Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 27-02-2021 09:16   Güncelleme : 27-02-2021 09:16

Sabetaycı Kavgaları ve Yahudilerin Osmanlı Devletine Getirilmeleri!

“Sabetay Sevi’yi Tanımadan Tarihi Bilemeyiz” başlıklı yazıma oldukça çok tepki geldi. Çok büyük oranda müspet yorumlar yapıldı. Fakat bu yorumların bir kısmına katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Zira bilgi çok önemli bilgi eksikliği vardır.

Sabetaycı Kavgaları ve Yahudilerin Osmanlı Devletine Getirilmeleri!

Öncelikle Sabetay Sevi ve dönmeler hakkında başka yazılar yazmamı isteyen okuyucularım şu hususu bilmelidirler ki; bu konuda en çok yazı yazan yazarlardan bir tanesiyim. Gazete arşivlerinde veya arama motorlarında “Sabetay Sevi” ve ismimi yazdığınızda olarca makale yazdığımı görmüş olacaksınız.

Özellikle “Kapani-Karakaşi Kavgası” ile ilgili yazıların bir başka örneği bulunmamaktadır. Sanırım bu konuda kimse bir çalışma yapmamış ve herhangi bir makale yayınlamamıştır. Osmanlı Devletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kişilerinin ele alındığı bu çalışmadan ne yazık ki çok az kişinin haberi olmuştur.

Yıllarca önce Bursa’da bir sivil toplum örgütü; Kapanilerle Karakaşiler arasındaki kavgayı anlatan bir konferans düzenlemişti. Oldukça geniş bir katılımcının bulunduğu bu konferansta üç saat boyunca bu konuyu ele aldım. Oldukça ilgiyle takip edildiğini sorulan soruların çokluğundan anlamak mümkündür.

Sabetaycı kavgaları konusunda tarihin karanlıklarına gömülmeye çalışılan çok önemli gerçekler bulunmaktadır. Özellikle “İzmir Suikastı” nedeniyle asılanlar arasında Karakaşi Sabetaycıların liderleri bulunuyordu. Kapaniler işte bu idamlar sonucunda Karakaşileri etkisiz hale getirmiştir.

Sabetaycılar arasındaki bu kavgalar sonucunda Müslümanlar bir parça rahata kavuşmuştur. Zira birbirlerine düştükleri için fitne ve fesat çalışmaları bir müddet için dahi olsa akamete uğramıştır.

Karakaşiler, İsmet İnönü’nün iktidarında yeniden toparlanma imkanı buldular ve bu sefer diğer gurup Kapanilerin canına okudu. İdam edilen var mıdır? Bilmemekle birlikte pırasa gibi insan doğrayan bu gizli ve derin yapılar insani duygu ve merhametten yoksun oldukları tarihi bir gerçekliktir.

Karakaşiler yeniden Türkiye’nin siyasi hayatında etkili olmaya başladıktan sonra Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte Kapaniler yeniden bürokrasinin en üst kademesine yerleşmeye başladılar. Fakat Kapaniler; 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yeniden büyük bir darbe yediler.

Çünkü Karakaşiler, Başbakan Adnan Menderes ile birlikte iki önemli bakanı idam ettirerek bir şekilde öçlerini almışlardı. Rahmetli Menderes’in en büyük suçu ezanın orijinal şekliyle okunmasına müsaade etmesiydi. Bu sebeple aralarındaki kavgayı bir kenara koyup yeniden dindar insanların kanını emmeye başladılar.

Ayrıca ezanın serbest bırakılması Sabetaycılar açısından kendilerine karşı yapılmış büyük bir ihanet olarak kabul edilmiştir. Bu konuyu anlayabilmek için Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes’in Evliyazadelerden (Uşaklıgiller) olmasını araştırmacılar için çok önemli bir ipucu olarak gösteriyorum. 

Sonrasında Yakabilerde olduğu gibi Kapani ve Karakaşiler de Müslüman toplumu içinde yavaş yavaş asimile olmaya başladılar. Fakat özellikle Mason kuruluşlar aracılığı ile hala Türkiye’nin en etkili güçleri arasındadırlar. 

Sabetay ailesindeki gençleri Müslümanlara kaptırmamak için akla hayale gelmedik iğrenç çaba içerisinde bulunurlar. Sabetaycı eğitim kurumları bu işin içinde aktif bir rol oynamaktadır. Eşcinsel sapkınların neredeyse tamamı bu Sabetaycı aileler içerisinden çıkmaktadır. Ayrıca bürokrasi, medya, ekonomi ve silahlı kuvvetler; hala bunların kontrolündedir dediğimiz zaman abartılı bir söz söylemiş sayılmayız.

