Güncel
Giriş Tarihi : 10-01-2014 09:45   Güncelleme : 10-01-2014 09:45

HUKUK DEVLETİ OLMA YOLUNDA ÇABALAR

Cumhuriyet tarihinin hukuk alanındaki serüveni iç açıcı görünmüyor. Serüven, temel yasaların çeviri yoluyla benimsenilmesi noktasında başlıyor. Durum salt çeviri yanlışlılarıyla kayıtlı değil; o yasaların bu ülkenin toplumsal bünyesine uygunluk sorunuyla da bağlantılı... Ayrıca temel yasalar arasındaki makro düzeydeki uygunluk durumu da ayrı bir sorun konusu...

HUKUK DEVLETİ OLMA YOLUNDA ÇABALAR
Cumhuriyetin ilk yıllarında savaş suçları ve suçlularıyla ilgili olarak kurulan 'İstiklal Mahkemeleri' bilahare amacından saptırılmış sivil alanı da kapsar hale getirilmiştir. Adı 'İstiklal Mahkemesi' olarak konulan bu mahkemelerin mahiyeti hukuk açısından sorunlarla doludur. Aslında ona 'mahkeme' adı verilmesi bile ne ölçüde doğrudur, o da ayrı... Bunlar belki dağ başlarında kurulan 'halk mahkemeleri'ne daha çok benzerlik gösteriyor. 'Yargıçları' hukuk dışından kişiler; kararların temyizi yok; en geç bir hafta içinde verilen kararlar -idam cezaları da dâhil- birkaç gün içinde infaz ediliyor...
 
Geçmişinde böylesi bir deneyimi geçirmiş olan bu ülke hukuku, 1960, 27 Mayıs hükümet darbesi ile bu sefer adı kurulduğu mekâna nispet edilerek 'Yassıada Mahkemesi' olarak konulan başka bir süreç daha yaşamıştır. O 'mahkemenin' yargıcı Salim Başol bir münasebetle, sanık mevkiine oturtulan Başbakan Adnan Menderes'e hitaben: 'Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor' cümlesini kullanmıştı. O mahkemenin niteliği ve özeti bu cümlede içkindir...
 
1924 Anayasası kaldırılıp yerine konulan 1961 Anayasası ise, o dönemin anlı şanlı anayasa hocaları tarafından toplumsal ve hukuksal gereksinimleri karşılamaktan çok ideolojik görüngü esas alınarak hazırlanmıştı. Bu, 24 Anayasası'na tepkiydi. Nitekim 1961'de getirilen Senato, bir başka tepki Anayasası olan 1982'de lağvedilmiştir. Onun yerine anayasal kurumlar veya kuruluşlar adıyla bir dizi vesayet organı ihdas edilmiştir (bunlardan biri de HSYK'dır).
 
İşbu vesayet organları yasamayı da, yürütmeyi de, yargıyı da darbe komutanının zapturaptı altında tutmanın enstrümanları olarak iş görmek üzere kurulmuştur. Temel amaç ve yönelim budur.
 
Vuku bulan birçok Anayasa değişikliğine rağmen işbu vesayet organları kökten değiştirilmediğinden adı geçen kurumlar ve kuruluşlar temelde sivil hükümetler tarafından da -salt hükümlerin yürürlükte bulunması hasebiyle bile olsa- uygulamaya/uygulanmaya devam edilmiştir.
 
Değindiğim hususlar günümüzün aktüel olaylarıyla kayıtlı değil: kurulu düzenin hukuk alanındaki çalkantılarının en dibindeki sorunla ilgili. Hukuk alanındaki şimdiki çalkantıyı yürürlükteki protez hukuku organik hukuka dönüştürme çabası olarak görmek de mümkündür.
 
Ak Parti hükümetlerinin kurulu düzenin yürürlükteki hukukunu -kendinden önceki hükümetlerin benimsediği gibi- palyatif yöntemle değil, fakat köktenci bir dönüşümle değiştirmek istediğini düşünüyorum. Anayasa değişikliği üzerinde bunca ısrarla duruşunu başka nasıl açıklamalı? Ancak statükocuların ayak sürümesi söz konusu dönüşüme geçit vermemekte inat ediyor. Sorun da burada düğümlü duruyor.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/RasimOzdenoren/hukuk-devleti-olma-yolunda-cabalar/47466

Rasim ÖZDENÖREN - YENİŞAFAK
adminadmin