Samsun Haber
Giriş Tarihi : 28-09-2022 11:03   Güncelleme : 28-09-2022 11:35

Samsun’da Turizm Niçin, Kim İçin

Turizm en genel şekilde; dinlenmek ve rekreasyon amacıyla seyahate çıkan kimselerin yolculukları ve geçici süreyle konaklamaları esnasında ortaya çıkan olaylar ve ilişkiler bütünü olarak tanımlanır.

Samsun’da Turizm Niçin, Kim İçin

 

Başka bir tanıma göre turizm (tatile çıkma) ve rekreasyon (boş zaman faaliyetleri); insanların (çalışma, yeme-içme ve uyuma dışında kalan) beden ve zihnini dinlendirme ameliyesidir. Bu tanımlara göre turizm ve rekreasyon; gün içindeki yorgunluğun aralarda küçük molalarla, haftalık yorgunluğun hafta sonu dinlenerek ve nihayet yıl boyunca çalışmanın getirdiği yıpranma ve bezginliğin de yıllık tatillerle giderilmesi esası üzerine kuruludur. Temel amaç; bir sonraki işgününde veya çalışma döneminde daha verimli çalışmak üzere zinde, dinç ve morali yerinde olarak, beden ve zihni dinlendirmek ve hazır olmaktır.

Bu durumda; iş hayatında kesintilere neden oluyor, işleri aksatıyor gibi görünse de günlük, haftalık ve yıllık tatiller, aslında aşırı yorgunluğa ve dikkatsizliğe bağlı iş kazası gibi risklerden uzak, verimli ve etkin bir çalışma ortamı için elzemdir. Gelişmiş Batılı ülkelerin kendi çalışanlarını turizme katılmaya teşvik etmelerinin temel sebebi, onlara çalışmadıkları halde tatil günü evlerinde otururken boş yere para vermek değil, tatilden sonra daha verimli çalışmalarını sağlamak içindir. Tatil yapan bireylerin işe başladıklarında daha moralli, çalışkan ve üretken olmaları   işverenleri memnun ettiği gibi, bu yolla toplamda üretim, verimlilik ve kârın artması bir sonraki tatil için yeniden finans imkânı sağlayan bir döngü oluşturur. Ayrıca tatil yapan kişinin mutlu olması, bunu moral ve güleryüz olarak ailesine ve çevresine yansıtması ise, sadece işyerinde değil, toplum içinde de barış ve huzur ortamına katkıda bulunacaktır.

TURİZMİN ÖNEMİ

Turizmin ekonomik, sosyal, kültürel, çevresel vd. alanlarda çok sayıda olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Fakat bunlar içinde ekonomik taraf ağır basmakta ve bütün dünyada turizm daha çok bu yönü ile gündeme gelmektedir. Çünkü dünyada en fazla istihdam yaratan faaliyetlerden biri olan turizm, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi; yatırım sermayesi temin etme, dış ödemeler dengesi açığını kapatma, ihracat engellerini aşma, refahın halka yayılmasında aracı rol oynama gibi özellikleri nedeniyle Türkiye için de önemli bir sektördür.

Fakat turizm istikrarsız bir sektör olup başta güvenlik olmak üzere ülke içi ve ülke dışı olaylardan çabuk etkilenir ve oldukça kırılgandır. Örneğin, Rusya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısı bu yıl 1 milyonu geçebileceği gibi, bir sonraki yıl ülkeler arasında çıkabilecek bir anlaşmazlık bir anda bu rakamı on binler seviyesine düşürebilir. Bu tür istikrarsızlık turizm gelirlerinin ve bu sektörde çalışan sayısını yıldan yıla değişmesine sebep olur.

İstikrarsızlığın bir diğer sebep-sonuç ilişkisi de turizmin uluslararası bir şantaj aracı olarak kullanılmak istenmesi durumunda karşımıza çıkar. Çeşitli unsurlar kullanılarak tatil beldelerinde meydana getirilecek bir olumsuzluk (terör saldırıları, orman yangınları, cinayetler, trafik kazaları, çifte rezervasyon vb.) anında rezervasyon iptallerini gündeme getirebilir ve örneğin Antalya’ya gelecek 10 milyon turistten 1 milyonunun yönü bir anda değişerek yine örneğin Yunanistan’a kayabilir. Bu durum sadece Antalya’nın turist kaybetmesi değil, kişi başı yapılacak harcamalar için ortalama 1000 dolardan toplamda 1 milyar dolar döviz gelirinin de Türkiye yerine Yunanistan’a gitmesi demektir. Normal şartlarda uluslararası kuruluşlardan, örneğin IMF’den 1 milyar dolar kredi almanın zorluğu, bunun faizi ve bonus (!) olarak istenen ekonomik ve siyasî tavizler dikkate alındığında, şantajın büyüklüğü ve terörün bu alanda nasıl bir araç olarak kullanılmakta olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Nitekim şu an yani bugün bile bunun örneklerini görebiliriz. Misal; Ukrayna ile olan yakın münasebetlerimiz nedeniyle Ukrayna Devlet Başkanı Ukraynalılara tatillerini Türkiye’de geçirmeleri çağrısı yaparken, Ukrayna ile yakınlığımızı hazmedemeyen Putin Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesine karşı çıkmaktadır. Almanya Yunanistan’a doğrudan para yardımı yerine Alman turistleri Yunanistan’a yönlendirmekte, Türkiye’ye gelecek olanlara karantina vb zorluklar çıkaracağını ima ederek turizm gelirleri üzerinden siyasi tercihlerini hayata geçirmektedir. Yukarıda da bahsedildiği gibi ortalama kişi başı bin dolar harcansa bile her bir milyon turistte bir milyar dolar, beş milyon turistte 5 milyar dolar bu şekilde yönlendirilebilmekte, hedef ülkeler bu yolla mükâfatlandırıldıkları gibi cezalandırılabilmektedir de.

İÇ TURİZM Mİ, YOKSA DIŞ TURİZM Mİ DAHA ÖNEMLİ?

Turizm maalesef Türkiye’de yanlış anlaşılan konulardan biridir. İstisnalar olmakla birlikte, turizm politikalarımız daha çok gelen turiste hizmet üzerine kuruludur. İl turizm müdürlüklerinin “Turist temizliği sever temiz olalım”, “Memnun ayrılan bir turist bin turist demektir” gibi sloganvari döviz ve pankartlarına bakılırsa bunun böyle olduğu kolayca anlaşılabilir. Yurtdışından gelen yabancı turiste, maddi karşılığı alınmak şartıyla, daha iyi hizmet elbette olmalıdır. Fakat bizim turizmi “yabancılar rahat etsin, döviz geliri sağlansın, istihdam artsın” gibi temel, fakat basit ve dar bir mantık üzerine kurmamız, kendi vatandaşımızın bu süreçten yararlanmasını geri plâna atmamız, gelişmiş ülkelerle ülkemiz arasındaki gelişmişlik farkının açılmasından başka bir işe yaramayacaktır.

O halde biz de kendi imkânlarımız ölçüsünde turizme katılmalı, beden ve zihnimizi dinlendirerek daha verimli ve üretken olmanın yollarını bulmalıyız. Çalışma hayatımız buna göre düzenlenmeli, tatil için para ve zaman ayırmalıyız. Yerel ve merkezî idarelerden turizm ve rekreasyonel faaliyetlerde bulunabileceğimiz alanlar talep edilmeli, bu yöndeki projelere destek olunmalı, bu tür faaliyetleri öncelikli olarak programına alan idareci ve siyasetçilere destek olmalıyız.

Bu durumda, turizm denildiğinde kendi insanımızın tatil yapması anlaşılmalı, daha verimli ve üretken olabilmek için kendi çalışanlarımızın beden ve zihnini dinlendirecek faaliyetler akla gelmelidir. Bu durumda “öncelik iç turizm mi, dış turizm mi” tartışmasında tabi ki tarafımız iç turizm, yani kendi insanımızın ihtiyaçlarının karşılanması yönünde olmalıdır.

SAMSUN’UN TURİZM POTANSİYELİ

Samsun’un merkez ve taşra ilçelerinde nelerin olduğunu yaklaşık olarak biliyoruz. Bizim de katkı verdiğimiz Samsun Turizm Rehberi’nde de yer aldığı gibi gerek fizikî, gerekse beşerî çekicilikler saymakla bitmeyecek kadar çok. Terme’den Yakakent’e kadar deniz turizmine uygun sahilleri, yaz ve kış turizmine uygun yaylaları, termal kaynakları, jeolojik ve jeomorfolojik çekicilikleri, akarsu, göl ve çağlayanları, ormanları, dünya çapında öneme sahip sulak alanları, ilkçağlardan günümüze ulaşan muhtelif devirlere ait tarihi ve kültürel çekicilikleri, mimari özellikleri, ahşap camileri, başta karayolu ve havayolu olmak üzere ulaşım kolaylıkları, sayıları hızla artan otel ve konaklama altyapısı ile Samsun (biz içinde yaşayanlar olarak çok farkında olmasak da) gerçekten büyük bir potansiyele sahiptir. Sorun şu ki; bu potansiyel bugüne kadar ne yazık ki harekete geçirilememiş, Samsun’un turistik yönü bir türlü öne çıkarılamamıştır.

SAMSUN BİR “DESTİNASYON” MUDUR?

İster kabul edin ister etmeyin, bugüne kadar Samsun bir destinasyon olamamıştır. Turizmde destinasyon kavramı “varış yeri, hedef”, yani “turizm olayının geçtiği yer”; “tatil beldesi” anlamında kullanılmaktadır. Turizm ve seyahat acentelerinin broşürlerine bakıldığında, bu kadar turistik çekiciliğe sahip olmasına rağmen, Samsun’un bir destinasyon olarak görülmemesi sizce de garip değil mi? Bu durum herkes tarafından bilindiği halde Samsun için “turizm kenti” denilebilir mi? Deniyorsa, bu doğru bir ifade midir?

Samsun, Karadeniz turuna çıkanların yarım saatliğine durup da Atatürk Heykeli önünde bir hatıra fotoğrafı çektirmekten ibaret bir yer midir?  Samsun için hazırladığımız turizm broşürlerinde sayfalar dolusu görsel zenginliklerin Atatürk Heykeli dışında, neden birkaç tanesi bile (Samsun Valiliği ve Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan yayın ve diğer materyaller dışında), ulusal ve uluslararası turizm şirket ve acentalarının turizm broşürlerinde yer almamaktadır? Bunun için ne yapılmaktadır, başka neler yapılmalıdır?

SAMSUN’UN BİR DESTİNASYON OLMASI İÇİN YAPILANLAR

2010’ların başlarından itibaren yakın yıllara kadar başta Samsun Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, Samsun’un ulusal ve uluslararası arenada tanıtımı ile ilgili olarak yapılan çalışmalar gerçekten takdire değer gayretlerdir. Bugüne kadar yeterli başarı gösterilememesi bu çabaların sonuçsuz kalmasından değil, bu tür çalışmalara geç başlanmasından kaynaklanmaktadır. Sadece il merkezinde değil, ilçelerin de dahil edilerek il genelinde yapılan tespit ve tanıtım çalışmaları artık sonuç verme aşamasına gelmiştir. Fakat dünyadaki gelişmeler çok daha hızlı gerçekleştiğinden turizmde marka haline gelmiş yerlerle rekabet zorlu geçmekte, aradaki açık bir türlü kapatılamamaktadır.

Samsun Büyükşehir Belediyesi son 10 yılda mevcut fizikî ve beşerî çekiciliklere ilave olarak yeni turizm alanları ortaya çıkarma gayreti içinde olmuştur. Amazon Köyü gibi, bazı nedenlerden dolayı tepki çekenler olsa da, bu yeni çekicilikler oldukça önemlidir. Kızılırmak Deltası - Ramsar - Sulak Alanı’nın öne çıkarılması, Engelliler Kampı, Bandırma Gemisi, Terme’den Bafra sahillerine kadar kıyı düzenlemeleri, Şahinkaya kanyonu gibi bazı yerlerin turizm bölgesi ilan edilmesi, Çakallı Han ve Saathane Meydanı gibi tarihi geçmişin restore edilerek gün yüzüne çıkarılması, başta Samsun Kent Müzesi olmak üzere ilçelere, sahip oldukları özelliklere göre (Bafra’da Tütün, Alaçam’da Mübadele) gibi konulu müzeler inşa edilmesi olumlu gelişmelerdir. Atayolu’nu tespit ve 19 Mayıs Panaroma Müzesi yanında Samsun Valiliği’nin girişimleriyle Akdağ’da kış turizm merkezi, Vezirköprü’de Osmanlı mimarisinin restorasyonu, ilçelere yayılmış ahşap camilerin tanıtımı da diğer önemli çalışmalardır.

SAMSUN’UN BİR DESTİNASYON OLMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Turizm dünyada en hızlı büyüyen, bir o kadar kırılgan ve yine bir o kadar da (gidilen yer ve uğraşılan faaliyet anlamında) modası çok hızlı değişen bir sektördür. Biz Samsun’da turizmi geliştirmek için ne kadar gayret sarf edersek edelim şu hususlar olmadan belli bir mesafe kat edilmesi zordur. Şöyle ki;

- Dünyadaki turizm eğilimleri ne yönde gelişmektedir, bunlar bilinmelidir. 1950’lerden 1990’lara kadar deniz turizmi rakipsizken, günümüzde doğa temelli yeşil turizm ve kültür turizmi öne çıkmaktadır. Bu durumda biz deniz turizmini ihmal etmeden alternatifler üretmeliyiz. Bu arada da Samsun sahillerinde Karadeniz’in yapısından da kaynaklanan ve her yıl çok sayıda can alan boğulmaların önüne geçmeden Samsun’da deniz turizmini önerebilir miyiz?

- Doğa temelli turizmden ne anlıyoruz? Samsun’daki yaylalar, ormanlar, baraj gölleri çevresi, sulak alanlar, tabiat parkları, taşra ilçelerindeki kırsal ortamlar bu tür turizmin Samsun’da geliştirilmesine uygun mudur? Yoksa Türkiye nüfusunun hali hazırda (bize göre en az) % 80’inin kırsal kesimle bağı devam ettiğine göre (örneğin Karadeniz sahil kuşağından gurbete çıkmış kişilerin yazın fındık ve çay toplamak için köylerine gelmelerini göz önüne aldığımızda) iç turizmde biz ne kadar insanı Samsun’daki doğa temelli turizme katabiliriz? Kırsal turizm derken bunun ne anlama geldiği gerçekten bilinerek mi çalışmalar yapılıyor, yoksa bu da bir turizm çeşididir, yok demesinler diye mi broşürler hazırlanıyor, gerçekten merak konusudur.  Çeşitli olumsuzluklar nedeniyle iç göçe katılım sonucu hızla terk edilmekte olan köyler ve buralarda yer alan bakımsız köy evlerinin kırsal turizm sayesinde birdenbire pırıl pırıl tertemiz ve bakımlı odaları, bembeyaz çarşafları, rengârenk çiçekten geçilmeyen bahçeleri, sineksiz böceksiz ortamı, işletme becerisine sahip aktif, eğitimli ve genç nüfusu olan yerler haline gelecekleri mi hayal edilmektedir? Bu tür öneri ve eleştirilerimizi daha da arttırabiliriz. Fakat konu nelerin hayal edildiği ve yapılmaya çalışıldığı değil, doğrusunun ne olduğu ve ne yapılması gerektiğidir.

SAMSUN TURİZMİNDE ÖNCELİK NE VE KİM İÇİN OLMALI?

Yapılan bütün bu çalışmalar Samsunlular için mi, yoksa dışarıdan gelenler için mi? Ya da, Samsun’u kimler için bir cazibe merkezi, bir turizm destinasyonu yapmak istiyoruz? Sorusunu tekrar sormamız gerekiyor.

Bize göre öncelik ulusal ve uluslararası turizm değil, yerel turizm olmalıdır. Yereli harekete geçirebilirsek bu durum (il dışında büyük kentlerde yaşayan Samsunluların da katkısı ile) ulusal turizme geçişi kolaylaştıracak, ulusaldan da uluslararası turizme entegrasyon kendiliğinden gelişecektir.

Bu durumda başka bir soru daha soralım; sahip olduğumuz tüm bu ve diğer zenginlikleri kendi insanımız için nasıl kullanabiliriz, hemşerilerimizim ayaklarını buralara nasıl bastırabiliriz? Samsun’un bu anlamda elbette ki tanıtıma, yatırıma, ulaşım ve konaklama altyapısına ihtiyacı vardır. Bunun için ilk olarak biz şehirde yaşayanların ilimizin sahip olduğu bu turistik mekânlara talep göstermesi gerekir. Gerek hafta sonu gerekse yıllık tatillerimizde buraları ziyaret etmeliyiz. İlçelerin en ücra köşelerine kadar geziler tertip edilmeli, yöresel ürünler tadılmalı, kültürel etkileşimlerde bulunulmalı, bu vesileyle de birbirimizi tanımalı ve sevmeliyiz. Varsa olumsuzluklar, yoksa sevinçler paylaşılmalı, il genelinde birlik ve beraberliğin sağlanmasında amaç ve araç olarak turizmden azami şekilde faydalanmalıyız. Bunun beden ve ruh sağlığımız için olduğu kadar, aile mutluluğumuz ve işimizde daha verimli çalışmamız için elzem olduğunun farkında olmalıyız. Öncelikle kendimiz ve yakın çevremizden başlayarak bunları yapabilirsek, yaşadığımız şehirde mutlu olacağız.

