Genel
Giriş Tarihi : 08-07-2016 11:00   Güncelleme : 08-07-2016 11:00

Koltuk oyunları: Rektörlük

Türkiye’nin yükseköğretim düzeni ile ilgili maalesef bir türlü köklü bir çözüm önerisi gelmiyor

Koltuk oyunları: Rektörlük
Türkiye’nin yükseköğretim düzeni ile ilgili maalesef bir türlü köklü bir çözüm önerisi gelmiyor. Bilmem kaçıncı defa yapılan yükseköğretim reformu paketleri, çözüm konusunda bir türlü mutabakatı sağlayamıyor. Bir sorun varsa, cesaretli bir şekilde adını koymak, eğer kedi varsa buna cesaretle kedi olduğunu söylemek gerekiyor. Socrates gibi düşünüp, büyükannem gibi ifade etmek gerekiyor, ama maalesef büyükannem gibi düşünüp, Socrates gibi ifade etmek daha kabul görüyor. Yükseköğretim Kurulu adına karar verenler, bir türlü sorunun adını koyamıyor. Üniversitelerdeki çok büyük potansiyel maalesef ziyan oluyor. Yoksa bizim üniversitelerimizde son derece yetkin ve yüksek performansa sahip çok sayıda öğretim üyesi var. Üniversitelerde rektörlük seçimleri var. Üniversitelerde profesör olmanın kriterleri var. Doçent olmanın kriterleri var. Yardımcı doçent olmanın kriteri var. Öğretim görevlisi olmanın bir kriteri var. Araştırma görevlisi olmanın bile bir kriteri var. Peki rektör olmanın bir kriteri var mı? Yok. Birçok üniversitede aynı anda rektörlük seçimleri olması nedeniyle ortalık adaydan geçilmiyor. Yardımcı doçent olma kriterlerini bile taşıyamayan, zamanında bir şekilde profesör olmuş kimseler, her biri Ankara’dan bir tanıdığını referans göstererek aday olma peşinde. Bazılarının adaylık dışında bir aktivitesi yok son on yıl içinde. İşleri güçleri Ankara’da bir kontak kovalamak olduğu için de, sağlam bilim insanlarına göre anlatacak hikayeleri daha çok. Akla ziyan hikayeleri dinlemeye insanın takati yetmiyor. İnsanları kandırmanın da maalesef bir bedeli yok. Bazıları hakkında, ilgili cumhuriyet savcılarının nüfuz ticareti suçundan işlem yapması gerekir. Kamu görevlileri üzerinde itibarı olduğundan bahsederek, kendine avantaj sağlamaya çalışan herkes bu suçu aleni olarak işliyor. Türk Ceza Kanunu’nun 255/1. Maddesi çok açık. “Kamu görevlisi üzerinde nüfuz sahibi olduğundan bahisle, haksız bir işin gördürülmesi amacıyla girişimde bulunması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya bir başkasına menfaat temin eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kişinin kamu görevlisi olması halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.” Savcıları buradan göreve davet ediyorum. Yükseköğretimin birçok sorunu var tabii ki. Ancak işe en başından başlamak, rektör olacaklarda aranacak kriterleri belirlemek ve ilan etmek lazım. Bu karmaşanın en önemli nedenlerinden biri, rektörlük için bir kriter bulunmaması. Akademik performans tek başına başarılı bir yöneticiliğin temelini oluşturmaz. Ama en azından rektör olanın bilimsel çalışma nedir? Yüksek lisans danışmanlığı nedir? Doktora danışmanlığı nedir? Bilmesi gerekir. Doktora danışmanlığı için yeterli akademik performansı bulunmayanlara, doktora jürilerini belirleyecekleri belirleme yetkisine sahip rektörlük verilmesi haksızlık olmaz mı? Türk Yükseköğretim sistemine bu haksızlığı yapmamak gerekir. Adamın birinin deve kervanı varmış. Karakter olarak çok adaletli, son derece yardımsever ve çevresi ile çok olumlu ilişkileri varmış. Bir gün hacca gitmeye karar vermiş. Çevresinden helallik istemiş. Tabii ki herkesten helallik almış. Son olarak da develerine uğramış ve kendilerinden helallik istemiş. Develer dile gelip demişler ki, “Sana hakkımızı asla helal etmeyiz. Adam şaşırmış. Demiş ki. Ben size ne kötülük ettim ki bana hakkınızı helal etmiyorsunuz. Develer demiş ki, “Sen bize çok iyi baktın. Bütün ihtiyaçlarımızı karşıladın. Çalışma konusunda çok zorlamadın. Hiçbir eksiklik görmedik. Peki demiş adam. O zaman niye hakkınızı helal etmiyorsunuz ki. Develer demiş ki, “Her şey tamam da, yıllarca önümüzde bir eşeği yürüterek bizi onu takip etmeye zorladın ya, bunun için sana hakkımızı asla helal etmiyoruz.”
adminadmin