Fikir
Giriş Tarihi : 06-02-2023 12:47   Güncelleme : 06-02-2023 12:48

Erdoğan Aday Olamaz Demek Hak Gaspıdır

Recep Tayyip Erdoğan’ın Aday Olamayacağı Meselesinin Gündeme Gelmesi

Erdoğan Aday Olamaz Demek Hak Gaspıdır

Geçmişte 2020 ve 2021 yıllarında, bazı akademisyenler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olamayacağını belirttilerse de, o zamanlarda bu söylemler, muhtemelen şartlar kendilerinin istedikleri yönde olgunlaşmadığı düşüncesiyle siyasi cenahta pek ilgi görmemiştir.

Hatta zaman zaman CHP’li ve İyi Partili yöneticiler, bu konunun dile getirilmesinin, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili yaşanan “367 tartışması”na benzer şekilde Erdoğan lehine yeni bir “mağduriyet alanının” meydana gelmesine sebep olabileceği gerekçesiyle, böyle bir tartışmaya girmeyeceklerini açıklamışlardır.

6’lı Masa etrafında toplanan partilerin liderleri, 26 Ocak 2023 günü yaptıkları 11. Toplantı sonrasında yaptıkları ortak açıklamada Sayın Erdoğan’ın 2023 yılında yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığına adaylığı ile alakalı şunları belirtmişlerdir:

“Anayasa ve kanunda hiçbir tereddüte yer vermeyecek kadar açık bir şekilde düzenlenmiş olan hükümler uyarınca, TBMM yenileme kararı almadığı müddetçe, Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde bir kez daha aday olması mümkün değildir”.

Peki, 6’lı masadaki partilerin yöneticilerinin dediği şekilde, Sayın Erdoğan 2023 seçimlerinde aday olamaz mı; bu söylemler, hukuki gerekliliklerle ne ölçüde uyumludur?

1982 Anayasasının İlgili Hükümleri

Cumhur İttifakında yer alan partiler (AK Parti ve MHP), 2023’de yapılacak seçimlerde Cumhur ittifakının ortak adayının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkça ilan ettiler. 

1982 Anayasasının ilk metnine göre, bir kişi, TBMM tarafından 7 yıllık bir süre için Cumhurbaşkanı seçilir ve “iki defa Cumhurbaşkanı seçilemez” (md. 101, 102).

2007 Anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanını seçme yetkisi halka aittir. Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

2017 Anayasa değişikliğine göre, Cumhurbaşkanı, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha (üçüncü kez) aday olabilir (md. 101, 116/3).

Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 Seçimlerinde Adaylığının Değerlendirilmesi

Yukarıdaki Anayasal hükümlere göre, ilk bakışta Sayın Erdoğan’ın 2023 yılında aday olamayacağı yönündeki fikrin isabetli olduğu yönünde bir algının oluştuğu söylenebilir.

Fakat Anayasa, sadece madde metninde yazılan ifadelere göre anlaşılamaz. Anayasal hükümlerin anlaşılmasını sağlayacak bazı tamamlayıcı mahiyetteki kaidelerin de bilinmesi gerekir. Bu kaidelerden biri de hukukî “statü”lere ilişkin ilke ve esaslardır. Hukukî “statü”lere ilişkin ilke ve esaslar bilinmeksizin yapılacak yorum ve anlamlandırmalar hatalı olacaktır. 

Her bir “kamu görevi”, düzenleyici tasarruflarla, bir “statü” olarak düzenlenmiştir. Bir kişi, bir hukukî statüye, ya atama ya da seçim yoluyla gelir. Bir kimsenin, bir kamusal göreve atama ya da seçim yoluyla getirilmesi, hukukî açıdan, o kimsenin, atandığı ya da seçildiği kamu görevi statüsüne girmesidir. Memurlar, kural olarak atama yoluyla, belediye başkanları, muhtarlar, milletvekilleri, Cumhurbaşkanları seçim yoluyla kamusal göreve (statü) gelirler.

Cumhurbaşkanlığı görevi bir “statü”dür. Anayasayla düzenlenen bu statüye, kişiler, Anayasanın, 2007 değişikliği öncesi metnine göre TBMM, 2007 değişikliğinden sonra da seçim yoluyla halk tarafından getirilmektedir. Cumhurbaşkanının anayasal statüsü, onun, atanması, görev süresi, görevinin son bulması, görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar.

Mer’î bir kanunu yürürlükten kaldıran yeni bir kanunun, hukuk alanında bazı sonuçları olur. Önceki kanuna istinaden elde edilen “kazanılmış hak”lar yeni kanundan etkilenmez. Mesela, değişiklik öncesi anayasal hükmün yürürlükte olduğu dönemde, belli bir süre (7 yıl gibi) için göreve gelen bir kişi, bu süre dolmadan yapılan Anayasa değişikliği ile bu süre azaltılmışsa (5 yıl gibi), Anayasayı değiştiren hükümde belirlenen görev süresi (5 yıl), değişiklik öncesi Anayasa hükmüne göre göreve gelen kişinin devam etmekte olan görev süresini (7 yıl) etkilemez. Bu kişi, 7 yılı tamamlayıncaya kadar görevini sürdürür. 

Abdullah Gül, 2007 yılında TBMM tarafından 11. Cumhurbaşkanı olarak 7 yıl için seçildi. Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra yapılan referandumla kabul edilen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının görevi süresi 5 yıla indirildi. Burada sözü edilen “statü”lerle alakalı ilke ve esaslar gereğince, Gül hakkında 5 yıllık süre uygulanmadı, Gül, tabi olduğu değişiklik öncesi statüsünde geçerli olan 7 yıllık süreyi sonuna kadar tamamladı.

Nitekim AYM de, bu durumu şu şekilde ifade etmiştir:

Anayasa’nın değişik 101. maddesinde Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olarak belirlenmiştir. Bu hüküm yürürlüğe girdikten sonra halkoyu ile seçilecek cumhurbaşkanları açısından görev süresinin 5 yıl olduğu konusunda bir kuşku yoktur. Aynı şey, değişiklik yürürlüğe girmeden önce TBMM tarafından seçilen 11. Cumhurbaşkanının görev süresi bakımından da söylenemez. Zira Anayasanın önceki 101. maddesinde Cumhurbaşkanının TBMM’nce 7 yıllık bir süre için seçileceği öngörülmüştür. 11. Cumhurbaşkanı bu kurala göre seçilmiş olup seçilmesiyle birlikte görev süresi de (7 yıl) belirlenmiştir. 5678 sayılı Kanunda 11. Cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin özel bir düzenleme olmadığından, Anayasada yapılan değişiklikle 11. Cumhurbaşkanının görev süresinin kısaltıldığı sonucuna varılamaz. Görev süresinin kısaltıldığına ilişkin bir düzenleme olmadığına göre 11. Cumhurbaşkanının görev süresi Anayasa’ya göre 7 yıldır (E. 2012/30, K. 2012/96, KT: 15.06.2012).

Diğer yandan, Anayasada, bir görevin (statü), hem süre (7 yıl), hem de dönem (bir dönem) olarak sınırlandırıldığını ve bir kişinin, bu görevi bir defa yerine getirdiğini, daha sonra, Anayasa değişikliği yoluyla aynı göreve ilişkin yeni bir statünün belirlendiğini farz edelim. Bu durumda, “acaba, Anayasada görevin bir dönemle sınırlı olarak yapılabileceğinin öngörüldüğü bir durumda, Anayasa değişikliği öncesi dönemde görev yapan bir kişi, Anayasa değişikliğinden sonra aynı göreve gelebilir mi; değişiklik öncesi dönemde yapılan görev Anayasa değişikliği sonrasında da dikkate alınır mı? sorusu akla takılmaktadır. 

Ülkemizde cari olan İdare Hukukundaki “statüler hukuku” rejimine göre, bir kamu görevlisinin Anayasa değişikliği öncesinde tabi olduğu statü, Anayasa değişikliği ile değiştirildiğinde, değişiklik sonrasını etkilemez. Bir kamu görevlisinin, Anayasa değişikliği öncesinde geçerli olan statüye göre yaptığı görev, yeni statü uygulanırken dikkate alınmaz, yeni statü ile yepyeni bir süreç başlar. Eski statü zamanında yapılan görevler, aksi ayrıca belirtilmedikçe, değişiklik sonrasını etkilemez.

Nitekim AYM, bu duruma ilişkin şu belirlemeyi yapmıştır: 

5678 sayılı Kanunla değiştirilen Anayasa’nın 101/2. fıkrasının, “bir kimsenin en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı seçilebileceğini” düzenleyen hükmü ile, maddenin eski metninde yer alan “bir kimsenin 2 defa Cumhurbaşkanı seçilmesini” yasaklayan kuralı ortadan kaldırıldı. Yeni düzenlemeyle, Cumhurbaşkanı adayı olmaya ilişkin diğer şartları taşıyanlara ikinci kez aday gösterilme hakkı tanınmaktadır. Bu hak bakımından, Anayasada, mevcut ve önceki Cumhurbaşkanları açısından herhangi bir istisna öngörülmemiştir. Bu sebeple mevcut ve önceki Cumhurbaşkanlarının bu haktan yararlanmaları doğaldır. Seçme ve seçilme hakkı, Anayasa’nın 67. maddesinde vatandaşlar açısından bir temel hak olarak öngörülmüştür. Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olma ve oy verme hakkının bu madde kapsamında temel bir hak olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Anayasa değişikliği ile kaldırılan “iki defa Cumhurbaşkanı seçilme yasağı”nın, kanunla geçmişe dönük olarak uygulanabilir hale getirilmesi anayasa koyucunun bu konudaki iradesiyle bağdaşmamaktadır. Anayasada “2 defa Cumhurbaşkanı seçilebilme imkânının öngörülmesi, mevcut ve geçmişte bu görevi yapmış olanların seçilme haklarını ileriye dönük olarak olumlu yönde etkileyen bir düzenlemedir”. Anayasanın tanıdığı temel bir hakkın kanunla ortadan kaldırılması mümkün değildir (E. 2012/30, K. 2012/96, KT: 15.06.2012).

2017 Anayasa Değişikliği ile Yeni Statünün Oluşumu

2017 Anayasa değişikliği ile 101. ve 102. maddelerdeki hükümler 101. maddede birleştirildi, 102. madde ilga edildi. Bu şekilde 101. madde tamamıyla yeniden düzenlenerek kabul edildi. Anayasanın 101. maddesiyle, değiştirilen diğer anayasal hükümlerle bütünlük içinde Cumhurbaşkanlığı için öncekinden çok farklı yeni bir statü belirlendi. Bazı hükümlerde aynılık ya da benzerlik olsa da, Cumhurbaşkanlığının belirlenen yeni hukukî statüsü, kısmi benzeşmelere göre değil, yeniden oluşan anayasal hükümlerin bütününe göre belirlenir.

Cumhurbaşkanının statüsü, “seçilme usulü, görev süresi, görevinin son bulması, görev, yetki ve sorumlulukları” ile birlikte bir bütünlük teşkil eder. 

2017 değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı statüsü tamamen yeniden kabul edilerek değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, yepyeni bir “Cumhurbaşkanlığı statüsü” ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar Anayasa değişikliği ile benimsenen Cumhurbaşkanının görev süresi (5 yıl) önceki metindeki görev süresi ile aynı ise de, görev dönemi değişmiş, yeni sistemde bir kişinin üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçilebilme yolu açılmıştır. Hatta Anayasa değişikliğine göre, “genel seçime bir yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı TBMM seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden sayılmaz (md. 106/2)” hükmü gereğince, bir kişinin, üç döneme ilave olarak, 4 yıldan az süre devam edecek şekilde cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, dördüncü kez cumhurbaşkanı seçilmesi de mümkün hale getirilmiştir. 

Ayrıca, 2007 Değişikliğine göre, Cumhurbaşkanlığına TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi en az 20 milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündü. 2017 Değişikliği ile en az 20 milletvekilinin yazılı teklifi ile aday gösterme usulü terk edildi. Bunun yerine parti gruplarının aday gösterme usulü benimsendi.

2007 Değişikliğine göre “en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında %10’u geçen siyasî partiler” aday gösterebilmekte idi. 2017 Değişikliği ile “%10’u geçen siyasî partiler” hükmü, “en az %5’ni almış olan siyasî partiler” şeklinde değiştirildi.

2017 Anayasa değişikliği kapsamında yarı-demokrasi kurumlarından biri olan halk teşebbüsü yoluyla, en az yüzbin seçmenin yazılı teklifi ile bir kişinin Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinin yolu açılmış oldu. Bu usul ilk kez 2017 değişikliği ile benimsendi.

Dolayısıyla, 2017 Anayasa değişikliği kapsamında Cumhurbaşkanlığı statüsünün seçilme dönemlerine ve usulüne ilişkin hükümlerde esaslı değişiklikler olmuştur.