Özellikle Ak Parti hükümeti işbaşına geldi diye Sabetaycıların etkisinin azaldığını zannetmek çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü Sabetaycılar aynı bukalemun gibi renkten renge girme özelliklerine sahiptirler. Siyasetçileri çok kolaylıkla aldatabilmektedirler. Şu anda bürokrasi, medya, ekonomi ve silahlı kuvvetlerde en etkili güçlerin başında bu dehşetli İslam düşmanı topluluk bulunmaktadır.

Saman altından su sızdırmasını iyi bildikleri için Ak Parti içinde de oldukça güçlü bir konuma gelmişlerdir. Kapani-Karakaşi kavgası foyalarının meydana çıkması nedeni ile büyük oranda sona ermiştir. Aksi takdirde tamamen asimile olup ortadan kalkacaklarını anladıkları için kavgayı bir kenara bıraktıkları anlaşılmaktadır. Zira güç birliği yaptıkları bir çok olayın gelişimi ile birlikte ortaya çıkmaktadır.

Sabetaycılar hakkında Allah ömür verirse daha çok yazı kaleme alacağım. Bu vesile ile bazı yorumlara değinmek ve cevaplar vermek istiyorum.

“Üzüldüm” başlığı ile yorum yapan bir okuyucum; Sabetaycıların “inançlarını değiştirmeye zorlandığını” ifade ederek bunu Osmanlı Devleti için suçlayıcı bir ifadeye dönüştürmüş. Hâlbuki Osmanlı zamanında ne Sabetaycılar ne de başka inanç mensupları dinlerini değiştirmeye zorlanmamıştır. Öyle ki; İslam’ın gerektirdiği hoşgörü ortamını alabildiğine kullanan gayrimüslim azınlıklar, Osmanlı Devleti içinde zengin olmuşlar faiz ve tefecilikle ekonomiyi ele geçirdikleri gibi koskoca cihan imparatorluğunun çökmesinde birinci derecede etkili olmuşlardır.

Sabataycıları din değiştirmeye zorlayan Müslümanlar değil Yahudilerdir. Çünkü “Mesih” iddiası ile ortaya çıkan Sabetay Sevi, çok kötü şöhretli bir kadınla evlenerek; Yahudiler arasında büyük karışıklığa ve kavgalara sebep olmuştur. Tevratı talmud’a çeviren Yahudilerden sonra bu sefer Talmud’u değiştiren Sevi, Kabala öğretisine de başka bir yön vermeye çalışmıştır. Ayrıca Sevi ve takipçileri arasında burada ifade edemeyeceğim derecede cinsel sapkınlıklarda bulunmaktadır.

Televizyonlarda “mehdi” iddiası ile ortaya çıkıp şimdi tutuklu bulunan bir “hoca” lakaplı suç örgütü liderinin bu gurup ile arasındaki ilişki araştırılmaya muhtaç bir konudur. Her şey bir tarafa açık saçık kızları televizyonlarda pazarlamak kadar düşük bir ahlaki seviye olsa olsa bu çarpık Sabetaycı anlayış içinde bulunabilir.

Toparlayacak olursak Sabetaycıların din değiştirmesi şöyle olmuştur:  Yahudiler tarafından Padişah 4. Mehmed’e gelen çok sayıda şikâyet sonrasında Osmanlı devleti olaya el koymak zorunda kalmıştır. Vezirler, Sabetay Sevi’ye Mesihlik iddiasını sormuş ve iddialarına delil göstermesini istemiştir. Sevi, delil gösteremeyip zor durumda kalınca din değiştirerek Müslüman olduğunu iddia etmiş “Aziz Mehmet Efendi” ismini almıştır.

Bu din değiştirme sonucunda 150 akçe karşılığında bir üst düzey memur sayılan “Kapıcıbaşılık” unvanına da sahip olan Sevi, yine boş durmamıştır. Gizli faaliyetlerine devam ederek Müslüman görünümünü 200 kişilik bir topluluğa kabul ettirmiştir. Sevi gibi Müslüman ismi alıp gizli faaliyetlerine devam eden bu topluluğun nüfusu; üç buçuk asır sonunda yüz binlere ulaşmıştır.

Osmanlı Devletinin yıkılmasında çok önemli roller oynadıkları gibi Türkiye Cumhuriyetinin de canına okumuşlardır. Hala kirli ve pis emellerini sürdürmeye devam etmektedirler. Kendilerini deşifre eden kişileri ya parayla ya da zorla çoğunlukla devlet imkanlarını kullanarak bertaraf etmektedirler. Allah bunların şerlerinden bütün Müslümanları korusun.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN