Siyaset
Giriş Tarihi : 07-10-2016 09:41   Güncelleme : 07-10-2016 09:41

Başbakan Binali Yıldırım: Türk Varlığı Orada Kalmaya Devam Edecek

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde (TOBB) düzenlenen 9. Ticaret ve Sanayi Şurası'na katıldı.

Başbakan Binali Yıldırım: Türk Varlığı Orada Kalmaya Devam Edecek

Yıldırım, şurada 45 il ve ilçeden ticaret ve sanayi odası başkanlarının görüşlerini ve sorunlarını dile getirdiklerini belirtti.

Sanayi ve ticaret odası başkanlarının ifade ettiği sorunları, şuraya katılan bakanlarla birlikte büyük bir titizlikle not ettiğine dikkati çeken Yıldırım, "Bunların hepsine çözüm bulmak, ülkemizin ve milletimizin muasır medeniyetler yolculuğunda en önemli paydaşlarından biri olan siz sanayi ve ticaret erbabının önünü açmak, yolunu aydınlatmak, 65. Hükümet olarak bizim en önemli görevlerimizden biridir. Bundan emin olabilirsiniz. AK Parti iktidarı olarak geçtiğimiz 14 yılda hep bunu yaptık. 'Her şeyi biz biliriz, biz yaparız' zehabına kapılmadan, memleketin bütün paydaşlarını, her alandaki sivil toplum kuruluşlarını işin içine dahil etmek suretiyle vatandaşımızın, milletimizin beklediği en uygun, en ideal çözümü üretmeye çalıştık." ifadesini kullandı.

DARBE GİRİŞİMİNE KALKAN HAİNLERE EN GÜZEL CEVABI VERDİNİZ

Yıldırım, Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimini anımsatarak, şöyle devam etti:

"Hepimiz beraber yaşadık, 15 Temmuz gecesi Türkiye için ikinci Kurtuluş Savaşı'dır, ikinci kurtuluş mücadelesidir. Bu mücadeleyi yüzümüzün akıyla milletçe kazanmış olmanın haklı gururunu ve bahtiyarlığını yaşıyoruz. O gece herkes meydanlardaydı. Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, başkanı, bütün üyeleri, yurdun her köşesinde demokrasinden yana, milli iradeden yana net bir tavır koymak suretiyle darbe girişimine kalkan hainlere en güzel cevabı verdiniz. Hepinize çok teşekkür ederiz." 

Türkiye'yi darbecilere bırakmayan, bu uğurda canlarını veren şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere de hayırlı ve uzun ömürler dileyen Yıldırım, "Ayrıca ülkenin birliği ve bütünlüğü için canını siper ederek mücadele eden sınır boylarında, Doğu, Güneydoğu ve Türkiye'nin her köşesinde görev yapan bütün güvenlik güçlerimizin, korucularımızın, askerimizin, polisimizin Allah yar ve yardımcıları olsun. Bu uğurda şehit olan kardeşlerimizin hepsini rahmetle anıyoruz, gazilerimizi de şükranla yad ediyoruz." diye konuştu.

BİZ, BİZE YAKIŞANI YAPTIK

Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin bulunduğu coğrafya itibarıyla tarih boyunca herkesin gözünün üzerinde olduğunu vurgulayarak, bunun sebebinin, Türkiye'nin doğuyla batı medeniyetleri arasında bir geçiş bölgesinde olması olduğunu  bildirdi.

Türkiye'nin sadece bulunduğu bölgede milletinin, ülkesinin geleceğini inşa etmekle kalmadığını, farklı medeniyetlerin de barış içinde birlikte yaşamasını sağlayan bir görevi ifa ettiğine işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Etrafımızda çok ciddi istikrarsızlıklar var, bu yönde gelişmeler var. Suriye, Irak ve bütün Ortadoğu'da, Karadeniz'in kuzeyinde yaşanan bu istikrarsızlıklardan en fazla etkilenen ülke Türkiyedir. Türkiye son 6 yıldır bunun bedelini ödüyor. Maalesef birçok bakımdan bedelini ödüyor. Mülteciler, ilk önce canlarını kurtarmak için Türkiye'nin yolunu tutuyor. Biz geleneğimiz, tarihimiz, geçmişimiz itibarıyla kapımıza geleni geri çeviremeyiz. Bütün bu kardeşlerimizi, can güvenliği korkusuyla yerlerini yurtlarını terk eden bu insanları bağrımıza bastık, ekmeğimizi paylaştık. 