Cumhurbaşkanının görevlerine ilişkin statüsünde de çok esaslı değişiklikler meydana gelmiştir. Cumhurbaşkanının, 2017 Anayasa değişikliği öncesi dönemde sahip olduğu yetkiler, parlamenter sistem çerçevesinde söz konusu idi. Dolayısıyla, yürütme adına etkin kararları alma yetkisi Başbakanın başkanlığındaki Bakanlar Kuruluna aitti. 2017 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı, eski hükümet sisteminde (2017 öncesi) sahip olduğu yetki ve görevler yanında Bakanlar Kurulunun sahip olduğu bütün yetkilere de sahip hale gelmiştir. Yani 2017 Anayasa değişikliği öncesi dönemde, “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna ait iken (md. 8)”, 2017 Anayasa değişikliğine göre, “Yürütme yetkisi ve görevi, (sadece) Cumhurbaşkanına aittir (md. 8)”.

Dolayısıyla 2017 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının yetki ve görevlerine ilişkin statüsünde de çok esaslı değişiklikler olmuştur. Hatta bu değişiklikler, hükümet sistemini parlamenter sistemden başkanlık (cumhurbaşkanlığı) sistemine döndürmüştür.

Erdoğan’ın Adaylığının Statüler Hukuku ve AYM İçtihatları Açısından Tahlili

AYM’nin, “2 defa Cumhurbaşkanı seçilebilme imkânının öngörülmesinin, mevcut ve geçmişte bu görevi yapanların seçilme haklarını ileriye dönük olarak olumlu yönde etkileyen bir düzenleme” olduğu yönündeki gerekçesi, Cumhurbaşkanının 2017 Anayasa değişikliği ile ortaya çıkan “hukukî durumu/statüsü” için de geçerlidir.

AYM içtihadına göre, Sayın Erdoğan’ın 2017 Anayasa değişikliği öncesi dönemde bir dönem Cumhurbaşkanlığı yapmış olması, değişiklik sonrası dönemde dikkate alınamaz. İki, hatta şartları oluşmuşsa üç defa Cumhurbaşkanı seçilebilme hakkı, 2017 Anayasa değişikliği sonrası dönem için, daha önce Cumhurbaşkanlığı görevini yapan ya da yapmayan herkese tanınan bir temel siyasî haktır. Anayasanın tanıdığı temel bir hakkın, Cumhurbaşkanı seçilme hakkının özü ile çelişme pahasına yorum yoluyla ortadan kaldırılması mümkün değildir. 

Yukarıda izah edilen sebeplerden dolayı, Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin hukukî statünün düzenlendiği Anayasanın 101. maddesi hükmünü, 2007 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen “367 kararı”na benzer şekilde çarpıtarak yorumlamak, Sayın Erdoğan’ın “SEÇİLME HAKKININ YORUM YOLUYLA GASP EDİLMESİ”dir. 

Adaylık Konusunda Nihaî Karar Verme Yetkisi

Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununa göre, Cumhurbaşkanlığına adaylık müracaatında bulunanlar hakkında nihaî karar mercii YSK (Yüksek Seçim Kurulu)’dur (md. 9, 10).

Anayasaya göre, YSK kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz (md. 79/2). Bu sebeple, YSK’nın bu konuda vereceği karar kesindir ve yargısal denetime tabi değildir. 

Bu vesileyle, Sayın Erdoğan’ın 2023 yılında yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi üzerine YSK’nın, olumlu yönde karar vermesi halinde, Erdoğan’ın adaylığı kesinleşecek, olumsuz yönde karar vermesi halinde ise artık aday olamayacaktır.

YSK, vesayet odakları ve çeşitli çevrelerden gelen psikolojik baskılara boyun eğerek Erdoğan’ın adaylığını reddetmesi halinde, hem Sayın Erdoğan’ın seçilme hakkını yargısal karar yoluyla gasp etmiş, hem de AYM’nin 2007 yılında verdiği 367 kararına benzer bir kararı vermiş olacaktır ki, bu karar YSK tarihine KARA BİR LEKE olarak geçecektir.

Her ne kadar bazı çevreler, “367 Kararı” benzeri bir kararın YSK tarafından verilmesi ÖZLEMİ içerisinde YSK’ya yoğun kamuoyu baskısı kurmaya çalışsalar da, YSK’nın, aklıselimle hareket ederek, yeni bir skandal karara imza atmayacağını ümit ediyorum

ADNAN KÜÇÜK, Anayasa Hukukçusu, Türkiye Aile Meclisi Genel Başkanveki, Hukuk Komsyonu Başk

Recep YAZGANRecep YAZGAN