Kültür
Giriş Tarihi : 21-01-2018 13:00   Güncelleme : 21-01-2018 16:32

Mehmetçik Kut'ül-Amare İngilizlerin türk ordusu karşısındaki çırpınışları!

Kût'ül-Amâre zaferi, Birinci Dünya Savaşı'nın Irak Cephesi'nde, İtilaf Devletleri ile İttifak Devletleri arasında gerçekleşmiş bir kuşatma muharebesi olarak bilinir. Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı sırasında kenarda kalmış, unutulmaya yüz tutmuş ünlü bir zaferidir. Osmanlı'nın bu zaferi, dönemin İngiliz basınında "Britanya tarihinin en aşağılık şartlı teslimi" olarak yer almıştı…

Mehmetçik Kut'ül-Amare İngilizlerin türk ordusu karşısındaki çırpınışları!

Kût'ül-Amâre, Güneydoğu Irak'ta bulunan Vâsıt muhafazasının merkezi. Çoğunlukla Medînetülkût şeklinde adlandırılan Kût'ül-Amâre, Bağdat ile Amâre arasında Dicle nehrinin sol kıyısında ve Fırat ile Dicle'yi birleştiren eski Şattülhay (el-Garraf) Kanalı'nın Dicle tarafındaki ağzının karşısında yer alır. Kût Hintçe'deki kot (kale) kelimesinden gelmekte ve Irak'ta bu isimle anılan Kûtülmuammer ve Kûtülhay gibi yerler de bulunur. Kûtül'Amâre'nin kuzeyine doğru genişleyen ovalar Arap kabilelerinden Benî Lâm'ın kollarından Benî Rebîa'nın yaşadığı yerdir. Çok eski bir yerleşim merkezi olmayan Kût'ül-Amâre, Mazeraya adlı bir İlkçağ kasabasının bulunduğu yerde kurulmuştur; Yâkūt el-Hamevî'nin "el-Mezâr" dediği yerin de burası olduğu tahmin edilir.

Bölgenin Osmanlı idaresine girmesi Kanûnî Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) Bağdat'ın fethi sırasında gerçekleşir. Kût'ül-Amâre, İran Şahı I. Abbas'ın Bağdat'ı ele geçirmesiyle (1032/1623) bir ara elden çıktıysa da IV. Murad'ın Bağdat'ı yeniden fethi (1048/1638) üzerine tekrar Osmanlı Devleti sınırları içine girdi.

BÖLGEDE BULUNAN PETROL YATAKLARI

İdarî taksimatta Bağdat vilâyeti merkez sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Kût'ül-Amâre'de, Dicle'de buharlı gemilerin çalışması ve Lynch Şirketi'nin burada kömür depoları ve yakıt istasyonları kurması üzerine büyük bir hareketlilik başladı. Çünkü 1869'da İngiliz Lynch Şirketi, Osmanlı Devleti'nden Bağdat ile Basra arasında vapur işletme imtiyazı almış ve arada kalan Kûtül'amâre'yi bir istasyon olarak belirlemişti.

Bölgede bulunan petrol yatakları sebebiyle İngiltere'nin hedefi haline gelen Irak, Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'nda savunma yapmak durumunda kaldığı cephelerden biri oldu. İşgal hazırlıklarına Eylül 1914'te başlayan İngiltere, Bahreyn adalarında topladığı Hintli ve İngilizlerden müteşekkil Irak Sefer Kuvvetleri'yle 22 Kasım 1914'te Basra'yı işgal etti. General John Nixon komutasındaki bu kuvvetlerin saldırısıyla, yaklaşık dört yüz yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan Irak'ta planlı bir şekilde ilerlemeye başlayan İngiliz-Hint birliklerini durdurmak için Süleyman Askeri Bey görevlendirildi.

Yeterli miktarda askerin bulunmadığı cephede, Trablusgarp'ta olduğu gibi yerli Arap milislerle örgütlenmeye çalışan Süleyman Askeri Bey, Basra'ya yapılan Şuaybe hücumunda mağlup olunca intihar etti. Bu sırada Nasıriye ve Amare'yi ele geçiren İngilizlerin başında, gelecekte Mondros Mütarekesi için İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında arabuluculuk yapacak olan General Charles Townshend vardı.

BÖLGE İNGİLİZ-HİNT ORDUSU İÇİN ADETA BİR KAPANDI

Kendisi ilerlemeyi tehlikeli görmesine rağmen bir an önce Bağdat'ın ele geçirilmesini lüzumlu gören üstlerinin emriyle harekâta devam eden General Townshend, 29 Eylül 1915'te Kutü'l-Amare'ye girdi. Osmanlı kuvvetleri ise geri çekilerek Albay Sakallı Nurettin Bey komutasında "Selman-ı Pak"ı tahkim etmeye başladı. Tahkimat sürerken cepheye Enver Paşa'nın amcası Mirliva Halil Paşa'nın bir kolorduyla gelmesi, kötü gidişatı tersine çevirdi ve General Townshend, 4 bin 500'den fazla kayıp vererek Kutü'l-Amare'ye ricat etti.

