Röportaj
Giriş Tarihi : 03-05-2014 11:51   Güncelleme : 03-05-2014 11:51

SAADETTTİN USTAOSMANOĞLU 35 YILLIK TEZGÂH 35 GÜNDE YIKILDI!

Şâyet 17 Aralık’ta veya Hakan Fidan olayında başarılı olsalardı şu ân Recep Tayyip Erdoğan diye biri yoktu. Bunu bildiği için kefeni giymek zorunda kaldı. Anadolu insanıyla birlikte hâdiseye el koydu. Şunu anlamak lâzım: 35 senede kurulan tezgâh 35 günde yıkıldı.

SAADETTTİN USTAOSMANOĞLU 35 YILLIK TEZGÂH 35 GÜNDE YIKILDI!
Bugüne kadar Başbakan’a yapılan hamleler Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimseye yapılmamış hamlelerdir.

Şâyet 17 Aralık’ta veya Hakan Fidan olayında başarılı olsalardı şu ân Recep Tayyip Erdoğan diye biri yoktu. Bunu bildiği için kefeni giymek zorunda kaldı. Anadolu insanıyla birlikte hâdiseye el koydu. Şunu anlamak lâzım: 35 senede kurulan tezgâh 35 günde yıkıldı.
 
Geçtiğimiz günlerde Haşim Kılıç’ın bir fotoğrafını yayınlayan ve bir anda gündemin en çok konuşulan olaylarından birini ateşleyen Furkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sadettin Ustaosmanoğlu’ndan bahse konu fotoğraf çerçevesinde gündemi değerlendirmesini istedik. Derginin Fatih’teki merkezinde görüştüğümüz Ustaosmanoğlu sorularımızı eğip bükmeden cevapladı. İşte o mülakat…
 
- Resimle başlayalım…
 
- Resim vesîle. Asıl mesele, vesîleler çerçevesinde hâdiselerin köpürtüsündeki mânâya ulaşmak. Sosyolojik bir hakikat olarak resmin bütünü görülmezse iş basit itiş-kakışa döner. Neden öyle değil de böyle yapıldı, şöyle olsaydı daha iyi olurdu vs… Sizin de dediğiniz gibi, bahsekonu fotoğraf çerçevesinde olup biteni değerlendirmek daha doğru. Biz zâten Furkan Haber’de resmi ne için yayınladığımızı anlattık. Tabiî ki kim nasıl anladı o başka. Herkes kendi zaviyesinden değerlendirdi. Kimi MİT, kimi AK Parti servis etti falan dedi.
 
İHANET ŞEBEKESİ
 
- Siz 20 yıldır Fetullah Gülen ve misyonunu yayın organlarınızdan eleştirdiniz. O dönemde, şu anda Fetullah Gülen’i eleştirenlerden sizi; fazla ileriye gidiyorsunuz, yayınlarınız çok sert diye eleştirenler oldu mu?
 
- Bu yapının ihânet şebekesi olduğundan bahsederken bize şu söyleniyordu; “Gelsin de Ilımlı İslâm gelsin.” Oyunun büyüklüğünü keşfetmek kolay değildi. Eski bir istihbaratçının ifâdesiyle, uluslararası büyük bir istihbarat örgütüyle karşı karşıyayız. Başbakan Erdoğan bile “Kandırdılar beni” diyerek itirafta bulundu.
 
- Nedir bu durumun sebebi?
 
- Bu kadar siyasi hareketin, dini cemaatin kandırılmasının sebebi, “İdeolojik formasyon eksikliği”, “İslâm’a Muhatap Anlayış”ın olmaması, “Eşya ve hâdiselere tasarruf hakkı”nı elde etmeden eşya ve hâdiselere el atma yanlışlığı… Bunun çözüm şablonunu bulmak lâzım. Aslında, burada ilmin içindeki fikri, fikrin içindeki hikmeti bulmadan, çıkarmadan yola revân olmanın eksikliğini görüyoruz. Allah Rasûlü’nün tavrından neşet etmiş siyaset bu mânâ kavranılarak anlaşılabilir ancak.
 
- Cemaate neden bu kadar sert eleştirilerde bulunuyorsunuz?
 
- Bunu düne kadar anlatmakta zorlanıyorduk ama, bugün Başbakan Erdoğan’ın söyledikleri ortada. Karşısındaki gazeteciye, “Neden cemaat diyorsun, bunlar örgüt, korkmayın söyleyin” diye hitap ediyor. Mesele açık.
 
- Şu anda bütün İslâmî gruplar bahsettiğiniz yapıyı eleştiriyor. Madem bu kadar güçlü bir yapı neden kendini bu eleştirilerden koruyamıyor?
 
- Koruyamaz. Çünkü dış kaynaklı. İsrail hayranlığının bu milletin genlerindeki karşılığı bellidir.
 
- Şöyle de bir iddia var: Cemaati bitirme plânında AK Parti kullanılıyor. Bu cemaatin içinden gelen bir iddia…
 
- Cevabı sorunun içinde: “Cemaatin içinden gelen iddia”… AK Parti’yi tabiî ki kullanmaya çalıştılar. Kendilerine göre bir müddet başarılı oldular, diyelim.
 
DIŞ KAYNAKLI
 
- Cemaati bitirmek için mi?
 
- Hayır. Anadolu insanının önünü kesmek için. Onların aksi istikametinde gidiyor bu insanlar. Bunu önlemek için kullanmaya çalıştılar AK Parti’yi. Biz de o dönemde muhalefet ediyorduk. Doğrusunu istersen, AK Parti’yi Amerika da, destekçileri de destekledi.
 
- Neden
 
- Sebebi şu. Bu ülkede Muhafazakâr Sağ’ın dışında kimse iktidara gelemez, gelemiyor. “Mâdem öyle, biz bunları kontrol altında tutalım” diyorlar. Hep böyle yapmıştır Amerika. Menderes’e de, Demirel’e de, Özal’a da yaptılar. Menderes halktan yana tavır almaya başlayınca tepelediler. Aynı şeyi Başbakan Erdoğan için de düşündüler elbet. “Nasıl olsa gelecek” diye desteklediler. Yaptıkları fizibilite çalışmalarında da Kemalizm’in tasfiye zamanı geldiğini de görmüşlerdi.
 
- Amerika Kemalizm’in yerine neyi getirmek istiyor?
 
- Hem Müslümanların hoşlanacağı, hem de kendi sistemlerinin bekâsına yarayacağı “Ilımlı İslâm”ı... Bu iş için desteklediler AK Parti’yi. AK Parti’yi desteklerken Paralelciler üzerinden hâdiseyi kendi istedikleri noktaya doğru da taşımaya başladılar. Bu taşıma ameliyesinde bir hayli başarılı oldular ki demek, Başbakan, “Beni de kandırdılar” itirafında bulundu.
 
ERDOĞAN KEFENİ GİYMEK ZORUNDA KALDI
 
- Güçlü olduklarını kabul ediyorsunuz öyle mi?
 
- Evet. Ama uluslararası bir istihbarat örgütü şeklinde. Yerli olmadığı için de hızla yok oluşa sürükleniyor. Başbakan dirseği gösterdi, inlerine giriyor... Bugüne kadar Başbakan’a yapılan hamleler Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimseye yapılmamış hamlelerdir. Şâyet 17 Aralık’ta veya Hakan Fidan olayında başarılı olsalardı şu ân Recep Tayyip Erdoğan diye biri yoktu. Bunu bildiği için kefeni giymek zorunda kaldı. Anadolu insanıyla birlikte hâdiseye el koydu.
 
Şunu anlamak lâzım: 35 senede kurulan tezgâh 35 günde yıkıldı. Neden? Bunun muadili cümle şu olsa gerek: Sovyetler Birliği’nin yıkılışını bütün teferruatıyla izah eden kimse hâlen yok... “Hâdiselerin sırrı en az mantığındadır” diyor Salih Mirzabeyoğlu. Anlıyoruz ki, bugün dünyada olup bitenleri anlayabilmek için “mânâ diline-lisanına” ihtiyaç var. Bunca curcunanın sebebi bu dile âşinasızlığımızdır.
 
MİRZABEYOĞLU’NUN DÜŞÜNCESİ
 
- Mirzabeyoğlu ile cezaevinde görüşüyorsunuz, Başbakanla ilgili ne diyor size?
 
- Yüzyüze görüşmüyorum. Onun adına konuşmak elbette bana düşmez ama, müsbet düşündüğünü söyleyebilirim.
 
Kemalistleri ihtirasları çökertti
 
- Türkiye’de 20 yıldır Kemalizm’i en sert şekilde siz eleştirdiniz. Şöyle de bir iddia var: Siz eleştirdikçe onlar kendilerini daha sağlam bir şekilde savunmak için yeni argümanlar geliştirdiler. Bu kadar sert bir eleştiriye mâruz kalmasalardı zâten biteceklerdi. Bu iddiaya ne diyorsunuz?
 
- (Gülerek) Demek ki çok sert eleştirememişiz ki, çöktüler.
 
- Arkadaşlarınız içinde bu yanlışa düşenler olmadı mı?
 
- Evet oldu. Kemalizm’i aşağılamaktan Kemalizm’e evrilmeye doğru gidenler oldu. Aşırılığın zıddına kâlbolması hâdisesi. İhtiras aklın önüne geçmeyecek. Bunun temellendirilmesi lâzım, detaylı bir hâdise, başlıbaşına bir mülâkat mevzuu.
 
- Meşhur Çakal Carlos (Salih Muhammed) sizin dergilerinizden birinde yazıyor. Başbakanla ilgili fikirleri nedir Carlos’un?
 
- Arkadaşların çıkardığı Baran Dergisi’ne her hafta telefonla mülakât verir. Oradan bildiğimiz şu, “Paralelcilere karşı Başbakan desteklenmeli” diyor.
 
