Fikir
Giriş Tarihi : 28-06-2015 12:30   Güncelleme : 28-06-2015 12:30

Adıyla sanıyla süleyman demirel Denmişti ona

  Felâket bize, biz Türklere bir zihniyet değişikliği gerekli olduğu zehabıyla harekete geçmemiz suretiyle geldi

Adıyla sanıyla süleyman demirel Denmişti ona
  Felâket bize, biz Türklere bir zihniyet değişikliği gerekli olduğu zehabıyla harekete geçmemiz suretiyle geldi. Bir Türk zihniyeti var mıydı ki, değişmesinden medet umalım? Hayır, modern ateş çemberinden geçmiş dünya ile hesaplaşma hazırlığına muntazır bir Türk zihniyeti hiçbir zaman olmadı. Onun değişikliğine değil, doğrudan doğruya bir zihniyete ihtiyacımız var. Bir Türk zihniyetine muhtacız. Derlenmiş, toparlanmış Türk zihniyetine Türk şiirinin hangi zeminde yükseldiği hakikatine uğramadan ulaşma çabası boşuna gayrettir. Nasıl Türkiye’nin Adresi’ni merak eden Metin Eloğlu’nu modern Türk şiirinin zirvesi olarak bilmeliysek; Devri Dilârâyı Cumhuriyet şairi Ahmet Muhip Dranas’ın da modern Türk şiirinde turnusol kâğıdı işlevi gören ehemmiyetini fark etmek zorundayız. Şunu akla yerleştirmek elzem ola ki, mevcudiyetine bir yerden bir yere uzandığı için kani olduğumuz Türk şiirinin kıymete binmesi için muhtaç olunan ölçüler muvacehesinde vuku bulan hareketliliğin istikameti hakkında en isabetli fikre Dranas’ın yazdıklarından yola çıkarak kavuşamazsak başka türlü kavuşmamız mümkün değildir. Şiirle siyaset arasında hangi türden bir bağ var? Bir siyasi güzergâh tutturma iradesi tahtında Türk şiirini es geçsek, hususen bir değerlendirmeye tâbi tutmasak ne olur? Abdullah Çavuş’un sual edişiyle: Kıyamet mi kopar? Şiir adı verilen varlığın Türkiye’de ne iş gördüğünden, bizlere ve “Edirne’den Ardahan’a” bizim olan Türkiye’ye ne yaptığından haberimiz olmasa, Türküm demekle şerefe erme makamının şiirle ilişkisini umursamasak, söz söylemenin söz vermeğe dönük olduğunu ve bunun ağzın lâf yapması zıddına, aleyhine bir atmosfer yarattığını kulak arkası etmesek ne olur? Türk şiirinin hayatiyetiyle Türk milleti ne bakımdan teminata kavuşmuştur? Bütün bu suallerin cevabı Süleyman Demirel’in siyasi misyonunda gizlidir.   Ahmet Muhip Dranas 1950’de DP’den, 1965’te de AP’den milletvekili adayı idi. Siyaset kurtları ne birinci, ne de ikinci seçimde Ahmet Muhip Dranas’ın TBMM’ne girmesine fırsat tanıdı. Hâlbuki 1950 seçimleri DP’nin, 1965 seçimleri de AP’nin en parlak zaferi olarak bilinir. Buradan Türk siyasetine şahsiyetin değil şartlara bağlı dalgalanmaların şekil verdiğini istidlâl edebiliriz. Siyasetçilerin şahsiyetten medet umdukları dönem paçalarının sıkıştığı dönemdir. Nitekim Süleyman Demirel 12 Eylül 1980 sonrasında “Ölmeden mezara girmem” diyerek siyaset sahnesine geri dönme çırpınışlarına daldığı sırada Ahmet Muhip Dranas ile tanışık olduklarını dile getirip kendini beğendirme taktiği gütmüştür. Türk şiirinde değerin nerede mahfuz bulunduğuna vâkıf olmakla siyasetin Türk siyaseti olup olmadığını anlamak arasında zaruri bir irtibat var. Türk şiirini niçin “tek parti” dönemine son verilişin değil de, 27 Mayıs 1960 ihtilâlinin çıkmaza soktuğuna akıl erdirebilmek için Türk olmak, Türk milletine mensubiyetten memnuniyet duymak lâzım. Türk değilseniz 1961 Anayasası’nın Türk milleti tarafından asla kabul edilmediğini, bariz bir şekilde reddedildiğini göremez, Dünya Sistemi’nin Tanzimat’la gayri-Müslim âlemi semiz kılan yutturmacalarının kazanç hanenizde yuvalandığı evhamına kapılırsınız. Yutturmacaların tehacümü karşısında kaçıp nefes alabileceğimiz yegâne saha şiir olageldi. Sadece şiir sahasında mekân tutanlar manipülasyondan masun kalabildi. Manipülasyonun bir parçası olmaktan gocunmayanlar şiir sahasından tardedildi. 1961 genel seçimlerine Demokrat Parti oylarına talip olduklarını öne sürerek siyaset yapan iki parti girdi. İlki ve iri kıyım olanı Adalet Partisi’ydi. Adından anlaşılacağı üzere bunlar adalet istiyor, bir şekilde DP takipçiliği yapanlara “kuyruk” denilmesini gayri adil buluyorlardı. DP oylarından destek uman diğer parti Yeni Türkiye Partisi’ydi. Yerlilik cüssesiyle değil, Dünya Sistemi’nden yansıyan pırıltısıyla dikkat çekiyordu. Sizin anlayacağınız Hıristiyanların XXI. yüzyılındaki Yeni Türkiye lâfzında hiçbir yenilik yok. Dört yıl sonra, 1965 seçimlerinde YTP de yok.  Şahsiyetle karşılaşma niyetiniz değişmediyse elinizde hiçbir popülaritesi kalmamış şiirden başka bir varlık bulunmuyor. Çünkü “Adalet Partisi DP’nin devamı değildir; Süleyman Demirel’in partisidir”. Demirel’in misyonu (Menderes’in oğulları da dâhil) DP’den intikal eden her şeyi mahvetmekti. “Dün dündü, bugün bugündü”. Bu yüzden İsmet İnönü’nün Süleyman Demirel’e “fuzulî şâgil” etiketini iliştirmesi isabetli değildir. İşgal ettiği makam hangisi olursa olsun Demirel mertliğini şiirsiz bir dengeyi tebcil ederek gösterdi. “Dünya nereye gidiyorsa Türkiye oraya gidiyor” dedi. Bize realiteleri kabul etmemizi önerdi. Realite Türklüğün tarihe gömülmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin haritadan silinmesi olsa da. İsmet Özel, 25 Haziran 2015 İstiklal Marşı Derneği http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1173&KID=57
adminadmin