Fikir
Giriş Tarihi : 05-04-2020 12:00   Güncelleme : 05-04-2020 12:00

Aşı Terörizmi Ve İnsan Sağlığına Etkisi

Bugün aşıya karşı gelenleri cahil olarak ilan ediyorlar. Aşının zararlarını dile getirenleri ise türlü baskıyla sindirmeye çalışıyorlar. Ne hikmetse Batı’nın varlıklı ve kültür düzeyi yüksek olan aileleri aşıya karşı iken, Türkiye'nin “entelektüel” takılanları aşıyı desteklediği gibi aşıyı istemeyenleri de cehaletle suçluyor.

Aşı Terörizmi Ve İnsan Sağlığına Etkisi

Yıllar önce “Ne Yediğimizden Haberimiz Var mı?” başlıklı bir yazı kaleme almış, bu yazıda gıda sektörünün dev bir gıda terörüne dönüştüğünden bahsetmiş ve genetiği değiştirilmiş milyonlarca yiyeceğin bize “zararsız” diye yutturulduğunu, bu yüzden kendi ektiğini yiyip içen Anadolu insanının daha sıhhatli olduğunu; çünkü toprağından çıkan sebze, ağacında büyüyen meyve ve hayvanından sağdığı sütle beslendiğini belirtmiştik. Hastane kapılarında sürünmeyip ilaç sektörlerinin iştihalarını kabartmadığını söylemiştik.

Evet ilaç sektörü dedik, gelelim ilaç sektöründeki aşı terörüne. Malûmunuz aşının tarihi 1721 yılında başlıyor ve ortaya Osmanlı ile çıkıyor. 1887’de Zoeros Paşa’nın kliniğinde Daûl-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kuruluyor ve o tarihten itibaren de 1996'ya kadar çiçek aşısından koleraya, boğmacadan tifoya, tifüsten difteriye kadar aşı üretimi sürüyor. 1996 yılından sonra üretim sonlanıyor ve artık Avrupa ülkelerinden ithal edilmeye başlanıyor. Bu ithalat günümüzde de devam etmektedir.

Avrupa’dan gelen aşılar hakkında genel bir bilgi yok. Aşının içeriği hakkında bilgi verilmiyor. Benim bu araştırma yazısında ele alacağım konu, aşının zararları ve baskıyla kişiye yapılmaya çalışılması hakkında... Özellikle Amerika ve Avrupa’nın bazı zenginleri tarafından tutulmuş bilim adamları vasıtasıyla “İlla aşı olacaksın!” baskısının arkasında yatan sebebi sorgulayacağım. Neden Avrupa ülkeleri ve bahsettiğim zengin kodaman aileler çocuklarına aşı yaptırmazken ve özel aşı kullanırken Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerine peynir ekmek gibi aşı dağıtıp mecburî kılıyor? Ayrıca Türkiye aşı konusunda Sağlık Bakanlığı, doktorlar, hemşireler ve medya aracılığıyla neden baskı yapıyor?

Bu sorunun cevabı aşı endüstrisinin zenginleşmesi ve aşı şirketlerinin gelişmesinde bulabiliriz. Nitekim aşı sektörünün bütün dünyada küresel tefecilerin eline geçtiğini dile getiren Kemal Özer de aşının silah olarak kullanıldığını belgeleriyle makalelerinde belirtiyor.

Türkiye’de özellikle bakanlıkların da aşı konusunda tamamen Avrupa’ya bağlı olarak hareket ettiği ve hatalar yaptığı malûm. Bu durumu “Domuz Gribi” vakasında da gözlemlemek mümkün.

“Pandemik Influenza A” adlı virüsten kaynaklı olarak gelişen “H1N1” virüsü veya “Domuz Gribi” ilk önce 2009 yılında Meksika’da ortaya çıktı ve dünyaya yayıldı. Türkiye de bu virüsten nasiplendi. Bu virüse önlem olarak Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Londra merkezli bir İngiliz ilaç ve kişisel bakım şirketi olan GlaxoSmithKline (GSK)’dan 25 milyon, Fransa merkezli ilaç ve aşı üretim şirketi olan Sanofi-Aventis’ten 18 milyon doz aşı siparişi verdi. 43 milyon doz aşının 4 milyonu Türk halkında kullanıldı ve aşının bozuk olduğunun ortaya çıkması ve mutasyon riski sebebiyle aşılar stoka alındı.

