Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-10-2021 09:16   Güncelleme : 24-10-2021 09:16

Kapitalizmin sorgulanması ve Hakan Aydın’ın eleştirileri!

“Ekonomik Krizin Çözümü İsraf Etmemekte Yatıyor” başlıklı yazımla ilgili olarak Hakan Aydın’dan çok önemli bulduğum eleştiriler çeşitli medya kuruluşlarında yayınlandı. Üniversitelerimizde tartışılması ve sorgulanması caiz olmayan “vahşi kapitalizm” hakkında ciddiye alınması gereken bu makale üzerinde durmak gerekiyor.

Kapitalizmin sorgulanması ve Hakan Aydın’ın eleştirileri!

Kadınların çalışma hayatına girmesi ile ilgili olarak Elizabeth Warren ve Suzanne Venker isimli akademisyenlerin yaptığı çalışmaları değerlendiren Aydın, aslında benim yazılarımı çok da fazla eleştirmiyor. Zira Silivri Fatih Camiinden bahseden kısmını ayrı tutacak olursak “Çalışma Ekonomisi” alanında oldukça kıymetli bilgileri sunmaya çalışmış. Bu nedenle bir başucu kitabı olması gerektiği halde üniversitelerimizde tartışılmasına dahi müsaade edilmeyen Warren ve Venker’in aynı başlıklı “İki Gelir Tuzağı” eserleri üzerinde bir kere daha bende durmak istiyorum.

Aydın, beni eleştirdiği çalışmasında şunları söylüyor:

“Vehbi Kara, 11 Ekim 2021 tarihli yazısında; kadınların çalışma yaşamına katılmasını evirip çevirip “israf” olarak tanımlamaktadır. Bahis konusu yazıda; kendisine referans olarak ABD’den iki kadını seçmiş. İlk referansı, ABD’de 2020 seçimlerinde Demokrat Parti’den başkanlığa “aday adayı” olduğunu ve hemen ardından çekildiğini açıklayan Senatör Elizabeth Warren.

Warren, akademisyendir, hali hazırda çalışmaktadır ve yüksek gelir grubundadır. Çocukluğunda; babası bir satış elemanı olarak çalışırken kalp krizi geçirerek çalışamaz duruma gelir, ailesi yokluk içerisine düşer. Babası iyileşip ayağa kalktığında satış işine dönemez ve apartman görevlisi olur. Aile, Mortgage kredisi ile başını sokabilecekleri bir ev alır ancak kullandıkları krediyi ödeyebilmek için annesi de çalışmak zorunda kalır. Ailenin elde ettiği gelir hem evin hem de arabanın kredi taksitlerini karşılamadığı için arabalarına haciz gelir ve o günlerde 13 yaşında olan Warren da teyzesinin restoranında garson olarak çalışmaya başlar…

Bu tipik kapitalizm hikâyesinin içerisinden sıyrılan Warren, akademisyen olmayı başarır. 2012’de Massachusetts’te ilk kadın senatör olana kadar en büyük başarısı 2008 yılında hazırlanan Sorunlu Varlıkların Kurtarılması Programı’nın çıkarılmasına katkıda bulunmaktır. Program, o yıllarda ABD’yi kasıp kavuran Mortgage Krizi sonrasında finans kurumlarının elinde patlayan sorunlu gayrimenkullerin devlet tarafından satın alınması yoluyla bu şirketlerin finansal durumlarını düzeltilmesini kapsamaktadır. Yani şirket kurtaran bir program…

Warren, ticaret profesörüdür ve kapitalizminin (meydana getirdiği) eşitsizliklerin toplumsal bir krize dönmemesi üzerine düşünür. Çalışan istihdamı sorunu ve ABD’de yükselen işsizlik oranlarına kafa yorduğundan, nihai sonucu kadınların eve kapanmasını teşvik eden “İki Gelir Tuzağı” adında bir teoriyi bir başka kadın yazarla birlikte kitaplaştırırlar.

Kitap, özetle; yükselen geçim fiyatlarını karşılamak için eşlerin birlikte çalışması durumunda geçimlerinin anlamsız harcamalarla tehdit altına girdiğini anlatıyor.  Hele bir de çalışan kadın çocuk doğurursa iflasın kaçınılmaz olacağından, kadının evden sorumlu olmak üzere çalışan istihdamından çekilmesini öngörüyor.

Teorisini çocuk ve yaşlı bakımları ile ailenin güvene alınması, ev yemekleri yaparak fast food’dan uzaklaşmayla ve hastalanmayı engelleyerek harcamaların düşürülmesine bağlayarak süslüyor. Kapitalizmin ürettiği düşük ücret ile yükselen geçim fiyatlarının (meydana getireceği) krizi, emekçi sınıfa ‘tasarruf yoluyla’ yüklenme sorumluluğu veriyor. İşin sonucu ABD ekonomisindeki istihdam sorununun re-organizasyonuna varıyor.

Warren, belirtilen kitabı tek başına çıkarmamış. Yazar ortağı, Amelia Warren Tyagi, McKinsey Company’de Yönetim Danışmanı. Hani şu uluslararası şirketlerin finansal danışmanı olan McKinsey! (Tyagi, Warren’ın kızıdır)

Tabii ki bu teori; Warren’ın inanç dünyası ile de uyumludur. Kendisi, Hristiyanlığın Protestanlık mezhebine bağlı Metodizm kolunun bir üyesidir. Metodistler, emeği ile çalışan insanları ve sistemin çarkları içinde suça itilen kişileri, sabırlı yaşamaya davet etmektedir. Bu insanlar sabırlarının karşılığını elbette cennette alacaklardır.

Örneğin; İngiltere Metodist Kilisesi, 1760 yılından 1820 yılına kadar İngiliz vahşi kapitalizminin kan emici sömürüsüne karşı, emekçilerin ‘sağduyusunu’ geliştirmek için çalışmalarda bulunur ve yer yer başarılı olduğu dönemler de olur. Yani isyanın eşiğine gelen İngiliz işçi sınıfını dini telkinlerle sömürüye karşı sabırlı olmaya davet ederler. Cemaat, şirket ve servet sahiplerinin huzur ve güvenliği için vardır. Dinin, kapitalist sömürü mekanizmasında nasıl kullanıldığının iyi bir örneğidir.  

Vehbi Kara’nın ikinci referansı ise yazar Suzanne Venker!

Venker, kendisini anti-feminist olarak tanımlıyor. Feminizmin içsel sorunları ile uğraşmak bir yana erkek haklarının karşı cinsten savunucusu olarak konumlanıyor: ‘Kadınlar öfkeliler ve sebebini hiç bilmeden sürekli savunma halindeler. Çünkü iş hayatındaki rekabet erkekleri bir düşman olarak sundu. Erkekleri kendi alanlarından kovdular ve oraya yerleştiler. Şimdi erkeklerin gidecek hiçbir yeri yok.’

Ne demek lazım? Erkeklerin yeryüzünde kadınlar tarafından kovulabildiği tek bir nokta var mıdır, bilinmez! Ancak Venker’de kadınların ‘eskisi’ gibi olmasını istiyor. Din ile, gelenek ile, töreler ile… erkek tahakkümünü savunuyor.

Referans gösterilen kadınlar bunlar!

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN