Tarih
Giriş Tarihi : 16-09-2020 13:43   Güncelleme : 16-09-2020 14:12

Libya’yı İtalyan İşgaline Karşı Savunurken İdam Edilen Mücahit Şehit Ömer Muhtar!

Libya'nın unutulmaz mücahidi Ömer Muhtar bir sahabe mezarını ziyareti sırasında Libya askerlerince pusuya düşürüldü

Libya’yı İtalyan İşgaline Karşı Savunurken İdam Edilen Mücahit Şehit Ömer Muhtar!

Ömer Muhtar Libya’da İtalyan işgaline karşı direnen mücahitlerin lideri idi.

İtalya onun başarılı mücadelesi karşısında çaresiz kalmıştı.

Faşist Mussolini duruma el attı ve bölgeye sömürgelerin en meşhur generali Graziani’yi atadı.

Graziani acımasız kararlar aldı ve mücahitleri yardım kaynaklarından mahrum etti.

Sonunda Silanta mevkiinde bir sahabe mezarını ziyaret etmek isterken 11 Eylül 1931’de pusuya düşürüldü ve yakalandı.

Ömer Muhtar birçok Kuzey Afrikalı Müslüman gibi Senusi tarikatına mensuptu.

19.yy’da Kuzey Afrika’da teşekkül eden bu tasavvuf ekolu kısa zamanda çok hızlı bir inkişaf göstermiş, içinde barındırdığı dinamizm ile Sömürgeci güçlere karşı Afrika Müslümanların soluğunu daima diri ve taze tutmuştur.

 

İTALYANLARI VUR KAÇLA ŞAŞIRTTI

1923 yılına kadar İtalyan hükümeti ile Senusiler arasındaki ilişkiler Acroma, er-Regima ve Bu Mariam anlaşmaları ile sağlanan uzlaşılarla yürütülüyordu. 6 Mart 1923 yılında Berka’nın yeni valisi General Bongiovanni, Senusi güçlerine karşı sürpriz bir saldırı emri vererek Berka’nın alınmasına yönelik operasyon başlattı.

Haziran ayına gelindiğinde Berka’yı kontrol altına almayı başaran İtalyan sömürgecileri 20 bin Libyalı’yı teslim aldı. İtalyan kaynaklarına göre dört senelik savaş zamanında Cebel aşiretleri 1500 insanı ve 100 bin arasında hayvanını kaybetmişti. Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitleri kontrol altına almayı başaramayan İtalyan sömürgesi direnişçilerin gücünü kırmak için sıkı bir ağ kurmaya niyetlendi. Bu, ağ direnişçilerin hareketlerini kısıtlayacaktı. Kıvrak zekasıyla strateji belirleyen Ömer Muhtar İtalyan güçleriyle açık savaşı terk ederek vur-kaç taktiğini uygulamaya koymuştur. Sergilenen gerilla mücadelesi İtalyan askerlerini büyük bozguna uğratmayı başarmıştır.

BİR HALK SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR

Cebel halkının sürgüne gönderilmesiyle birlikte sıkıyönetim yeni bir boyut kazandı. Ömer Muhtar ve Duarı’nın çevresinde kelimenin tam anlamıyla boş bir oluşturabilecek yegane bir tedbirdi. İltalyan askeri Badaglio’nun kaleme aldığı mektupta şu satırlar yazıyordu: “Operasyonların başarısız olması Ömer Muhtar’ın zekasıyla da örtüşüyor.

 

Çünkü o kendini, Sciuref ve Bir el Afie’deki Sef-en Nasser kardeşler gibi büyüklük hastalığına kaptırmış birisi değil. Muhtar, askeri birliklerini ve onların sunduğu imkanları soğukkanlı ve sakin biçimde değerlendirerek, yeri geldiğinde savaşmaktan vazgeçebiliyor ve adamlarını dağıtabiliyor. Bizim hareket bilgilerimiz kendisine zamanında ulaştırıldığı için bu tür dağılmalar kısa süre içerisinde dağılabiliyor. Ömer Muhtar, adamlarını tek tek kabilelerin arasına yerleştirerek ‘sottomessi’ gibi davranlamarını sağlıyor. Ta ki, doğru zaman geldiğinde onları tekrar bir araya toplayana kadar.” Operasyonların seyrini gözlemlediğinizde Ömer Muhtar ve direnişçilere bir zarar verememişlerdir. İtalyan askerleri Libya halkının hayvanlarına ve köylerine zarar vermişlerdir. Libya halkı yaşatılan baskı neticesinde bölgeyi boşaltarak çevre bölgelere sürgüne zorlanmışlardır. Ömer Muhtar ve direnişçiler İtalyan sömürgecileriyle mücadelelerine devam etmişlerdir.

