Türkiye
Giriş Tarihi : 21-02-2021 05:00   Güncelleme : 20-02-2021 05:42

Atatürk’e Ait Olduğu Zannedilen Sözler!

Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylenmiş ya da söylenmemiş olsa da sahipliği kendisine izafe edilemeyecek bazı vecizelerin Atatürk’e atfedildiği görülmektedir.

Atatürk’e Ait Olduğu Zannedilen Sözler!

Bazı veziceler mevcut, Mustafa Kemal tarafından bir vesileyle dile getirilmiş olsa da olmasa da, bazı gayretkeşler tarafından ısrarla ilk kez başkalarınca söylenmiş olmasına rağmen Atatürk’e mal edilmeye çalışılan.

 

BAZI ABSÜRT ÖRNEKLER…

 “Ulu önder izindeyiz.”

“Şoför arkasında en gizli devlet sırlarının dahi konuşulabileceği insandır.”

“Bir iş yerinde karşılıklı sevgi saygı varsa; orada güven ve itaat vardır. Güven ve itaatın olduğu yerde disiplin; disiplinin olduğu yerde huzur; huzurun olduğu yerde başarı vardır. Başarının olduğu yerde mutluluk vardır.”

“Kadında süslenme ışıkla, bilgiyle, kültürle ve faziletle olur.”

“Dinsiz toplum düşünülemeyeceği gibi din eğitimi vermeyen okul da düşünülemez.”

 “Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir”

“Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir.”

Bu vecizelerin ilk kez Atatürk tarafından değil başkalarınca söylendiğini belirttiğinizde de sizi etiketlemeye çalışır bu tip şahıslar…

Murat Belge, bu kişileri aşağıdaki gibi tanımlıyor:

 

Atatürk’ün böyle bir ‘intihal’ yapmak isteyeceğini aklım kesmiyor. Bu böyleyse, bunu onun adına yapanlar, Atatürkçüler. Bu ikisi arasında ciddi bir mesafe var zaten. Niçin uçağa binerken ‘İstikbal göklerdedir’ cümlesini, hastaneye girerken ‘Beni Türk hekimlerine...’ isteğini, kültürle ilgili bir kuruma ayak basmışsak ‘Sanatsız kalan bir milletin...’ yargısını görmek zorundayız? Bunlara kim karar veriyor? 60’larda, nereye gitsek komünizmin her görüldüğü yerde ezilmesi gerektiğini okurduk. Hayata katı bir ideolojinin gerekleri çerçevesinde değil de, bir gerçek saygısıyla bakmak isteyen, bunu tercih etmiş olanlarımız, bunun sahte olduğunu, bir imza taklidi olduğunu bilirlerdi.

Ama yetkililer kendi bildiklerini okurlardı. ‘Memleket için bu lazım’dı ve neyin ‘lazım’ olduğunu da sadece onlar bilirdi. Aslında bundan pek de uzaklaşmış falan değiliz.

Şu anlattığım durum, bugün süregiden kavganın da dibinde yatan etkenlerin sonucu.

Kendi başına çok da önemli değil belki, ama bir sistem haline gelince

önemli: Orta Avrupa’nın muhafazakâr hanedanlarının bir ‘düstur’ olarak bellediği sözün altına ‘Atatürk’ imzasını atıyor, ortalığı bununla donatıyorlar.

"DEPREM ÖNCE TEMELLERİ SARSAR"

Emre Aköz’den de bir hikaye okuyalım konuyla ilgili:

 

1999 depreminden sonra, mühendislik mezunu bir ere, "Deprem" konulu bir kitapçık hazırlatmışlar: Deprem nasıl oluşur? Hangi tedbirleri almalıyız? Sarsıntı başladığında neler yapmalıyız?

Arkadaş bütün bu soruların cevabını gayet anlaşılır bir şekilde anlatan metni hazırlayıp komutana sunmuş.

Komutan kitapçığı incelemiş. "Tebrik ederim evladım, çok güzel bir iş çıkarmışsın" demiş.

Bizimki tam gururlanacakken, "Ama çok önemli bir eksiği var bunun" demez mi?

Nedir? "Metnin başına Atatürk'ten bir söz koymalısın" demiş komutan...

Hayda! Bizimkini almış bir düşünce. Atatürk'ün deprem temalı bir sözünü hiç duymamış.

Olsa dahi o şartlarda araması, bulması mümkün değil. Ne yapmalı?

Düşünmüş taşınmış bizim mühendis... "Deprem önce temelleri sarsar" diye "veciz" bir laf uydurmuş.

Altına da imzayı çakmış: "M.K.Atatürk".

Komutan kitapçığın yeni halini gördüğünde, "Hah, aferin, bak işte şimdi oldu" demiş.

Herkes mutlu olmuş!

 

 

Bu zihniyetin motivasyonu ve çabalarını bir yana koyup, hangi sahte vecizelerin tedavülde olduğuna bakalım:

 

Örneğin; “Köylü milletin efendisidir”. Bu vecize aslında Kanuni Sultan Süleyman’a ait  olup, aslı “Reaya milletin efendisidir” şeklindedir (Reaya, köylüye ilaveten üreten ve vergi veren anlamını da içermektedir). Vecizenin hikayesi şu şekilde aktarılmaktadır:

 

Bir gün mahremleriyle görüşürken onlara “Velinimet-i âlem [dünyanın efendisi] kimdir?” diye sormuş. Onlar “Padişah efendimizdir” diye cevap verince Kanuni, “Hayır, dünyanın efendisi reâyadır ki, ziraat ve harâset [çiftçilik] emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisab ettikleri nimetle bizleri it’âm ederler” demiştir. Gördüğünüz gibi tek fark, Kanuni’nin daha evrensel bir tanımlama yapmasındadır.

 

 

Benzer şekilde, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” vecizesi yaklaşık 2000 yıl önce Romalı şair Juvenalis tarafından “Orandium est ut sit mons sana in corpore sano” yani “Sağlam bir bedende sağlıklı bir kafa vermesi için Tanrı’ya dua etmelisin” şeklinde söylenmiştir.  Zaten, Atatürk bu sözü referans vererek aktarmıştır:

 

"Türk sosyal yapısında spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor yaşamını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir."

1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 86)

 

 

Her ne kadar adliye salonlarında yazılı “Adalet Mülkün Temelidir” sözünün altında Atatürk’ün imzasını görsek de, bu sözün Hz. Ömer’e ait olduğu (İbni Kesir’den) rivayet olunmaktadır (Mustafa Kemal Atatürk, anlamı itibarıyla yerinde olan bu sözü, adalet mekanizmasını anlamlandırırken kullanmıştır; ancak bu söz ilk kez kendisi tarafından söylenmemiştir). Arapçası “el-adlü esâsü’l-mülk” olan bu vecizenin Roma hukukundan Arapçaya geçmiş bir çeviri olduğu da bazı kaynaklarda iddia edilmektedir. Murat Belge de latince versiyonu olan ‘Justitia Regnorum Fundamentum’u Viyana’da Habsburg Ailesine ait Hofburg Sarayı’nda gördüğünü belirtmektedir.

 

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” Hz. Ali’ye aittir. Dr. Eren Akçiçek de “beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünün de Atatürk’e atfedilemeyeceğini iddia etmektedir.  “Türk şoförü en asil duygunun insanıdır” ise ayrı bir hikaye…

Kaynak: malumatfurus.org

Recep YAZGANRecep YAZGAN