Biz inanıyoruz ki, Samsunlular mutlu ve huzurlu olduklarında yaşadıkları bu mekânı daha da sevecekler, yatırımlarını buraya yapacaklar, bu olumlu gelişmeler dışarıdan da yatırım çekecek, bu süreç istihdamı artıracak, sonuçta Samsun ülkemizin önde gelen cazibe merkezlerinden biri olacaktır. Gelişmişlik seviyesi artıkça, istihdam sorunları çözülecek, refah düzeyi artan insanlarımız çevreye daha duyarlı olacaklar, koruma bilinci gelişecek, gördükleri olumsuzlukları görmezden gelmeyecek, mutlaka düzeltecek veya ilgilileri uyaracaklardır. Bu durumda başta Samsun Büyükşehir Belediyesi olmak üzere alt belediyeler ve sivil toplumun il genelinde turizmi geliştirmek için harcadığı emekler de boşa gitmemiş olacak, hepsinin karşılığı gerek maddî gelir gerekse manevi tatmin olarak bize geri dönecektir.

Bu durumda üniversite, yerel ve merkezi idare, sivil toplum, herkes elini taşın altına koymalı, karşılaşabileceğimiz olumlu ya da olumsuz durumlar konusunda daha iyi veya daha başka neler yapılabilir, hangi önlemler alınabilir sorusunu kendimize sorarak gerekli tedbirleri zamanında alabilmeliyiz. Yine bu anlamda bütün taraflar, hepimiz, uzak-yakın tanıdıklarımızı davet ederek, sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak, ilimizin sahip olduğu turizm değerlerini yurt içi ve yurtdışına anlatarak birer turizm katılımcısı ve tanıtım elçisi olmalıyız. Bu arada bireyler olarak yaşadığımız şehrin karmaşa ve gürültüsünün aksine, doğayı tadacak ve yine ailece bundan zevk alacak eğitim, tanıtım ve bilinç altyapısına ihtiyacımız olduğu da unutulmamalıdır.

SONUÇ

Samsun için kalkınma ve gelişme yollarında biri de kesinlikle turizm olmalıdır. Samsun turizm kenti de olmalı, fakat turizm öncelikle Samsunlular için olmalıdır.

Şimdi tekrar soralım; yaşadığımız şehir bize bu imkânları veriyor mu? Samsunlular beden ve zihinlerini dinlendirmek istediklerinde mevcut turizm altyapımız buna müsait mi? Sahil bandı üzerinde dolgular üzerine inşa edilen piknik alanlarından gereği gibi yararlanıyor muyuz? Örneğin, şehir içinde birinci ikinci katlarda güneşi görmeyen dairelerde, demir parmaklık arkasında perdeleri çekilmiş vaziyette bir ömür geçiren insanlarımızın ayakları buralara basabiliyor mu, bolca reklamını yaptığımız bu yerlerden Samsunlular ne kadar yararlanabiliyor? Büyükşehir Belediyesi’nin bu yöndeki çabaları karşılık bulabiliyor mu? İnsanlarımızı mutlu edebiliyor muyuz?

Bütün bunları başarabilirsek Samsun’un turizm kenti olması bir yana, Samsun bizim gözümüzde de yaşanabilir bir kent imajına kavuşacaktır. Samsun yaşanabilir bir kent olduğunda; önce (göç vererek) kaybettiği kendi evlatları başta olmak üzere, uzak ve yakın çevresinden aktif ve nitelikli nüfusu kendine çekecektir. Bu ise kalkınma çabası içinde olan ilimize yatırımları arttıracak, bu yatırımlar istihdamı çoğaltacak, bunların birbirini çoğaltan etkisiyle ilimiz kısa zamanda kalkınma ve gelişme yönünde büyük bir ivme yakalayacaktır.

En sonunda ortaya çıkan ve çıkması muhtemel olumlu gelişmeler sayesinde, ulusal ve uluslararası çevrelerden gelen ve daha da gelecek olan yerli ve yabancı turistler için en uygun ortamlar yaratılmış olacaktır. Bu ortam oluştuğunda bu kez Samsunlular, yani bizim insanlarımız bu durumdan en iyi şekilde istifade eder hale gelecektir.

Unutmayalım ki yaşadığımız şehirde mutlu olduğumuzda bu şehri daha çok seveceğiz. Bu şehri seversek, işte o zaman tereddütsüz “Samsunluyum” diyeceğiz.

Kaynak: Prof. Dr. Cevdet YILMAZ – Samsun Bütünşehir Dergisi - Sayı: 12 - 2016

Recep YAZGANRecep YAZGAN