşısına dizdi. İttihat ve terakki ise sahiplerine sonsuz itaatleri ile Hem Saray Hem Ümmeti Muhammed için düşman cephesi açtı. Nesli belirsiz Enver’den Ortaya çıkana Paşa ihanetin sancağı KOD ADI : 28 ŞUBAT oldu. Osmanlı İmparatorluğu her yanda Savaşa sokuluyor böylece hem içeride siyasi karışıklık tezgahlanıyor, hem saray ve ordusu eritiliyor hem de sinsi parçalama planı kurtuluş umudu olarak zorla kabul ettirilmek isteniyordu. Osmanlı İmparatorluğunu açık hedef yapan sahip olduğu topraklarda kurgulanan Yeni Dünya Düzeni ve Batıl, Dinsiz Devlet kurgusu idi. Bunun olabilmesi için Osmanlı İmparatorluğu hayasız, akıl ve mantıksız Savaşlara ittihatçılar tarafından Şantajlarla dahil edildi. Osmanlı İmparatorluğundan toprak almak mümkün olamazdı. Abdülhamid Han; kanla alınan toprak ancak kanla verilir deyince Siyonist Çete harekete geçer ve plan işledi. Balkanlardan Ortadoğu’ya, Kafkaslardan Akdeniz ve boğazlara uzanan gizli ve açık işgali saray ve Sultan üzerine kurulan komplo ve kumpaslar izler velhasıl Osmanlı İmparatorluğu yüzbinlerce şehit verdi. Abdülhamid Han’ın tahtta olduğu 33 sene düzelen, büyüyen ve yatırımlar yapan Osmanlı İmparatorluğu sonraki 4 sene de topraklarının neredeyse tamamını kaybeder duruma getirildi. Devamında ise girdiği savaşları kaybeden İsmet İnönü, hiçbir savaşta yenilmemiş Osmanlı İmparatorluğu Ordusuna rağmen masada zafer diye yutturulan haraç mezat peşkeş süreci ile masadan da kaybederek kalkar fakat kendisi adına kazançlı anlaşmalar koltuğunun altına gelir Anadolu’ya. KOD ADI : 28 ŞUBAT Kazandığımız Hakları da bırakarak Mustafa Kemal’in ölümü ile oturtulacağı Milli Şef koltuğunu beklemeye başlar. Mustafa Kemal’in ölümünden önce Hazır olan kurgu harekete geçer ve istenmeyen Adam Pembe Köşk’ün sakini olur ama hiç de sakin duramaz, hemen harekete geçer zira çıkartılması gereken 2. Dünya savaşı ve Siyonist kurgular beklemektedir dünyayı. Türkiye ateş ile çevrilir ama bitirilmesi için İslam’a karşı savaş gereklidir zira Türkiye hala Osmanlı İmparatorluğunun iz ve özlemini taşır. Bu süreç ve kurgunun kilit taşı olmak Milli Şefin Masadan kalkarken kabul ettiği makamın bedel ve diyetidir. EZAN, CAMİLER, KURAN ve ne varsa İslamiyet’i sembolize eden yok edilmesi zaruri hale gelmişti. Harekete geçilir vakit kaybetmeksizin fakat havadan ve denizden bombalanan şehirlere asılan, kursuna dizilen binlerce masuma rağmen millet direnmeye devam etmiştir. İşte o zaman anladılar ki onların işini kolaylaştıracak bir Fetvatör Lazım. Tam bu lazımlık durumunda Türkiye’yi Amerikan senatosuna bağlayan Gülek’ten Gülen çıktı, hem de ne Gülen… Artık dini yozlaştırma işi de ihale edilmişti.. Milli Şef ve Derin Devlet gördü ki Milli ve Manevi değerlerin siyaset yolu ile Menderes gibi bir lider ile iktidara gelme şansı ve gücü var, iste bu güç ve ihtimali kontrol altına almak için bir parti ve lider gerekti. DEMİREL sahneye bu sebeple sürüldü. Böylelikle siyasi ayakta hazır edilmiş oldu. Binaenaleyh milli iradenin kontrolden çıkma şansı yoktu. Tek yapılması gereken Milli olan unsurların tamamen yok edilmesi ve direncin tamamen bitirilmesi idi ve o görevde 12 Eylüle verildi. Nihai olarak birbirini çok sevip, şefaatçilik kovalayan Demirel, Ecevit, Gülen ittifakı işletilmiş oluyordu. Paralel İhanet Şebekesi…. 