Analiz
Giriş Tarihi : 13-07-2018 09:39   Güncelleme : 13-07-2018 09:39

Müslümanların “geri kalmışlığı” meselesine çare arayışı

Müslümanların “geri kalmışlığı” meselesine çare arayışı

Kapitalist bilim tarihi, yapanı değil, patent alıp para kazananı kutsar. Okullarda çocuklara, üniversitelerde gençlere ‘bilimsel gelişme, icat, keşif’ diye anlatılan hikâyelerin hemen hemen hepsinin altında yatan asıl dinamik ‘insanlığın refahı, iyilik, mutluluk, kolaylık, tedavi, barış’ gibi sebepler değil doğrudan ve tamamen ‘savaş kazanma, para kazanma ve güç kazanıp kontrolü ele geçirme’ istekleridir.

Önemli olan Graham Bell’dir mesela. Telefonu asıl icat eden İtalyan Meucci hiç kimsenin umurumda değildir; çünkü patent almamıştır. Ona yatırım yapılmaz, ondan para kazanılamaz. Ama Graham Bell patent almıştır. İcat ettiğini iddia ettiği telefona dair çok teknik bilgi olmamasına karşın, sayfalarca maliyet ve imalat hesabı yapmıştır. O yüzden Graham Bell kutsanır.

Hiç kimse Tesla ile ilgilenmez; çünkü ABD Patent Ofisi’ne başvurmamıştır. Onun icatlarını kâğıda çizip maliyet hesaplarını yaparak patent alan Edison önemlidir. Öyleyse Tesla için sermaye riske edilmez ama Edison’la birlikte çok para kazanabilirsiniz. Bu yüzden, Tesla yerine Edison anlatırlar. Mesela Charles Lindbergh, Atlantik’i baştan sona uçakla geçen ilk pilot değildi ama Henry Ford ve oğluyla yakın arkadaştı. 1925 yılında yolcu ve kargo uçağı üreten Ford Motor için önemli bir imaj olacaktı ve Amerika’daki Nazi hayranlarının başını çekiyordu. Savaş için satılacak milyonlarca motor ve makinenin pazarlanması için kritik biriydi ve ilk uçan olarak onun adı kayda geçmişti. Hitler destekçisi bir Yahudi olan Ford, başka bir Hitler destekçisi Yahudi Lindbergh’i markalaştırmıştı. Aslında 1919 yılında Atlantik’i geçen İngiliz Pilotlar John Alcock ve Arthur Brown hiç kimsenin umrunda değildi. Çünkü onlardan para kazanılmazdı. Üstelik Nazi karıştaydılar.

Kâşifleri destekleyen kralları, imparatorları düşünün. Coğrafyayı çok sevdikleri için mi o altınları ve gemileri veriyorlardı? Kâşifleri destekleyen krallar ve imparatorlar “Dünyamızı keşfedelim ve barış içinde yaşayalım” diye haritalar çizdiren tonton romantikler mi? İstila, işgal, sömürü ve yağma için yeni yerler arıyorlardı ve kaşiflerin hemen hemen hepsi öncü istilacılar olarak çalışıyorlardı. Atom bombası icat edip toplu katliam yapan bilim adamları mesela… Şimdilerde barış adamı olarak anlatılmaları da kapitalizmin para totemlerimden biri olan patent aşkından kaynaklanıyor. Çünkü o, patent almış. Atom bombası yapan bir adam barış sembolü olarak anlatılabilir; çünkü dinamit yapıp satan Nobel’in adıyla barış ödülleri verdiren kapitalizm için bu, makul bir pazarlama yöntemidir.

Dünyanın bütün hükümetlerinde bilim, sanayi ile birlikte anılır. Çünkü bilimsel çalışma, anlatıldığı gibi insanlık için değil, savaş ve para içindir. Kapitalizm, yapanı değil, patent alanı önemser. Kültür ve Turizm Bakanlığı diye bir bakanlığımız var bizim. Edebiyat, sinema, tarihi eserler, müzeler, tatil köyleri, restoranlar, tatil turları, uçak seferleri niye aynı kategoride anılır? 1929 sonrası dünyada her şey para kazanmakla ilgilidir de ondan.

Patent sıralaması bilimsel gelişme sırası değildir. Musluğun başında duranların, para kazanma sisteminde ciro sıralamasıdır o liste. Bugün kapitalistlerin cetveline göre ölçülürsek elbette geride görünürüz. Çünkü asla o kadar vahşi olmayız. Atom bombasını bulan Afyonlu Dilaver olsaydı Anadolu irfanı onunla övünmek yerine ondan utanırdı. Ama kapitalizm, atom bombası yapanları, patent ofisinde çalışıp başvuruya gelen bilim adamlarının fikirlerini çalıp kendine patent alanları, kimyasal silah yapanları, hayvanların ve bitkilerin genetiğini bozanları, daha parlak rujlar yapmak için hayvanlara işkence edenleri ve daha sürüyle laboratuvar sapıklarını “bilim adamı” olarak pazarlamaya hiç utanmaz.

Elbette patent almalıyız; ama ilk önce kendimizi kapitalistlerin cetvelleriyle ölçüp, tartılarıyla tartmayı bırakmamız lazım. Mesela ‘dünyanın en güçlü orduları’ diye yayılan listelerde neye göre sıralama yapıyorlar? O sıralamalar, aslında dünyanın en pahalı alışveriş listesi. Silahlar, uçaklar, füzeler, teknolojiler satılıyor ve en çok para harcayan takdir edilirken, daha az para harcayan müşteriler de teşvik edilmiş oluyor, hepsi bu.

Kapitalizmin derdi bilim değil, katliam, güç ve para. Standart dedikleri, kaliteyi korumak değil, kazançlı iş akışı. Patent dedikleri, çalışmanın sahibi değil, yatırımın garanti altına alınması. Katillerle, sapıklarla, vahşilerle kendimizi kıyaslayarak yer aradığımız dünyada, hiçbir yere varamayız. Çünkü o dünya bizim dünyamız değil. Şerefli atalarımız bu dünyadan kaçtığı için “Geri kaldık” diye yaftalandık. Geri kalmadık; vahşilikten, barbarlıktan geri durduk. Kendi dünyamızı ihya edip, kendi kurallarımızı ortaya koyma vaktidir.

Erem Şentürk / Diriliş Postası

adminadmin