Dicle Nehri sahilindeki bu kasaba coğrafi konumu sebebiyle İngiliz-Hint ordusu için adeta bir kapandı. Burada mevzilenmekten başka çaresi kalmayan General Townshend, kasabayı tahkim ederken, Mirliva Halil Paşa ise kuşatma çemberini kapatmak için birliklerine manevra emri verdi.

Halil Paşa kumandasındaki bu kuşatma ve İngilizler'in verdikleri karşı mücadele I. Dünya Savaşı'nın en önemli çarpışmaları arasında yer alır.

1916 yılının başlarında İngilizler'in Irak cephesi kumandanlığında bulunan General Nixon'un yerine General Percy Lake tayin edildi. General Percy Lake'in emriyle Basra tarafındaki İngiliz kuvvetlerinin kuşatma altındaki General Townshend'e yardım teşebbüsleri sonuç vermedi ve İngilizler, Hindistan'dan Basra'ya gönderilen yeni tugayların desteğinde 5 Nisan 1916'da Felâhiye'de başlattıkları dört gün süren taarruza rağmen kuşatmayı yaramadılar.

Kaledeki yiyecek stoklarının tükenmesi üzerine uçaklarla atılan yiyecek paketlerinin çoğu nehre düştüğünden yapılan yardımlar yerine ulaşmadı. İngilizler, 21-22 Nisan 1916'da IV. Felâhiye Muharebesi denilen bir saldırı daha gerçekleştirdilerse de geri püskürtüldüler.

Başka çaresi kalmayan General Percy Lake, 26 Nisan 1916'da kuşatma altındaki General Townshend'e Türkler'le teslim müzakerelerini başlatmasını bildirdi. Yaklaşık beş ay süren kuşatmanın kaldırılması karşılığında İngilizler bütün silâhlarını ve 1 milyon sterlin tazminat vermeyi teklif ettiler ve karşılığında Amâre yolu ile Hindistan'a gitmek için müsaade istediler; Türk tarafı ise İngilizler'in kayıtsız şartsız teslim olmasında direndi.

HALİL PAŞA'YA YAPILAN RÜŞVET

Kut'ül-Amare'de savaşan İngiliz askerlerinden Lan Martin de yazdığı mektuplardan birinde bu durumu: "İlk atı yaklaşık 3 hafta önce kestik. O günden beri günde 20 tane kesiyoruz. Etimiz vardı ama et değildi. At kıyması, çömlekte pişmiş at çorbası, tıka basa at eti. İngiliz askerleri katır veya at eti yemeyi reddeden Hint taburlarından daha iyi dayanıyor." şeklinde anlatmaktaydı.

Teslim şartları için görüşmelere başlayan General Townshend, ordusunu kurtarmak için son bir hamle olmak üzere Mirliva Halil Paşa tarafından latife olarak telakki edilen bir rüşvet teklifinde bulundu. Bu teklif İngilizlerin ünlü casusu Arabistanlı Lawrence, tarafından ikinci kez tekrarlandı ise de reddedildi. Halil Paşa'ya yapılan rüşvet teklifi Tercüman-ı Hakikat Gazetesi'nde: "Townshend'in kurtulmak için ettiği teklif" başlığıyla ve "General Townshend, ordusuyla beraber serbestçe çıkmasına müsaade edilmek şartıyla Kûtül'Amâre'nin teslimini teklif ve buna mukabil ne kadar topu varsa bunları ve nakit olarak bir milyon lira vereceğini vaad etmiş ise de bu gülünç teklif bi't-tabi derhal reddedilmiştir." Satırlarıyla Osmanlı kamuoyuna duyuruldu.

13 BİN 309 KİŞİLİK İNGİLİZ ORDUSU TESLİM ALINDI

Nihayet 27 Nisan 1916'da Kûtül'amâre'nin 4 km. kuzeybatısında nehir üzerinde Halil Paşa ile General Townshend arasında yapılan görüşmede İngilizler tazminatı 2 milyon sterline çıkardılar. 29 Nisan 1916 günü protokol imzalanmasının ardından halkın coşkulu gösterileri arasında Türk kuvvetleri Kûtül'amâre'ye girdi ve 13 bin 309 kişilik İngiliz ordusunu teslim aldı.

