Analiz
Giriş Tarihi : 24-07-2019 09:00   Güncelleme : 24-07-2019 09:00

Masada Türkiye Dengesi

S-400 hamlesiyle Türkiye bölgede dengeleri yeniden şekillendirirken ilk kez 2013’te çözüm için Başkan Erdoğan’ın gündeme getirdiği “güvenli bölge” tezi ABD tarafından kabul edildi. Bugüne kadar bu teze sırtını dönen ABD, çözüm için masaya oturmak zorunda kaldı.

Masada Türkiye Dengesi

Bugüne kadar 18 trilyon dolarlık bir yatırımla Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmaya çalışan ABD’nin, terör örgütü PKK/YPG ile kurduğu ittifak ve Doğu Akdeniz’de keşfedilen 3,5 trilyon dolarlık doğalgaz rezervi üzerinde yapılan hesaplar Türkiye’yi Batılı emperyalist güçlerin hedefine koydu.

Nereden türediği bugün herkesin malumu olan terör örgütü DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki varlığıyla kendi askeri güçlerine bölgede meşruiyet zemini kazandıran başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin tek hedefi petrol ve doğal gaz rezervlerini ele geçirmekti. Onlar için ne Irak’ın ne Suriye’nin toprak bütünlüğü önemliydi. Çıkardıkları iç savaşta ölüme mahkûm ettikleri milyonlarca sivil kaderine terk edilmiş olması da cabası...

S-400’LER DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ

Tüm bu tablo karşısında çözüm için Türkiye’nin teklif ettiği “güvenli bölge” tezini yıllardır kulak ardı eden ABD, S 400’lerin teslim alınmasının hemen ardından masaya oturdu. İlk olarak Osaka zirvesindeki görüşmede Erdoğan’ın kararlı duruşu karşısında yumuşamak zorunda kalan Trump, suçu kendisinden önceki Başkan Obama’ya atarak Türkiye’yi kaybetmek istemediğini gösterdi. Son olarak dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile bir araya gelen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffery başkanlığındaki heyet, bir bir Türkiye’nin taleplerini dinledi. Türkiye’yi kaybetmek istemeyen ABD’li heyetle yapılan görüşmelerden güvenli bölge için mutabakat sağlandı ve çalışmalar başladı.

ABD Neden Geri Adım Attı

Bütün bu tabloyu değerlendiren Güvenlik Uzmanı Dr. Eray Güçlüer “ABD ile Türkiye bir çözüm arayış içerisindeler. Bu arayış F-35’i de çözer, Doğu Akdeniz’i… Çünkü Doğu Akdeniz artık Türkiyesiz olmayacak. Bunu çok net anladılar. S-400 elimizde. Yani bakıyorlar Akdeniz’de petrol bulunacak, bizimle anlaşmak durumda kalacaklar. Durum böyle olunca PKK- PYD özerinde çok önemli baskı yapıyorlar. Özellikle Hakurk operasyonu, Pençe 1 ve 2… PKK burada alan kaybetti ve Fırat’ın doğusunda sıkışmaya başladı. Dolayısıyla kullanılabilir bir argüman olmaktan çıkmak üzere. Bu da tabi ABD’yi masaya oturtuyor.” ifadelerini kullandı.

Bugüne kadar 18 trilyon dolarlık bir yatırımla Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmaya çalışan ABD’nin terör örgütü PKK/YPG ile kurduğu ittifak ve Doğu Akdeniz’de keşfedilen 3,5 trilyon dolarlık doğalgaz rezervi üzerinde yapılan hesaplar Türkiye’yi Batılı emperyalist güçlerin hedefine koydu.

Nereden türediği bugün herkesin malumu olan terör örgütü DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki varlığıyla kendi askeri güçlerine bölgede meşruiyet zemini kazandıran başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin tek hedefi petrol ve doğal gaz rezervlerini ele geçirmekti. Onların için ne Irak’ın ne Suriye’nin toprak bütünlüğü önemliydi. Çıkardıkları iç savaşta ölüme mahkûm ettikleri milyonlarca sivil ise cabası.