-Yeni mi bu söz?
 
-Birkaç sefer aynı meâlde tekrarlamıştır bunu. Türkiye’de bir devrim yaşandığını söylüyor. Hatta Başbakan’a seslenerek, gerçek devrimcileri unutmamasını salık veriyor. Mesela Salih Mirzabeyoğlu hâdisesine âcilen el atması gerektiğini söylüyor.
 
PASİFTEN AKTİF DİRENİŞE GEÇİLDİ
 
- AK Parti’ye geçmişte nasıl bakıyordunuz?
 
- Her sosyal hâdisenin müsbet veya menfi kırılma noktaları vardır. Bu durum doğru tahlil edilmezse idealinize hizmette yanlış davranabilirsiniz. “Efendim, ben ona düşmandım, şimdi dost olamam.” Neden? “İşte öyle!” İşte öylenin bir izahı olmalı değil mi; hem de tutarlı bir izah.
 
Geçmişte şöyle bakıyorduk, şimdi böyle ve yazıp çizdiklerimizle de izah ediyoruz… Bir insana veya bir kadroya muhalif olduğunuzda o kadronun doğrularını da inkâr noktasına geliyorsanız, ihtirasınız aklınızı örtmüş demektir. “One Minute”den sonra hâdiselerin fevkalâdeliği kendini hissettirmeye başladı. Başbakan’ın şahsında AK Parti’deki değişme kendini daha fazla hissettirir oldu ve ideal çerçevesinde pragmatist tavrı benimsemek bugünün tehlikeli şartlarında elbette elzem oldu. Milletin pasif direnişinin ivme kazandığı görülüyor.
 
- Pasif direnişten kastınız?
 
- Başbakan “İstiklâl Savaşı” veriyoruz, diyor. Bu ülkenin istiklâl savaşı verilmemiş miydi? Yıllar önce Salih Mirzabeyoğlu şöyle yazmıştı; “Kurtuluş savaşında kurtardıklarımız / Birlik oldular birlikte savaştıklarımızla / Bedeli ihânet oldu kanımızın.” Ve bugün, ülkenin Başbakanı “Kefen giydim” diyor. Neden? Anlıyoruz ki, Menderes’ten bu yana bu toplum hep pasif direnişle buralara kadar geldi, şimdi ise Başbakan’ın nezdinde bu pasif direniş Hak ve halk düşmanlarına karşı aktif hâle getirildi. Anlaşılıyor ki, ülkenin Başbakanı kefen giymiş olarak gerçek kurtuluş yollarına düşmüş durumda. Uluslararası dengelerdeki alt-üst oluşlar doğru tesbit edilebilirse, bu mücadelenin gerekliliği daha iyi anlaşılır herhâlde.
 
 
 
TAHLİLİ DOĞRU YAPILMALI
 
- Siz, Başbakan’ın böyle bir değişimi gerçekleştirebileceğine inanıyor muydunuz?
 
- Hayır. Kesinlikle inanmıyorduk. 2006-2007 dönemlerinde hâdiseler zorlanmaya başladı. “One Minute” ile kırılma noktası iyice belirginleşti. Orada bile ilk başta acaba âni bir feveran mıydı, diye tereddüt ettik. Sonra karşı tarafın taarruzlarından anlaşıldı ki, böyle bir şey yok. Ondan sonra biz de hâdiseyi bu yönüyle değerlendirmeye başladık. Mesele şu; canını ortaya koyduğunu ifâde eden bir insan var ortada… Bu Türkiye siyasetinde (partiler nazarında) bir ilk. Tahlîli doğru yapılmalı.
 
İSTEDİKLERİNİ YAPAMAYINCA...
 
- Twitter’ın kapatılmasının özgürlüklerin kısıtlanması anlamına geldiği söyleniyor. Sizin bu konudaki fikriniz nedir?
 
- Ne alâkası var. Sen her türlü pisliği yapacaksın, senin pisliğine “Dur” diyen biri çıktığında özgürlüğüme “Dokundun” diyeceksin. Avrupa’da, Amerika’da yapamıyorsun aynı tafrayı. Orada yap göreyim. Neden Türkiye’de yapıyorsun?
 
Halihazırda o azınlık bu memleketin sahibi olarak görüyor kendini. Bu yüzden bütün güçlerini kullanarak saldırıyorlar. Twetter’ın kapatılması, Twetter’da haklarında yazılanlar sebebiyle mağdur olan insanların haklarını korumasıyla ilgilidir. Asıl özgürlük bu savunmadır. Mağdura sahip çıkıyorsun, adam çıkıp “benim hakkımı gaspediyorsun” diyor. Karşındakinin hakkını gaspetmen ne mânâya geliyor peki? Başbakan’a âlenen küfretmelerinin sebebi de bu zâten. Geçmişte istediklerini yapıyorlardı, şimdi yapamıyorlar. Ahlâksızlık yaptıklarında karşılığını görüyorlar, bu da onları deli ediyor. Mesele bundan ibaret.

AKİT
adminadmin