Eğitim
Giriş Tarihi : 13-03-2016 13:10   Güncelleme : 13-03-2016 13:10

Ecdadımız attan inince avrada.....

Şeyh Edebali sonradan İmparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babası sayılır

Ecdadımız attan inince avrada.....
Şeyh Edebali sonradan İmparatorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babası sayılır. Osman Gazi’nin bir devlet kuracağını rüyasında görüp müjdeleyende odur. Osman Bey’e yöneticilik yapacağı devleti sağlam temeller üzerine inşa edebilmesi için Osmanlı’nın kuruluş aşamasında ona verdiği ilk öğüt şudur: “Ey Oğul! Geçmişini iyi bil ki geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini unutmayasın.”  Bostancıbaşı bir hışım bu günlerde, diğerleri kendi kendine kükremede yine... Çekilmiş kılıçlar, hayırdır dedim. Kılıç kalkan oynamak Ata sporlarımızdandır da maharet,bilgi,muhakeme yeteneği,çeviklik gerektirir.Ha,bir de zehir gibi zeka.... _Kimse konuşmayacak konu mühim denmiş. Ben bilirim,ben söylerim,hata senin her sözün...Al düşüncelerini kaybol.... Tamam ağam, paşam bir tek siz bilirsiniz,siz söylersiniz,sizin sözünüzün doğruluğu üzerine söz söylemek kimin haddine.. Oldu paşalar,beyler,hanımlar...Bir durun artık! Büyük iş yapıyorsunuz her söze muhalefet, her düşünceye diş gıcırtadarak itiraz etmekle. Zağarların cirit attığı “Hasbahçe”yi bir de siz talan ediyorsunuz...Bir garip uğultu haliniz! Akıl tutulması yaşayacak, zekânızın donmasına neden olacak kadar büyük bir travma yaşadıysanız eğer bu sizin kişisel sorununuz olur anca. Siz yanlış ya da eksik biliyor olmayasınız? Farklı ideolojileri savunup ,farklı fikir ve inanışlara sahip olabiliriz. Fakat bu demek değildir ki eğriye doğruya sırf muhalefet yapıyor görünmek için karşı çıkalım. Yok böyle bir tutum. Kalemimi hokkaya batırdım bir kere “Harem” ile “Darüssade_i Şerife” arasındaki Enderun avlusunu beraber yürüyeceğiz sizinle! Türk_İslam kültüründe,toplumun sosyal hayatına bir göz atacak olursak;evlerde,konak ve saraylarda erkeklerin idari işlerini yürüttüğü bölümlerle(selamlık)ailenin,kadın ve çocukların yaşadığı(harem)bölümü birbirinden ayrılmıştır. Bu uygulama Osmanlı Saraylarında da uygulanmıştır. Bizanslıların sosyal, kültürel ve inançlarına bağlı bu tür uygulamaları var mıdır bu başlı başına ayrı bir inceleme konusu olur. Tezi atan ortaya bir zahmet inceleyip sonuçlarını da bizimle paylaşıversin... Harem!  Nasıl bilirsiniz sözü? ilk duyduğunuzda sizin de yüzünüzde fitne fücur dalgalanmalar oluşuyor mu? _Oluşur. Çünkü at gözlüğü var gözümüzde. Harem gerçeğini öğrenelim o zaman bizde; Ne Batılı oryantalistlerin tasvirlerindeki gibi bir mekan ne de sizin hayali fantezilerinizdeki olayların aks ettiği meclis.. Boğaziçi’nde padişah yarenlerimizle mehtap sefalarına çıkmamış olsak da var olan sezgi ve düşünüş yeteneğimize bir parça tarih bilgisi de eklemeyi başardık mı çözeriz gerçeğin anlatılanlara galebesini! Konuşulanlara bakınca inandıracaklar neredeyse sarayda padişahların sekbanklıklarını yaptıklarına! Hayırdır atladıysak geçelim sizi de tarihe “Padişahların ceviz kapısının altın tokmağını çevirdiniz diye! Bu ne hadsizlik! Serdengeçti Ağalar, bir durun. Zararınız hepimize. Biz ne yaptık ki diyeceksiniz şimdi hadsizce.... _Zarar veriyorsunuz geçmişimize, bu günümüze,geleceğimize. Uyanalım artık,uyanamadık seniyelerce! Bir söz duyan,fitneye hazırlanıyor.Yumruklarını sıkıyor,eller havaya