Biz, bize yakışanı yaptık. Aynı zamanda da bölgedeki sorunların çözülmesi için Türkiye olarak en aktif bir şekilde çabalarımızı sürdürüyoruz. Suriye'de bir an önce bu anlamsız savaşın sona ermesi, daha fazla masum insanın hayatını kaybetmemesi için bölgedeki bütün paydaşlarla yakın temaslarımız devam ediyor. Türkiye sadece bölücü terörle uğraşmıyor aynı zamanda güney sınırlarımızdan sızarak ülkemizde intihar eylemleri gerçekleştiren DEAŞ terör örgütüyle de amansız bir mücadele veriyor."

Fırat Kalkanı Harekatı hakkında bilgi veren Yıldırım, amacın "Türkiye'nin hudutlarının güvenliğini sağlamak ve bölgede yaşayan vatandaşların can ve mal emniyetini teminat altına almak" olduğunu açıkladı. Yıldırım, operasyon kapsamında bugüne kadar yaklaşık bin kilometrekarelik bir alanın terör unsurlarından tamamen temizlendiğini ve buraya asli unsur olan Suriyeli mültecilerin dönerek yerleşmeye başladığını söyledi.

Harekat öncesi Cerablus'ta 200 sivilin yaşadığını, şimdi ise Türkiye'den buraya giden Suriyeli sığınmacılarla sayının 2 bin - 2 bin 500'e ulaştığının altını çizen Yıldırım, "Biz aslında Suriye'nin normale dönmesi için işin bir yerinden başlamış bulunuyoruz. Diğer ülkelerin de aynı şekilde biran önce terör gruplarını ortadan kaldırarak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde, bütün etnik yapıların birlikte yaşayacağı ve herkesin temsil edileceği bir yönetime ulaşması için gerekli sorumluluğu yerine getirmesini bekliyoruz." diye konuştu.

Bu konuda, Rusya, ABD ve İran'la aktif temasların sürdüğünü aktaran Yıldırım, "İnşallah burada da her türlü olumsuzluğa rağmen bir mesafe katederiz diye düşünüyoruz." ifadesini kullandı.

MUSUL OPERASYONU

Son günlerde Musul'un DAEŞ'ten temizlenmesi konusunun gündemde olduğuna dikkati çeken Yıldırım, özellikle ABD'nin böyle bir faaliyet içinde olduğunu söyledi.

ABD'nin, bu ay içerisinde böyle bir operasyonu Irak merkezi hükümeti ve bölgedeki aşiretlerden oluşan milis gücüyle yapma amacında olduğunu dile getiren Başbakan Yıldırım, bu konuda Türkiye'nin hassasiyetinin ise malum olduğunu vurguladı.

Musul'da 2 milyon insan yaşadığını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bu DEAŞ bir günde işgal etti. Bu insanlar evlerinden, yerlerinden, yurtlarından oldu. Tabii ki DEAŞ'ın temizlenmesi lazım, buna hiç şüphe yok. Zaten bizim Başika'da bulunan askeri birliğimiz, uzun zamandan beri oradaki DEAŞ unsurlarının temizlenmesi için bir yandan mücadele ediyor bir yandan da o bölgenin gerçek sahiplerinin eğitilmesi için bir faaliyet gösteriyor. Bütün bunlar yapılırken, bu operasyonun yaklaştığı bugünlerde Irak hükümetinden anlaşılmaz bir tepki geldiğini görüyoruz. Irak'ta 63 ülkeden askeri unsur var. 63 değişik ülkeden."

YENİ ZELANDA NERE IRAK NERE

"Yeni Zelanda nere Irak nere?" sorusunu soran Başbakan Yıldırım, "Türkiye ile 350 kilometre hududu olan ve 30-35 senedir ülkemizin başını ağrıtan PKK terör örgütünün barındığı Irak'ta, Irak merkezi yönetimi bugüne kadar hiçbir tedbir almazken ve 63 değişik ülkeden burada terörle, DEAŞ'la mücadele adı altında askeri unsurlar bulunurken, bütün bunları bir kenara bırakıp, Türkiye'nin oradaki varlığına takılması abesle iştigaldir. Bunun hiçbir şekilde iyi niyetle izahı yoktur." açıklamasında bulundu.

"Irak hükümeti, Bağdat ne söylerse söylesin, bölgedeki DEAŞ'la mücadele için, bölgedeki demografik yapının zorla değiştirilmemesi için Türk varlığı orada kalmaya devam edecek." diyen Yıldırım, amacın daha fazla insanlık dramı yaşanmaması, daha fazla kan akmaması ve bölgedeki oldu-bittilerin önüne geçilmesi olduğunu söyledi.

Başbakan Binali Yıldırım, "İrapta mahalli olmayan birçok ülke orada dolaşırken, tarihi derinliği ile bölgede her zaman olmuş Türkiye hakkında böyle ileri geri laflar etmek, Irak hükümetinin haddi değildir." diye konuştu.

YURT İÇİNDEKİ TERÖRLE MÜCADELE

Tüm bunların yanı sıra yurt içinde de terör unsurlarıyla amansız bir mücadele yürüttüklerinin altını çizen Yıldırım, temmuz ayından itibaren terörle mücadelede yeni bir safhaya geçtiklerini belirtti. Bölücü terör örgütünün bölgede yaptıklarından daha çok insanın, aynı zamanda şehirlerin zarar gördüğünü aktaran Yıldırım, terörün temizlenmesinin ardından yeniden ve muazzam bir imar çalışmasına başladıklarını anlattı.

Konut, alt yapı ve yol çalışmalarının hızla başladığını ve yaraların sarıldığını ifade eden Yıldırım, hayatın normale döndüğünü, esnafın borçlarının da yeniden yapılandırıldığını aktardı. 

15 BİN KONUT YAPILACAK

Bölgede bir yıl içerisinde en az 15 bin konut yapılacağını bildiren Başbakan Yıldırım, gelecek 4 yılda yapılacak konut sayısının ise 67 bini bulacağını açıkladı.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu cazibe merkezlerindeki kamunun ve devletin yapacağı yatırımların tutarının 140 milyar lirayı bulduğuna işaret eden Yıldırım, AK Parti olarak 14 yıl içinde bölgede çok büyük hamleler yaptıklarını da anımsattı.

Bugün cazibe merkezi yapmayı hedefledikleri 23 ilin 2002'deki kişi başına milli gelirinin 750-800 dolar civarında olduğunu vurgulayan Yıldırım, 2016 başında ise bu illerin ortalamasının 5 bin 500 doları bulduğunu söyledi.

Başbakan Yıldırım, "Türkiye'nin 3 bin 200 dolardan 9-10 bin dolarlara yaklaşık 3 kat büyümesi ile kıyaslandığında burada 8-9 kat oranında bir büyüme görüyoruz." dedi.

Refahtaki farklılığı ortadan kaldırmak için aslında bölgede 14 yıldır pozitif ayrımcılık yaptıklarını dile getiren Binali Yıldırım, tüm bunları ise terörle mücadeleyi sürdürürken gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Bu sorunu, bütün terör unsurlarının kökünü kazıyarak halledeceklerini vurgulayan Yıldırım, "Milletle, bunları aramızdan çıkaracağız. Bunlar ne Kürtleri temsil ediyor ne Türkleri temsil ediyor, bunlar Kürt'e de zarar veriyor, Türk'e de zarar veriyor. Bu milletin, ülkenin ilerlemesini, gelişmesini geciktiriyorlar." ifadesini kullandı.

"FETÖ'de, BTÖ de ikisi de aynı merkezden kumanda ediliyor." diyen Yıldırım, "15 Temmuz'da bunların iplerinin aynı yerde olduğunun görüldüğünü" vurguladı.

Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biri bırakıyor, biri alıyor. Maksat Türkiye'yi oyalamak, hızını kesmek, hedeflerini geciktirmek ama başaramayacaklar. 15 Temmuz'da derslerini aldılar, FETÖ'cüler dersini aldı, şimdi de BTÖ'cüler, bölücü terör örgütü dersini almaya devam ediyor. Kırsalda, şehirde, her yerde güvenlik güçlerimiz ensesinde. Şimdi hedef, Türkiye'yi artık terörle anılan ülke olmaktan çıkarmak. Yeter, terör mutlaka Türkiye'nin gündeminde en alt sıralara inecek. Başarılı bir operasyon yürüyor, kırsalda, hudut boylarında bunların yuvalandığı yerleri biliyoruz yıllardır. 12 tane ana merkezde 'gece, gündüz' demeden, cansiperane bir şekilde polisimiz, askerimiz, korucularımız hepsi müthiş bir mücadele içindeler ve bu mücadeleyi millet kazanacak. Şu anda bölgede Allah'a şükür terörle mücadeledeki destek yüzde 90'lara ulaşmış durumda. Bu ne demektir? 'Biz artık bunlardan bıktık, usandık, ne yapın yapın bunları temizleyin.' diyor millet. Biz de milletin dediğini yapmak mecburiyetindeyiz. Milletin dediğinin tersini yapanların nerede olduğunu görüyorsunuz."