İşin ilginç taraflarından biri de Sanofi-Aventis’in ürettiği aşıların bir kısmının ABD’de toplatılmış olması.

 

ABD’li sivil toplum kuruluşunun websitesi olan vactruth.com’da aşı hakkında ilginç açıklamalar yer alıyor. Aşı karşıtı doktorların bir araya gelip bunu sorguladıkları bir site bu. E. Buttram imzalı Doktor Harold, çocuk aşılarında neden hayvan DNA'ları kalıntıları olduğunu sorguluyor. Hatta “Lisanslı bir grip aşısında neden tavuk böbreği, maymun dokusu veya fare beyni hücresi olur? Vatandaşlar olarak ‘bilimsel aydınlanma’ hakkımızdır.” diyor. Sitede birçok araştırmayı bulmanız mümkün...

 

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer de Amerika ve İtalya’da aşılarda kullanılan cıva kaynaklı otizme yakalandığı tespit edilen ailelere devlet tarafından tazminatlar ödendiğini, küresel ölçekli zenginlerce finanse edilen Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından organize edilen aşı kampanyalarıyla geçtiğimiz yıllarda Çad’da 50 çocuğun, çocuk felcine yakalanarak sakat kaldığını belirtiyor.

 

Küresel ölçekli zenginlerce finanse edilen Bill & Melinda Gates Vakfı’ndan kısaca bahsedelim. Her şeyden elini eteğini çeken Gates, bir anda aşı işine giriyor. Ve babası olarak da David Rockefeller, Ted Turner, Michael Bloomberg, George Soros gibi “kodamanlar”ı seçiyor. Tanrı’nın işini yaptığını da bir röportajında söyleyen Gates, “Değişimin kendisi oluverin, bir hayat kurtarın.” başlığıyla bir blog kuruyor ve dev medyaları da kendine sponsor ederek aşı işine girişiyor. Aşılar da tahmin edeceğiniz gibi Afrika’ya ve Asya’ya gönderiliyor. Gelelim asıl mevzuya; Tanrı’nın işini yaptığını söyleyen Gates’in aşıları yüzlerce Afrikalı ve Asyalı çocuğu felç bırakıyor. NaturalNews’te yayınlanan haberde Bill Gates ve eşi Melinda Gates’in adını taşıyan Bill & Melinda Gates Vakfı, son on yıldır dünyadaki her bir çocuğun aşılanması için çalışıyor. Araştırmacı gazeteci Christina England tarafından vactruth.com’da da belirtildiği üzere; Kuzey Çad’daki küçük Gouro köyünde, bölgedeki en az 50 genç, özellikle Afrika için geliştirilmiş yeni menenjit aşısı olan “MenAFriVac”dan dolayı felç kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de “MenAFriVac” aşısını destekleyerek Gates’in vakfına hizmet etmektedir. Bu konu üzerine daha detaylı bilgi için aşağıda yer alan linke göz atabilirsiniz. (1)

 

“Tanrı’nın işini yapıyorum.” diyen Gates’in, bu aşılama işini babasının hayrına yapmadığı kesin. Vakıf şimdi cilt yoluyla emilen nano parçacıklara dayalı “terlemeyle tetiklenen aşı” adında yeni bir programı finanse ediyor. (2)

 

Ayrıca Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın 10 milyar dolar vakfettiği 2010-2020 arası süreci kapsayan “aşı onyılı”nda aşıları tüm dünyada kanunen zorunlu hale getirme kampanyasının bitme aşamasına geldiği kaydediliyor. (3)

 

Benzer sakatlık olaylarından biri de Türkiye’de yaşandı. Sağlık Bakanlığı, 1987-1998 yılları arasında kızamık aşısını çift dozdan tek doza düşürdü. Bunun, kızamık mikrobunun yol açtığı bir beyin hastalığı olan SSPE'nin (Subakut Sklerozan Panensefalit) görülme oranını artırdığı iddia edildi. Binin üzerinde çocuk, tedavisi olmayan bu hastalığa yakalandı. Aşı tekrar iki doza çıkarıldı. 2000 yılında doğan A.Ş.’ye de sağlık merkezinde “ihmal sonucu” tek doz kızamık aşısı yapıldı. İlkokul birinci sınıfa başladığında çocukta SSPE hastalığı ortaya çıktı. Aile, avukatları Esra Deniz aracılığıyla sekiz yıl önce Sağlık Bakanlığı'na 5 bin TL maddî, 35 bin TL manevî tazminat davası açtı. A.Ş.’nin aşı kartını inceleyen mahkeme, kartta ikinci doz aşı yapılmadığı görüldüğü halde sağlık personelinin aileyi uyarmadığını belirledi. Mahkeme, bakanlığın 40 bin TL tazminatı yasal faiziyle ödemesine karar verdi. Karar, Danıştay tarafından da onandı. (4)

İzmir’in Ödemiş ilçesinde Fatma ve Fatih Korkmaz çiftinin altı aylık bebekleri Yaşar Efe Korkmaz, kendisine karma aşı yapıldıktan sonra rahatsızlanıp vefat etti. Aynı olay Antakya’da Aksaray Mahallesi Şükrü Balcı Caddesi üzerinde oturan dört yıllık evli, konuşma engelli mobilya işçisi Zekeriya (28) ve Ayşe Demirkol (23) çiftinin dört ay önce bir erkek çocuklarına yapılan aşıyla da yaşandı. Karma aşı sonucu çocuk vefat etti. (5)

 

Japonya’da ise karma aşı 2000 yılında yasaklanıyor. Aşıdan dolayı buna benzer yüzlerce vaka mevcut. Fakat üstü kapatılıyor veya ölümlerin aşıdan kaynaklı olmadığı iddia ediliyor.

 

Sağlık Bakanlığı’nın bünyesinde “Aşı Çalışma Grubu” mevcut. Bu grupta aşı üzerine çalışan uzmanlar ve profesörler var. Fakat bununla birlikte bu grubun içinde aşı firmaları da yer alıyor: Sanofi Pasteur Aşı AŞ-Dr. Tamer Pehlivan, Merck Sharp Dohme İlaçları Ltd. Şti.-Dr. Hamza Özdemir, GlaxoSmithKline-Ümit Yusuf Karagöz, Pfizer İlaçları Ltd.Şti -Mert Ceyhan, Novartis Sağlık, Gıda ve Tarım Ürünleri San. ve Tic. AŞ-Atakan Özdemir, Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.-Ecz. Duygu Yılmaz... Tabiî ki bu grup da aşılar konusunda “deneme yanılma yolu” olduğu için şu an faaliyet göstermiyor.

 

Aşılar Otizme Yol Açıyor

 

Filmlerini ve özellikle oyunculuğunu çok sevdiğimiz Robert De Niro “Gerçeği bilmek istiyorum!” diye yıllarca bilim adamlarına çağrıda bulundu acılı sesiyle. “Çocuğuma aşı yaptırdıktan sonra bir gecede ne kadar değiştiğini gördüm.” Otizmli olan oğlu için bunları söylüyor.

 

Activist Post’ta yayınlanan Arjun Walia’nın bir araştırması, aşılar ve otizm arasındaki bağlantıyı ortaya çıkardı. Walia, araştırmasında “Dünya çapındaki pek çok merci, MMR (KKK-Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık) aşısı da dâhil olmak üzere aşıların otizm, beyin hasarı ve diğer komplikasyonlara sebep olduğunun lehine karar vermiştir.” diyor. Araştırmaya göre alüminyum ve cıva gibi zehirli metallerin yanı sıra adjuvan, koruyucu ve diğer katkı maddeleri de otizme neden oluyor.

