Genel
Giriş Tarihi : 14-04-2021 09:54   Güncelleme : 14-04-2021 09:54

Ramazan Kavramlar Sözlüğü!

Ramazan ayının kutsal sayılmasının sebebi sahip olduğu özellikleridir.

Ramazan Kavramlar Sözlüğü!

Kur’an, Ramazan ayında indirilmiştir. Ramazan, Kur’an’da ismi geçen tek aydır. Kur’an’da “bin aydan daha hayırlı” olarak nitelenen Kadir Gecesi bu aydadır ve bu ayda oruç tutulur.

ORUÇ:

Oruç, Allah’a kulluk niyetiyle tan yerinin ağarmasından güneş batana kadar kişinin kendisini orucu bozan davranışlardan sakındığı ibadet şeklidir. Peygamberimiz bir hadisinde “Kim iman ederek ve sevabını sadece Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir” buyurmuştur. Oruç İslam dışında diğer dinlerde de yer alan bir ibadettir. Bununla alakalı olarak Bakara Suresi’nin 183. ayetinde “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” buyurulmaktadır.

SAHUR:

Sahur, imsak vaktinden önce, oruca hazırlık amacıyla yenilen yemektir. Bir hadiste “Sahur yiyiniz çünkü sahur yemeğinde bereket vardır” buyurulmuştur. Peygamber Efendimiz sahur yemeğini çok önemsemiş, bir yudum suyla dahi olsa sahur yapılmasını tavsiye etmiştir.

İMSAK:

İmsak, orucun başladığı vakittir. Yani, kişinin yeme içme ve orucu bozan davranışlardan kendini uzak tutma şartı bu zamanla birlikte başlar. İmsak vakti sabah ezanının okunmasıyla başlar. Hadislerde, sahur yemeğinin imsak vaktine yakın bir zamanda yenilmesi tavsiye edilmiştir.

İFTAR:

İftar, orucu açmak demektir. İftar zamanı akşam ezanının okunmasıyla başlar. Bu vakitten itibaren oruç tutan kişi kendini alıkoyduğu işleri yapıp, yiyip içebilir. Hadislerde iftar için  acele edilmesi tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz ramazan ayı boyunca iftarını akşam namazından önce su ve birkaç hurmayla açmıştır. İftar vaktinde edilen dualar Allah katında kabul olunmaya en yakın dualardır.

MAHYA:

Ramazan aylarında birden fazla minareli camilerin iki minaresi arasına asılan ışıklı yazı veya resimlerin adıdır. Mübarek günlerde ve gecelerde kandil yakmak Müslümanlar arasında oldukça yaygın bir gelenekti. Mahya geleneği ise Osmanlı’ya özgü bir gelenektir ve bu sanat İstanbul’da ortaya çıkmıştır. İstanbul’da ortaya çıkmasının sebebi ise selatin camilerinin yani iki, dört veya altı minareli camilerin İstanbul’da olmasıydı. bu camiler minareleriyle mahya kurulması için oldukça uygundu. Bir rivayete göre ilk mahya Hafız Kefevi tarafından Sultanahmet Camii’nde kurulmuştur.

MUKABELE:

Mukabele, cami veya evlerde, Kur’ân’ın hatmedilmek üzere her gün biraz okunması manasına gelir. Mukabele geleneği Cebrâil (a.s.)’in Ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’in yanına gelmesi ve o zamana kadar indirilmiş olan ayetleri karşılıklı okuyarak tekrar etmeleri uygulamasıyla ortaya çıkmıştır.

KEFARET:

Oruç ibadeti açısından bakıldığında oruçlu bir kişinin orucunu geçerli bir mazereti olmaksızın kasten bozması kefaret gerektirir. Ramazan orucunu bu şekilde kasten bozanların bir günlük kaza orucunun dışında öngörülen üç tür ibadetten birini yerine getirmesi gerekmektedir. Bu üç ibadet; köle azad etmek, iki ay aralıksız oruç tutmak, veya altmış fakiri bir gün sabah–akşam ya da bir fakiri altmış gün doyurmak şeklinde olabilir. Ramazanda orucunu bozan kişi kaza orucunun yanı sıra bu ibadetlerden birini yerine getirirse kefaretini ödemiş olur.

FİTRE, FITIR SADAKASI:

Fitre, temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları her  kişi için vermeleri gereken sadakadır. Fitre fakirlerin bayram sevincine katılmasını sağlar. Fitre, kişiyi en azından bir gün için doyuracak bir miktarda olmalıdır. Peygamberimiz fitrenin, Ramazan Bayramı’nın birinci günü sabah namazıyla bayram namazı arasında verilmesini tavsiye etmiştir. Her yıl fitre miktarı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenmektedir.

FİDYE:

Fidye, oruç ibadetini yerine getirmeyen müslümanların tutamadıkları her oruç için fakirlere verdikleri para veya yiyeceği ifade eder. Ramazan’da orucunu tutamayan müslüman, tutamadığı oruçları sonra kaza ederek tutarsa fidye vermesine gerek yoktur. Bir Müslüman, orucunu Ramazan’da tutamaz da daha sonra kaza ederek tutarsa fidye vermesine gerek kalmaz. Ancak oruç tutması zor olan ve kaza orucu tutamayan yaşlılar, fidye verebilirler.

