Öncesinde hayatını araştırıp, sonra yaşadığı şehri ziyaret etmek inanılmaz kıymetliydi.
Medrese okumuş, kadılık makamına oturmuş birinin, dini emirlerin icrası makamından kalkıpta, bir gönül erbabının eşiğinde aradığı ne olaydı ki?
"Adalet: suçu ve suçluyu ortaya çıkarmaktan evvel, masumiyeti ispattır" düsturu muydu onu kendine getiren; yoksa "Bu yola akılla çıkılır, gönülle devam edilir. Bu yol sırattan ince kılıçtan keskincedir." hakikati miydi?
Okuduklarını bir cebinde tutup, içindeki boşluğu dolduracak mana ikliminin latif ikramlarıyla tanışmış olabilir miydi?