Kadın ve erkek arasına nefret tohumları eken ve şiddetin esas kaynağı olan Batı kökenli yasalar, millet düşmanı zillet ittifakı tarafından toplumumuza dayatılıyor. CHP, İYİ Parti ve HDP’nin birlikte seslendirdiği “İstanbul Sözleşmesi uygulansın” nakaratı, her münferit olay sonrası önümüze çıkartılıyor. Şiddeti engellemek yerine daha da artıran yasaların savunuculuğunu yaparak politik rant devşirmeye çalışan malum zihniyet bu tavrıyla da aileye en büyük düşmanlığı sergiliyor. Konu hakkında konuşan yazar ve kadın aktivistleri okuyucularımıza özel açıklamalarda bulundu...
YERLİ VE MİLLİ BİR ANLAYIŞ ŞART
Araştırmacı Yazar Fehmi Demirbağ, şunları dile getirdi: “Şiddetin kaynağı bizzat bu yasalarken ve bunlar yürürlükteyken hepimizi derinden etkileyen olaylar sonrası bunlar uygulansın diye algı yürütmek acıdan rant devşirmek isteyen politik bir tutumdur. CHP kendi içindeki taciz ve tecavüze uğrayan kadınların dramına yönelik tek kelime açıklamam yapmamışken, HDP Diyarbakır İl Binaları önündeki annelerin mağduriyetiyle dalga geçip görmezden gelirken, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamasından bahsetmeleri samimiyetsizliklerinin bir göstergesidir. Bu toplumun kodlarına uygun yasaların olması gerekir. Biz de kul hakkı diye bir tabir vardır. Kadın ya da erkek fark etmez. Kainattaki bütün canlıların yaşama hakkına inanırız. Yaradandan ötürü saygı duyarız. Bu anlayışla yeni yasalar temin edilmelidir.”
FEMİNİST TAHAKKÜME BOYUN EĞME
Yazar ve Aktivist Sema Maraşlı da şu değerlendirmede bulundu: “Feministlerin itirafı vardır; ‘İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı 2011 yılı cinayetlerin en az olduğu yıldı’ diye. Bu sözleşme yaşatmıyor, garibanları öldürüyor. Foncular yaşıyor. Önceki günlerde yaşanan iki şiddet olayında da alkol başrolde fakat kimse bunu konuşmuyor. İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyenler, alkol yasaklansa tüm cinayetler bitecek olsa bile asla alkolün yasaklanmasını kabul etmezler. Şiddetin cinsiyeti yoktur. Bu sözleşme iptal edilmeli ve eğitime ağırlık verilmelidir.”
Kaynak: YeniAkit