Fikir
Giriş Tarihi : 30-08-2024 11:24   Güncelleme : 30-08-2024 16:52

Kokarca Mı Daha Zararlı, Görevini Yapmayanlar Mı!

İhraç ürünümüz olan "fındıkta"; fındık kurdu v.b. zararlılardan sonra şimdi de Kokarca adlı bir zararlı, yüzde 50'ye varan verim kaybına sebep olmakta ve çiftçimizin emeklerini, umutlarını heba etmektedir.

Kokarca Mı Daha Zararlı, Görevini Yapmayanlar Mı!

Tarım ürünlerimizin hepsinde buna benzer zararlılar ve hastalıklar görülmektedir.

Tarımda yüz yıldır kimyasal (ilaçlı) mücadelelerle bu zararlar önlenmeye, azaltılmaya çalışılmaktadır...

Ülkemiz toprakları kimyasal atık deposuna dönmek üzere neredeyse!

İlaçlar için harcanan paraların da çiftçimize kokarca kadar zarar verdiğini de bir kenara yazalım.

Bakanlığımız, keşke ilaçlamaya verdiği önemin onda birini de feromon tuzaklarına verseydi,

Bu kadar ilaçlı mücadele yapıldığı, binlerce teknisyen, mühendis, uzman istihdam edildiği halde; bir zararlı bitmeden diğerinin bulaştığını görmekteyiz ve hemen akabinde gelsin kimyasal ilaçlar deniyor...

İyi de hep kimyasal mücadele mi yapacağız başkaca tedbirler de almamız gerekmiyor mu!

Elbette gerekiyor.

Bu tedbirlerin neler olduğu; kanunlarımızda, yönetmelik ve tüzüklerimizde, genelgelerimizde fazlasıyla var fakat onları adam gibi istikrarlı bir şekilde uygulayacak siyasi irade hiç olmadı.

Eskiden de yoktu şimdi de yok.

Bildiğim kadarıyla 50 yıldır, Türk Tarımına ciddi bir hizmet amacıyla gelip başarılı olan bakan v.b. siyasi irade göremedim.

Gelenler de Ankara'nın siyasi çarklarının içinde daha işin başında öğütülüp girdaplarında boğulup gittiler...

Gelen her bakanın ilk derdi; çevresini bürokrat yapıp yüksek maaşlı emeklilik hakkı ve cafcaflı unvanlar vermek oldu maalesef!

Zaten hiçbirinin siyasi ömrü de güya gerekçeleri olan kadrolaşmalarına bile yetmedi, tarıma nasıl kalıcı hizmet etsinler!

Gelen bakanları ve onların da kadrolarına atadıkları o; müsteşar, genel müdür, daire başkanı v.b. unvanlı insanları benim tanıdığım kadarıyla siz de tanısaydınız, ülkemizde  yine de iyi tarım ürünü yetişiyor der idiniz!

En istikrarlı hükümet olan ve 22 yıldır iktidarda olan Akparti hükümetleri zamanında bile kaç bakan, müsteşar, genel müdür değiştiğini biliyor musunuz!

İyi niyetle varsayalım ki hükümetin amacı ülke tarımına iyi şeyler yapmaktı; iyi de en uzun ömürlü bakanın süresinin 2 yılı geçmediği, aynı hükümetin her değişen bakanının bürokrasiyi altüst ettiği bir kurumda hangi iş, proje istikrarlı ve başarılı olabilir ki!

Ya yazılı olup da uygulanmayan kanun, yönetmelik, tüzük ve genelgeler?

Misal:

1989 yıllarında çıkarılan fındık alanlarının tespiti ve sınırlandırılması kanunu ne oldu!

Neyine uyuldu!

Çarşamba, Terme ovalarının yılda 3-4 ürün alınabilecek 1.nci sınıf verimli arazilerine dikilip bırakılan doğru dürüst bakımı bile yapılmayan fındık bahçelerini, dönüm başına 100 dolar sökme parası verdiğiniz halde söktürebildiniz mi?

Bırakın söktürmeyi, hastalık ve zararlılarla mücadelede bahçe sahiplerini mecbur bırakacak, zorlayacak bir kanun, yönetmelik çıkaran bir hükümet, bakanlık duydunuz mu?