Walia’nın raporunda listelenen birkaç araştırma ayrıca otizmle ilintili beyin hasarını tetikleyici saik olarak, çok dozlu grip flakonlarına hâlâ eklenmekte olan tiimerosalı, toksik bir cıva türevinin altını çiziyor. Özellikle Texas Sağlık Bilimi Merkezi Üniversitesi’ndeki bir çalışmada, çevreye yayılan her 1.000 lb (453 kilogram) cıvaya bağlantılı olarak otizm oranında yüzde 61’lik bir artış bulgulandığı ortaya çıkmıştır.

 

2002 yılında Journal of Biomedical Sciences’da yayımlanan bir çalışmada aşının kızamık kısmı ele alınmış, MMR aşısı ve otizm arasında bir sebep-sonuç ilişkisi gözlemlenmiştir. Utah Eyaleti Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, MMR’nin bazı çocuklarda anormal kızamık enfeksiyonunu tetikleyebileceği, dolayısıyla bunun da ASD çatısı altına giren nörolojik sorunlara yol açabileceği sonucuna varmışlardır. Entropy dergisinde 2012 yılında yayımlanan bir başka çalışmada MMR aşısı ve otizm arasında kuvvetli bir ilişkinin olduğu da yer almaktadır.

1990’larda Dr. Andrew Wakefield gastrointestinal inflamasyonun kızamık, kabakulak ve kızamıkçık (MMR) kombine aşısının kesin bir yan etkisi olduğunu açığa çıkarmış; fakat bağlı olduğu kurum tarafından linç edilmiş ve sahtekârlıkla suçlanmıştır.

NaturalNews’de yer alan bir başka habere göre altı aylık çok küçük çocuklara timerosal içeren grip aşılarının uygulandığı, cıvanın doğrudan kas dokusunun içine enjekte edildiği için ASD ile ilişkili beyin hasarına sebep olduğ uortaya çıkmıştır. (6)

Dr. Willian Thompson tarafından MMR aşısının çocuklarda otizm gelişmesi riskini arttırdığına dair verilerin gizlendiği ortaya çıkarıldı. MMR aşılarının genç Afrikalı-Amerikalı bebeklerde otizm riskinin artmasına sebep olacağı belirtildi. (7)

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Alişan Yıldıran, “KKK aşılaması derhal askıya alınmalı.” başlıklı yazısında bu mevzuyu irdeliyor ve Türkiye’deki hekimlerin dahi “insan sağlığı” için çalıştığından hiç şüphe etmedikleri CDC’ye (Center for Disease Control and Prevention-Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi) güvendiklerini söylüyor. (8) CDC ise MMR aşısının üretildiği yer.

Yıldıran ayrıca aşı konusunda “Vücuda zerk edildikten sonra geri alınması imkânsız olan, antidotu-panzehiri olmayan biyoaktif materyalin muhtemel zararları konusunda millet ve memleketimizin âli menfaatleri açısından herkesi uyanık olmaya davet ediyorum.” diyerek uyarıda bulunuyor.

“Aşılar otizm, lösemi ve lenfomaya yol açabilir” başlıklı yazısında Prof. Ahmet R. Küçükusta da neredeyse her 50 çocuktan birinde otizm teşhis edildiğini, otizm ve “insan fetal hücrelerinde” hazırlanan ve “insan DNA” ve “retroviral kalıntılar” bulunan MMR (kızamık-kızamıkçık-kabakulak), suçiçeği ve hepatit A aşıları arasında anlamlı korelasyon bulunduğunu; tıbbî fetva kurumu olan FDA’nın da aşılarda 10 ng’dan fazla miktarda insan DNA’sı bulunmaması gerektiğini, aşılardaki fetal DNA seviyelerinin emniyet sınırının çok üzerinde 142-2000 ng arasında bulunduğunu belirtiyor.

Aşı olduktan sonra çocuklarının otistik olduğunu söyleyen yüzlerce insan var. Bunlardan biri olan Erkan C. şöyle diyor: “Altı yaşında otistik bir oğlan babasıyım. Oğlum 1,5 yaşına kadar tüm gelişimi normalken 1,5 yaşından sonra sosyalleşmesi durdu ve kendi içine kapandı. 3 yaşında ise otizm teşhisini aldık. Ben de sorunun aşılardan kaynaklandığını tahmin ediyorum. Keşke hiç aşı yaptırmasaydım diye düşünüyorum...”