Yıldırım, istikrarın önemine işaret ederek, "Eğer Türkiye, bir koalisyonla, zayıf bir hükümetle 15 Temmuz'u yaşasaydı, bugün bunların hiçbirini konuşamayacaktık. Ama sağlam iradeyle, kuvvetli bir iktidarla ve vatanını, milletini seven, baş tacı ettiği bir cumhurbaşkanıyla, milli iradenin seçtiği güçlü iktidarıyla ve 79 milyon kahraman halkıyla, o gece destanlar yazdı ve bütün dünyayı ters köşe yaptı." ifadesini kullandı.

"Bazı dost bildiklerimiz birbirlerini kucaklayıp, tebrik ediyorlardı 'Bizim çocuklar başardı.' diye ama gün ağardığında mosmor oldular. Çünkü onlar bir şeyi hesap edemediler." diyen Yıldırım, halkı ve Hakkı hesaba katmayan hiçbir işin başarılı olma şansının bulunmadığının altını çizdi.

Başbakan Yıldırım, darbe girişimi gecesinde halkın gücünün, tankın gücünün üstüne çıktığını, hesapların altüst olduğunu belirterek, böyle bir milletin ferdi olmaktan herkesin ne kadar gurur duysa az olduğunu vurguladı.

TMSF BU KONUDA UZMAN

Yıldırım, ticaretin canlanması, talebin artması için tedbirler almak gerektiğine değinerek, "İçerideki ticaretin canlanması için tüketici kredilerinin taksitlendirilmesi konusunda bazı kararlar aldık, yaklaşık 15 milyar liralık piyasalarda ilave canlanmayı sağlayacak tedbirler paketini yürürlüğe koyduk. Kredi sayısının 9'dan 12'ye yükseltilmesi, tüketici kredilerinde taksit sayılarının 36'dan 48'e çıkarılması, bankalarda tüketici kredi kartlarının 72 aya kadar yeniden yapılandırılması konularını karara bağladık." dedi.

Yıldırım, "Bankaların ticaret erbabına, sanayicilere gerektiği kadar yardımcı olmadığı, yaşatmak yerine, 'tökezleyenlere bir tekme de ben vuruyum' anlayışıyla davrandığı" yönünde şikayetler aldığını aktardı.

Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:

"İki konu var, bir tanesi FETÖ meselesi. FETÖ ile mücadelede, iş alemi için bizim ölçümüz çok nettir. Biz, şirketleri değil, sorumlu şahısları cezalandıracağız. Şirketin ne kabahati var? Bir sürü çalışanı var, iş, aş evlerine ekmek götürüyorlar, memleketin ekonomisine katkı sağlıyorlar. Bizim şirketle bir alıp veremeyeceğimiz olmaz. Şirket çalışmaya devam edecek ama şirket içinde yönetici, ortak düzeyinde terör örgütüne mensup, bunlarla iş tutan birileri varsa tabii ki onları ayıklayıp şirketi temize çıkarmak bizim görevimiz, ölçü bu. Bunun için mesela mahkemeler her yerde kayyum atıyorlardı, bu kayyumların uzmanlığı tartışılır hale geldi. Bir değişiklik yaptık, dedik ki 'Bütün şirketler artık tek kayyum olacak, o da TMSF olacak.' TMSF bu konuda uzman, şirketlerin yaşatılması, ihya edilmesi, gerekirse tasfiyesi yıllardır bu işi yapıyor. Bu sizin talebinizdi, bu talebinizi dikkate alarak böyle bir düzenleme yaptık ve hemen zaten birden bire halka açık şirketlerin değerleri artmaya başladı. Şirketler tekrar normal çalışmaya devam etti."

KEYFİ KARAR VERENLERE GEREĞİNİ YAPACAĞIZ

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu anımsatan Yıldırım, kendilerinin işin yürütme, icra tarafında olduklarını bildirdi. 

"Yasama kendi işini yapacak, biz kendi işimizi yapacağız, Mecliste kendi işini yapacak." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Ama vatandaşa hesabı veren biziz, siyaset hesap veriyor. Onlar yanlış yapıyorsa, vatandaş onlara hesap sormaz, hesabı bizden sorar. Onun için biz de bizden sorulacak hesabı önce onlardan soracağız. Eğer, FETÖ ile mücadelede ortaya koyduğumuz standartların, esas ve usullerin dışında keyfi karar verenler varsa, bunları da tek tek ele alıp gereğini yapacağız, bu kadar açık söylüyorum."

"Kamu yetkisi kullanan kimsenin keyfi davranma hakkı yok. Keyfilik olmaz. Her şey kuralla olacak, adaletle olacak. İntikam duygusuyla duygusal boyutla olayları ele alırsak FETÖ'yle mücadelede başarılı olamadığımız gibi yeni sorun alanları da açmış oluruz." ifadelerini kullanan Yıldırım, bu duruma asla müsaade etmeyeceklerini bildirdi.

Yıldırım, "Burada bir kez daha altını çizerek söylüyorum, bu konuda mağduriyeti olanlar varsa haksız uygulamalar varsa Başbakan Yardımcım Nurettin Canikli bu işte görevlidir. Bütün bilgiler gelsin, diğer ilgili bakanlarla temas halinde bu konunun üzerine gideceğiz. Bundan hiç ama hiç tereddütünüz olmasın." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, geçen salı günü Orta Vadeli Plan'ı (OVP) açıklandığını hatırlatarak, bu planda amacın gelecek 3 yıla yönelik öngörülerin toplumla paylaşılması olduğunu aktardı.

Demokratik yönetimlerin, şeffaf ve hesap verebilir yönetimlerin yapması gereken bir işi yaptıklarını vurgulayan Yıldırım, 3 yıl içerisinde bütçe değerlerinin, büyümenin, enflasyonun, istihdam-işsizlik ilişkisinin nasıl olacağına yönelik "açık açık" kamuoyuna taahhüt verildiğini, bunun bir anlamda "ev ödevleri" olduğunu kaydetti.

YATIRIMLARDA KISINTIYA GİTMİYORUZ

Yıldırım, müspet veya menfi eleştirilerin olabileceğini ama genel anlamda OVP'nin büyük bir oranda kabul gördüğüne şahit olduklarına değinerek, bir ekonomik perspektif ortaya konulduğunu, bir öngörü yapıldığını ve bakış açısının çok önemli olduğunu ifade etti.

Bu bakış açısına yönelik birkaç hususu paylaşmak istediğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bir, Orta Vadeli Plan büyümeyi öncelikli olarak ele alıyor. Daha fazla yatırım, üretim, istihdam yani gerçek ekonomiye daha fazla kaynak aktarmaya devam edeceğiz. Bütçe açığının artması pahasına yatırımlarda kısıntıya gitmiyoruz. Bir kere bu birinci prensibimiz.

İkinci prensibimiz, yapısal değişim ve dönüşüm programını kararlılıkla sürdüreceğiz. Her alanda başlatılan reformlara devam edilecek. Uygulamadan kaynaklanan sorunlar teker teker çözülecek." 

İŞİMİZ BUNDAN SONRA DAHA FAZLA TAKİP

Anlatılan sorunların yüzde 60-70'inin uygulamayla ilgili sorunlar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Yasalar var, altyapı var ama uygulamaya gelince maalesef keyfilik yüzünden vatandaşımız, yatırımcımız, sanayicimiz zaman kaybediyor, üzülüyor. Bunları da birlikte aşacağız. İnsanın olduğu yerde sorun var ama sorunları çözecek olan yine insandır." dedi.

Yıldırım, bu konuda beraber çalışılacağını, daha yakın temasta olunacağını belirterek, TOBB, odalar ve ilgili bakanların her bir konuyu tek tek takip edeceğini, kendisinin de takipçisi olacağını söyledi.

Düzenlemelerin yeterince var olduğunu, asıl meselenin ise uygulamada bulunduğunu ifade eden Yıldırım, "Uygulamaya gelince maalesef taşrada, orada, burada farklı farklı durumlar ortaya çıkıyor ve bundan da sektörümüz, sizler zarar görüyorsunuz. Emin olabilirsiniz ki işimiz bundan sonra takip, daha fazla takip. Sahada ne oluyor, ne bitiyor, yukarıda alınan kararlar sahada hangi oranda uygulama imkanı buluyor. Bunları bütün bakanlarımız tek tek takip edecekler ve gereğini yapacaklardır." diye konuştu.

HEPİMİZ ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYACAĞIZ

Başbakan Yıldırım, bir yandan darbe girişimi süreciyle uğraşırken, aynı zamanda çoğu ekonomiyle ilgili pek çok düzenleme yapıldığına işaret ederek, "Darbenin gürültüsü içerisinde belki fark edilmedi ama reform niteliğinde düzenlemeler yaptık. Vergi barışı, kasa stok affı, borçların yeniden yapılandırılması, damga vergisinde basitleştirme, Türkiye Varlık Fonu, bireysel emeklilikte otomatik katılım, bunların her biri gelecek 10 yıl için Türkiye'nin kaderini değiştirecek reform niteliğindeki işlerdir." değerlendirmesinde bulundu.