kalkıyor,gırtlaklarını yırtarcasına bağırmaya başlıyor.A ha isyan çıkarıyorsunuz durduk yere.Yalın kılıç,yalın ayak,çıplak kafa velvele çıkarmayın boş yere. Tarihimize nankörlük kimseye yakışmaz! Zaten dikenüstü oturur olduk toprağımızda. Bir de siz serseri dalaşı başlatıp germeyin sinirleri. Mukavemet gösterdik gösterdik bu zor günlerde yoksa tarihimizle beraber gömerler bizi de.... Tarihdaşlar savaşınız kiminle? Aramızda kim günahsızsa ilk taşı o atsın”öyleyse! Haklının,haksızlığın,nötr doğrunun ,yanlışın net çizgileri varmıdır sizce de?Herkes haklıdır kendi inandığı sistemi ve düşünceyi savunurken.Unuttuğumuz tarihsel olaylar,şimdinin zihniyeti ve varolan koşullarıyla yargılanamaz. Her olay vukuu bulduğu zaman ve şartlar içerisinde değerlendirildiğinde gerçeğe yakın çıkarımlar yapılabilir ancak. Bu gerçeği göz ardı edişimizden yanlış önermelere yanlış sonuçlar çıkarmalarımız! Öyleyse buyrun hep beraber dayanalım asıl adıyla “Darüssade_i Şerife(kutlu ev)kapısına bakalım neler göreceğiz içeride. Girdiğimiz kapının ismine dikkat edin.Harem demedik! Yanlış anlamalara sebep belkide en büyük yanıltıcı bilgi bu! Darüssade_i Şerifenin ana kapısı ve üzerinde Kur’an ayeti! Çoğu yabancı kaynakta bu ayetlerin aşk şiiri olduğu yönünde lanse edilmiştir. Duralım burada bir düşünelim. Kapısına Kur’an ayeti konmuş bir mekan nasıl olurda kadın alemlerinin yaşandığı edep dışı bir mekan olarak kullanılabilir. Kaldı ki bu bölümde padişahın validesi, çocukları da ikamet etmekdedir! Bu levhada, hareme aileden olan erkeklerin dışında kimsenin izinsiz giremeyeceğine dair şer’i hükmü beyan eden ayet yer almaktadır. “Ey iman edenler! Evleriniz dışındaki evlere izin istemeden ve orada sakin olanlara selam vermeden girmeyiniz. Böyle hareketleriniz sizin için daha hayırlıdır.”(Nur suresi ayet/77) Üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı Padişahlarının özel hayatları tabi ki merak konusu olacaktır. Burada sorun yok.Sorun yüzlerce cariyenin yaşadığı saraylarda yaşananların gerek batılı kaynaklarca gerekse içte çarpıtılarak yansıtılması. Halid Edhem Bey Darüssade_i Şerife için; “sır sızdırmayan, saray mahallesi” deyimini kullanmıştır. Yaygın ve yanlış kullanımına devam edilen Haremin gerçekte adı Harem_i hümayundur.İşte bu mekan ve ad etrafında dönen çirkin saptama ve yakıştırmalar günümüzde de devam ede gelen abartılı aktarımların hedefidir.Adı üzerinde burası padişahların özel hayatlarının mekanıdır.Padişahlara ayrılan bu bölümle beraber Darüssade_i Şerife,Divan meydanının kubbealtı ile dış hazinenin arkasından Enderun avlusuna oradan kuzey kanadından devam eden Mabeyn(ikballer) taşlığı ve Mabeyn dairesi ile son bulan ayrı bir dünyadır.Burası,yüksek duvarların,derin ve kafesli pencerelerin gerisinde güneşten yoksun bir kapalı alan olarak tasvir edilir.Yarı karanlık koğuşlar,lalezarlar,mermer çeşmeler,fıskıyeli havuzlar,asma bahçelerini andıran taşlıklar,ferah sofalar,çini kaplı duvarlar,yaldızlı kubbe ve tavanların altında sandıklı saatlerin vuruş seslerine karışan kadın ve çocuk sesleriyle mahremiyeti korunan bir aile mekanı. Bu mekanın ayrı bölmesinde,ud ve tambur nağmeleri,frenk kumaşları,Bedehşan yakutları,Hind zebercetleri takıp takıştırılmış birbirinden güzel cariyelerin varlığını da es geçmiyoruz.Mühürlü dünyanın içine girilmesine ancak bu kadar izin verilmiş.Yerleşkeleri ve günlük yaşam seyirleri dışında sır olarak saklandığı düşünülen olaylara birinci ağızdan hiç kimse ulaşamamış.Daha ne bekleniyor ki fazlası.Dedik harem_i hümayun padişahın özel yaşamı.Sır olmasından doğal ne olabilir?Padişahların mebit_i has&taşodalarında,cariye ve eşleriyle “aralarından kılıç geçmeyecek hallerine duyulan bu merakta neyin nesi? Bir nebze giderelim dedik merak-ı seviyesizliğinizi... Gece padişahı yatmaya Hazinedar hazırlar, altın şamdanlarda ortalığa amber kokusu yayan mumlar yakılırmış. Etrafı dört direkli(şirvan)denilen yataklarda yatar, yattıktan sonra direklerdeki değerli kumaşlar kapatılırmış. Gece boyu iki kalfa cariye kapısında beklermiş. Padişah yatınca hem Valide Sultan dairesi hem Hünkar Sofasında kapılar kapatılıp kilitlenirmiş. Ellerinde “Fil kuyruğu ”kırbaçlarıyla Harameyn Huddamları,ürkünç görüntüleriyle  gecenin karanlığında cariyelerin içine korku salarmış.Manastır hücrelerinin odalarında kalan saraya köle avcıları tarafından satılan bu zatlar hadım edilmiş olarak gelirmiş.Söylendiği üzre sarayda padişahın buyruğu ile hadım edilmezmiş. Cariyelerin koğuşlarından uzak nöbet odasında harem kapısı ve dehlizlerinde görev yaparlarmış. Ha birde, hadım edilmiş harem ağalarıyla cariyelerin münasebetleri konusuda tarihin dedikodusu olmaktan öte değildir bizce. Varsa da ne gam ki bizlere? .Darüssade_i Şerife halkı, çerde aile efradı, hizmetliler ve cariyeler olmak üzere birbirinden ayrılır.Harem teşkilatı değişmez bir hiyerarşi düzeninde kurulmuştur.En üstte Valide Sultan,Padişahın kızları,Hasekiler,ikballer,gözdeler,peykler ve has odalıklar. Hukuken kadın köle statüsünde olan cariyelerin asıl kaynağı savaşlarda esir olarak alınmalarıdır. Burada eğitimle okuma yazma öğretimi,dini bilgilerle birlikte ayrıca görgü,usül,yeteneklerine göre musiki,biçki,dikiş,nakış dersleride aldıktan sonra Darüssadede gerekli işlerde istihdam ediliyorlardı.Burada yetiştirilen cariyelerin bir bölümüde azad edilip saraydan ayrılıyordu. Herşey kurala ve sıkı bir disipline bağlı devam etmiş,Hanedanın Dolmabahçe,Çırağan,Yıldız,Beşiktaş Saraylarında yaşadığı dönemlerde de her şey aynı kaideye bağlı işlemiştir. Sarayın bu bölümünde yaşayan cariyelerin asıl görevi, padişaha ve ailesine hizmet etmektir. Bu nokta da aynı zamanda bir eğitim kurumu görevinide üstlenmiştir. Kadınların adab_ı muaşeret kurallarına Türk_İslam ahlak seciyesi ve dönemin ilim anlayışı üzerine  göre yetişmeleri için eğitim ve öğretimde vermiştir.Bu noktada gelen eleştirilere verilebilecek en güzel cevap ise şu olabilir; Osmanlıya veliaht olacak şehzadelerin ne tür bir eğitim ve öğretimden geçtiğini sağlam kaynaklardan öğrenmelerini salık verebiliriz!İleride kendilerine eş olarak seçecekleri kişilerinde aralarında bulunduğu cariyelerin hiç bir eğitim ve öğretim almadan sadece kadınlık statüsünde bulunduklarını savunma fikri,işte budur asıl zeka donması.Ki bu bilgide eksik olur,çünkü Osmanlı padişahları,Fatih Sultan Mehmet’e kadar hür kadınlarla evlilik yapmışlardır.Fatihten sonra gelen bir kaç padişah hariç cariyelerle evlenmişler nikah yapanlarda olmuştur. Yeri gelmişken Osmanlı padişahlarının başını ağrıtan sorunlardan biride “Kadınlar Saltanatıdır ”Kanuniden sonra başlayan duraklama ve gerileme sürecinde etkili olduğu,kadınların devlet işlerine karışmasının Osman_ı Aliyyenin yıkılmasınında payı olduğu yaygın görüşü taraftar bulsa da bu da bizce tutarsız