Herkes aynı şartlarda gelmiyor dünyaya.
Kimi Doğuda...
Kimi Batıda...
Kimi zengin...
Kimi fakir...
Kimi engelli...
Kimi beyaz...
Kimi siyah...
Kimi bilmem ne ...
Şartlar farklı...
Yerler farklı...
Peki biz, bizim için neyin iyi olduğunu bilebilir miyiz?
Yapmamız gerekli olan nedir?
İsyan mı etmeliyiz?
İtiraz mı etmeliyiz?
Yoksa kabullenip yola devam mı etmeliyiz?
Kimse kimsenin acısını bilemez.
Herkes zanneder ki benim acım daha büyük. Ta ki başkasının acısını fark edene kadar.
Peki başka acıları haksızlıkları görüp üstümüze düşeni yapıyor muyuz?
Sadece kendi dertlerimizle mi meşgulüz? Huzur evindeki yaşlı teyzemizin yalnızlığını, yetiştirme yurdundaki çocuklarımızın sevgisizliğini,
yan komşumuzun akşam yemeğinde ne yediğini,
sabahları okula giden çocukların annesinin elini tutamamasının ne demek olduğunu anladığımız an dünya değişecek.
Kısa ve öz O'nun sözü ile...
Sözlerin en güzeli bitirelim ve noktayı koyalım.
Enes radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”
Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72.
Gözlerinizi açtığınızda sabahın ışıkları sadece dünyaya değil içinize de doğsun...
NOKTA.
Aydan KURT