 

SİZİN BU SAHTE VE UYDURMA HÜKMÜNÜZÜN HİÇBİR GEÇERLİLİĞİ YOKTUR

11 Eylül 1931...

Ömer Muhtar ve yanındaki bir kısım mücahidîn Sılanta mevkiinde bulunan Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın sahabelerinden Sidi Rafi hazretlerinin kabrini ziyaret etmeye karar verdikleri zaman İtalyanların tuttuğu bölgenin içerisine girmişlerdi.

İtalyan istihbaratı onun varlığını haber almıştı.

Vadiyi her yönden saran kuvvetlerin oluşturduğu çemberi yarmanın imkanı yoktu.

Mücahidler son nefeslerine kadar çarpıştılar.

Son anda Seydi Ömer’in de atı vurulup yıkıldı ve onu yere düşürdü. Ama bu yetmişini geçkin ihtiyar aslan yılmadı, kendini toparlayıp tüfeğini ateşlemeye devam etti. Elinden yaralananınca tüfeği diğer eline aldı. Artık yapacak bir şey kalmayınca, askerler üzerine çullandılar ve onu esir ettiler.

Önce Sûse’ye sonra Bingazi’ye 60 km uzaklıktaki Suluk’a götürüldü.

Burada İtalyan birliklerinin genel kumandanı Graziani’nin karşısına çıkartıldı.

Bu görüşmedeki tavırlarından etkilenen general onun hakkında şunları yazacaktır: “Odama girdiği andan çıkıp gittiği ana kadar onun vakar ve haysiyetine son derece hayranlıkla bakıp durdum. Onun tavır ve davranışlarını çok beğendim ve hayran kaldım.”

 

Graziani, hatıralarında Ömer Muhtar hakkında şunları demekten kendini alamaz. “Ömer Muhtar inancına, akidesine son derece bağlı bir adamdı. Onun bu inancına saldırmaya kalkışana kim olursa olsun büyük bir heyecan ve azimle karşı koyardı. O, vatanına saldıranlara karşı da korkusuzca savaşıyordu. Vatanına yapılacak herhangi bir saldırıyı karşılıksız bırakmayı kabullenecek bir şahsiyet değildi.

O karşısındakine anında cevap verecek üstün bir zekaya sahipti. Aynı zamanda Ömer Muhtar ileri seviyede dini kültüre sahipti. Onun kesin tavırlı bir huyu vardı. O, dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir maddi menfaat karşılığında satmayacak üstün bir kişiliğe sahipti. Dünyevi hiçbir çıkar peşinde olmayan bir kişiydi. Üstelik hayli fakir bir adamdı. Din ve vatan sevgisinden başka hiçbir dünyevi şeye de malik değildi.

Ona canlı ve hazır bir zeka bahşedilmişti. Dini konularda iyi bir eğitim görmüş, hareketli, mütevazı ama tavizsiz...”

 

Mücahidlerin teslim olması teklifini red eden Ömer Muhtar, 15 Eylül 1931 günü İtalyan sıkıyönetim mahkemesi tarafından göstermelik bir duruşmaya çıkarıldı ve Graziani’nin daha önceden emrettiği gibi idam kararı veren mahkemenin yüzüne şu tokadı savurdu: “Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillah ve inna ileyhi raciun..

Aynı gün, toplama kamplarından getirilen binlerce Libyalının gözleri önünde gayet sakin ve korkusuzca idam sehpasına çıktı.

Fecr suresinin son ayetlerinden “Ey huzura ermiş nefis! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön” ayetleri dilinde virdi zebandı...

Özgürlüğü için her şeyi göze aldığı yeşil dağlarına son bir kere daha baktı ve bir milleti yetim bırakarak ebed alemine doğru kanatlandı. Yer Suluk çarşısı idi.

 

Muhammed Esed’in 1932’de Medine’de onun şehadetini haber aldığında ağzından dökülenleri nakledelim: “Ömer el Muhtar öldü ha...

Şu Sireneyka aslanı, yetmiş şu kadar yaşına rağmen halkının özgürlüğü için yılmadan sonuna kadar savaşan Ömer el Muhtar öldü demek...

On uzun yıl boyunca, on uzun ve çileli yıl boyunca en modern silahlarla donatılmış mekanize birliklerle, uçaklarla, topçu bataryalarıyla takviye edilmiş düşman ordularına, kendinden en az on kat daha kalabalık İtalyan kuvvetlerine karşı halkın umutsuz direnişine bayrak olan Ömer el Muhtar...

Piyade tüfeklerinden ve birkaç attan başka bir şeyleri olmayan, yarı aç mücahidlerinin başında kocaman bir esir kampına dönüştürülen bir ülkede son kurşununu sıkıncaya kadar umutsuz bir gerilla savaşı sürdüren koca Ömer el Muhtar...”

Recep YAZGANRecep YAZGAN