"Vatandaş, ihracatçısıyla ithalatçısıyla üreticiyle niye kavgalı, nizalı olsun? Yani 'Malıyla rezil olmak' diye bir şey var, niye olsun?" diye soran Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gel kardeşim otur, anlaş, barış, el sıkış, yoluna devam et. Ne kadar çok üretirsek, ne kadar istihdamı artırırsak o kadar ülkemizi ileri taşımış oluruz. Hepimizin amacı bu. Türkiye zenginleştikçe, Türkiye'nin her köşesinde refah arttıkça artık terör daha az konuşulacak. İnsanlar, kaybedecekleri kazanacaklarından daha fazla olduğu zaman huzuru, istikrarı, güveni tercih eder. Bizim de amacımız bu. Yurdun her köşesine, her karış toprağına vatandaşlarımız rahatça seyahat edecek. Oralarda rahatça iş yapacak, yaşamını sürdürecek, çocuklarının eğitimini yapacak, sağlık hizmetleri eksiksiz verilecek."

Bu kapsamda bir çağrıda bulunan Yıldırım, "TOBB'dan, siz sanayicilerden özellikle bir ricam var, bir istirhamım var. Cazibe merkezi olarak tanımladığımız 23 ilden oluşan bölgeye yönelik bir hamle başlatmanızı istiyorum. Bunu istiyorum. Hepimiz elimizi taşın altına koyacağız. 'El eli yıkar, el de döner yüzü yıkar.' diye bir tabir var. Dolayısıyla o bölgelerde mutlaka pozitif ayrımcılık yapacağız, yatırım yapacağız. Karşılığını biz vereceğiz, hiç merak etmeyin." diye konuştu.

GENÇLERİ GELECEĞE HAZIRLAYACAKSINIZ

Yıldırım, şurada sanayinin daha da geliştirilmesi, yeni OSB'ler yapılması, lojistik merkezler yapılması, birtakım bürokratik engellerin ortadan kaldırılması gibi taleplerin dile getirildiğini aktararak, "Ben burada lükse yönelik, israfa yönelik hiçbir talebe rastlamadım. Hepsi kendi içinde tutarlı, hepsi de ülkeye katma değer sağlayacak, bölgeye daha fazla yatırım yapmayı temin edecek talepler. Bunlara karşı duyarsız olamayız, hiç kimse olamaz." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin mutlak üstünlüğü olmadığına dikkati çeken Yıldırım, "Petrolü yok, doğalgazı yok. Mukayeseli üstünlüğümüz var. Mukayeseli üstünlüğümüz ne? Genç nüfusumuz. Beşeri kaynağımız. Bu bizim birçok ülkede olmayan gücümüz. Bu gücümüzü şimdi kullanma zamanı gelmiştir." dedi.

Yıldırım, bu gücü kullanmak için gençlerin en iyi şekilde eğitimle donatılacağını ifade ederek, "Sizler de bu gençleri alıp önlerini açacaksınız, geleceğe hazırlayacaksınız." diye konuştu.

Konuşmasında, çıraklıkla, meslek okullarıyla ilgili düzenlemeler yapıldığını, ilk defa işe gireceklerin maaşlarının 12 ay boyunca devlet tarafından ödendiğini anlatan Yıldırım, organize sanayi bölgelerine okul açılmak istendiğini belirterek, bu konuda da bir engel bulunmadığını söyledi.

Başbakan Yıldırım, "Her türlü desteği veriyoruz. Yeter ki gençlerimize, geleceğimize yatırım yapın. Hepimiz ülkeyi onlara devredeceğiz. Gençlerimizin dağa çıkmaktan daha fazla heyecan duyacağı yerler olduğunu bilmesi lazım. Geçen sene 4 bin 500 civarında dağa çıkan genç var, bu sene 400 bile olmadı. Niye? Geleceğe olan umutları arttı." diye konuştu.

Gençlere sahip çıkılacağını vurgulayan Yıldırım, işverenlerin de daha fazla sorumluluk alacaklarını, gençlere daha fazla şans tanıyacaklarını, kendilerinin de gereken desteği vermeye devam edeceklerini bildirdi.

EXİMBANK DESTEKLERİNİ 2017'DEN İTİBAREN 3 KAT ARTIRIYORUZ

Finansmana erişimin Türkiye'nin önemli sorunu olduğunu dile getiren Yıldırım, bunun için tedbirler alındığının altını çizdi.