General Townshend, İngiliz Karargâhı'na gönderdiği telgrafla onay aldıktan sonra ordusuyla birlikte 29 Nisan 1916'da kayıtsız şartsız teslim oldu. Yerli ve yabancı basında geniş yankı uyandıran zafer, Tercüman-ı Hakikat Gazetesi'nde "İngilizlerin Tarihi En Büyük Felaketi" başlığıyla manşet oldu. "Kutü'l-Amare'de mahsur bulunan 13 bin mevcutlu General Townshend ordusunun bugün esir-i harb olarak teslim alınmaya başlandığı Başkumandanlık Vekalet-i Celilesi'nden işar olmağla ahali-i muhteremeye ilan olunur. Türk ordusu bugün Osmanlı bayrağını yine yeni bir şan ve şerefle ila etti. Kûtül'amâre zaferi genelde I. Dünya Savaşı'nı etkilemiş ve Bağdat'ı ele geçirmeye yönelik planlar yapan İngilizler'e büyük bir darbe vurdu. Gölgede kalan ve hatta biraz da unutulan bu zafer, "Britanya tarihinin en aşağılık şartlı teslimi" olarak hafızalarda yer edindi. Burada uğradığı hezimeti hiçbir zaman unutmayan General Townshend hatıralarına "İngiltere Hükümeti bana bir ay dayandığım takdirde kurtarılacağımı vaat etmişti, ben beş ay dayandım ve fakat ne yazık ki verilen söz tutulmadı… Kut'ül-Amâre ve Cehennem eğer benim olsaydı, herhalde Kut-ül-Amâre'yi satar, Cehennemi muhafaza ederdim" derken, İngiliz askerlerinden William Spackman, "Herkes kahrolmuştu. Korkunç bir değersizlik hissi veren o teslim olma sabahını asla unutmayacağım. Teslim olmanın melankolik işlerini yapmaya başladık. Zavallı topçular gururla baktıkları silahlarını parçalara ayırırken bazıları gözyaşlarını tutamıyordu. Türkler öğleyin geldiler ve mevzileri devraldılar. Babil'in sularının kenarında oturduk ve ağladık" diye yazdı. Kuşatmayı bizzat yaşamış İngiliz subayları ise yıllar sonra İngiltere'de "Kut Cemiyeti"ni kurdular.

BİLİNEN İLK HAVADAN İKMAL DENEMESİ

Kut'ül Amâre Zaferinin askeri tarih açısından bir başka önemi de, bilinen ilk havadan ikmal denemesinin yapılmasıdır. İngiliz ordusunun Kut'taki birliklerini ikmal için 26 gün boyunca Dicle'deki Ora Üssü'nden 3 adet Short 184 tipi 225 beygirlik deniz uçakları ile bu kuşatma sırasında gerçekleştirmiş olmalarıdır.

HALİL PAŞA'DAN ZAFER SONRASI MESAJ

Halil Paşa, Kutü'l-Amare zaferinden sonra 6'ncı Ordu'ya yayınladığı mesajda şöyle dedi:

''Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz.''

"MEHMETÇİK KUT'ÜL-AMARE" TÜM DÜNYADA İZLENECEK'

Hazırlık süreci iki yıldan fazla süren ve Kut'ül-Amare kuşatmasının gerçek hikâyesini konu edinen "Mehmetçik Kut'ül-Amare" dizisi TRT 1 ekranlarında izleyiciyle buluştu.

Hazırlık süreci iki yıldan fazla süren ve büyük bir merakla beklenen TRT'nin yeni dizisi 'Mehmetçik Kut'ül Amare'nin ilk bölüm gösterimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve oyuncularında katılımıyla Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapıldı.

Dizide; vatanı için her türlü fedakârlığı göze alan Osmanlı Devleti'nin efsanevi komutanlarından Süleyman Askeri'nin komuta ettiği Osmancık Taburu ve dizinin ana karakterlerinden Mehmet'in silah arkadaşlarıyla birlikte, zorlu Irak coğrafyasında İngilizlere karşı verdikleri destansı mücadeleleri ve kahramanlıkları işleniyor.

Dizide 35 ana cast oyuncu ve 160 kişilik özel bir aksiyon ekibi yer alıyor. Projede bulunan oyuncu ve aksiyon ekibi, Türkiye'nin en iyi askerleri tarafından altı ay boyunca; at binme, göğüs göğüse çarpışma ve çöl şartlarında mücadele gibi 19. Yüzyıl'daki Osmanlı askerlerinin aldığı tüm eğitimlere tabi tutuldular.

Çekimleri İstanbul Riva'da kurulan dev platoda gerçekleştirilen, iddialı sahneleri ve başarılı oyuncuları ile kendisinden söz ettirecek dizinin kadrosunda; Kaan Taşaner, İsmail Ege Şaşmaz, İlker Aksum, Gamze Özçelik, Özgü Kaya, Yevlayiva Dedova, Semih Ertürk, Uğur Karabulut, İsmail Hakkı ve usta oyuncu Serdar Gökhan yer alıyor.

Derlenmiştir.

TDV, İslamansiklopedisi,Mustafa L. Bilge-Dünyabülteni

adminadmin