bir savdır.Ne Kanuni zamanında Hürrem ne Kösem Sultan ne de Valide Sultanlar hiç bir zaman resmi olarak I.Katerina ve II.Elizabethin elde ettiği resmi yetkileri ele geçirememişlerdir.Entrikalarıyla Şehzade Mustafa’nın katline sebep olan Hürrem’in diğerlerine göre geniş yetki sınırı hariç.Bu katlin yalnızca Türk tarihinin değil dünya tarihininde yönünü değiştirdiği kabul edilir.Hürrem,Osmanlıda kendi mührünü bastıran ilk kadındır.Divan toplantılarını izlediği,fikirlerini padişaha sunduğu belgeli Osmanlı arşivinde mevcuttur. Osman Gazinin ilk eşi Malhun Hatunla başlayıp IV. Mehmed’in beşinci eşi,Nimed Nevzad Hanımla biten tarihsel bir kadınlar seyri izlediğimiz.Harem! bu seyrin sadece küçük bir bölümü olarak aktarılabilir ancak. Modern Tellaklar,Hintlilerin “Kamusutrasıyla”,Arapların “Kokulu Bahçesi’ni fazlaca işleştirdiler görülen.Yoksa “Harem”üzerine bu kadar kurgu tek düşsel beyinle kurgulanamaz. Padişah’ın ciman hallerinin ortaya dökülmesinin ne gibi tarihsel ve kültürel bir faidesi olabilir bu topluma? Konuyu normal  insan düşüncesine aykırı gerçeküstü ve sınırlama konmamış,deli biraderin beyin fanzin saçmalıkları olarak nitelendirmek en doğrusu. Rum,Ermeni,Bizans,Arnavut güzellerinin sarayda fitne çıkardıkları aşikar olsa da Tophane Ocağının cehennem zebanisi semenderlerinin eline geçmiş “Yemenici Bali”misali sapkın beyinli batılıların ve eşrafının fitneside zarar vermesin artık tarihimize... 600 yıllık Osmanlı tarihinde onca siyasal,kültürel,ekonomik olay varken milletin dönüp dolaşıp “Bir zambağın Hikayesi’nde kendilerine beyaz Fulya yerine “Saman Sapı ”sunan padişahlarımızı dillerine dolamaları gösteriyor ki canlarını fena yakmışlar. Kuyruk acıları bunca zaman geçmediğine göre, Osmanlı ruhundan korkanlar var halen!Beşiktaştan Ihlamur Sarayına uzanan iki yanı ağaçlıklı yolda yürüyen feraceli hanımların dedikodusu gibi anlatılanlar. Devlet_i Aliyyenin padişahı ve Harem_i Hümayununu,kırmızı fenerli aşağı “Mahalle Mektebi”gibi alğılatma çabasıyla kim neyi elde edecek? Harem ne,mahalle mektebi ne de cariye ve saray kadınları, Galata Meyhanelerinde çalışan, Kirteli Nefise ile Hürmüz ne de sütçünün kızı Firdevs.... Osmanlı Padişahları da sıradan Zaptiye Abdi efendiler değil.... Madem sırra kadem basılsın istemiyorsunuz harem gerçekliğinin Sultan İbrahim’i anlatın sonra 3. Osman’ı anlatın, Dilhayat Kalfa’yı ardından 3.Ahmedin kızı Ümmü Gülsüm’ü anlatın! Nefesiniz yeterse,Serfiraz’ı,Valide Turhan’ı,Bezm_i alem Sultan’ı ve Pertevniyal Sultanı, Osmanlı Tarihinin en kudretli hanım sultanı Fatma Sultan’ı anlatın..Anlatın ki bizde eksiklerimizi bilelim! Padişahın Kaftanına çamur atmakla olmuyor o işler! Yıldırım Bayezid, Bulgaristan’ı feth ettiğinde Macar Kralı; “Siz hangi hak ve selahiyetle Bulgaristan’ı işgal ettiniz der...At üzerinden inmeden, Bayezid Han bir Kur’ı Kerim ve bir kılıç getirmelerini emreder. Yıldırım Bayezid,sağ eline Kur’anı,sol eline kılıcı alır. Önce sağ elini havaya kaldırarak, “İşte hak ”sonra sol elini kaldırarak “İşte salahiyet” der. Biz hakkı kitabımızdan, selahiyeti kılıcımızdan alırız. Allah’a güvenir yalnız ondan korkarız. Bütün küffar birleşip üstümüze gelse davamızdan dönmeyiz.”Tarihi kişiliği ve bizim hadd sınırımız burada biter. Attan indikten sonrası. Haşa bu küstahlığa girer. Bir cürettir ettim iki satır, sürçü lisan ettiysem atalar nezdinizde afv ola!
adminadmin