İhracatçılar için Eximbank desteklerini 2017'den itibaren 3 kat artıracaklarını açıklayan Yıldırım, "Nasıl olacak bu? Diyelim ki 100 milyon dolarlık ihracatınız var, ilave 10 milyon dolar daha ihracat yapıyorsan ona her türlü desteği yapacağız. Prim desteği, navlun desteği, daha bir çok destekler. Yeter ki siz gayret gösterin, tanıtım vesaire...Bütün bu destekler verilecek." dedi.

Kalkınma Bankası'nı da yeniden yapılandıracaklarını bildiren Yıldırım, bütün yatırım işlerinin Kalkınma Bankası üzerinden finanse edileceğini söyledi. Yıldırım, diğer bankaların bu konuda tam uzmanlıkları bulunmadığını, başka konulara daha çok yöneldiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Kalkınma Bankası, özellikle kamunun desteklediği projeleri uzun vadeli olarak finanse edecek. Parasal destekleri verecek. Daha önemlisi bütçe dengelerini bozmadan Türkiye Varlık Fonunu ağırlıklı olarak Türkiye'nin geleceğini inşa edecek projelere kaynak aktarmak amacıyla kullanacağız. Şimdi ne oluyor? Bütçe var, öncelikle ücretler, emekliler, sağlık, eğitim, sanayi, tarım, sosyal destekler, para bitiyor. Gelirler bitiyor, yatırım en sona kalıyor. Bütçe açığını da fazla şişirmemek için bir miktar yatırıma para ayırıyoruz. Eğer biz böyle çalışsaydık, bu yolları, bu köprüleri, bu dünyanın en büyük havaalanını yapamazdık. Ne yaptık? Bunların kendi içerisinde finansmanını sağlayarak, vatandaş devlet işbirliğiyle yaptık. 50 milyar dolarlık ilave kaynak üreterek bu yatırımları gerçekleştirdik. Yoksa bunlar 10 sene 20 sene daha konuşulur. 50 senedir Osmangazi Köprüsü konuşuluyor. 3. köprü Yavuz Sultan Selim konuşuluyor. Dünyanın en büyük havalimanı."

FETÖ'CÜLERİN PROPAGANDALARINA RAĞMEN

Bir müjde vermek istediğini ifade eden Yıldırım, Türkiye'nin, dünyanın en büyük havalimanını yaptığını, dünyanın da bunu gördüğünü söyledi. Önceki gün Kanada'da Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün Genel Kurulu'nun yapıldığını aktaran Yıldırım, Türkiye'nin BM'ye üye 172 ülkeden 156'sının oyunu alarak konsey üyeliğine seçildiğine dikkati çekti. Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"(Türkiye'de darbe var, terör var, Türkiye'ye gelmeyin, gitmeyin yalnızlaştırın...) Bu FETÖ'cülerin propagandalarına rağmen Türkiye, BM'ye üye 172 ülkenin 156'sının oyunu alarak en yüksek oyla seçilen ülke oldu. FETÖ'cüler himmet paralarını oluk oluk lobi şirketlerine, dışarıdaki yandaşlarına aktarmaya devam ediyor. Ama unutmasınlar 'Hazırın ardı tez gelir.' Suyu kestik, borudaki suyu kullanabildiğin kadar kullan. Ondan sonra ne yapacaksın bakalım? Hangi garip gurebayı aldatacaksın? 'Allah' diyerek, 'kitap' diyerek, 'cennet' diyerek, bütün kutsallarımızı kullanarak bu insanları aldattınız, mağdur ettiniz. Bundan büyük alçaklık olur mu? Şimdi de kalkmışlar bin bir türlü tezviratlarla kafa karıştırıyorlar. 'Tekrar geleceğiz, bitmedi, etmedi, cennette buluşacağız, dayanın.' Allah ıslah etsin diyorum."

FETÖ'de 3 yapı bulunduğunu, bunların ibadet, ticaret ve ihanet edenler olduğunu anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Birinci hedefimiz ihanet edenler. Onların canına okuyacağız, hiç kaçarı yok. Ticaret edenler eğer bu ticaretlerini milletin malını, çoluğunun çocuğunun rızkını eğer bu terör örgütüne aktarmışsa onlar da bunun hesabını kuruşuna kadar verecek, orada da af yok. Ama ibadet amaçlı bu yardımları yapanlar, arka plandaki tezgahtan haberi olmayan masum vatandaşlarımız ki bunlar büyük bir çoğunluğu oluşturuyor. Bunların bir günahı yok, onlarla alış verişimiz yok. Hiç endişelenmesinler, müsterih olsunlar. Bunların yaptığı en büyük kötülük, kutsallarımızı aşındırdılar. Bizim değerlerimizi, hepimizin üzerine titrediği değerlerimizi ortadan kaldırdılar. Bu konuda başından beri söylüyoruz, hata yapmamak, hiç hata yapmamak mümkün değil. Niye? Örgüt kapalı, kayıt dışı. Saydam değil. İlişkileri ancak araştırınca buluyorsunuz. Fakat dedik ki en az hatayla yapacağız, kılı kırk yaracağız, yaşla kurunun bir arada yanmasının önüne geçeceğiz. İntikamla değil, adaletle davranacağız. Bunların hepsini yapıyoruz. Ancak uygulamalarda görüyoruz ki, burada da dile getirildi yanlışlar oluyor. Bunları düzeltmek de mümkün. Bunu da yapacağız. İşte bu toplantılar, bu konuşmaların amacından biri de budur. Artık bu ne bölücü terör örgütünün, ne BTÖ terör örgütünün gündemimizi işgal etmesi, gündemimizi ifsat etmesine (karışıklık çıkartmasına) izin vermeyelim. Arkadaşlar, hayat devam ediyor."

Yıldırım, Türkiye ekonomisinin kendi mecrasında, gayet güzel çalıştığını belirtti.

Japon kredi derecelendirme kuruluşunun, Türkiye'nin notunu yükselttiğini ifade eden Başbakan Yıldırım, "Bir tanesi not düşürüyor, bir tanesi yükseltiyor. Bunlar notu düşürdüler, ondan sonra bizim göstergeler düzelmeye başladı. Bundan güzel cevap olur mu?" diye sordu.

İhracatın, sanayiye güven endeksinin arttığına, enflasyonun azaldığına dikkati çeken Yıldırım, şunları söyledi:

"Dünyada gelişmekte olan ülkelerde, Çin ve Hindistan'ı çıkarın, bu haliyle bile Türkiye bir numara. Ortalamanın iki katı büyümesi var. Bir ton iş başımızdan geçti, buna rağmen Allah'a şükür ülkemiz her zaman zorlukların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Nasıl başarıyoruz? Birlikle beraberlikle başarıyoruz. En son örneği 15 Temmuz. Dünyada eşi menendi yok. Bunu başaran bir ülke böyle ufak tefek engellerle diz çöker mi? Asla çökmez. Türkiye'nin geleceği burada işte, sizsiniz. Türkiye'nin aydınlık geleceği, bacası tüten fabrikaların sayısının artmasıyla olacak, iş, aş bulan insanlarımızın sayısının artmasıyla olacak. Tüccarımızın, sanayicimizin, tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın el emeğinin, göz nurunun en iyi şekilde değerlendirilmesiyle olacak. 'Süt düştü süt al, elma düştü elma al, incir düştü incir al, fındık düştü fındık al', bunlar kalıcı çözümler değil."

ÇOK GÜZEL BİR TEŞVİK PROGRAMI HAZIRLADIK

Başbakan Yıldırım, birbiriyle rekabet etmeyen, bölgesel olarak her zaman değerini koruyabilen ürünleri belirlemenin ve destekleri ona göre tanzim etmenin önemini vurgulayarak, bununla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çalıştığını belirtti.

Bakan Faruk Çelik'in konuyla ilgili kendisine sunum yaptığını aktaran Yıldırım, "Önümüzdeki hafta da inşallah milletimizle paylaşacağız, çok güzel bir teşvik programı hazırladık." diye konuştu.

Tarımı Türkiye için stratejik bir sektör olarak nitelendiren Yıldırım, "Tarımın, bu teşvikleri devreye soktuğumuzda ülke ekonomisine katkısını kısa sürede 15 milyar lira artırmış olacağız." dedi.

Yıldırım, havza bazlı teşvik olacağını, her şeyin her yerde ekilmeyeceğini belirterek, "Hangi bölgede hangi ürünler ekilecek, buna karar verilecek ve ona göre teşvik sistemi olacak. Hayvancılıkta esas olan kendi hayvan varlığımızı artırmaktır. Satın alıp kesmekle biz bu işin içinden çıkamayız. Damızlıklarımızı, besiciliğimizi kendimiz yapacağız, bunun için başlangıçta ithal etmemiz gerekiyor. Doğru hayvan varlığımızda sıkıntı var, bunu yapacağız ama TİGEM'lerde, hayvan varlığımızı artıracak sistemleri devreye sokacağız." ifadelerini kullandı.

adminadmin