Siyaset
Giriş Tarihi : 07-06-2021 10:47   Güncelleme : 07-06-2021 10:47

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Değişen Dünyada Kızıl Tehlikenin Yerini Yeşil Tehlike Aldı”

Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin YouTube kanalı ‘SBB TV’deki “Şehir Konuşmaları’ programına video konferans sistemiyle bağlanan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, batının, Müslümanların kendi inançlarına, değerlerine ve geleneklerine sahip çıkmasını sorun olarak gördüğünü belirterek değişen dünyada kızıl tehlikenin yerini yeşil tehlikenin aldığını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Değişen Dünyada Kızıl Tehlikenin Yerini Yeşil Tehlike Aldı”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Yazar ve Akademisyen İbrahim Kalın, SBB TV YouTube kanalında Ömer İdris Akdin ve Ali Bedir'in sorularını cevapladı. Video konferans sistemiyle Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Şehir Konuşmaları’ programında ‘Gelenek, Gelecek ve Türkiye’ konusu ile ilgili konuşan İbrahim Kalın, yeni bir tehlikeye dikkat çekti. Yaklaşık 2.5 saat süren programda batının İslam karşıtlığını ele alan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD ve Avrupa’da yaşanan terör olaylarının yüzde 90’ınından fazlasının o toplumların kendi vatandaşları tarafından yapıldığını dile getirerek, “Kendi vatandaşları, kendi dindaşları, kendi etnik kökeninden gelen insanlar tarafından yapılan terör eylemleri Müslümanlar algısı oluşturularak aktarılıyor. Elbette Müslüman olup da teröre karışan, suça karışanlar da var. Bunu inkar etmek mümkün değil. Ama algı farklı. Bütün meseleyi Müslümanlar üzerinden çözmeye çalışıp onları günah keçisi yapmaya çalışıldığının da farkındayız. İslamofobi olgusunu üreten bakış açısı, batı toplumlarının kendi içindeki sorunlarını başka bir zeminde çözme gayretine yöneldiği için bunu Müslüman korkusu üzerinden yapmaya çalışıyorlar” dedi.

HEDEFLERİNDE MÜSLÜMANLAR
Avrupa’da 25 milyona yakın Müslümanın yaşadığını ifade eden İbrahim Kalın, “Bu Müslümanlar, o topluma entegre olmuş, o toplumun dilini konuşan, eğitim kurumlarından geçmiş, yasalara uyan, kanunlara riayet eden, orada üreten, orada tüketen oranın vatandaşlığını benimsemiş insanlardan oluşuyor. Ama algıya baktığınız zaman, sanki o ülkelerdeki işsizlik sorununun temel kaynağı orada yaşayan Müslüman azınlıklarmış gibi” ifadelerini kullandı.

Müslümanların kendi inançlarına, değerlerine, geleneklerine sahip çıkmasının sorun olarak görüldüğünü kaydeden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Yazar ve Akademisyen İbrahim Kalın, değişen dünyada ‘kızıl tehlike’ yerine ‘yeşil tehlike’ olgusunun geçirildiğine dikkat çekerek şunları söyledi:

“YEŞİL TEHLİKE DİYE BİR ŞEY İCAT EDİLDİ”
“Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünya sona erdi. Tek kutuplu dünyaya geçerken kızıl tehlikenin yerine bir başka tehdit konulması gerekiyordu. Bunun içinde yeşil tehlike diye bir şey icat edildi. Onlarca yılda bunlar konuşuldu, işlendi ve 1990’lı yıllarda Huntington’ın ondan hemen önce aslında Bernard Lewis’in ortaya attığı Medeniyetler Çatışması tezi bütün bu algıları daha da tetikledi. Burada Batı Medeniyeti kendi iç sorunlarını kendisiyle ciddi bir muhasebe yaparak çözmek yerine bunu ötekinin suçlanması, ötekinin öcüleştirilmesi, ötekinin şeytanileştirilmesi üzerine yapmaya çalıştı.”

Çevre konusuna da değinen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, varlığa sahip olmak ve sahip çıkmak arasında önemli bir fark olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Sahip olmaya çalışmak; onu mal mülk edinmeye çalışmak. Onu bir meta haline getirmek. Bir şeye sahip çıkmak ise ona arka çıkmak, onu koruyup kollamaktır. Onun bekçiliğini yapmaktır. Türkçede bekçi kelimesi beklemek değil bir şeyi pekleştirmek, onu sağlam ve güçlü hale getirmektir. Onu korumak, sağlığı sıhhatinin muhafazası için çaba göstermektir. Varlığın bekçisi, çobanı olabilmek ona sahip olmak değil sahip çıkmayı gerektirir. Tabiata, çevreye meta olarak bakarsak, dönüştürülmesi, istismar edilmesi, metalaştırılması, sömürülmesi olarak bakarsak, bizim doğru bir ilişki kurmamız mümkün olmaz. Çevre krizi başka şekillerde tekrar tekrar ortaya çıkmaya devam edecek. Ama biz kendimizi o tabiatın bir parçası olarak görür, ona sahip olmaya çalışmak yerine ona sahip çıkabilirsek, onun sahabesi olabilirsek, onun sohbet arkadaşı, yol arkadaşı olabilirsek, o zaman Yunus Emre’nin ‘Sordum sarı çiçeğe’ derken neyi kastettiğini anlarız.”

Recep YAZGANRecep YAZGAN