Fikir
Giriş Tarihi : 23-11-2020 06:28   Güncelleme : 23-11-2020 06:28

Davasını Dert Edinmiş Bir Dava Askeri Ahmet Ziya Balcı

Vakıf insanı, Milli Görüş dava adamı, fedakârlık örneği, ihlâs timsali Ahmet Ziya Balcı’nın Hakk’a yürüyüşü sevenlerini çok etkiledi.

Davasını Dert Edinmiş Bir Dava Askeri Ahmet Ziya Balcı

Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi’nde tedavi altında iken Hakk’a yürüyen, Milli Görüş hareketinin en hareketli mensuplarından Ahmet Ziya Balcı’nın vefatı, Milli Görüş hareketi men-suplarını oldukça etkiledi. Çünkü o, sürekli hizmet üreten, proje üreten, her anında tebliğ faaliye-ti yapan, Milli Görüş kurumlarına maddi ve manevi desteği aralıksız sürdüren bir dava eriydi.

 

Milli Görüş hareketi içerisinde bulunan Hafız Mustafa Balcı’nın oğlu Ahmet Ziya Balcı, gençli-ğinden itibaren ailesi ile birlikte hizmetten hizmete koşan ve enerjisi ile örnek olan, sevilen ve sayılan bir şahsiyetti. 1962 yılında Trabzon‘da doğdu. Samsun İmam-Hatip Lisesi ve Devrim Lisesi’nden mezun ol-duktan sonra, Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. İmar ve İskân Mü-dürlüğü yaptı. Devlet memurluğundan istifa ederek kendi işini kurdu.

İşini kurar kurmaz sürekli önceki çalışmalarında hizmet ettiği Milli Görüş hareketine daha fazla katkı sağlamanın derdine düştü. Bu konuda ticaretinde para kazandıkça davasına, davasının ku-rumlarına harcadı ve büyük katkılar sağladı, destekler verdi. Bu özelliğinden dolayı hareketin kurumları, kendisinden yönetici olarak da destek vermesini istediler.

Birikim Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Üyesi oldu ve hemen kurumun kiralık binalardan kurtulup kendi binaları olması gerekir düşüncesini ortaya attı ve bu hedefi projelendirerek kuru-mu başarıya ulaştırdı. Bu kurumda üç yıl başarı ile hizmet verdi ve örnek oldu. Anadolu Gençlik Derneği’ne lojistik destek projesi içerisine girerek İKEV (İlim, Kültür ve Eğitim Vakfı) yöneti-minde yer aldı. Bu kurumda da on yıl en büyük maddi ve manevi desteği kendisi verdi. Büyük bağışlarda bulundu, projeler üretti, projelerin bizzat başında bulundu ve yönetti. Dört öğrenci yurdunun mülk olarak kazandırılmasında başrolü oynadı. Kurumda hizmet veren herkesi tek tek motive etmek için ne gerekiyorsa yaptı.

 

En büyük hedefi de gençlerin yetiştirilmesi, şuurlanması ve eğitilmesi idi. Bu konuda da ders halkaları oluşturdu, İKEV, AGD, Saadet Partisi mensubu gençlerden. Her gün sabah ve akşam eğitim verdiği ders halkaları vardı. İslami kavramlar üzerinden dersler veriyor, gençleri eğitiyor, cesaretlendiriyor, moral veriyor ve faal olmaya teşvik ediyordu. Bu arada tüm gençlere ve hizmet arkadaşlarına da izzet ikramda bulunmayı, sevgi halesi oluşturmayı da ihmal etmiyordu. Bütün bu gayretler içerisinde Milli Görüş hareketinin siyasi temsilcisi Saadet Partisi’ne de hiz-meti, desteği asla ihmal etmiyordu. 2009 yılında Saadet Partisi’nden Arnavutköy Belediye Baş-kan Adayı gösterildi. Çok başarılı bir örnek seçim kampanyası yürüttü. Seçimler gelince parti genel merkezine hemen elinde bulunan bir sıfır daireyi bağışlıyordu. İstanbul başta olmak üzere birçok il ve ilçe siyasi çalışmalarına destek verdi.İKEV’in akademisyenlerine İslami kavramların doğru bilgi metinlerini yazdırdı ve ders halkala-rını bunlar üzerinden yürüterek cihat üzerine gençler yetiştirdi. Eğitim faaliyetleri esnasında da tefsirler başta olmak üzere sürekli kitaplar okuyordu.

 

Ayrıca ulaşabildiği kadar da İslami kardeş kuruluşların hizmetlerinde, hizmet binalarında proje destekleri verdi. Partinin ve AGD’nin ülke çapındaki hizmet binalarına da proje desteği verdi. Adeta her saniye fırsat kolluyor, yakaladığı hizmet fırsatına da hemen giriveriyordu. Tanıyanları O’nun bu enerjisine hayran oluyor ve etkileniyordu. O ise bütün bunları yaparken tevazusunu asla elden bırakmıyor, samimiyetini ortaya koyuyordu.