Çarşamba'da, Terme'de, Ordu'da, Giresun'da binlerce çiftçimiz; milyonlar harcayıp kokarca v.b. zararlılarla mücadele için ilaçlama yaparken, babasından kalan üç beş dönüm fındığı sadece toplamaya gelen, ilaçlama zamanı bahçesine bile girmeyen, İstanbul v.b. yerlerde ikamet eden sözde tapu sahibi çiftçilerin bahçelerinde çoğalan kokarca v.b. zararlıların ilaçlama yapan çiftçilerimizin bahçelerine de bulaşacağını- bulaştığını ve o kadar mücadelenin boşa gittiğini anlamayan-anlayamayan ya da umursamayan bir bakanlık, hükümet sizce görevini yapıyor mu dersiniz!

Tâ Osmanlı'dan beri gelen defalarca ilaveler yapılan tohumculuk kanununun doğru dürüst uygulanmadığını, sınır kapılarının yolgeçen hanı olduğunu, bilinçsizce otomobillerin torpido gözlerinde yurtdışından getirilen tohumların, fidelerin, fidanların hatta meyvelerin, sebzelerin hangi hastalık ve zararlıyı ülkeye soktuğunu bilmeyen-bilemeyen-umursamayan bir bakanlık hangi görevini doğru dürüst yapıyor ki!

Daha yakın zamana kadar, bir çok meyve ve sebzenin açık kasa kamyonetlerle Sarp sınırından getirilip Rize-Trabzon pazarlarında açıkça satıldığını bilmeyen mi var!

Bu tip bir kontrolsüz ticaretin uyuşturucu ticaretinden daha fazla tehlikeli ve zararlı  olduğunu, gelmesi muhtemel hastalık ve zararlıların ülkemiz tarımına verdiği zararın ölçülemeyeceğini bakanlık bilmiyor mu!

Herkes her şeyi biliyor!

O halde niye çözüm üretilmiyor derseniz:

Kim üretecek?

23 Nisan'da bir kaç saatliğine koltuğa göstermelik oturtulan çocuklardan biraz daha uzun süreli koltuğa oturan amaçsız, hedefsiz bakanlar mı!

Onların atadığı ve öncelikli dertleri unvan ve emeklilik hakkı olan genel müdürleri v.b. bürokratlar mı?

Belediyelerde, Tarım şubeleri kurup ata tohumu saçmalığıyla şov yapanlar mı?

Bafra ovasına devasa beton kanallarla güya sulama sistemi yapan o ucubelere ses çıkarmayan 20 yıldır yazdığım halde ciddiye bile almayan; Samsun'u yönetenler mi?

Tarımsal Sulama bölümünden yılda 100-150 mühendis mezun eden fakat o ucube kanallara tek ses etmeyen güya bilim yuvası sandığınız OMÜ mü!

Üniversiteler ülkelerin lokomotifidir.

Siz, OMÜ'den, onlarca Ziraat Prof.'undan veya "İlahiyatçı" rektöründen, "böyle saçma bir sulama sistemi olmaz" diye bir söz duydunuz mu?

Ata tohumu ve sulama sistemi saçmalığına bir şey demeyen, diyemeyen Tarım İl Müdürlüğünden, Tarımsal Araştırma Müdürlüğünden bir ses duydunuz mu?

Ya anlı şanlı milletvekillerinden, gelip geçen valilerden, kaymakamlardan, belediye başkanlarından, her derde deva (!) olan sendikalardan bir ses duydunuz mu?

Duyamazsınız...

O halde fındığa yüzde 50 zarar veren kokarca v.b. zararlılar çiftçimize yine de insaflı davranıyor bilesiniz!

Sonuç olarak kokarca mı daha zararlı, görevini yapmayanlar mı siz karar verin!

Kokarca, kendisine verilen fıtrî görevi yaparken, yetkililer de kendilerine verilen kanuni görevleri yapıyorlar mı sorusunun cevabını aramanız dileğimle...

Adem ALAN - Tarım Reformu Emekli Bölge Md. Yrd.

adminadmin