Türkiye
Giriş Tarihi : 09-12-2012 10:41   Güncelleme : 09-12-2012 10:41

Cengiz Aytmatov

O güzel Beyaz Gemi ile Toprak Ana’ya gitti

Cengiz Aytmatov


 
Cenngiz Aytmatov’un sesi, Kırgızistan’ın bozkırlarında kaybolup giden bir Kırgız ağıtı gibi uzaklarda bir dağa çarpıp yankı yankı gönlümüze düşmüştür..
 
Cengiz Aytmatov’un ilk okuduğum kitabı Gün Olur Asra Bedel romanıdır. Bu roman Sarı Özek bozkırlarında uzanan tren raylarından, Nayman’larla Avar’ların savaşlarına, oradan kolhozlara oradan kaybedilmeye çalışılan bir milletin ruhuna kadar iç içe girmiş birçok konuyu içermektedir.

Daha sonra ki süreçte Cengiz Hana Küsen Bulut ve Dişi Kurdun Rüyaları, Selvi Boylum Al Yazmalım ile Cengiz Aytmatov okumalarım devam etti. Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek ve son kitabı Dağlar Devrildiğinde ise yakın zamanda okuduğum kitaplarıydı.

Onda sadeliğin içinde vakar, vakarın ötesinde aşk, aşkın ötesinde inanç vardır
Cengiz Aytmatov’un kalemi sanki bir düş gezgininin tuttuğu ayna gibi bizi farklı diyarlara götürür. Yaşlı bir kalbin taptaze hayalleri canlanır törelerini yaşatmaya çalışan bir ihtiyar Kazağın gözlerinde. Cengiz Aytmatov, esir düşmüş bir milletin tekrar dirilmesi için kalemini seferber etmiş yüksek ruhlu yüksek fikirli bir insan olarak Orta Asya Türk halklarının alınyazısını kendine dert edinmiştir.

Onun efsaneler ve halk hikâyelerinden beslenerek yazılan eserlerinde gün yüzüne çıkarmaya çalıştığı gerçekler vardır. Bu noktada Cengiz Aytmatov, Sovyetler Birliği’nin komünist ideolojisiyle kendi özünü ve tarihini unutmuş insanlarına romanlarındaki folklorik unsurlarla ve destanlarla, iki zamanı birden yaşattığı kurgularıyla bir hatırlatıcı, bir uyarıcı rolünü görmüştür diyebiliriz. O, evrenseli göz önünde tutarak kendi halkı için yazmıştır.

Onda sadeliğin içinde vakar, vakarın ötesinde aşk, aşkın ötesinde inanç vardır. O, saatleri aşka kurulmuş bir kalbin aşkla çarpışının hikâyesini yazar. Cengiz Aytmatov'un kitapları dört tarafı zindan gibi karanlık olan duvarlara yepyeni ışık dolu pencereler açar. Onda Issık Gölü'nün üstüne vuran ayın şavkının suların üstünde dağılan ışığı vardır. Cengiz Aytmatov sadece Kırgız halkının değil, tüm insanların değerlerini ve hissiyatlarını anlatmanın ustasıdır. Geçmişten gelece uzanan bir yelpazede onun seçtiği konular ve kahramanlar hayattan kopuk değildir. Onda hayal gücü ölçülü bir kararlılıkla siner yazılara. Yazar zor bir dönemde ve baskıların en yoğun yaşandığı bir rejimde yazarlık hayatını devam ettirmiş ve dost düşman herkesin takdirini kazanma payesine erişmiştir.

Ayrışmak yerine bir olmayı, birlikte hareket etmeyi savunur

Babası Stalin tarafından haksız yere idam edilen Cengiz Aytmatov, romanlarında Sovyetlerin yaptığı haksızlıkları dile getirmiştir. Onun eserlerinde Sovyet rejimi altında ezilen insanların dramını okumak, bozkırın kendine has yasalarını görmek mümkündür. İkinci Dünya Savaşı’nda çekilen acılar onun romanlarının temel konularındandır. Mankurtlaşmanın ne olduğunu, kendi değerlerini yitirmiş bir toplumun nasıl mankurtlaştığını anlatmıştır. Kırgızistan’ın bozkırlarında kaybolup giden bir Kırgız ağıtı gibi uzaklarda bir dağa çarpıp yankı yankı gönlümüze düşmüştür onun sesi.

O, bir hafıza tazeleyicidir. Sözlü kültürün hâkim olduğu bir millete yazılarıyla kendi değerlerini anımsatarak silinmeyecek bir iz bırakmıştır. O, yaşadığı coğrafyaya karşı borcunu, onu en güzel şekilde anlatarak ödemiştir. Cengiz Aytmatov, büyüklüğünü, herkesin kendi kültürel değerlerini reddettiği bir dönemde kendi değerlerini yüceltip bunu edebiyatın en güzel metotlarıyla işleyip dünyaya duyurmasından alır. O, Rusya'nın veya Amerika'nın değil, bölgede yaşayan insanların Orta Asya üzerinde söz sahibi olmasını ister. Ayrışmak yerine bir olmayı, birlikte hareket etmeyi savunur.

O, Türk halklarının birleşmesini ve her milletin kendi kaderini kendisinin çizmesini istemektedir. İsmail Gaspıralı’nın tüm Türkleri müşterek bir yazı dilinde birleştirme fikriyle ilgili olarak, “bu fikir sadece onun değil, hepimizin paylaştığı bir fikir. Çünkü Türkistan devletleri birleşirse, bu halklar bir devlet olma yoluna giderse o zaman kendi başına çok güçlü medeniyetli bir devlet olacaktır” cevabını vermiştir.

Evrensel bir yazar olan Aytmatov, daha çok kişiye ulaşmak ve geniş açılımlar yapmak için eserlerini Rusça yazmıştır. Herkesin birbirine benzediği, aynı tarzda eserler yazdığı bir dönemde kendi ülkesinin inançlarını, geleneklerini, efsanelerini kullanarak zengin materyallerle yaşayan bir edebiyat oluşturmuştur.
Cengiz Aytmatov, inançlarının peşinde bir yazardır. Ona göre temel amaç, insanoğlunun neden yaratıldığı ve nasıl yaşadığı gibi sorulara öncelikli olarak cevap bulmak olmalıdır. Ontolojik bir kaygı taşıyan yazar, tüm maddi meselelerden önce manevi meseleleri ön plana getirerek Marks'ın altyapı-üstyapı teorisini tam tersine çevirmiştir.

Cengiz Aytmatov yüzyılımızda yaşamış büyük bir yazar ve bir millet ruhunun arkeologu olarak gelecek çağlarda da okunacak ve onun büyüklüğü ilerde daha da anlaşılacaktır. O şimdi bir Beyaz Gemi’ye binip sisler içinde kaybolmuş ve Toprak Ana’nın koynunda uyumaktadır.
 
Mehmet Baş / dünyabizim.com
adminadmin