 

Bütün bu heyecanlı hizmetlerini sürdürürken virüs kaptı ve ağır tedaviye muhatap oldu. Tedavi altında gücü yerinde iken dostlarına mesajlarla tebliğ ve hizmete devam ediyordu ki durumu ağırlaştı ve Allah’ın rahmeti rahmanına kavuştu. Tüm dostları, dava arkadaşları, hizmet verdiği kurumların mensupları, hizmet verdiği diğer tüm şahıslar ve gençler bu sondan çok etkilendi ve ilk andan itibaren görülmemiş bir sevgi seli ile taziyelerde bulunuldu. Erbakan Hocamızın Hakk’a yürüyüşünün yıldönümlerinde de Milli Gazete’mize tam sayfa ilan verir, O’ndan görevimizi yapamadığımız için af dilerdi.

 

Son sözlerinden biri şu şekildeydi: “Hayat Allah’ın elinde. Biz rolümüzü oynuyoruz.” Onun gerçek bir mümin ve samimi bir muvahhit olduğuna tanıyan herkes inanıyordu ve hayırla anarak iyiliğine şahitlik ediyorlardı. Ailesi, akrabaları, dostları, dava arkadaşları O’ndan razı olduklarını ifade ederek Allah’ın da razı olması için dualarda bulundular. Aynı şuurda olan muhtereme eşi ve oğulları Hamza ile Enes Balcı’ya taziyelerde bulunanlar bü-tün bu güzel hasletleri dile getirip sabır temennisi ile hayırlı ömürler dilediler.

 

İKEV mensubu çalışanlar ve gençlerin duyguları ise şu şekilde oldu:

 

“İKEV’de sıradan bir gün… Vakıf merkezinin önüne bir Mercedes yaklaşıyor. Ellerinde kuru-yemiş poşetleri ile bir heybet iniyor arabadan. Hızlı adımlarla vakfa çıkıyor ve her gördüğüne, ‘Nasılsın kardeş’ diyor gülerek ve geleceğe güvenerek. Sonrasında hemen HALKA dersine geçiyor. Derse girerken, bir avuç öğrenci kardeşi ile buluşmanın, onlara bir şeyler katmanın ışıl-tısı var gözlerinde...

 

 

 

Sonrasında bir gürültü kopuyor sınıftan ‘ FAİZ KAFALI OLMAYIN, FAİZ KAFALI OL-MAYIN, AŞAĞIDA SOPA VAR SOPA’ diye bir seda yükseliyor sınıfın tam ortasından. Dinleyenler suspus, sopa yemekten korkuyorlar çünkü inanmadığı hiçbir şeyi söylemiyor Ah-met ağabey... Ve gözyaşı düşüyor gözlerinden rahmetli Erbakan Hoca’mızın gayretini anlatır-ken. Erbakan Hoca’mın bir köyde bulunan birkaç kişiye konuşmak için saatlerce nasıl yolculuk yaptığını hatırlayınca, konuşamıyor, susuyor, kelimeler çıkmıyor ağzından. Biraz önce aslan gibi kükreyen Ahmet ağabey, şimdi mahzun bir garip… Sadece ağlıyor ve dizini dövüyor. ‘Davana sahip çıkamadık hocam’ diye…

 

Ahmet Ziya Balcı: Davasını dert edinmiş bir dava askeri... Davasının delisi… ‘Konuşarak’ değil ‘yaparak’ var olan son mücahit… Bir bakarsınız Esenler’de, bir bakarsınız Bahçeliev-ler’de, bir bakarsınız Beylikdüzü’nde, bir bakarsınız Fatih’te durmadan bıkmadan halka halka gençlerin elinden tutmaya çalışan bir baba, bir ağabey…

 

Kişinin, mülkü kendinin sanmasına isyan etmiştir Ahmet ağabey... ‘Herkes verecek herkes elindekini verecek, bir evi olan tamam, amma ikinci evi olan bu davaya ihanet etmiştir’ diye haykırmaları… Kültürel hüzne düşmüş bir kitleyi ayağa kaldırmak için, ‘Benim olduğum yerde olumsuz konuşmak yasaktır’ diye karamsarlığı ortadan kaldırma gayreti. ‘Laf değil kardeşim amel defteri bu amel defteri’ diye sadece teorik konuşan ve çalışmaktan geri duran arkadaşlarını uyarmaları… ‘Nasılsın ağabey?’ diye sorulduğunda, ‘Bomba gibi’ der ve ‘çalışmamız lazım hocam çalış-mamız, herkes kendi hesabını verecek’ diye eklemesi hâlâ akıllardadır. O’nu bir cümle ile anlatmak gerekirse; Ahmet Ağabey ‘mertti’, fitnecilere, servet biriktirenlere, sadece laf üretip iş üretmeyenlere ve namertlere karşı ‘sert2 ve ‘tavizsizdi’. Eğitimlerine maddi ve manevi katkıda bulunduğun manevi evlatların, seni unutmayacak. Sürekli bir arada tutmaya çalıştığın akademik ekibin, Kavramlar kitabını ikmal edecek ve bütün hareke-te yayılmasını sağlayacak. Bundan emin olasın ağabey.

 

Menzilin mübarek olsun Ahmet ağabey, vuslatın rahman olsun. Allah seni Hoca’mıza komşu eylesin.”

Kaynak: Milli Gazete - Hasan ÖZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN