Samsun Haber
Giriş Tarihi : 05-03-2016 13:29   Güncelleme : 05-03-2016 13:29

Türkçülük Yükseliyor!

Düz ovada siyaset… Sözün aslı şu şekildeydi; Tarih; 8 Ekim 2006 DYP Genel Başkanı olarak Güneydoğu turuna çıkan Mehmet Ağar, Diyarbakır’da kameraların önünde “Dağa kimse çıkmasın, düz ovada olsun, siyaset yapmak isteyen siyaset yapsın…” demişti… İşte o günlerde başlayan "dağda silahla gezeceklerine düz ovada siyaset yapsınlar" fikri 1 yıl sonra bir politika olarak karşımıza çıktı, söylemlerde yer aldı… Adı bazen çözü(lü)m oldu bazen de (s)açılım!

Türkçülük Yükseliyor!
Düz ovada siyaset… Sözün aslı şu şekildeydi; Tarih; 8 Ekim 2006 DYP Genel Başkanı olarak Güneydoğu turuna çıkan Mehmet Ağar, Diyarbakır’da kameraların önünde “Dağa kimse çıkmasın, düz ovada olsun, siyaset yapmak isteyen siyaset yapsın…” demişti… İşte o günlerde başlayan "dağda silahla gezeceklerine düz ovada siyaset yapsınlar" fikri 1 yıl sonra bir politika olarak karşımıza çıktı, söylemlerde yer aldı… Adı bazen çözü(lü)m oldu bazen de (s)açılım!.. Sonrasında ne oldu? “Düz ovada siyaset” in suni(!) ürünleri olan KCK, YGD-H gibi yapılar kur(dur)uldu… Bu anlamsız ve sonu olmayan kısır siyasetinin ürünleri son dönemde Sur’da, Cizre’de, İdil’de, Şırnak’ta karşımıza çıktı… Ülkenin şehirleri Irak’ın, Suriye’nin şehirlerinin iç savaştan çıkmış hallerine döndü… *** Yıllarca “derinciler” ne demişti; “Terör biter ise Kürtçülük başlar..!” Bu nedenle mi terör yıllarca bitmedi bilinmez ama bugünlerde Kürtçülüğün yükselen bir siyaset olarak karşımıza çıktığı bir gerçektir. Terörün dağda bitirilip şehre inmesi sonucu oluşan KCK yapıları… Dağdan/komşu ülkelerden yönetilen siyasi yapıların, davetler ve teşviklerle adeta bir Türkiye partisi havasında sözde “Halkların Kardeşliği” söylemleri ile oluşturulan HDP gibi yapılar kimin ve hangi siyasetin bir sonucu/ürünü diye sormak gerek!.. Söylemde terörü bitirdik diyerek Kürtçülüğün artan bir değer olmasına çanak tutan, her makamda, her alanda yapılanmasına göz yuman düzen bugün “ayaklarının altına aldıkları(!)” siyasete sığınmış durumdalar!.. Bugün, “Ulus Devlet” ve “Üniter Devlet” yapısı ile sorunu olanlar Kürtçülüğü bilerek ve isteyerek desteklemek suretiyle, ulus devlet ve üniter devlet yapısını temelden sarsmıştır. Ulusçuluğu, “ayrıştırıcı bir kültür” olarak gösterip, “hesaplaşma zamanı geldi” diyerek “Stratejik çukur” fikriyatında kaleme alanlar “Ulusçuluk Avrupa'yı birleştirdi, bizi ayırdı” söylemleriyle sanki “akademik yayınlarını ispat” için “düz ovada siyaset”in devamı noktasında gece gündüz çalışmaktadırlar… *** Doğanın bir dengesi olduğu gibi siyasetin, ülke siyasetinin de bir dengesi vardır!.. Siz eğer Kürtçülüğü yükselen değer haline bilerek ve isteyerek getirir iseniz karşısında Türkçülüğün yükselen bir değer olması kaçınılmazdır… Bu kaçınılmazdan korkanlar, Türkçülüğe karşı topluma sistematik olarak Osmanlıcılık enjekte etme çabasındadırlar… Ulus Devlet ve dolaysıyla anayasada tanımlanan “Türk Milleti” ile derdi olanlar, toplumu halklara/etnik yapılara bölmek suretiyle II. Mahmud misali bir “Osmanlı Milleti” oluşturma hevesindeler… Eğer tarih tekerrürden ibaret ise bu hevesin sonuçlarını II. Mahmud’un o dönem siyasetine bakarak ve sonrasında Osmanlı’nın düştüğü halleri hatırlayarak görebilirler… *** Sonuç olarak Türkiye’de “Ulus Devlet”in ve ulus devleti koruyan Anayasa’nın yapısı ile oynadığınız sürece ulus devleti oluşturan en büyük yapı olan Türkçülük yükselen bir değer olarak artan oranlarda tüm Anadolu’ya ve Türk Coğrafyasında bin yıl önce olduğu gibi, yüz yıl önce olduğu gibi hak ettiği yeri alacaktır!.. Hem de Yusuf Akçura’nın Türkçülüğün manifestosu olan “Üç Tarz-ı Siyaset” kitabında söylediği gibi; “sessizce, sabırla ve sağlam bir ilimle…”
adminadmin