1927 - 1985
Turgut Uyar
"Şu kıravatımı çiviye as gel
Sigaramı yak birlikte at arabalarını düşünelim
Sarı pirinçten pırıltılı koşumlarını düşünelim."
(Büyük Saat, s. 118)
1931 - 1990
Cemal Süreya
''Ne zaman hürlüğün, barışın, sevginin aşkına
bir cıgara atmışsak denize
sabaha kadar yandı durdu''
1914 - 1988
Oktay Rıfat
Kitabın yanında defter vardır.
Defterin yanında bardak ...
Bardağın yanında çocuk ...
Çocuğun yanında kedi ...
Bir de beyaz karanfil.
Fakat neden kravatım, kitaplarım,
Şu küçük sigara tablası,
Yıldızların yanında değil.
1915 - 2002
Melih Cevdet Anday
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.
1928 - 1986
Edip Cansever
''önce bir kenarda durdum, hiç kimse beni çağırmadı
sonra bir yer bulup oturdum.
hadi bir sigara içeyim dedim
olmaz, dedi mübaşir kılıklı kurbağanın biri.''
1931 - 2002
Ece Ayhan
''deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar
bir takım unutulmus yüzler gibi
sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar''
1916 - 1979
Behçet Necatigil
''ömrüm yaklaşmış sonuna,
çocuklar oynar ötede
ben dayanmış bastonuna
sigaramı tüttürürüm''
1923 - 1981
Özdemir Asaf
''Bir şiir bir geceye değer
Bir şiir bir uykuya değer
Bir şiir bir uyanmaya değer
Bir şiir bir sigaraya değer
Bir şiir bir rakıya değer
Bir şiir bir şarkıya değer
Bir şiir bir türküye değer
Bir şiir bir ağrıya değer
Diye-diye...
Meğer...''
1940 - 1987
Cahit Zarifoğlu
“ Ne çok acı var, sigara yaktırır adama.''
1926 - 1999
Can Yücel
''Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.''
1904 - 1983
Necip Fâzıl
''Benim için yanan bi o var.''
1914 - 1950
Orhan Veli
''mesut sanmak için kendimi
ne kâğıt isterim, ne kalem;
parmaklarımda cıgaram,
dalar giderim mavisinden içeri
karşımda duran resmin.''
1937 -
Ülkü Tamer
Akşamdır, iniktir elinin perdeleri,
Bileğin, bir sigaranın düşmeyen külü,
Tırnakların, devlerin çiğnediği birer bitki,
Ucuzlamış uzun bir cekete benziyor parmakların
1901 - 1962
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi'nin Hasan Ali Yücel'e mektubu:
"âli’ciğim sigarasız yaşamak güç. şu anda belki iki milyonuncu defadır cigarayı terk ediyorum. vakıa tam yirmi üç gün oldu içmeyeli ama her dakika yeniden karar alarak. ayrıca da hep bir perdenin; çok ince, şeffaf, fakat aşılması güç bir şeyin içinde yaşıyorum. eşyayla, dostlarımla aramda bu acayip, yokluğu ile mevcut engel var. bakalım ne kadar sabredeceğim, can korkusu meğerse neymiş!
hastanade hep karşımdaki denizi, adaları seyrederken bütün manzarayı büyük ve marifetli bir tiryakinin eseri gibi tahayyül ederdim: bulutla güneşin kendisi, mavi gökyüzü hepsi bana gümüş savatlı bir tabaka, yasemin çubuk ve tabaka tabaka dumanı yığılan bir cigara gibi gelirdi. fakat bu kadar çok sevdiğimiz ve muhtaç olduğumuz şeyi neden bu kadar kötü kullandık. gerçeği şu ki son zamanlarda cigaranın zevkini alamıyordum artık. fart-ı istimal (aşırı kullanım) bu mühim melekeyi bende öldürmüş, bu kapıyı bana kapatmıştı.
halbuki günde on, on iki cigara ile mesut olma imkanı vardı. keratanın yokluğu da güzel. âli, tadı dudaklarımı ve dilimi ısırıyor. kokusu burnumu, yüzümü, gözlerimin içini ısırıyor. hiçbir hint veya japon orospusu hatırımda bu kadar canlı yaşamaz. hiçbir zaman ve hiçbir şeyde kendimi bu kadar dul, bu kadar eşinden ayrılmış hissetmedim. sanki iki koşulu bir arabayı tek başına çeken bir atım. her hareketim kendiliğinden çolpa oluyor. ne yaparsın ki korku bu...”
kaynak: ekrem ışın, a'dan z'ye tanpınar, yky, istanbul, 2003.
1948 -
Oruç Aruoba
- dostları arama
bir sabah kendine koyu bir
kahve koyarsın, sigara
tablasını boşaltır, yeni bir
sigara paketi açar, bir tane
yakar, telefonu önüne çekip
defterini açarsın --a'dan
başlayarak sırayla--
dostlarını aramaya başlarsın.
özellikle dikkat edeceğin, o
anda orada (o numarada)
olma olasılıklarının yüksek
olmasıdır; büroları sabah
(öğleye kadar) ve öğleden
sonra; evleri de akşam
ilerledikçe ararsın --
yurtdışındaki dostların için
de saat farklarını hesaplarsın.
bu arada kahven bittikçe
yeniler, sigara tablası
doldukça boşaltır, sigara
paketi boşaldıkça da, yenisini
açarsın.
her seferinde, numarayı
çevirir, düşmesini bekler
(bazıları zor; ancak birkaç
çevirişte düşer), ilk zil sesi
bitince de telefonu kapatırsın.
"yok" dersin --
sonra, "o da yok" --
sonra "işte, o da" ---
hep, "yok" dersin.
dostlarınla dolu bir gün
geçirirsin.
Kaynak:https://line.do/sair-siir-ve-sigara/30i/vertical