ABD’de Aşı ile İlişiği Belgelenmiş Olan Bazı Hastalıklar

Aşı ile ilişiği belgelenmiş olan bazı hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: Alerji ve egzama, ateş, havale, kas ağrıları, arterit, astım, otizm, reflü, kanser, kansızlık, diyabet, böbrek hastalığı, sinirsel problemler, hafıza kaybı, unutkanlık, ishal, yoğun terlemeler, kronik baş ağrıları, düşükler, nörolojik ve otoimmün hastalıklar, ani bebek ölümü…

Aşıların tıbbî literatürde ve ilaç prospektüslerinde belgelenmiş yan etkileri ise şunlar: Artrit, kanama sorunları, kan pıhtılaşması, kalp krizi, sepsis kanama, kulak enfeksiyonları, bayılma, diyaliz gerektiren böbrek yetmezliği, nöbetler/ epilepsi, ürtiker ve anafilaksi gibi ciddi alerjik reaksiyonlar, ani ölüm... Aşıların otizm  yol açtığına dair birçok çalışmaya www.fourteenstudies.org web sitesinden ulaşabilirsiniz.

Aşı sonucu oluşabilecek hasarlarda doktorlar ve aşı şirketleri dava edilemiyor. Dava edilememe sebebi ise 1986'da Ulusal Çocuk Aşısı Hasarı Kanunu ile koruma altına alınmaları ve kanunu imzalayan Ronald Reagan’ın “Hiçbir aşı üreticisi aşı kaynaklı hastalık veya ölümden sorumlu tutulamaz.” hükmünü vermiş olması.

Aşı kaynaklı ciddi yan etkilerin görüldüğü hastaları tedavi etmek durumunda kalan birçok doktorun, kendi çocuklarını aşılamadığı gözlemlendi. Yukarıda bahsettiğimiz tüm sorunlara yüzlerce doktor imza atmıştır. O doktorların ve bu sorunların tamamını aşağıdaki linkte görebilirsiniz. (9)

ABD’de 1995 yılından beri çocuklara çeşitli aşılar enjekte ediliyor. Verilere göre çocuklar altı yaşına kadar 14 çeşit aşı oluyor. Bundan dolayı çocuklarda kronik beyin rahatsızlığı ve bağışıklık sistemi bozuklukları iki katına çıkmış vaziyette. ABD’deki yetkililer ise “ABD’deki çocuklar en çok aşı olan çocuklar; ama pek çok ülkeye göre en çok çabuk ve kolay kronik hastalığa yakalanan da onlar.” diye tepki gösteriyor. (10)

American College of Allergy, Asthma and Immunology (ACAAI) tarafından yapılan basın açıklamasında “jelatin” ihtiva eden grip aşılarının alerjik tepkilere yol açabileceği uyarısı yapıldı. Jelatinler ise domuzdan elde ediliyor. (11)

Lancet dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre ABD’de H1N1 aşısı değerlendirildi ve aşı olan 23 milyon insana ait bilgilerin analiz edildiği çalışmada şahısların yüzde 95’inin domuz gribine yakalandığı, 274 bininin hastaneye yatırıldığı ve 12 bin 470 kişinin de hayatını kaybettiği tespit edildi. (12)

Prof. Dr. Canan Karatay, aşıların içinde alüminyum olduğunu ve alüminyumun da Alzheimer yaptığını, insan vücuduna enjekte edilemeyeceğini söylüyor. (13)

Kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısının prospektüsünde aşılarda cenin kullanıldığı ortaya çıktı. Kullanma talimatında tavuk embriyosu, insan diploid ve hücre kültürü infektif dozu kullanıldığı yazıyor. 