TERAVİH NAMAZI:

Teravih kelimesi Arapça’da “dinlendirmek, rahatlamak” anlamına gelen “terviha” sözcüğünün çoğul halidir. Teravih Namazı, yatsı namazı ile  vitir namazı arasında kılınan namaza verilen isimdir ve Ramazan ayı boyunca kılınır. Teravih namazı genellikle camide kılınmakla birlikte, evde de kılınabilir. Teravih namazı peygamerimizin önem verdiği sünnetlerden biridir. Peygamberimiz Hz.Muhammed bir hadisinde buyurmuştur ki : “Kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Ramazan namazını [teravih] kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Salatü’t-teravih, 1) Teravih namazı çoğunlukla 20 rekat kılınsa da, 8 rekat olarak da kılınabilir. Teravih namazına peygamerimiz tarafından “Ramazan Namazı” adı verilmiştir.

KAZA:

Vaktinde bazı sebeplerden dolayı (yolculuk, hastalık, savaş, hayati tehlike arz eden açlık, ay hali, lohusalık vb..) yerine getirilmeyen  ibadetin daha sonra uygun bir zamanda tutulmasına verilen isimdir. Herhangi bir sebepten dolayı bozulan veya tutulamayan oruç başka bir gün tutulabilir. Bu oruca “Kaza Orucu” denmektedir ve kaza orucu Ramazan ayı bittikten sonra tutulur.

SADAKA:

Sadaka sadece Ramazan ayında değil, Ramazan haricindeki zamanlarda da verilmesi gereken bir ibadettir. Sadaka, karşılıksız olarak ihtiyaç sahibi birine yapılan maddi yardım anlamına gelmektedir. Hz.Muhammed bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder” (Tirmizi, 664)

İTİKÂF:

İtikâf, ,badet etmek amacıyla camide bulunmak anlamına gelmektedir. İtikaf sırasında kişi zamanını namaz kılarak, Kur’an okuyarak, dini eseleri okuyarak yada dua ederek geçirmelidir. itikat sırasında anlamsız konuşmalardan kesinlikle kaçınılmalıdır. HİLAL: Hilal birçok ibadetin vaktinin belirlenmesinde kullanılan bir ölçü olmakla birlikte Ramazan için taşıdığı anlam oruç tutulacak ayın başlangıcı ve bitişini belirlemesidir. Hz.Muhammed hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah hilalleri vakit ölçüleri kıldı. O halde hilali görünce oruca başlayın, onu tekrar görünce iftar edin” (Müsned, IV, 23, 321) ve “Hilali görünce oruca başlayın; onu tekrar görünce bayram yapın. Eğer hava kapalı ise içinde bulunduğunuz ayı otuz güne tamamlayın” (Buhari, Savm, 11)

TEMCİD:

Müezzinlerin Recep, Şaban ve Ramazan aylarında sabah ezanından önce okudukları Arapça ilahilere temcid ismi verilmektedir. Temcid okuma geleneği her ne kadar günümüzde devam etmese de eski Ramazanlar’da çok yaygındı ve “sahura kalkmak” yerine “temcide kalkmak” da kullanılırdı.

KADİR GECESİ:

Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği mübarek gecen Kadir Gecesi’dir. Kadir Gecesi’nin tam olarak hangi güne denk geldiği bilinemese de hadislerde bu gecenin Ramazan ayının son on günü içerisinde yer aldığı belirtilmiştir. Yaygın bir görüş olarak da Kadir Gecesi’nin Ramazan ayının 27.gecesine tekabül ettiği düşünülmektedir. Bir hadiste Kadir Gecesi’nin geçmiş bütün günahların affolduğu gece olduğu belirtilmektedir.

KADİR SURESİ’NİN MEALİ:

Şüphesiz, biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.

BAYRAM:

Bayramlar toplumca kutlanan, dini veya milli özellikleri olan özel günlerdir. Dinimizde Ramazan (Şeker) Bayramı ve Kurban Bayramı olarak iki bayramımız bulunmaktadır. Müslümanlara özgü olan bayram kutlamaları Peygamberimizin Medine’ye göçünden sonra başlamıştır. Peygamberimiz bu iki bayram için buyurmuştur ki: “Allah, sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle değiştirmiştir ki bunlar Kurban ve Ramazan bayramlarıdır”.

DUA:

Sözlükteki anlamıyla Dua; çağırmak, davet etmek ve istemek anlamlarını taşımaktadır. İslamiyetteki anlamı ise “Allah’a yalvarmak, ondan bir şeyler dilemek” anlamlarına gelmektedir. Dua sözcüğü hadislerde  “ibadetin özü”, “rahmet kapılarının anahtarı”, “müminin silahı” ve “dinin direği” şeklinde açıklanmıştır. Ayetlerde Allah Teala kendisine dua edecek kullarına dualarıyla ilgili “cevap vereceğini” bildirmiştir: “Kul, elini açarak Allah’tan hayır bir şey dilerse; Yüce Allah, kulunun elini boş olarak geri çevirmekten haya eder” (Tirmizi, 3556)“Kullarım beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 186) (Ayrıca bkz. Mümin, 60.) Bir ayette dua edilmesine ilişkin buyuruluyor ki: “Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (Araf, 55)

ZEKÂT:

Zekât, İslamiyette sahip olunan malın bir bölümünün Allah rızası için belirli kişilere karşılıksız olarak verilmesi anlamına gelmektedir. Zekât, “varlıklı insanların malında, ihtiyaç sahiplerinin bir hakkı” olarak değerlendirilmiştir. (Mearic 24-25) Zekat, ihtiyac fazlası olan varlıklı müslümanların mal veya paralarının bir kısmını fakirlere vermesi yükümlülüğüdür. Tevbe Suresi’nin 60. ayetine göre zekât verilmesi uygun kimseler: Yoksullar, hiçbir şeyi bulunmayanlar, zekât toplamakla görevli memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlar, köleler, tutsaklar, borçlular, Allah yolunda savaşanlar ve yolda kalmış kişiler.

Kaynak: Akasyamhaber.com

Recep YAZGANRecep YAZGAN