12 Eylül ile nefes aldığını sanan Batıl güruh önce Özal ile Sarsıldı sonra ise 80 öncesi akımın da Lideri olan Erbakan hoca Ve öğrencisi Erdoğan ile Yıkıldı. Özal dönemini bitirme işini yine Ecevit, Demirel ve Gülen alırken yeni yetme siyasi çıraklarda oyuna dahil edildi. Oyuna dahil edilen çıraklar ustalarından aşağı kalmayacak kadar aşağı inebildi karanlık tünellerde. Oyunları ise bir kez daha bozuldu Erbakan Hoca direnişi ile ve bu direniş 100 yıl sonra ki dirilişe ilham oldu. Bu gerçeği gören Batıl blok; ya şimdi bir şeyler yapacak ya da kaybedeceklerdi ve bu defa düğmeye değil Tankların Marşına Basılıp uygun Adım Marş Marş diyerek Paletler Demokrasiye Namlular Milli İradeye çevrildi. Bunun Kod Adı : 28 ŞUBAT oldu FETVATÖR…. Postallar altında bir Ulusun geleceği çiğnenmek istenirken, İslam ve Müslümanlara karşı hayasız bir savaş başladı. O anlarda yine Aslan payı FETVATÖR Paralelin oldu ki, “tesettür furuattır” dedirtildi. Sahte fetvaları ile Dine karşı yapılan Savaş karşısında milleti susturmak ile görevlendirildiler. Bir şeyi unuttular ki o da artık herkesin gerçeği gördüğü hakikatiydi. Din düşmanları İslam ve Vatanı kuşattığında içerden kapıyı düşmana açma isi Paralelindi, yine ihanet, yeni ihanet. Bu süreç sonunda Ülkeden çıkmasına izin veren Ecevit idi. Tabi ki Şefaatçilik karşısında ufak bir hediye… Artık hain fetvalarıyla kıtalar aşırı ve Mason Birader koltuğunda oturtulan bir hain ve terör örgütü haline dönen Din ve Vatan düşmanı çete Lideri Devlet içinde Devlet olma küstahlığıyla Siyonist sahipleri adına devletin hükümetini istiyor, hükmetmek ihtirası ile FİRAVUN gibi yanıp tutuşuyor, bu uğurda şakirtlerini sahaya sürüyor ve gerekirse onları dahi en ağır şekilde cezalandıracağını açıkça ifade eden azgınlıkla salyalı beddua seanslarını yayınlatıyordu. İşte bu ihanet tünelleri ve karanlıklardan geçen bizler dost ve düşmanın kimler olduğunu çok iyi anladık. Demirel ve Ecevit aramızdan ayrıldı belki ama izleri ve izlerinden giden çırakları bugün hala aramızda taze ihanet şansları arıyor. Paralel örgüt elebaşı da ha gitti ha gidiyor fakat esas olan ihanet bayrağını devralacak yeni nesil hainleri Devlet ve Millet sinesinden tamamen söküp atmaktır. Temkinli ve tedbirli olmamız gereken en kritik konuya gelince; Bundan böyle düşman tarifinin değiştiğidir. Artık düşmanlığını bildiğimiz bir güruh olmayacak. DÜŞMANLAR DOST GÖZÜKECEK. Sinsilikle yaklaşıp iyi gözükecek. Eğer fark etmez isek fitne ve fesatla bizi bölecek, bölücülerle işbirliği yaparken bile kendini iyi gösterecek. Yeni Nesil düşmanlar biz dostuz diyecek. Dahili ve harici hainlere karşı uyanık olmalıyız. Kurşunkalemden kalemlerini silah, kelimeleri kurşun misali kullanıp demokrasi ve insanlığa çeviren düşmanlara karşı bir, beraber ve uyanık olmak zorundayız. Kalemlerini ihanete kullanan kalemşörler ise ya ihanete son verecek ya da millete çevrilen namluda kurşun olacaklar. 28 Şubatı sadece Türban karşıtlığı gibi değil, din düşmanlığının çıkabildiği en üst seviye ve Demokrasiye ihanet olarak görmeli ve uyanık olmalıyız. 28 şubat, Abdûlhamid Hân, ATATÜRK, Bülent Ecevit, fethullah gülen, İsmet İnönü, Osmanlı İmparatorluğu, Süleyman Demirel, Turgut Özal
adminadmin