Ayrıca Dr. Stanley Plotkin de yüzlerce cenin kullandığını bir videoda dile getiriyor. (14)

Grip aşılarının içinde alüminyum hydroxide, alüminyum fosfat, amonyum sülfat, amphotericin, domuz dokuları, at kanı, tavşan beyni, köpek böbreği, maymun böbreği, civciv embriosu, tavuk-kaz yumurtası, sığır serumu, betapropiolacton, doğmamış sığır serumu, formaldehyde, formalin jelatin, köpekbalığı karaciğeri yağı, insan cenini, monosodyum glukomat, insan spermi, etilen gliserol, antibiyotikler, skualen gibi maddeler yer almaktadır. (15)

 

 “Aşı Hakkındaki Gerçekler” başlıklı makalesinde Dr. Aidin Salih, grip aşıları dahil tüm aşıların, aşılanan kişiyi ömür boyu etkileyecek derin zararları olduğunu, yan etkilerinin ise 2-10 yıl sonra ortaya çıkabileceğini, her ilacın içeriğini inceleme olanağımız olduğunu; fakat aşıların içeriğini gösteren prospektüsü incelemeye izin verilmediğini dile getirmektedir.

Salih aşıların, çocuklarda hidroksit kas ve kemik gelişimi bozuklukları ve felçler, konsantrasyon problemi, öğrenme zorluğu, konuşma bozukluğu, havale, epilepsi, hiperaktivite, sürekli ve yüksek sesle ağlama ve daha bilinmeyen birçok probleme yol açtığını belirtmektedir. (16)

İthal Aşılar Bize Uygun Değil

Aşının bir diğer problemli tarafı da her aşının her ülkeye uymaması. Çünkü her ülkede her virüsün farklı suşları bulunuyor ve şirketler genelde Amerika ve Avrupa’ya uygun aşı üretiyor. Bunlar Türkiye’yi virüsten koruyacak aşılar değil. ABD ve Avrupa’yı koruyacak olan aşılar ithal edilerek gerekli gereksiz kullanıma sunuluyor; hatta baskı ile kullandırılıyor.

İnsan bedeni bir şeye bağışıklık kazandıkça güçlenir ve gelen hastalığı rahatlıkla atlatabilir.  Her hastalığı kaldırabilecek güç mevcuttur insanda. Bebeklerin geçireceği kızamık, su çiçeği, kabakulak ve benzeri rahatsızlıklar hastalık olarak görüldüğünden dolayı direkt aşı ile geçirilebileceği düşünülüyor. Halbuki hastalık diye tanınan bu rahatsızlıklar çocuğun geçirmesi ve yaşaması gereken durumlardır. Acı çekmeden yaşanmaz ve bir anlamda vücudun hastalığa da ihtiyacı vardır. Çünkü geçirilen her enfeksiyonla vücut, immün ve sinir sistemini tüm kollarıyla büyük bir uyum içinde talim terbiye eder, çalıştırır ve çocuk her defasında bu süreçten bedensel ve zihinsel olarak çok daha güçlenmiş olarak çıkar. Bu rahatsızlıkları atlatan çocuklar eskisinden daha iyi olurlar. Enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanmış olur. Basit enfeksiyonları gözünüzde büyütüp, hiç de alâkası olmayan aşıları yaptırdığınız zaman enfeksiyon riskli hale gelir. (17)

Uzmanlar Açıklamıyor, Uzmanlar Zorluyor

“Uzmanlar açıklıyor.”, “Uzmanlar şöyle dedi.”, “Uzmanlar aşı olun dedi.” gibi başlıkları çok duyuyoruz. Ellerine aldıkları aşıların neye etki, neye tepki yaptıklarını bilmeden sadece şirketlerin kendilerine dikte ettikleri bilgiye dayanarak hareket ediyorlar.

Aşı uzmanlarının bile bu sistemi zor çözebildiğini belirten araştırmacı yazar Asena Devlet, yeni doğan bebeğin immün sistemi konusunda bilgi açığının son derece fazla olduğunu ve anatomiyi çözüp bitirdiğini düşündüğümüz tıbbın daha altı ay önce beynin lenfatik sisteminin olduğunu yeni keşfettiğini belirtiyor. (18)

Bugün aşıya karşı gelenleri cahil olarak ilan ediyorlar. Aşının zararlarını dile getirenleri ise türlü baskıyla sindirmeye çalışıyorlar. Ne hikmetse Batı’nın varlıklı ve kültür düzeyi yüksek olan aileleri aşıya karşı iken, Türkiye'nin “entelektüel” takılanları aşıyı desteklediği gibi aşıyı istemeyenleri de cehaletle suçluyor.