Bütün bu tabloyu önüne koyan Türkiye hemen yanı başındaki yangından kendisine yönelen terör saldırılarıyla etkilendi. Suriye’deki iç savaştan kaçarak can havliyle kendisine sığınan milyonlarca sivile ise kucak açmak zorunda kaldı.

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİ BÖLGE TEZİ

Batılı ülkelerin ne yapmaya çalıştıklarını gayet iyi okuyan Türkiye, bölge insanının geleceğini ve insani koşulları göz önünde bulunduran tek ülke olarak gerçek bir çözüm için güvenli bölge tezi ortaya attı. Ancak ilk kez 2013’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği güvenli bölge tezine başta ABD olmak üzere hiçbir ülke bu teze kulak asmadı. Çünkü meseleyi çözüme kavuşturmak bir tarafa Erdoğan’ın ortaya attığı bu tez ABD’nin Suriye sınırımıza kurduğu terör kantonlarını bir bir yıkmayı ve kendi askeri gücünün bölgedeki varlığına zemin hazırlayan DAEŞ’in ortadan kaldırılması anlamına geliyordu. Zira güvenli bölge tezinin bir sonraki adımı ülke topraklarının terör unsurlarından arındırılması geliyordu.

ÜÇ KOLDAN SALDIRDILAR

Bugün dengeleri değiştiren S-400’lere gelinceye kadar dünden bugüne Türkiye’ye hep üç noktadan saldırdılar. Ekonomi, askeri ve milletin birlik ruhu… Türkiye’ye geri adım attırmak için Brunson krizi üzerinden dolar operasyonuyla hükümeti ve Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmaya çalıştılar. Bu süreçte başta CHP olmak üzere onun müttefiki İP, HDP ve SP adeta Batı’nın sözcülüğüne soyunarak Erdoğan’ı hedefe oturtarak aslında Türkiye’ye çelme atmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürdü. Özellikle sınırın öte tarafında ABD’nin uşaklığını soyunan terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP de içeriden aynı amaca hizmet etmekten geri durmadı.

Milli birlik ve beraberlik ruhunu ise hem ekonomik operasyonun sonucu olarak doların yükselmesi üzerinden hem ülkesindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeliler aleyhindeki kara propaganda üzerinden zehirlemeye çalıştılar. En küçük ve münferit olayları köpürterek sosyal medya üzerinden sistematik olarak dolaşıma sokularak halkın Suriyeliler’e kucak açan hamiyetperver duruşunu hedef aldılar. Böylece toplumda Suriyelileri öcü gibi göstererek savaş mağduru bu insanlara gösterilecek nefretin toplumda infiale yol açmasına kapı araladılar.

Tüm bu oyunlara karşı Türkiye aldığı ekonomik tedbirlerle vatandaşı rahatlatmaya çalışırken milli menfaatleri doğrultusunda sahip olmaktan geri adım atmadığı S-400’ler sayesinde askeri gücünü ikame ediyor ve önüne çıkan her milli meselede birlik ruhunu sergileme çabası içine giriyor.

GÜVENLİ BÖLGE SINIRLARI

Suriye’de oluşturulacak güvenlik bölge en az 40 kilometre derinlikte ve Türkiye-Suriye sınırında 460 kilometrelik içinde Rakka ve Haseke’nin kuzeyinde yer alan 8 ilçeyi kapsayacak. Bu hat batıdan doğuya Sırrin, Ayn İsa’nın kuzeyi, Suluk, Resulayn, Tel Temr’in kuzeyi, Derbesiye, Amude, Kamışlı, Verdiyye, Tel Hamis, Kahtaniyye, Yerubiyye ve Malikiye’den geçecek. Fırat Kalkanı Harekâtı sonrasında Suriye’nin Cerablus, El-Bab ve Azez ilçeleri güvenli bölge haline getirilmiş ve 117 bin 919 kişi ülkesine geri dönmüştü. Zeytin Dalı Harekâtı sonrasında ise 170 bin 290 kişi Suriye’ye dönmüştü. İki operasyon sonrasında 288 bin 209 Suriyeli anavatanlarına gitti. Şimdi yeniden gündeme gelen güvenli bölge ile birlikte çoğunluğu Kürt olmak üzere en az 471 bin Suriyeli topraklarına geri dönebilecek

Muhammed Şimşek / Diriliş Postası

adminadmin