Röportaj
Giriş Tarihi : 03-04-2025 18:28

Kur'an’ı Elle Yazan Adam: Muzaffer Van Hoca

Van'da ikamet eden Emekli Öğretmen Muzaffer Van hoca üç yıllık disiplinli bir çalışma ile Kur'anı Kerim'i elle yazmayı başardı.

Kur'an’ı Elle Yazan Adam: Muzaffer Van Hoca

Allah kendisinden razı olsun. Bu konuda yazarlarımızdan Eyüphan Kaya'ya bir röportaj verdi.

 

Kısaca kendini tanıtır mısınız?

 

Cevap: Bismillahirrahmanirrahim, 1961 yılında Adilcevaz’ın bir köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde, ortaokulu Özalp’ta, liseyi Van Alpaslan Öğretmen Lisesi'nde okudum.1982 Eğitim Enstitüsü'nü bitirdim. 1996 yılında da Anadolu Üniversitesinde iktisat bölümünü bitirdim. Giresun’da öğretmenlik yaptım, Van’da esnaflık yaptım, (kuyumculuk)Evli, beş çocuk babasıyım. Van’da ikamet ediyorum.

Soru: Hat sanatı ciddi bir sanat, buna ilginiz nasıl oluştu?

Cevap: Hat sanatına küçüklüğümden beri ilgim vardı. Kısa süreliğine İstanbul’da hattat Selim Türkoğlu'ndan online ders aldım. Asıl hat hocam Hüsrev Paşa Camii İmam Hatibi Hüsrev Koyuncu’dur. Hocamla ilk derste aramızda şöyle bir diyalog gelişti;

"Hocam ben Kuran’ı Kerim’i yazmak istiyorum, onun için bu kursa yazıldım."

"Bu sene olmaz gelecek sene inşaallah." dedi.

"Hocam ben yaşlıyım çok gecikirse gözümde rahatsızlıklar oluşabilir, elim de titriyor, yazamam." dedim. Hocam gülümseyerek, "Öyle mi? O zaman kursa iki yıldır devam eden arkadaşlarına sor, gözün kesiyorsa onlarla devam et." Ben de hocama, "Onların iki yıllık çalışmalarının seviyesine kısa sürede ulaştım." dedim. "Derse ciddi devam et ve Kuran’ı Kerim’i bir an evvel yazmaya başlarsın." diyince bu teşvik karşısında bir kaç gün çalışıp yazdığım ilk sayfayı hocama getirdim ve hocam çok beğendi, “İşte bu.” dedi.

 

Esas ilham kaynağım ise büyük alim Şeyx Ahmedî Xani'nin Kürtçe söylediği şu sözü olmuştu.

"Heta tû dewrû dersan nekî tekrar û mesrûf, Li dûnyayê tu nabî ne meşhûr û ne ma’rûf”

 

Mısraları ile “Gerdîte meksûdek hebî lazime dîbi libilez,

Hasma-te ma’bûdek hebî daîm tû bî emri wî bî bez.” fıkrası oldu.

 

Kuran-ı Kerim’i yazma fikri sizde nasıl hasıl oldu?

 

Cevap: Kuran-ı Kerim’i yazma fikri takriben üç sene önce bende oluştu. Bu üç yıl içinde birçok engellerle karşılaştım ve birkaç kişiye danıştım, bu konuda olumlu konuşan pek olmadı. Yalnız Hüsrev hocam hep bana olan desteğini yeniledi. Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi, "Hayırlı işlerin muzır manileri çok olur." sözü hep kulağımda çınlıyordu. Tam da gevşemek üzere iken bende şu fikir hakim oldu; çok meşhur bir alimin binler baskısı yapılmış bir kitabı olsa, ben onun kitabını el yazısıyla yazıp ona takdim etsem ve desem ki "Üstadım biliyorsunuz bu kitabınızın piyasada binler baskısı var ve benim yazdığımdan daha güzeldir ancak ben de bu kitabınızı okudum, hoşuma gitti; elle yazıp size takdim ediyorum." Herhalde hoş karşılar dedim. Öyle ise kelamullah unvanını kazanan Kuran-ı Kerim’in piyasada binler baskısı olsa da el yazısı ile yazıp Yüce Yaradan'a takdim etsem inşallah kabul buyurur dedim ve yazmaya başladım. Cenabı Allah’ın inayeti ve yardımıyla bitirdim. Ne kadar şükretsem azdır.