Aşı Yaptırmak Zorunda Değilsiniz!

Bugün bazı aklı evvel doktorların gaza gelip “Aşı olmayan çocuğu muayene etmem.” tarzındaki aptalca söylemleri suçtur; ki AYM “Kimseye zorla aşı yapılamaz.” açıklamasını yaptıktan sonra bu sözleri söylemek hangi mantığa sığıyor?

Dünya genelinde aşının zararları üzerine ispatlanan ve ispatlanmayan birçok belge bulunmaktadır. Kimse çocuğuna aşı yaptırmak zorunda değil. Yaptırma zorunluluğu da yoktur. Aşı yaptırma kanunu yoktur ve olsa dahi bu yasa insan haklarına aykırıdır. Çünkü aşı bir tıbbî müdahale olduğundan bunun için izin alınması şarttır. Yazılı izin alınmadığı müddetçe aşı yapılamaz.

Aşı yaptırmayanın çocuğunun elinden alınma konusu da uydurmacadan ibarettir. Böyle bir kanun da yoktur. Hatta böyle bir kanun olmadığı halde hâkimler varmış gibi hareket edebiliyor. Bu da ayrı bir sorun. Bunun da özellikle avukatlar aracılığıyla düzeltilmesi gerekiyor.

Aşı olmadı diye dava açamıyorlar. Böyle bir hukukî müeyyide yok. Dava açılırsa sözlü ve yazılı mahkemeye savunma verilmelidir. Savunma dilekçesi de aşağıda vereceğim linkte yer almaktadır. (19)

Ayrıca dava sürecinde aşı yapılmasına karar verildi ise temyize gidilmelidir. Temyiz de olumsuz çıkarsa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel müracaat hakkı kullanılmalıdır. Anayasa Mahkemesi de olumsuz karar verir ise AHİM’ye (Avrupa İnsan hakları Mahkemesi) gidilebilir.

Acil Yerli Üretim

 

Aşının zararlarını ve bir lobi haline dönüştüğünü anlatmaya çalıştım; fakat tamamen aşının olması gerektiğini de inkâr etmiyorum. İlaç ve özellikle aşının yerli üretimi için büyükçe bir alt yapı

gerekmektedir. Hükümet, ilaç sanayi ile bir olup bu duruma bir çare arayabilir. Özellikle temel aşıların yerli olması ve bize uygun olması için çalışmalar başlatılması gerekiyor.

 

Aşı Hakkında Bazı Kitaplar:

Aşılar hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak açısından aşağıdaki kitapları önerebiliriz:

Gerçek Tıp: Yitik Şifanın İzinde-Aidin Salih

Kara Kutu-Soner Yalçın

Deccal Tabakta-Kemal Özer

Aşılara Hayır Demek-Sherri Tenpenny, DO

Çocuğunuzun Sağlığı için Bilinçli Aşı Kararı Vermek-Mayer Eisenstein, MD, JD, MPH

Aşılar: Gerçekten Güvenli ve Etkililer mi?-Neil Miller

Çocuk Sağlığı Rehberi-Randall Neustaedter

Çocukluk Çağı Aşıları: Bütün Ebeveynlerin Sorması Gereken Sorular-Tedd Koren, DC

Doktorunuza Rağmen Sağlıklı Bir Çocuk Nasıl Yetiştirilir-Robert Mendelsohn, MD

Jabs, Jenner and Juggernauts-Jennifer Craig, PhD, BSN, MA, Dhom

Aşılamaya Doğal Alternatifler-Zoltan Rona, MD

Aşılama Suçu-Tenison Deane, MD

İnsan Kanının Kutsallığı Aşılama Bağışıklama Değildir-Tim O’Shea, DC

Aşılama-Gerhard Buchwald, MD

Aşılama: 100 yıl-Viera Schiebner, PhD

Kaynak: Aylık Dergisi

Recep YAZGANRecep YAZGAN