Kaldı ki Kuran’ı Kerim her müminin hem anayasası, hem bir dua kitabı hem bir fikir kitabı hem bir zikir kitabı olması münasebetiyle onu yazma şerefini bahşeden Allah’a sonsuz şükürler olsun. Rahmetli babam medrese hocasıydı, Ramazan-I şerifte her gün sahurda başlayıp ikindi vaktine kadar Kuran’ı Kerim’i hatmederdi. Onun vefatından sonra bende Kuran’ı Kerim’e karşı başka bir duygu oluştu. Tabi günde bir hatim indirmek öyle kolay değildi. Her gün bir hatim indirmek tırpan çekmekten daha yorucudur. Arkadaşları ne kadar ısrar etseler de babam ömrünün sonuna kadar bu adetine devam etmişti. Bundan çok etkilenmişim ki yazmamın ilk zamanlarında bir gün mezarı başındayken, "Baba şikayet gibi olmasın sen her gün bir hatim okumanın ne kadar zor olduğu söylerdin, bir de yazmanın ne kadar sabır gerektirdiğini bir bilsen..." diye latife yaptım.

 

Yıllar süren bu süreçte sabrınızı besleyen ne oldu?

 

Cevap: Hakikaten Kuran’ı Kerim herhangi bir kitap değildir. Yazmak için çok ciddi bir ihtimam, hassasiyet, dikkat ve emek ister. Bir de Hüsrev hocam hep abdestli olarak yazmamı istemişti, çok şükür bir tek harfini dahi abdestsiz yazmadım. Bu tür manevi işlerde sabırla çalışmak adeta bir kuyumcu hassasiyeti göstermek gerekir. Kuran’ı Kerim’i ise 1400 seneden beri günümüze kadar tek bir harfi dahi değişmeden muhafaza edilen yegane kitaptır. Cenabı Allah kıyamete kadar korunacağını bize vadetmiştir. “Hiç şüphe yok ki Kuran’ı biz indirdik elbette biz koruyacağız. (Hicr:9.)”

 

Kuran’ı Kerim’i harf harf dokunarak yazmak insana nasıl bir duygu veriyor?

 

Cevap: Kuran’ı Kerim’i sizin de belirttiğiniz gibi harf harf dokunarak yazmak çok büyük bir mutluluğa vesiledir, yazarken inanılmaz bir keyif alıyordum. En stresli zamanımda bile yazarken bir anda rahat bir nefes alıyordum. Hocamın dediği gibi, “Haza min fadli Rabbi” (Bu Allah tarafından verilmiş bir nimettir.) Bu vesile ile bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok ihsanına ve bereketine vasıl olduk.

 

Kuran’ı Kerim’i yazma sürecinde yaşadığınız bir anı yada manevi bir hal oldu mu?

 

Cevap: Kuran’ı Kerim, zaten kerametli ve bereketlidir. Yazmaya başladığımda gözlerimdeki ağrı geçti. Elimdeki titreme düzeldi. Kuran’ı Kerim’i yazarken çok manevi haller yaşadım müsadenizle bunları anlatmak istemiyorum. Yalnız şu örneği paylaşayım; gözlük için doktora gittiğimde doktor bana her nasılsa iki numara büyük gözlük yazmıştı, baktım okuyamıyorum, tekrar doktora gittim.

 

Doktor durumu anlayınca o da nasıl bu numarayı yazdığına şaşırdı, iki numara büyük yazılan gözlüğün camlarını çıkartmadım ne de olsa ilerde gözümün numarası büyüyecek o zaman gözlüğü takarım diye düşünerek eski bir çerçeveye taktım. Yalnız yazarken baya rahatsız oluyordum, bir de ilk gözlüğü deneyeyim dedim baktım ki o iki numara büyük olan yazmaya tam uygunmuş. Tüm Kuran’ı onunla yazdım.

 

Eğer benim ve doktorun iradesi dışında böyle bir yanlış olmasaydı bu numarada bir gözlük almak aklıma gelmezdi. Demek her şey bir plan dairesinde yürüyor.

adminadmin